Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

“Bir Hatıradan Daha Fazlası” | Gülay Semercioğlu: “Hatırladıklarımız ve unuttuklarımız her birimizin görünen ve görünmeyen yüzünü oluşturuyor”

Türkiye’nin önemli sanatçılarından biri olan Gülay Semercioğlu’nun “Bir Hatıradan Daha Fazlası” 26 Kasım’a kadar “Pi Artwork Istanbul Piyalepaşa”daki mekânında izleyici ile buluşmaya devam ediyor. Sanatçının Anadolu kadınının günlüğünden esinlenerek adlandırdığı sergisinde, halı ve kilimler izleyiciyle buluşuyor. Gülay Semercioğlu’nın sergisinde sanatçının kendine has tekniği ile geliştirip oluşturduğu duvar işleri ve desenleri de bulunuyor. Gülay Semercioğlu ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Sergiden önce eserlerinizden söz etmek istiyorum. Eserlerinizde yüzlerce metre uzunluğunda teller ile farklı bir form oluşturuyorsunuz. İzleyicinin dikkatini çekiyorsunuz. Burada eser üzerinden yola çıkarak nasıl bir etkileşim bırakmak istiyorsunuz?

İşlerim hep kinetik bir etkiye sahip. Geometrik şekillerle, organik formlarla hatta Anadolu motifleriyle oluşturduğum illüzyon alanları yaratmayı seviyorum. Bu alanlarla merak uyandırıp izleyicinin işlerime yer değiştirerek farklı noktalardan bakmasını amaçlıyorum. Bu kinetik etki izleyici kadar ışıkla da oluşuyor. İşlerim farklı ışıklar, hatta günün farklı saatlerine göre değişebiliyor. Bunu yıllardır kullandığım malzememe borçluyum. Her eserin yaratacağı etki elbette farklı olacaktır. İşlerimi yaparken neler hissediyorsam bu duyguları izleyiciye aktarabilmeyi önemli görüyorum. Bu sergide ise uyandırmak istediğim duygu, dokunma duygusu. Dokunmak en samimi iletişim yöntemlerinden biri. İnsanlar merak ettiklerine dokunmak ister. Sanat eserleri söz konusu olduğunda kendinize engel olmak zorundasınız. Ben de insanların dokunma duygusunu uyandırmak ve onları kışkırtmak istiyorum. 

Bu soru çok soruluyor, biliyorum ama tekrar açıklarsanız sevinirim, neden tel, neden farklı malzemeler?

Güzel sanatlarda resim bölümünde okudum ama içimde hep bir heykel tutkusu vardı. Daha önce alüminyum levhalarla çalışıyordum. Onların parlaklığı, üzerlerindeki ışık oyunları beni büyülüyordu. Daha sonra yeniden bir malzeme arayışına girdim çünkü yalnızca atölyede değil, evde de üretmek istiyordum. Böylece üretkenlik tellerle vurgulamak istediğim en önemli meselelerden biri haline geldi. Örgü ve dokuma ev, aile ve kadınla yakından ilişkilidir. Ancak tel yapısı gereği oldukça eril bir malzeme. İçimde hem kadının hem de erkeğin enerjisini barındırdığımı düşünüyorum. Tıpkı tellerin malzemesi gibi hem kırılgan hem de sert. Bu sebeple, tellerle yaptığım işler beni olduğum gibi yansıtıyor.

“Bir Hatıradan Daha Fazlası” ismini nasıl buldunuz? Sergide izleyiciye anlatmak istediğiniz duygu tam olarak nedir?

Dokuma tezgahlarından çıkan halı ve kilimler kolektif bir bilinci yansıtıyor, aynı zamanda kadınların gizli günlükleri oluyor. Ancak halı ve kilimler, üzerlerinde kullanılan motifler yalnızca kadının kendisi için dilekleri ve isteklerini anlatmıyor. Kullanılan renkler ve semboller toplum dinamiklerini, aile kurmaya ve onu korumaya yönelik niyetleri, yaşam döngüsü içindeki yerimizi bizlere işaret ediyor. Halı ve kilimlerde yer alan semboller aslında bir dil gibidir. Biz bu dili biliyoruz ama kanıksadığımız için ona yabancıyız. Bu yüzden hatırladıklarımız ve unuttuklarımız, geçmiş ve gelecek, söylediklerimiz ve sustuklarımız her birimizin görünen ve görünmeyen yüzünü oluşturuyor. Sergideki işleri bu duyguya göre konumlandırdım. Eserlere bakınca ilk gördüğünüz pürüzsüz, sakin ve neredeyse mükemmel yüzler. Ancak merak edip arkasına adım attığınızda ardında uzanan kökleri görüyorsunuz.

Geleneksel Anadolu motiflerinin kullanıldığı eserlerinizde geleneksel aile hayat tarzını vurguluyorsunuz. Bu son zamanlarda Türkiye gündemini çok meşgul eden bir konu. Eserlerinizde politik bir göndermeden söz etmemiz mümkün mü?

İşlerimde genellikle politik bir mesaj verme peşinde koşmuyorum. Bu sergide halı ve kilimlerdeki sembollerden dolayı geleneksel aile hayatına dair ipuçları görülüyor olabilir ancak halı ve kilim kadınlarca dokunduğundan, eserlerimin ağırlıkla kadınların kullandığı bu mesajlaşma dilini yansıttığını düşünüyorum. Sosyo-politik açıdan bakıldığında, kadının konuşmaktan ve düşüncelerini ifade etmekten, yüzyıllardır her toplumda bastırılarak geri tutulduğunu gösterir. Öte yandan, böyle bir baskı altında bir yolunu bulup mesajlarını nihayetinde iletebildiklerini de göstermektedir. Yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada aile kurumu üzerinden baskı mekanizması işletiliyor. Kaç çocuk yapacağınıza veya kıyafetinizin nasıl olması gerektiğine başkasının karar veriyor olması veya bu kararları vermeyi kendinde hak görüyor olması kabul edilemez. İster kadın ister erkek olsun, hangi cinsiyet ve benzer şekilde hangi toplum baskı görüyorsa, insan zekâsı sözünü söylemenin yolunu öyle ya da böyle bulabiliyor. Bir çırpıda söyleyebilecekken, sözün yankı bulmasını sağlamak elbette büyük çaba ve fedakârlık istiyor.  Kadınlar cinsiyetleri sebebiyle yüzyıllardır baskı gördükleri için bu konuda daha başarılı görünüyorlar. Yaratım sürecimde bilinçli olarak veya hesaplayarak politik bir duruşu ortaya koymuyorum ancak bu konudaki duyarlılığım tartışılamaz.

Gelenek ve geleceğin bir arada olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz. Eserlerinizde bizi geleneksel köklere mi götürmek istiyorsunuz?

Bir sanatçı olarak yaşadığım coğrafyadan çok fazla etkileniyorum ve esinleniyorum. Bu sebeple kendimi yerel bir sanatçı olarak değerlendiriyorum. Batı odaklı bir eğitim aldım ancak burada gördüklerim, yaşadıklarım bilinçaltımı şekillendirdi. Anadolu medeniyetlerin beşiği ve formlar, şekiller, motifler açısından zengin bir kültüre sahip. Dokumadaki motifler de stilizasyon bakımından zengin ama anlamları değişmiyor. Evin bereketini arttıracak ve haneyi tehlikelerden uzak tutacak tılsım özelliği taşıyan ve bu maksatla dokunmuş motifler karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla, dokuma, asırlar öncesindeki şaman inancı gibi Anadolu’daki birçok inanç ve yaşayış pratiğini hafızasında saklayan bir pratik. Kolektif bilinci yansıtıyor. Bugün üzerimizde etkisini bırakan her şey geçmişten var olup geliyor. Bazı gelenekler ölüyor bazıları ise yeni anlayışları şekillendiriyor. Geçmişten gelenin de geleceğe aktarılması ve başka bir zamandaki yaşayışı etkilemesi için kalıcı eserler üretmemiz gerektiğini düşünüyorum. İşlerimi geleneksel köklere tutunarak veya nostalji duygusuyla yapmıyorum. Bugün beni ben yapan hatıralarımla birlikte Anadolu’daki dokuma geleneklerini birleştirmenin ve bunu endüstriyel bir malzemeyle yapmamın sanata ve zanaata çağdaş bir gözle bakmamızı sağlayacağına inanıyorum.

Sergi ve ziyaret bilgileri için: https://www.piartworks.com/ 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.