Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Bir sonraki Altılı Masa toplantısını merakla bekleyen kaç kişiyiz?

Altılı Masa, ikinci turun ikinci toplantısını 14 Kasım Pazartesi günü DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ev sahipliğinde yapacak. Peki bu toplantılar toplumda heyecan yaratıyor mu? Seçim yaklaşmasına rağmen neden yeteri kadar tartışılmıyor?

Ruşen Çakır değerlendiriyor.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Başlıkta çok net bir soru sordum. Ama cevâbını almak herhalde mümkün değil: “Altılı Masa’nın bir sonraki toplantısını merak eden kaç kişiyiz?” Kaç kişiyiz diye sorduğuma göre ben tabiî ki merak ediyorum. Bir gazeteci olarak da merak ediyorum, bir vatandaş olarak da merak ediyorum. Ama açıkçası benim gibi merak edenlerin sayısının çok olup olmadığını da merak ediyorum. Gördüğüm kadarıyla çok fazla yok. Tabiî ki Altılı Masa’yı merak eden, yani o olaya önem veren, gözünü oraya diken çok kişi var. Bir kere o altı partiden birisine inanan, ona oy vermeyi düşünenler var. Bir diğeri de verip vermeme konusunda tereddütte olanlar. Ama belki de daha çok, o Masa’dan korkanlar, o Masa’dan endîşelenenler, yani iktidar var. Bugünkü iktidârın bileşenleri, Altılı Masa’yı belki de herkesten çok daha fazla merak ediyorlar. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, yedi kere bir araya geldi altı parti. Bir de aslında tabiî Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem duyurusu yaptılar. Onu da katabiliriz. Ama her parti genel merkezinde birer kez toplandılar. Sonra ikinci turlar başladı. Yine alfabetik sırayla gidiyor, CHP ile başladılar ve dendi ki: “Bundan sonra daha sık görüşeceğiz”. Hattâ 15 günde bir olur diye birtakım haberler sızdı. Ama 15 günde bir olmak ne kelime? CHP’den sonraki toplantıda arada 40 gün, hattâ galiba biraz daha fazla var ve pazartesi günü DEVA Partisi Genel Merkezi’nde toplanıyorlar. Yeni olan şu: Daha önce hep hafta sonları, pazar günleri toplanırlardı, ilk kez pazartesi günü toplanıyor. İlk başlarda akşam toplanıyorlardı, sonra gündüze çevirdiler biliyorsunuz. Öyle, zamanlamada birtakım değişiklikler var. 

Peki Altılı Masa ne yapıyor, neler üretiyor? Aslında birçok çalışma yürüyor. Çarşamba günü ben İstanbul’da “Brand Week” kapsamında bir oturum yönettim. Orada Altılı Masa’nın üç partisinden ekonomi konusunda kurmay üç isimle; yani CHP, İYİ Parti ve DEVA Partisi’nden üç isimle bayağı ilgi gören bir toplantıyı yönettim. Orada Gelecek ve DEVA Partisi’nin yöneticileri, kurmayları, yürüttükleri komisyon çalışmalarını anlattılar. Çok tempolu bir şekilde gittiklerini, daha da yoğunlaştıracaklarını söylediler. Aynı anda birçok konuda bir tür program yazılıyor ve sorunlar olmakla birlikte, yani farklı görüşler olmakla birlikte orta yolun da bulunabildiğini söylediler; bu konuda çok da iyimserdiler. Tabiî bunlar, bu tür komisyon çalışmaları genel kamuoyunun çok fazla ilgisini çekmeyebilir. O komisyonlardan ortaya çıkacak olan dokümanlar ve belgeler de çok fazla ilgi çekmeyebilir. Ama o çalışmaların ışığında ortaya çıkacak olan birtakım sloganlar, birtakım temel politika önerileri tabiî ki herkesin en çok merak ettiği şeyler — özellikle ekonomi konusunda. 

Şimdi, demokratikleşme konusunda, hukuk devleti konusunda zâten işin alfabesi gibi olan birtakım şeyleri savunuyor muhâlefet. Çünkü Türkiye, demokrasi ve hukuk devleti konusunda gerçekten çok geriye gitti. Tekrar en azından başladığı yere geri götürmek bile başlı başına bir siyâsî program olabiliyor. Fakat şu aşamada bakıldığında, en önemli mesele ekonomi. Ekonomide durum tespiti yapmanın ötesinde, insanları heyecanlandıracak, onları umutlandıracak şeylere sâhip olup olmadıklarını merak ediyor insanlar. Ben o toplantıda Faik Öztrak’a –aynı zamanda CHP’nin sözcüsü biliyorsunuz– şunu hatırlattım: “Kamuoyu yoklamalarında insanlara, ‘İktidârın ekonomi yönetiminden memnun musunuz?’ diye sorulduğunda büyük çoğunluk, ‘Hayır, memnun değiliz’ diyor. ‘Peki muhâlefet iktidâra gelirse bunları çözer mi?’ diye sorulduğunda da yarıdan fazlası, ‘Çözemez’ diyor. Neden böyle oluyor? Bu konuda ne söyleyeceksiniz?” dedim. O dedi ki: “Ben buna inanmıyorum. Kamuoyu aslında bizim bu konuda çözeceğimizi düşünüyor” diye, bir anlamda bu benim tanık olduğum kamuoyu araştırmalarının doğru olmadığını söylemekle yetindi. Ama hâlâ bu konuda çok güçlü bir düşünce var. Şahsen bir gazeteci olarak, bu konuları yakından tâkip eden birisi olarak da partilerin birbirinden farklı birtakım ekonomik programlar geliştirdiklerini, açıkladıklarını biliyorum. Fakat birlikte iktidâra gelmeleri durumunda nasıl bir program uygulayacaklar, kimlerle uygulayacaklar bunu bilmiyorum ve bunu çok merak ediyorum. Benim gibi birçokları da merak ediyor herhalde. Tabiî iş dönüp dolaşıp aday meselesinde düğümleniyor. Aday meselesini artık o kadar çok konuştuk, konuşmaktan yorulduk ve biliyoruz ki bu pazartesi günü de aday açıklanmayacak. Yine daha öncekilerde de yapıldığı gibi, “Bu Masa’dan çıkacak aday Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacaktır. Herkesi kucaklayacaktır” gibi ibâreler olur; ama aday çıkacak mı? Sanmıyorum ve ilginç bir şekilde de Kemal Kılıçdaroğlu’nun favori olup, diğer belediye başkanlarının, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun daha çok geri planda kaldığı bir atmosferden uzaklaşıyoruz sanki. Belediye başkanları ve özellikle Ekrem İmamoğlu’nun adı daha fazla öne çıkıyor ve bu konuda belki imkân olursa yarın bu konuyu, Ekrem İmamoğlu meselesini ayrıca değerlendirmeyi düşünüyorum.

Ama bu mesele bu sefer konuşulacağa benzemiyor. Peki ne konuşulacak? Şimdi Bağımsız Türkiye Partisi’nin Altılı Masa’ya katılıp katılmayacağı konuşulacakmış. Böyle bir olay var önümüzde. Bu olay başlı başına Altılı Masa’ya yönelik ilginin sönmesine neden olabilir, açık söyleyeyim. Bu konu bildiğim bir konu. Daha doğrusu o söz konusu olan partiyi –parti derken bile zorlanıyorum aslında–, o grubu, Altılı Masa’nın bu kadar herkesin gözleri üzerindeyken gündemine böyle bir olayı alıyor olması gerçekten abesle iştigal. Yani bir “trolleme” olayı söz konusu ve böyle bir yapıyı, Türkiye’yi 20 yıllık AKP iktidârından sonra yeniden yapılandırma iddiasıyla yola çıkan altı partinin gündemine böyle bir şeyi almış olması gerçekten çok yadırgatıcı. İsmail Saymaz dün yanılmıyorsam, kendisiyle, partinin başındaki babadan oğula geçen parti başkanlığının şimdiki sâhibi Hüseyin Baş’la konuşmuş. Orada söyledikleri var: “İsterse 12 parti olabilir, önemli değil. Katkı verecek partiler olabilir” diyor. Bir başka soruda, HDP sorulduğunda, “Altılı Masa HDP ile görüşmeli mi?” diye sorulduğunda — katılması bile değil, görüşmeli mi diye sorulduğunda: “Hiç böyle bir şeye gerek yok” diyor. Yani şimdi bir tarafta HDP gibi ne olduğunu bildiğimiz, Parlamento’da grubu olan ve bir sonraki seçimde de %10’un üstünde oy alacağı âşikâr olan bir parti var, ne olduğu belli. Diğer tarafta ise ne olduğunu bilmediğimiz, aslında kimsenin çok da merak etmediği bir grup var. O grup kalkıp Türkiye’de HDP hakkında böyle lâflar edebiliyor ve kendini öne çıkartabiliyor. Olabilir; ama bunu kalkıp Altılı Masa’nın önde gelen partilerinden İYİ Parti’nin gündemine alıyor olması, nasıl söyleyeyim yani, akıllara zarar bir husus. Bu konuda, o grup hakkında çok şey araştırdım zamânında, 80’li yıllarda. Âyet ve Slogan kitabımı bilenler bilir. Orada o gruba bir bölüm de ayırdım. Az sayfalı bir bölümdür; ama bayağı bir çalıştığım bir bölümdür. Ama şunu da biliyorum ki o yıllarda genç bir gazeteci olarak gittiğim İslâmî gruplar içerisinde tanık olduğum en kötü muamele onlardan gelmişti. Şimdi önümüze Atatürkçü olarak çıkan acayip bir yapı söz konusu. Neyse, çok da fazla uzatmayalım. 

Böyle olaylar gerçekten can sıkıcı. Halbuki Altılı Masa’nın bir heyecan yaratması gerekiyor. Şimdi ben pazartesi günü toplanacak diyorum ama, eminim kamuoyunda büyük bir kesim insanlar ne zaman toplanacağını bile bilmiyor. Belki çok fazla merak da etmiyor. Ondan sonra o toplantının ardından çıkacak olan açıklamaları da merak edip etmeyeceklerinden açıkçası çok emin değilim. Daha önce defâlarca söyledim. Bir kere Altılı Masa’nın çok ciddî bir halkla ilişkiler problemi var. Olaya amatörce bile yaklaşmıyorlar. Belli ki bir şeyler konuşuyorlar, bir şeyler tartışıyorlar. Ondan sonra kamuoyunun karşısına yazılı 2-3 sayfalık bir metni bırakıp gidiyorlar. Bu böyle olabilecek bir şey değil. En azından o yapılan tartışmaların, yürütülen çalışmaların kamuoyunun ilgisini çekecek, merak uyandıracak şekilde duyurulmasına bâri birazcık emek harcasalar da insanların birazcık merakını gündemde tutabilseler. Şunu özellikle söylemek istiyorum: Yedi kere toplandı, sekizinci toplanacak ve bu toplantıların tamâmen havanda su dövmek şeklinde geçmediğini tahmin ediyorum — kaynaklarımdan öğrendiğim kadarıyla biliyorum da. Ama kamuoyunun karşısına bunların 2-3 sayfalık kuru kuru metinlerle duyuruluyor olması gerçekten bütün bu çabaları, tartışmaları, bir araya gelmeleri işlevsiz kılıyor. Çok acayip bir durumla karşı karşıyayız. Niye böyle yapıyorlar? Bunu nasıl toparlarlar? Bakalım, pazartesi günü iş değişecek mi? Çok büyük bir beklentim yok açıkçası. Eskisini andıran bir şey olacak. Bir de şöyle oluyor — biz gazeteciler bildiğimiz için onu da özellikle söyleyeyim: Bu altı partinin de kamuoyuna yapılan açıklaması çıkıyor diyelim; altı partinin basın danışmanları gazetecilere bunları WhatsApp’tan ya da mail gruplarından –genellikle WhatsApp’tan oluyor– yolluyorlar ve biz gazeteciler bütün partilerin zâten listesinde olduğumuz için bir bakıyoruz: Peş peşe bütün partilerden aynı metin bizim önümüze düşüyor. Ondan sonra biz onu okuyup, oradan bir şeyler bulup, bir şeyleri başlığa çıkartıp vs. haberleştirmeye çalışıyoruz. Halbuki bunu böyle yapmak yerine, altı partinin basın danışmanları üzerinden bunu pazarlamak gibi şeylerin yerine, Masa’nın bir tâne sözcüsü olsa, o sözcü çıkıp bunları kamuoyuna anlatsa, yazılı olmanın da dışında, sesli bir şekilde –ki günümüzde video özellikle ve ses, yani görsel ve işitsel medya çok kuvvetli– oralara anlatsa. Hattâ liderler orada, o toplantı sonrasında vardıkları mutâbakatları, çıktıktan sonra kameralar karşısında anlatsalar, belki birazcık dinamizm gelir. O da olacak gibi durmuyor. Ama her hâlükarda bu Masa önemli, her açıdan önemli. Öncelikle iktidârı çok ciddî şekilde endişelendiriyor ve bunu karalamak için 6+1, Yedili Masa filan diyorlar. Hâlâ diyorlar; çünkü burada kastettikleri HDP. Ama biliyoruz ki HDP ne Masa’nın altında ne önünde ne yanında. Ama HDP iktidar partisinin gündeminde, anayasa değişikliği için kapısını çalıyorlar ve AKP çalıyor, MHP de bunun son derece doğal olduğunu söylüyor. Dolayısıyla bu son yaşanan HDP gerilimi, Altılı Masa’ya karşı en güçlü o îtibarsızlaştırma faaliyetinin de, “Aslında Masa’da 7 kişi var” spekülasyonlarının da bittiği bir âna denk geliyor. Artık önleri çok daha açık olması gerekiyor. 

Başlığa dönecek olursak, pazartesi günkü toplantıyı benim gibi merak edenlerin çok olduğunu sanmıyorum. Toplantının sonrasında çıkacak olan metni de böyle büyük bir heyecanla okuyacak olanların da çok olacağını sanmıyorum. Ama Altılı Masa’yı ve o hareketi, muhâlefetin birlikte hareket etmesinin nereye varacağını merak eden, ülkenin içinde ve dışında çok sayıda insan var. Dolayısıyla hareketin kendisi, bir araya gelişin yarattığı merâkı, o bir araya gelenlerin yaptıkları faaliyetler tam olarak karşılayamıyor. Böyle bir dengesizlik var. Bakalım bunu aşabilecekler mi? Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.