Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Altılı Masa nihayet kolları sıvamışa benziyor

Altılı Masa sekizinci toplantısını dün (14 Kasım) DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ev sahipliğinde yaptı.

Toplantıdan ne sonuç çıktı?

Toplantının artıları ve eksileri nelerdi?

Ruşen Çakır yorumladı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Altılı Masa 8. toplantısını dün DEVA Partisi’nin Genel Merkezi’nde yaptı. Sekiz saatlik bir toplantı oldu. Şu âna kadar yapılan en uzun toplantılardan birisi ve baktığımız zaman yine A4 ile iki sayfalık bir açıklama yapıldı. Bugüne kadar, Altılı Masa toplantılarının hemen hemen hepsinin öncesinde ve sonrasında değerlendirmeler yapmış birisi olarak buna da değinmek ihtiyacı hissettim. Örneğin dün sizlerin de katılımıyla bir yayında, “Altılı Masa ne yapabilir, ne yapamaz?” diye konuşmuştuk toplantı sürerken. Şimdi elimizde bir metin var ve bu metin üzerinden nelerin değişmekte olduğunu görebiliriz. Bu metne bakarak, bunun şu âna kadar gördüklerimiz içerisinde en elle tutulur sözlerin edildiği bir çalışma olarak vurgulamak istiyorum. Yani hakkını vermek lâzım. Sekizinci buluşmada, başlığa da çıkardığımız gibi bir silkinme hâli var Altılı Masa’da. Değişik mecrâlarda bununla ilgili yorumlar yapılmıştır. Ben kişisel olarak neleri önemli bulduğumu, neleri eksik bulduğumu söylemek istiyorum. 

Hızlıca gidecek olursak; bir kere bu Bağımsız Türkiye Partisi’nin 7. ortak olarak katılma talebi reddedilmiş. Bunu İYİ Parti gündeme getirmişti biliyorsunuz. Meral Akşener BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’ı ziyâret etmişti. Baştan îtibâren kişisel olarak bunun çok saçma bir düşünce olduğunu dün de dâhil olmak üzere söylemiştim ve sonuçta BTP’nin alınmamasını kibar bir dille ifâde etmişler; ama belli ki orada bir tartışma çıkmış. Alınmaması kararı bence isâbetli bir karar olmuş. Toplumda hiçbir karşılığı olmayan bir parti ve onun alınması demek, yine karşılığı olmayan başkalarının da doluşması anlamına gelebilirdi — öyle bir husus var. 

Terörle ilgili, biliyorsunuz Beyoğlu saldırısıyla ilgili olarak hızlı bir şekilde toplantının başında bir açıklama yapmışlardı zâten. O açıklamada bu terör eyleminin yaklaşmakta olan seçimle ilişkisi hiçbir şekilde zikredilmemişti. Ama burada baktığımız zaman, Seçim Güvenliği Komisyonu hakkında bir paragraf var; seçim öncesi, seçim dönemi, seçim günü ve seçim sonrası olmak üzere tüm süreçte atılacak adımlar. Belli ki bu terör hâdisesi de Altılı Masa’daki partilerin seçim öncesi dönemde de seçim güvenliği diye bir konu olduğunu gündemlerine almalarına neden olmuş. Zâten daha önceden de düşünüyorlardır; ama bu saldırı da seçim güvenliğini daha baştan tesis etmek gerektiğini gösteriyor ve Altılı Masa bunun farkında. Bu da olumlu bir şey. Şimdi şu denebilir: Seçim güvenliği ile seçim sürecinin ne alâkası var? Çok alâkası var. Seçim güvenliği sâdece oyların sayılması değil; seçimlerin özgür, huzurlu bir ortamda yapılabilmesi, kampanyaların yapılabilmesi, insanların özgür irâdelerine şu ya da bu nedenle ipotek konulmaması. Terör saldırılarının böyle bir yönü var. Özellikle bunu 2015 Haziran ve Kasım seçimleri arasındaki dönemde gördük. O dönemde yapılan seçimler aslında özgür ve eşit seçimler değildi ve terör saldırıları nedeniyle seçim güvenli bir şekilde yapılamadı — özellikle büyükşehirlerdeki terör saldırıları, onun yarattığı korku atmosferi nedeniyle. Bunun teröre gönderme yapılmadan da olsa vurgulanmış olmasını önemli bulduğumu söylemek isterim. 

Ekonomi konusunda bayağı bir şey var. Kur korumalı mevdûat, arka kapı döviz satışları, döviz cinsi borçlanma ve garantiler gibi uygulamalarla haksız gelir ve servet transferi meselesi var. Ortak politikalar metni hazırladıklarını söylüyorlar ve en önemli hususlardan birisi tabiî ki anayasa meselesi. Anayasa meselesinde 28 Kasım’da bu konuyu açıklayacaklarını söylüyorlar. Nedir bu? Anayasal ve yasal reformlar komisyonunun yaptığı bir çalışma: “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutâbakat metni doğrultusunda yapılması gereken anayasa değişikliklerinin kodifikasyonunu tamamladık” diyorlar ve bunu ayın 28’inde açıklayacağız diyorlar. 28’inde ne vesîle ile açıklayacaklar? Dokuzuncu buluşma ayın 28’inde olacak. Yani bundan 13 gün sonra olacak ve bu bir önceki, yani yedinci buluşmada dile getirilen, “Artık 15 günde bir buluşmayı düşünüyoruz” sözlerinin doğrulanması anlamına geliyor. 15 günde bir derken, yedinci buluşma 45 gün sonra olmuştu yaklaşık. Şimdi 15 gün moduna girmişe benziyorlar. Demokrat Parti’nin ev sâhipliğinde 28 Kasım’da dokuzuncu buluşma olacak ve orada bu anayasa değişikliğiyle ilgili kodifikasyonlar açıklanacak. Somut bir şeyler söylenmeye başlanıyor. Bunun işâretini görüyoruz. 

Bir diğer husus da, birtakım adımlar yine somut olarak atılmaya başlandı. Örneğin nihâyet bir web sayfası var: www.altilimasa.biz diye bir web sayfası. Yayına girmeden önce baktım: Daha yeni kurulmuş, herhalde daha gelişecek; ama orada 6 partiyle birlikte bir şeyin zemini kurulmuş. Kim yönetiyor açıkçası bilmiyorum. Ama birileri görevlendirilmiş. Nihâyet Altılı Masa’nın ortaklaşa yaptığı bir iş karşımızda. Bunun da önemli olduğunu vurgulamak lâzım. Kamuoyu ne kadar haberdar bu web sayfasından? Haberdar olmak tek başına yeterli değil; buna ilgi duyup duymayacağı, buradan hakîkaten bir haber alıp almayacağı önemli. Tabiî ki şu husus da çok önemli: Bu tür uygulamalarla –belki sosyal medya hesapları filan da açacaklardır, web sayfası kurduklarına göre– bir interaktif iletişim olacak mı? Yani insanlar, vatandaşlar, seçmenler, Altılı Masa’ya sempati duyan ya da duymayan hiç fark etmez, Altılı Masa’ya bir şekilde sosyal medya üzerinden ulaşabilecek mi? Şu anda web sayfası var. Muhtemelen sosyal medya hesapları da açılacaktır ve böylece bu karşılıklı ilişkinin de zemini kurulmuş olacak.

Bir diğer husus yine bu noktada bence önemli: “Yürütülen çalışmaların milletimize daha etkili bir biçimde sunulması için ülke genelinde ortak programlar tertiplenmesi kararı aldık”. Burada yürütülen çalışmaları duyurmak derken, şimdi ilk akla gelen açıkçası şu: Değişik komisyon üyelerinin kapalı salon toplantılarında çok ilgili insanlara bunları anlatması ya da basın toplantısı gibi şeyler yapmaları. Bu çok câzip olmaz. Ama en çarpıcı olanı, bir bağlamda parti liderlerinin birlikte halkın karşısına çıkması. Yani bu yapılan çalışmaları doğrudan liderlerin aktarması. Tabiî en ideali ortak adayın saptanıp, ortak adayın bunu açıklaması. Bu yapılan çalışmaları Altılı Masa adına onun adayının açıklaması ve bunu yaparken de 6 partiden de temsilcilerin yanında bulunması. Fakat bakıyoruz, bu konuda hâlâ adayla ilgili klasik olay var. Adayla ilgili çalışma yaptıklarına dâir herhangi bir şey yok. Şöyle denmiş: “Bir kez daha vurgulamak isteriz ki –ki hep vurguluyorlar– Altılı Masa’nın ortak adayı 13. Cumhurbaşkanı olacak ve Parlamento’da ulaşacağımız büyük bir çoğunlukla en kısa zamanda Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçerek, anayasadan ve milletten kopmuş bu otoriter yönetime son vererek, milletimizi özgür ve müreffeh yarınlara kavuşturacağız”. Yani: “Merak etmeyin, adayımız çıkacak ve bu aday kazanacak” diye kendilerinden emin bir şekilde söylüyorlar. Daha önce de söylediler. Hep aynı cümlelerle söylediler. “Ortak adayımız 13. Cumhurbaşkanı olacak” dediler; ama bu konuda ne çalışma yaptıkları konusunda herhangi bir şey bilmiyoruz ve anlaşıldığı kadarıyla bu toplantıda da bu konu konuşulmamış. Buna karşılık İYİ Parti ile CHP arasında bir sorun olduğu anlaşılan başörtüsü meselesi konuşulmuş — onu anlıyoruz. Yani bir de iktidârın anayasa değişikliği önerisi var mâlûm. Başörtüsü konusunda diyorlar ki: “Özellikle hiçbir kadın, kıyâfetinden ve giyim tarzından dolayı ayrımcılığa mâruz kalmayacaktır. Bizler, toplumun bir kesimini siyâsî rehine gibi kendi saflarında tutmaya ve özgürlüklerinin ellerinden alınmasıyla tehdit etmeye kalkışan –iktidâra yönelik– bu çarpık siyâsî anlayışa son vereceğiz”. Yani diyorlar ki: Erdoğan başörtülü kadınları siyâsî rehine olarak alıyor ve onlara diyor ki: “Bunlar gelirse ya da ben gidersem size tekrar yasaklar gelecek”. Buna karşı mücâdele edeceğiz diyorlar. Ama bu mücâdelenin nasıl olacağı net olarak ortada yok. Herhalde anayasa değişikliği ya da diğer yapacakları çalışmalarda onun izlerini göreceğiz. Fakat şunu biliyoruz ki; CHP ile İYİ Parti arasında, Meral Akşener’in sık tekrarladığı, “Çözülmüş bir sorunu dile getirmenin anlamı yok” çıkışı Masa’da belli ki tartışılmış. Sonuçta ortak bir nokta bulunmuş.

Bu metin bize, farklı görüşlerin olmasının yanında ortak noktaların pekâlâ bulunabileceğini gösteriyor. Bu anlamda daha önceki çalışmalar da böyleydi. Ama tabiî ki birtakım kritik soruların Masa’nın gündemine getirilmediği ya da kamuoyuna bu konudaki görüş birliklerinin aktarılmadığı görülüyor; yani ya konuşulmuyor ya da konuşuluyor, ama görüş birliğine varılmıyor. Bu noktada en önemli husus tabiî ki son günlerin popüler konusu: HDP meselesi. HDP meselesinde de Meral Akşener’in yani İYİ Parti’nin duruşuyla diğer partilerin duruşu arasında bir farklılık vardı, onu görüyorduk. Ama son terör saldırısıyla berâber bu olay yine tekrar böyle bir ateş topuna dönüştü. Çünkü Mersin’deki saldırı yaşandı; ama Beyoğlu’ndaki saldırı o klasik tâbirle “kör terör eylemi” olarak tanımlanan, sivillere yönelik bir terör saldırısı ve resmî açıklamaya göre olayı PKK gerçekleştirdi, Suriye üzerinden geldiler. Yani işin içerisinde YPG de var, resmî açıklamaya göre. Dolayısıyla bugünkü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında da gördüğümüz gibi, buradan hareketle doğrudan HDP de hedef alınıyor. Dolayısıyla bu konu ya konuşulmadı ya da konuşulduysa bile herhangi ortaklaşa görüş birliğine varılmadı. 

Sonuçta toparlayacak olursak: Altılı Masa’nın 45 gün sonra bir silkinme içine girdiğini, daha sık görüşeceğini, daha somut işler yapmaya başladığını ve seçmenle, toplumla doğrudan ilişki kurmanın zeminini de oluşturmaya başladığını gördük, görüyoruz. Ortaklaşa toplantılar yapılacağının söylenmesi, web sayfası kurulması vs. bütün bunları görüyoruz. Bunlar yeni şeyler. Fakat başkan adayı meselesinin hâlâ Masa’nın ana gündem maddelerinden birisi olmadığını da anlıyoruz. 28 Kasım’daki toplantı, Demokrat Parti’de yapılacak olan dokuzuncu toplantıda bir metin ortaya çıkacak belli ki. O “kodifikasyon” dedikleri husus ortaya çıkacak. Bunu yine kuru kuru mu aktaracaklar; yoksa bir şekilde daha câzip kılarak mı aktaracaklar göreceğiz. Ama ağır ağır da olsa Masa bir yolculuğa çıkmışa benziyor ve gördüğümüz kadarıyla yeni gelen de olmayacak, Masa’dan kalkan da olmayacak, onu da görüyoruz. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.