Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Bağımsız müzisyenlik mümkün mü? | Beats By Girlz Türkiye Festivali eşit ve kapsayıcı bir yolculuğa çıkıyor

Eşit ve kapsayıcı olmanın gücünü YapıKredi bomontiada’ya taşıyan Beats By Girlz Türkiye Festivali 4-5-6 Kasım’da ziyaretçilerini bekliyor. Paneller ve konuşmalarla desteklenen festivalde bağımsız müzisyenliği sorgulamaya açan ekiple alternatif müzik sahnesini konuştuk.

Alternatif bir müzik ve teknoloji buluşması olan Beats By Girlz Türkiye Festivali, 4-5-6 Kasım günlerinde atölyeler, konuşmalar, DJ performansları ve konserlerle YapıKredi bomontiada’da ziyaretçilerini ücretsiz olarak ağırlamaya hazırlanıyor. 

Festival seçkisinde yer alan konuşmalardan biri de “Bağımsız müzisyenlik mümkün mü dersiniz?”

Müzik yazarı Artemis Günebakanlı’nın moderatör koltuğuna oturduğu konuşma; menajer Yazın Kaçan, müzisyen Nilipek ve bağımsız müzik topluluğu Olta Dayanışma’yı bir festivalin heyecanında buluşturuyor. 

Yolumuz, tam da festival öncesi bu ekiple kesişti.

Beats By Girlz

Bilgi, teknoloji ve medya üçgeninde kadın müzisyenlerin görünürlüğünün daha fazla arttığı bir dünyadayız artık. YouTube, TikTok ve Spotify gibi platformların tahakkümden uzak yapısı, sanatçılara kapsayıcı bir alan sunuyor. Ya da biz öyle sanıyoruz. Görünenin arkasında kadın müzisyenlerin sıklıkla karşılaştığı sorunlar neler?

Yazın Kaçan: “Öncelikle kadın müzisyenlerin karşılaştığı en büyük sorunun hala ‘kadın müzisyen’ olarak anılmaları olduğunu düşünüyorum. Özellikle son yıllarda kadın erkek eşitliği konusunda büyük emekler verilerek kazanılan başarılar, alınan yollar çok kıymetli; ancak maalesef henüz gerçek bir eşitlikten hayatın her alanında olduğu gibi müzik sektöründe de bahsedemiyoruz. Sadece sahnede değil; ses masasında, ışıkta, kamera arkasında, plak şirketlerinde, konser organizasyonlarında daha fazla kadın göreceğimiz günler görmeyi umuyorum. Bunun için de hem maddi hem de manevi olarak aşılması gereken çok engel var ve değişen müzik dinleme alışkanlıkları hem avantaj hem de dezavantaj olabiliyor. Artık bilgisayarı ve internet bağlantısı olan herhangi biri dijital servislerde var olabiliyor ancak her gün yeni, eski yüz binlerce şarkının yayımlandığı bir ekosistemde var olmak için de kendinizi sürekli geliştirmeniz ve doğru bir ekibe sahip olmanız gerekiyor.

Bunun için de servisler tarafından hazırlanan, örneğin sadece kadın müzisyenlerden oluşan listelerin iyi niyetli olmakla birlikte maalesef hem genel resme hem de dinleme deneyimine çok hizmet etmediğini düşünüyorum. Aynı şekilde festival listelerine ‘Bir de kadın müzisyen olsun’ diyerek isim eklenmesinin de. Servislerde gördüğümüz olumlu değişikliklerin ve desteğin; müzisyenlerin kendini özgürce ifade ederek dinleyicisine ulaşabilmesi ve son olarak da konserlere etki edebilmesi gerekiyor tam bir değişimden bahsedilmemiz için.

Birbirimize önyargısız ve açık bir şekilde destek olmaya devam ederek; Beats by Girlz gibi müzik eğitimi veren, yeni müzisyenlere sahneler açan, müzisyenleri ve dinleyicileri her anlamda eğiterek, bir araya getirerek kendi kültürünü oluşturmaya çalışan yapıların çoğalmasını umuyorum.” 

Kadın müzisyenlerin cinsiyet kalıpları içine sıkıştırılması, eşit bir rekabet mekanizması oluşmasını da engelliyor. Toplumsal rollerin dışına çıkan müzisyenler de eleştirilerin odağında. Bu hegemonik bakış açısı, üretimi kısıtlıyor mu?

Artemis Günebakanlı

Artemis Günebakanlı: “Birçok yapı gibi müzik endüstrisinin de yerleşik cinsiyet kalıplarından faydalanan bir yanı var. Ana akıma yaklaştıkça, buradaki baskı daha hissedilir oluyor. Bu da üretimin içeriğinden nasıl sunulduğuna kadar birçok şeyi etkiliyor. Müzisyen kendisiyle ilgili kararları kendisi verebildiği oranda, cinsiyet kalıplarından da özgürleşiyor. Dijital teknolojilerin müzik üretimi ve yayınını kolaylaştırmasının yanı sıra, internetin sağladığı farklı topluluklarla buluşma imkanı, geleneksel medyanın gücünü kaybetmesi ve sanatçının sosyal medya platformları üzerinde kendi mecrasını yaratıyor olması da bu özgürleşmeye hizmet ediyor.

Eleştiriler her zaman var ama müzik tarihi de kendi bildiği gibi yaşayıp üreten ve paylaşan sanatçıların ilham veren hikayeleriyle dolu. Bu hegemonik bakış açılarının gücünü günden güne artan bir hızla kaybettiğini düşünüyorum.”

Yaratıcı endüstrilerin sürdürülebilirliği teknoloji sayesinde çok daha mümkün gözüküyor. Bir müzik şirketinin çatısı altında değil, bağımsız bir yolda yürüyen müzisyenlerin sayısında ciddi bir artış var. Siz, sesinizi ne zaman buldunuz? Teknolojinin kullanımı açısından başladığınız noktayla bugün arasında nasıl bir farklılık var? 

Nilipek

Nilipek: “Yaratıcı endüstrilerin sürdürülebilirliği kısmı biraz tartışmalı, çünkü aslında teknolojinin bizi getirdiği yerde işini devam ettirecek ve yaşayacak parayı kazanabilen kişi sayısı o kadar da fazla değil. 

Teknolojinin iyiliği herkesin kimseyi ikna etmeye çalışmadan, düşük bütçelerle, cinsiyeti, etnik kimliği ya da yönelimi üzerinden dışlanmadan üretebilmesi ve ürettiğini yayınlayabilmesi oldu; bu çok güzel bir alan sağladı sanatçılara. Ama girdikten sonra belli bir geliri elde etmek ve bunu sürdürebilmek o kadar kolay değil, bunu da görmek lazım.

2015’te ilk albümümün maddi yükünü kayıt süresince ben üstlenmiştim, o zaman plak şirketinden başka yollar olduğu yeni yeni konuşuluyordu. Tam geçiş dönemiydi; cd pek satılmıyor, ama dijital platformlar da pek kullanılmıyordu. Birkaç şirketle görüşmüştüm ama plak şirketleri asla risk almak istemiyordu. Sabah’ı satış açısından riskli buldular, pazarlamasını yapamayacaklarını düşündüler ve kabul etmediler ya da yine her şeyi yine maddi olarak benim üstlenmem ama şarkıların tüm haklarını yine onlara vermem gerekiyordu.

Bana şartlar çok mantıksız ve haksız geldi açıkçası. Müziğimize de güveniyorduk. Ben böyle konularda biraz takıntılı olabiliyorum, o dönem çok araştırdım, ne yapabiliriz diye çok düşündüm, sonunda majör dağıtım şirketlerinden biriyle anlaştım, sanırım şirketle bireysel olarak ilk anlaşanlardan biriydim.

2015-2016 tam geçiş dönemiydi, aslında bütün bu seneler boyunca hangi medya kanallarının popüler olduğundan, hangi platformda dinleyicinin neye nasıl ulaşılacağına kadar çok şey değişti. Bütün bu alanlar hem sanatçıyı hem de dinleyiciyi hızlanmaya yöneltiyor; hızlıca üretmeye ve hızlıca tüketip bir sonrakine geçmeye. Tüm bu teknolojik gelişmeler belli hedeflere ulaşmayı kolaylaştırırken bir yandan da bütçeleri ve haliyle ekipleri küçültüyor. Ürettiğini kendisini takip edenlere ulaştırmak isteyen sanatçı artık algoritmaları takip etmek ve paylaşımlarını ona göre yapmak zorunda; çünkü artık görünürlük kronolojik değil, sadece etkileşime bağlı bile değil. Tarih boyunca sanatçı birçok sürece dahil olmak, birçok iletişimi ve ilişkiyi yönetmek zorunda kalmış tabii ki bu yılların sanatta görünürlük sınavı da bu.”

Yola pandemi döneminde işsiz kalan müzisyenlere destek için çıktınız. Derken 11 albüm geride kaldı. Bugünlerde bağımsız sanatçılarına da önayak oluyorsunuz. Bugüne kadar kaç müzisyene ulaştınız, bir sonraki adım nedir?

Olta Dayanışma – Özge Ertal: “İlk albümün 14 Ağustos 2020’de yayımlanmasından bugüne tam 11 toplama albüm ve ‘single’ dahil 150’ye yakın şarkı yayımlandı. Hepsi de tamamen bağımsız müzisyenlerin kendi bestelerini Olta albümlerine bağışlamasıyla gerçekleşti. Bugüne kadar dayanışma havuzunda biriken dinlenme gelirleriyle yaklaşık 50’den fazla ihtiyaç sahibi müzisyene destek olundu.

Bir sonraki adımlarımızdan birisi ‘Olta Stüdyoları’ fikrini hayata geçirebilmek. Belirli şehirlerde stüdyolar ile anlaşıp, kayıt imkanı olmayan müzisyenlere o stüdyolarda ücretsiz bir şekilde kayıt imkanı sağlamayı amaçlıyoruz. Bir diğer adımımız ise çeşitli şehirlerde tamamen bağımsız müzisyenlerin yer aldığı ‘Olta Festivalleri’ düzenlemek.”

Beats By Girlz Direktörü Beril Sarıaltun, festivalin lansman partisinde.

İnternetin gücü, nicedir dayanışmalara örnek oluyor. Bağımsız müzisyenlere kolektif bir alan yaratmanın özgürleştirici yönleri neler? Dünyada Olta Dayanışma’ya benzer örnekler var mı?

Olta Dayanışma – Özge Ertal: “Olta şemsiyesi altında bugüne dek 300’ü aşkın bağımsız müzisyen bestesiyle yer aldı. Dayanışma sayesinde bu sanatçılar birbirleriyle etkileşime girerek birlikte müzik yaptılar, enstrüman, aranje,’mix/mastering’ gibi konularda kolektif bir yardımlaşma ağı oluştu aralarında. Kimi gitarıyla kimi sesiyle eşlik etti bir diğerinin eserine. Yine ‘Olta’ albümleri aracılığıyla daha önce kayıt imkanı bulamayan gençlerin çoğu ilk defa şarkısını müzik platformlarında yayımlamış oldu. Bu sayede bağımsız müzisyenler olarak sesleri daha çoğul çıkıyor, artık müzik şirketlerine bağımlı olmak zorunda değiller.

Dünyada bağımsız müzik adına gösterilen çaba hala çok yetersiz. ABD’de 1914’ten beri faal olan Musicians Foundation, pandemi döneminde müzisyenlere ve ailelerine finansal destek sağlamış fakat vakıf yalnızca ABD vatandaşı olan profesyonel müzisyenlere destek oluyor. Bir diğeri Los Angeles çıkışlı Equal Sounds, klasik müziğe adanmış bir organizasyon ve müzik türlerinin geleneksel sınırlarını yıkarak dinleyiciyi yeni müzikle tanıştırmak misyonuyla ortaya çıkmış. Aynı şekilde pandemi döneminde bir yardım fonu oluşturarak ihtiyaç sahibi birçok müzisyene maddi destek sunmuşlar. Bunların dışında özellikle bağımsız müzik adına maalesef kayda değer global örnek yok.”

Bağımsız müzisyenlik mümkün mü? Müzik sektöründeki çalışma koşulları ve gelir durumları, özellikle mevcut ekonomik koşullarda, üretim yapmayı nasıl ve ne kadar zorlaştırıyor? 

Yazın Kaçan: “Bağımsız müzisyeni herhangi bir majör plak şirketiyle çalışmadan kendi yayınlarını (dijital veya fiziksel) finanse eden biri olarak tanımlarsak bağımsız müzisyenlik tabii ki mümkün. Herkesin bildiği gibi artık şarkınızı yayımlamak daha kolay ama farklı servislerin ve farklı sosyal mecraların işleyişini öğrenmeniz, sabırlı ve ısrarcı olmanız gerekiyor. Üretim tarafı (tabii ki yaptığınız müzik türüne göre değişmekle birlikte) eskiye nazaran daha kolay ancak yine de stüdyoya, ekipmana, provaya, birlikte çalışacağınız diğer müzisyenlere, tanıtıma yatırım yapmanız gerekiyor. Ben bağımsız müzisyenliğin ‘üretimine sahip çıkmak, haklarını elinde tutabilmek’ anlamına gelmesi gerektiğini düşünüyorum.

Kariyerinizin bir yerinde sizin de bahsettiğiniz gibi maddi ya da başka bir ihtiyacın doğması nedeniyle (örneğin PR, radyo desteği gibi) bir plak şirketiyle çalışmanız değil, bu adımları atarken plak ya da dağıtım şirketleriyle ne tür anlaşmalar yaptığınız bence önemli olan. Kataloğunu, haklarını elinde tutabilen müzisyenler bence bağımsız müzisyenler.

Müzik sektöründe Taylor Swift, Kanye West gibi dünyanın en popüler sanatçılarının da henüz ilk şarkısını yayımlamak için plak ya da dağıtım şirketi arayan birinin de maalesef yaşadığı bir problem bu. Son dönemde bu konuda da şahane gelişmeler yaşanıyor. Plak şirketlerinin sözleşmeleri güncelleniyor, sanatçı dostu işler yapmak isteyen benim gibi sektör insanları kendi işlerini kuruyor. ‘Birlikte bağımsız olmak’ bizi daha güçlü yapacak.”

Beats By Girlz

Artemis Günebakanlı: “Bağımsız müzisyenlerin sadece müzik yayımlayıp konser vererek yaşamlarını sürdürebilmeleri çok zor. Bunu sadece şanslı bir azınlık yapabiliyor. Çoğunlukla yine müzikle ilgili diğer işler veya diğer mesleklerin müzik çalışmalarıyla birlikte ilerlemesi söz konusu oluyor.

Türkiye’de müzik sektörünü etkileyen yasaklar ve kısıtlamaların maalesef uzun bir listesi var. Sponsorluklardaki düzenlemelerden pandemiyle birlikte hayatımıza giren saat limitlerine, toplumsal olaylar nedeniyle konser iptallerinin kanıksanmasından sektör çalışanlarının sistematik olarak itibarsızlaştırılmasına kadar birçok olumsuzluğa rağmen özellikle bağımsız sahnede yoğun bir üretim var.

Bütün bunlara ek olarak mevcut ekonomik koşullar, müzisyenlerin ekipmanlarını yenilemek bir yana, enstrümanlarına bakım yaptırmak gibi çok basit ve temel ihtiyaçlarını bile olanaksız kılıyor. Her zorluğa adapte olmaya çalışan müzisyenler ise daha kompakt sahne kurgularına giderek, grup üyelerini azaltarak, birbirlerinin dinleyicilerini birleştirebilmek için işbirlikleri ve ortak konserler yaparak ayakta kalmaya çalışıyor.”

Nilipek: “Bağımsızlığın nasıl tanımlandığına bağlı, çünkü bağımsızlık dediğimizde müzisyenin neyde bağımsız olduğunu belirtmeliyiz önce. Müziğinin haklarını elinde tutmak ve kaderini tayin etmekse, evet, bu eskisine göre daha mümkün. Ama ilk ‘bağımsız müzik’ tanımı aslen majör şirketlere bağımlı olmamaya ve alternatif dağıtım kanallarını kullanmaya dayalı. Şu an ikisi de mümkün değil; dijital platformlar artık ana akım perakende tüketim dükkanları ve majör dağıtım şirketleri majör plak şirketlerine ait. Müziğinizi dağıtmak için kendin-yap modeli yollardan birini kullansanız bile sizi ulaştırdığı ve çok zor vazgeçeceğiniz o platforma majör şirketlerin ortaklığı var. Haliyle ‘bağımsız müzik’ pek mümkün değil, ama belki otonom ya da özerk müzisyenlik mümkün.

Üretim yapmak üzerinden sorduğunuz için müzik üreten kişilere yönelik olduğunu tahmin ediyorum bu sorunun. Müzik üretimi etkileniyor elbet ama bu çalışma koşulları ve gelir durumları aslında üretimi yapan değil üretime destek olan müzik sektörü çalışanlarını çok daha sert etkiliyor. Üretimin her aşamasında bir sömürü ihtimali, bir soru işareti doğuyor mutlaka belli belirsiz. Sektördeki belirsizlik üreten kişinin önünde duruyorsa, o kişinin birlikte çalıştığı insanlara dair kararlarını etkiliyor en başta.

Üretimler küçülüyor, risksizleşiyor. Her şey tüm bu belirsizlik insanları kendini garantiye almaya ve kendine bir yer tutmaya yöneltiyor.”

Beats By Girlz

Olta Dayanışma – Özge Ertal: “Bağımsız müzik yapmak elbette mümkün. Fakat bir müzik yapım şirketine bağlı olmadan üretime devam etmenin çok fazla parametresi var. Özellikle pandemiden sonra ekonomik koşullar daha zorlayıcı hale geldi. 21 Haziran 2022’de yayımlanmış bir rapora göre (Türkiye’deki Müzik Emekçilerinin Çalışma Koşulları ve Gelir Durumları Üzerine Araştırma Raporu), müzik emekçilerinin yüzde 94’ü yoksulluk sınırının altında ve yüzde 63’ü hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalışıyor. Bağımsız üretimin aslında en büyük handikabı da bu. Olta Dayanışma bu dezavantajlı durumun çaresine bakmak için kolektif hareketin fitilini ateşledi. Bu yılın başlarında Bağımsız Müzik Yapımcıları Derneği (BMYD) kuruldu. Müzik emekçilerini görünür kılmak, sosyal güvencelerini sağlamak için mesleki yeterlilik belgesi almasını hedefleyen ‘Müzik Platformu’ da bu konu üzerinde ciddi çalışmalar yürütüyor. 

Yapılan müziğin popülerliğine değil, ‘iyi’ olmasına önem veren ve çeşitli mekanlarda o müziğin icrasına aracılık eden mekan sahiplerinin artması ve festivallerin bağımsız müzisyenlere daha çok yer vermesi, ‘streaming’ platformlarının yarattığı dezavantajı, avantaja çevirecektir.” 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.