İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hapis cezası verilmesi Altılı Masa’yı nasıl etkileyecek? Bir yandan adaylık tartışması, bir yandan da İmamoğlu’na kimin ne kadar sahip çıktığına ilişkin değerlendirmeler devam ediyor.
İktidar mensuplarından ise peş peşe Altılı Masa’nın dağıldığına dair açıklamalar geliyor.
Peki Altılı Masa’nın mevcut durumu neyi gösteriyor? Saraçhane’deki miting Altılı Masa’nın gidişatını nasıl etkileyecek? Masa’nın dağılma ihtimali var mı?
Ruşen Çakır, izleyicilerin soru, yorum ve görüşleriyle değerlendiriyor.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Altılı Masa’yı konuşacağız sizlerle birlikte. Sizler de yorumlarınızla, sorularınızla, eleştirilerinizle bu yayına katılabilirsiniz. Medyascope’un ve benim YouTube hesabımdan, iki ayrı yerden de chat bölümünden soru, yorum ve eleştirilerinizi aktarabilirsiniz. Altılı Masa’yı neden konuşuyoruz? Çünkü en son yaşanan Ekrem İmamoğlu dâvâsı olayından sonra adaylık tartışması, Meral Akşener’in Ekrem İmamoğlu’na bâriz bir şekilde sâhip çıkması ve bunun CHP kanadında rahatsızlık yarattığı gibi görüşler nedeniyle, iktidâr kanadından Altılı Masa aleyhine çok ciddî bir spekülasyon dalgası geldi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan ya da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ayrı ayrı dediler ki; Altılı Masa yok, artık dağıldı ya da dağılacak ve Devlet Bahçeli de özel olarak Kılıçdaroğlu’na, kendisine kumpas kurulduğunu, olaya müdahale etmesi gerektiğini vs. söyledi. Altılı Masa’nın derdi ile en çok dertlenenlerin iktidâr olduğunu görüyoruz ve bütün perspektifleri burada işlerin karıştığı, Bizansvari oyunlar oynandığı vs. Bu ne derece doğru? Ekrem İmamoğlu olayı gerçekten Altılı Masa’yı sallıyor mu? Normal şartlarda Ekrem İmamoğlu olayı Altılı Masa’nın işine yarayan, önünü açan, onu daha da güçlendiren, kenetleyen bir olay olması gerekir. Nitekim çarşamba ve perşembe akşamüstü Saraçhane’de bunları da gördük. Ama iktidâr buradaki dalgayı tersine çevirip Altılı Masa’nın kendi içerisinde çok ciddî sorunlar olduğunu ileri sürüyor ve onları sürekli tahrik ediyor.
Evet, sizlerin sorularıyla, eleştirileriyle başlayalım. Eleştiri dedim;
Yusuf Turhan demiş ki: ‘‘İmamoğlu’nun aday olup seçilmesi hâlinde mazbata konusu gündeme gelebilir mi dediğim için Ruşen Bey çok sert çıkmıştı. Bugün aynı şeyi düşünüyor mu?’’ demiş. Sert çıktığımı hatırlamıyorum; ama bu tür menfîliklerin çok fazla gündeme getirilmesinin çok aklı kârı olmadığını söylemiş olsam gerek. Fakat sonra ne oldu bizim o yaptığımız yayının ardından? Yüksek Seçim Kurulu Başkanı açık açık bu konuyu söyledi. Saygın hukukçular, normalde böyle bir şey söylemesinin yanlış olduğunu söylüyorlar. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı’nın bu konularda konuşmaması gerektiğini söylüyorlar. Ama o şimdiden söyledi ve pozisyonunun Erdoğan’ın yanında olduğunu, iktidârın yanında olduğunu da bize göstermiş oldu. Dolayısıyla mazbatayı almama, kararın kesinleşmesi durumunda seçilse bile kendisine mazbatanın verilmemesi şıkkını Yüksek Seçim Kurulu daha şimdiden Türkiye’nin gündemine taşıdı ve bugün 2 saat önce yaptığım yayında da bundan bahsettim. Dolayısıyla Yusuf Bey haklı çıkmışa benziyor. Onun için, sert mi çıktım bilmiyorum, ama özür dileyeyim ve konu kapansın diyelim.
Murat Akın: ‘‘Kılıçdaroğlu’nun adaylık ısrarı sizce muhâlefete bu konuda zarar vermiyor mu?’’ demiş. Evet, adaylık ısrarı çok ciddî bir şekilde var. Bugün televizyonların Ankara temsilcileri ile yaptığı sohbette de bunu gördük. Belediye başkanlarınun adaylığına kapısını tam anlamıyla kapatmış gibi duruyor ve kendi adaylığı konusunda da Altılı Masa isterse reddetmeyeceğini söylüyor. Kılıçdaroğlu adaylıkta ısrarlı. Bu zarar veriyor mu vermiyor mu? Gerçekten en hayâtî soru bu. Kılıçdaroğlu’na göre vermiyor. Kılıçdaroğlu’nu destekleyenlere göre vermiyor. Kılıçdaroğlu’nun seçilemeyeceğini düşünenlere göre ise veriyor. Bunun burada kesin bir cevabını vermek mümkün değil. Ancak Kılıçdaroğlu’nun adaylık ısrarı bir gerçek ve birilerinin, onun aday olmasının doğru olmadığını düşünenlerin de onun ısrar etmesinin zarar verdiğini düşündükleri de bir gerçek diyelim. Böyle bir orta yolcu cevapla çıkalım.
‘‘Dağılmasa bile dağılacak izlenimi veriyorlar.’’ demiş Ali Duran. Dağılma izlenimi bence yok. Dağılmak kimsenin istediği bir şey değil. Bunu defâlarca söyledik. Dağılma ihtimâline en çok yakıştırılan İYİ Parti. Meral Akşener’le burada, Medyascope’ta yaptığımız yayında da kendisi çok açık bir şekilde, asla böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, asla kendisinin bu Masa’dan kalkmayacağını söyledi. Çok inandırıcı bir şekilde söyledi. CHP kalkar mı? Şimdi böyle senaryolar üretiliyor; CHP Masa’dan kalkıp Kılıçdaroğlu kendisini aday göstersin diye. Bir kere Kılıçdaroğlu adaylıkta ısrar ederse Masa’da o adaylığın kabul edileceği kanısındayım. Bana göre Kılıçdaroğlu ya kendini söyleyecek ya da belediye başkanlarından birisini söylemek durumunda kalacak. Ama şu hâliyle bakıldığı zamân Kılıçdaroğlu adaylıkta ısrarlı ve kendi adaylığını Masa’ya götüreceğe benziyor ve muhtemelen de orada istemeyen parti liderleri olsa bile Kılıçdaroğlu’nun adaylığı çıkar. Masa’nın bu nedenle dağılacağını sanmıyorum. Masa’nın herhangi bir nedenle dağılacağını sanmıyorum. Ama Masa’da adaylık tartışmasının çok sert bir şekilde geçeceğine dair elimizde çok işâret var. Sert geçecek olması Masa’nın dağılacağı anlamına gelmez. Burada iki kilit var tabiî ki; birisi Kılıçdaroğlu’nun kendisi diğeri Meral Akşener. Meral Akşener’in bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun, dayatması durumunda, ısrar etmesi durumunda adaylığını kabul edip etmeyeceği meselesi işi belirleyecek. Ancak bunu Masa’dan kalkmadan yapacaklarını düşünüyorum. Çünkü bu saatten sonra Masa’dan kalkmak 6 partiden hiçbirisi için bir seçenek değil. Ne kendi adaylarını cumhurbaşkanı adayı göstermek ne de Meclis seçimlerine böyle çok güçlü bir şekilde girebilmek. Dolayısıyla 6 parti de kendilerini bu işe bağlamışa bneziyorlar.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Emre Bey demiş ki: ‘‘Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa CHP’nin başına kimin geçeceği Altılı Masa’daki dengeleri etkiler mi?’’ Sanmıyorum. Bu, Altılı Masa’daki dengeleri değil; CHP içerisindeki dengeleri etkiler ve ilginç bir şekilde CHP’de birbirinden farklı kesimler Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istiyor ya da istiyor gözüküyor. Belli ki her biri Kılıçdaroğlu sonrasının genel başkanlığı için kendini ya da kendi destekledikleri isimleri hazırlıyorlar. Yoksa CHP’nin başına kimin geçeceğinin Altılı Masa’daki diğer partilerin önemli bir meselesi, gündemi olduğu kanısında değilim.
Cihat Bey demiş ki: ‘‘Kemal Bey halkın isteklerini göz ardı ediyor.’’ Bu tür şeyler söylememek lâzım; halk şunu istiyor, halk bunu istiyor. Herkese göre halk birisini istiyor. Sonuçta Kemal Kılıçdaroğlu’nu isteyen de var, Mansur Yavaş’ı isteyen de var, Ekrem İmamoğlu’nu isteyen de var. Kimse kendi görüşünü, halk bunu istiyor diye dayatmasın. Bunun bir anlamı yok.
‘‘Saraçhane’de 6 partinin yaptıkları destek konuşmalarına baktığınızda etkili konuşma anlamında Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını kaçıncı sıraya koyarsınız?’’ diye sormuş Cihan Orhan. Evet, ilginç bir soru bu. Bir kere orada Saadet Partisi adına konuşan Sabri Tekir Bey’in yaptığı konuşmayı liste dışı alalım. Gültekin Uysal çok heyecanlı bir konuşma yaptı; ama biraz eski zamânda kalma bir konuşmaydı. Ahmet Davutoğlu bildiğimiz konuşmalardan birisini yaptı. Ali Babacan sâkindi; ama etkili bir konuşma yaptı. Demirtaş’tan ve Kürtlerden bahsetmesi çok anlamlıydı. Onun için üst sıralarda yer almayı hak ediyor. Meral Akşener, ne söylediğinden ziyâde nasıl söylediğiyle dikkat çekti. Ekrem İmamoğlu’nu yanında tuttu, atkılar vs. Bence en çarpıcı konuşmayı Meral Akşener yaptı. Kılıçdaroğlu’nun konuşması zayıftı bana göre. İlk gün orada olmamayı telâfi edecek derecede etkili bir konuşma yapamadı diye düşünüyorum. Dolayısıyla benim sıralamama göre en iyi ihtimalle üçüncü sıradadır. Yani Akşener ve Ali Babacan’dan sonradır. Belki Davutoğlu’ndan bile sonradır diyebilirim.
Kemal Sel demiş ki: ‘‘Altılı Masa değil de yerel seçimlerdeki gibi CHP ve İYİ Parti ortak seçime girseydi adaylık konusunda bu kadar kriz olur muydu?’’ Olurdu sanki. Çünkü bütün tartışma esas olarak CHP ile İYİ Parti arasında cereyan ediyor. Diğer partilerin ne dediğini pek duymuyoruz, görmüyoruz. Açıkça herhangi bir adaydan yana tavır da belirtmiş değiller. Burada son olaya baktığımız zamân da Meral Akşener’in ilk günden Saraçhane’ye gitmesi, orada Ekrem İmamoğlu’nun yanında olması, ikinci gün de Saraçhane’de yine Ekrem İmamoğlu’yla berâber olması; Kılıçdaroğlu sâdece İstanbul derken, Meral Akşener’in Ekrem İmamoğlu’nu tüm Türkiye ile birlikte tarif etmesi. Dolayısıyla sorun esas olarak İYİ Parti ile CHP arasında oluyor.
Emre Sorkun: ‘‘Kılıçdaroğlu bu adaylık ısrarından meselâ ne olursa vazgeçer? Kim onu vazgeçirebilir?’’ Herhâlde güvendiği anketlere bakıp kazanmasının ciddî anlamda riskli olduğunu görürse kendisi vazgeçer. Öyle tahmin ediyorum. Kendisini ikna etmede yakın çevresi etkili olabilir; ama Kılıçdaroğlu’nun iyice düşünüp kazanmama ihtimâli olduğuna ikna edip kendisini, yani bu konuda bir tereddütü kalmadığı zamân bir risk alacağını sanmıyorum. Yani riskli bir yerde, ‘‘Kazanabilirim de kaybedebilirim de ama girelim. Bakalım ne olacak?’’ diye bir seçime girerse bu herkes için, Altılı Masa’daki bütün partiler için, CHP için, kendisi için ve tüm Türkiye için çok riskli olur. Sonuçta bu kararı kendisi verecektir ve verirken de esas olarak seçilebilirlik üzerinden verecektir. Yoksa yönetebilirlik üzerinden kendine güveniyor, onu biliyoruz. Ama seçilemeyeceğini görürse vazgeçer diye düşünüyorum. Bunu nasıl görür? Güvendiği birilerine anketler yaptırır, öyle görür. Öyle tahmin ediyorum.
‘‘Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilme ihtimâli 2018’deki Muharrem İnce gibi zayıf değil mi?’’ Sanmıyorum. Muharrem İnce’nin seçilme ihtimâlinin hiç olmadığı çok bariz bir şekilde gözüküyordu. En azından ben gördüm ve söyledim ve başıma gelmedik kalmadı hatırlayacaksınız. Kılıçdaroğlu için böyle bir şey söylemek mümkün değil. Bugün îtibâriyle Kılıçdaroğlu’nun seçilme ihtimâlinin hayli yüksek olduğu kanısındayım. Benim söylemem hiçbir şeyi değiştirmiyor. Ama şunu da biliyoruz ki İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın kazanma ihtimâli ân îtibâriyle Kılıçdaroğlu’na göre daha yüksek. Ama bugün seçim olsa Kılıçdaroğlu kesin kaybeder demek haksızlık olur. Şu hâliyle Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanma ihtimâlinin hayli yüksek olduğu kanısındayım. Ama son olayda Almanya’da olmasının gerçekten çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum. Bâzıları bunun aksini iddia etse de bunu önemsiz göstermeye çalışsa da gerçekten çok kritik bir hataydı Kılıçdaroğlu’nun Almanya gezisinin o güne denk gelmesi.
Alican Tombul: ‘‘İYİ Parti Mansur Yavaş’ı teklif ederse, ‘Benim belediye başkanım. Ankara’yı iktidâra vermem’ diyerek geri çevirebilir mi?’’ Çevirebilir. Bu zâten en çok dile getirdiği hususlardan birisi Kılıçdaroğlu’nun. Belediyeleri AKP’ye bırakmama ve belediye başkanlarının bulundukları şehre hizmet etmeye devâm edecekleri argümanı. Eğer herhangi bir belediye başkanını istemeyecekse bu gerekçeyle istemeyecektir.
Uygar Uzunhasan: ‘‘Sizce tıpkı Macaristan seçimlerinde olduğu gibi muhâlefet seçmeni farklı adaylar arasında kamplaşırsa sonuç iktidâra bir seçim daha kazandırır mı?’’ Ben muhâlefet seçmeninin farklı adaylarda kamplaşacağını sanmıyorum. Böyle bir şey olacağını sanmıyorum. Altılı Masa’nın göstereceği adaya herkes oy verecektir. Çok az fire olacaktır. Belki birileri sandığa gitmeye çok heyecan duymayabilir. Ama o Masa’dan çıkacak olan aday, eğer Masa’daki herkes o adayın yanında durursa ve aynı zamânda adı geçen Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu da kendileri aday olmazsa, o adayın yanında durursa bence o adayda muhâlefet seçmeni birleşir. Fakat burada şöyle bir husus var; heyecan meselesi. İkincisi de kararsız oyları çekme konusunda adaylar arasında farklılıkları olabilir. Yoksa, ‘‘Kılıçdaroğlu aday olursa ben vermem’’ ya da ‘‘Mansur Yavaş aday olursa ben vermem’’ sözlerini çok ciddîye almamak gerektiği kanısındayım.
Hasan Başak demiş ki: ‘‘Kılıçdaroğlu’nun adaylık ısrarı muhâlefet seçmeninde çok yüksek bir dozda olumsuz etki yaratıyor. Bu olumsuz havayla seçime gidilmesi seçimi kaybetme riskini daha da yükseltmiyor mu?’’ Biraz önce dediğim gibi itiraz eden de rahatsız olan da eğer Masa, Kılıçdaroğlu’nu aday gösterirse büyük bir ihtimâlle verecektir. Çok az bir fire olacağını düşünüyorum. Şu ânda adayın belirlenme sürecinde edilen lâfları, yapılan çıkışları çok da abartmamak gerektiği kanısındayım.
Berk Çirişci: ‘‘Kılıçdaroğlu’nun Muharrem İnce’yi adıyla çağırarak aşağı görmesine benzer bir durum oluşturmuyor mu sizce Meral Akşener’in İmamoğlu’nun ablası gibi davranması?’’ Hiç benzemiyor. İnanın hiç benzemiyor. Buradaki Kılıçdaroğlu’nun Muharrem İnce’ye seslenmesinde bir yukarıdan aşağıya doğru bir seslenme vardı. Burada daha farklı bir sâhiplenme var. Çok farklı olduğu kanısındayım. Tabiî bu tür bir çıkış yapıyor olmasının CHP’de yaratacağı, yol açacağı tepkileri hesaba katmamış olduğunu düşünebiliriz ya da katarak yaptıysa da bunun siyâsî anlamı ayrıca yüksek olur. Ama Kılıçdaroğlu’nun ‘‘Muharrem’’ diye seslenmesiyle, Meral Akşener’in İmamoğlu’na sarılması, seslenmesi bence iki ayrı, birbirine çok zıt şeyler.
Nusret Tolga Aydın: ‘‘Altılı Masa’nın toplam oy oranı 45-50 arasında anketlere göre. Kılıçdaroğlu’nun aday olduğunu düşünürsek ve HDP’nin de kendisini desteklediğini bildiğimize göre seçimde en az %55 almasını beklememiz gerekmez mi?’’ Evet, hesaplar böyleyse beklememiz gerekir. Ama bâzen evdeki hesap çarşıya uymayabiliyor. Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin oyunu alma ihtimâli çok yüksek. Bunu biliyoruz. Eğer İYİ Parti ve diğer 4 partinin de oylarını alırsa, kendi partisini zâten alacağını varsayıyoruz, ilk turda bile seçilebilir. Ama işin rengi tam da böyle olmayabilir. Anketler değişebilir. Son günlerdeki yapılan anketlerde sürekli birtakım oy hareketleri görüyoruz. Ama normal şartlarda eğer İYİ Parti çok net bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun yanında durursa seçilmemesi kolay kolay mümkün değil. Yani seçilir, öyle gözüküyor. Ama %55 mi olur yoksa %50+1 mi olur, onu bilemiyorum.
‘‘Saraçhane’deki liderler buluşmasına muhâlefet hep berâber İmamoğlu’nun adaylığını açıklasaydı muhâlefet çok daha güçlenmez miydi?’’ Muhtemelen böyle olurdu, güçlenirdi. Ama bu seferde Yüksek Seçim Kurulu’nun dediği olay hızlı bir şekilde gündeme gelir ve hızlı bir şekilde ceza ve cezanın onaylanması gibi süreçler hızlanabilirdi. Ama her hâlükârda aday olarak İmamoğlu’nun telâffuz edilmesinin yaratacağı atmosfer bambaşka olurdu. Bu anlamda izleyicimizin söylediği bana da doğru geliyor.
Bir yorum Ozan Bey’den: ‘‘Kılıçdaroğlu aday olduğu ânda İmamoğlu görevden alınırsa CHP’nin başına geçebilir’’ diyor. Evet, yani İmamoğlu için seçeneklerden birisi de Kılıçdaroğlu sonrası CHP’nin liderliği. Bu önümüzdeki dönemde çoklukla karşımıza çıkacak bir seçenek olacak.
‘‘Altılı Masa anayasa önerisi yapmadan önce toplumun tüm kesimlerinin; siyâsî partiler, sendikalar, meslek odaları ve STK’ların görüşlerini alması gerekmez miydi?’’ Bir şekilde aldıklarını söylüyorlar. Ama ne şekilde olduğuna çok emin değilim. Ama sonuçta 6 partinin yaptığı bu çalışmayı hiç yabana atmamak lâzım. Çok ciddî bir çalışma olduğunu kabul etmek lâzım.
Sancak Kolasın diyor ki: ‘‘İYİ Parti’de ibrenin Yavaş’tan İmamoğlu’na dönmesinde sâdece yasak etkisi mi var? Yoksa başka bir temeli mi var?’’ İmamoğlu’na Akşener’in böyle sâhip çıkması onun adaylığını gündeme getiriyor, dayatıyor olduğu anlamına gelmeyebilir pekâlâ. İmamoğlu’na sâhip çıkıyor olması Mansur Yavaş konusunda geri adım attıkları sonucunu bize düşündürtüyor. Ama ben Mansur Yavaş seçeneğinin İYİ Parti için devreden çıktığı kanısında değilim. Anladığım kadarıyla şu hâliyle İYİ Parti, İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’tan hangisi Kılıçdaroğlu’ndan gelirse onu kabul edeceğe benziyor. Benim düşüncem bu yönde.
İmamoğlu hakkındaki yasal engeller konusunda bir soru: ‘‘Muhâlefet, onun adaylığını baştan eler mi yoksa tam tersine üzerine mi gider?’’ Bu iki seçenek de var. Olması gereken, yasak tehdidini göz ardı edip, eğer hakîkaten İmamoğlu’nun adaylığını istiyorlarsa yasak tehdidine rağmen adaylığını gündeme getirmeleri olur. Şimdi Yüksek Seçim Kurulu Başkanı dedi ki: ‘‘Eğer İmamoğlu aday olur kazanırsa, kazandıktan sonra cezası kesinleşirse mazbata alamaz. O zamân belli bir süre içerisinde yeni bir seçim yapılır’’ dedi. Bunu özellikle vurgulamak lâzım. Böyle bir seçenekte İmamoğlu kazandı, ama cezası kesinleşti, dolayısıyla mazbatayı alamıyorsa yerine rakibi olan Erdoğan seçilemiyor. Yeni bir seçim oluyor. O zamân muhâlefetin göstereceği yeni aday çok güçlü bir şekilde kazanır. Dolayısıyla İmamoğlu’nun yasaklı olması ihtimâline rağmen aday gösterilmesi seçeneği daha fazla öne çıkabilir. Bunu özellikle vurgulamak lâzım. Tabiî Altılı Masa’nın İmamoğlu’nu istemesi hâlinde.
Bu arada sesim giderek kötüleşiyor. Bu havalar hepimizi çok kötü etti. Ben yine gâlibâ biraz hastalanıyorum. Çok da uzatamayabilirim. Hakîkaten sesimi siz de fark ediyorsunuzdur.
‘‘Belediyeler kesinlikle bırakılmamalı’’ demiş bir izleyicimiz. Olabilir.
‘‘Kılıçdaroğlu aday olduğunda HDP’nin aday çıkarmayacağı senaryoda kendisi ilk turda kazanır mı?’’ Eğer kazanacağı varsa, yani Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimâli çok güçlü bir şekilde varsa ilk turda HDP’nin aday göstermemesi hâlinde ilk turdan kazanması gerekir. Eğer HDP aday göstermiyor buna rağmen Kılıçdaroğlu ilk turda seçilemiyorsa gerçekten işi zor demektir. Normal şartlarda HDP’nin aday göstermediği bir seçenekte Kılıçdaroğlu’nun ilk turda kazanması lâzım ya da muhâlefetin adayı kim olursa olsun.
‘‘Sizce Meral Akşener ve İmamoğlu’nun bu denli yakınlığı HDP’nin İmamoğlu’na bakışını nasıl etkiler?’’ Çok etkileyeceğini sanmıyorum. Burada sonuçta bir yasağa karşı yapılan bir dayanışma var. Dolayısıyla Akşener’in bağrına bastığı birisine biz oy vermeyiz diyecekleri kanısında değilim. HDP’nin, HDP seçmenin İmamoğlu’na belli bir sempatisi var, biliyoruz. Kılıçdaroğlu kadar mı var, Kılıçdaroğlu’ndan az mı var kestiremiyorum; ama HDP seçmeninin İmamoğlu olursa oy vermeyiz dediğine pek tanık olmadım. Bu tercihlerini Meral Akşener’in ona sâhip çıkması nedeniyle bir kenara atacakları kanısında değilim.
‘‘Ekrem İmamoğlu sâdece Mansur Yavaş’ı destekleyeceğini söyleyip yine aday seçimi konusuna etki eder mi?’’ Böyle bir şey yapmaz. Ekrem İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını desteklediğini söylüyor. Orada devâm eder. Ama Kılıçdaroğlu kendisinin yerine Mansur Yavaş’ı aday gösterirse, İmamoğlu da Mansur Yavaş’a destek verir.
‘‘Kendi parti başkanlığını kullanarak diğer adayların önünü kesmesi durumunda Kılıçdaroğlu’nun demokratlığına nasıl güvenebiliriz?’’ Burada söz konusu olan demokrasi değil; siyâset. Siyâset böyle bir şey. Onun içerisinde demokrasi ne kadar var, bunu bilemiyorum.
‘‘Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa Canan Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu’nun yakın gelecekte CHP başkanlığı için rakibi sayılır mı?’’ Evet, sayılır. Canan Kaftancıoğlu ya da onun birlikte hareket ettiğini bildiğimiz bir çevre var, CHP’nin içerisinde daha sol gibi görünen bir çevre. O çevre Canan Kaftancıoğlu’nun da desteklediği bir isim çıkartabilir ya da Canan Kaftancıoğlu’nu önerebilir. Şu hâliyle Ekrem İmamoğlu’nun karşısında güçlü bir pozisyonu olan bu çevrenin olduğunu düşünüyorum. Bu doğrudan Kaftancıoğlu da olabilir, başkaları da olabilir.
‘‘Meral Akşener ve Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda her ikisi ikinci tura kalır mı?’’ Kalmaz. Böyle bir şey olmaz. İkisi birden de aday olmaz. Artık o devir kapandı. 2018’de Akşener, Muharrem İnce vardı. Bir daha öyle bir şey olmaz. Zâten Akşener olmayacağını söylüyor.
‘‘Seçim kazanıldıktan sonra geçiş sürecinde Mansur Yavaş, İmamoğlu’ndan daha uygun bir isim mi sizce?’’ Bugün 15.00’teki yayında bunu ele aldım. Orada da dedim ki: ‘‘Altılı Masa’nın yönlendirdiği bir cumhurbaşkanlığına Mansur Yavaş daha yakın olabilir. Aynı şekilde Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçildiğinde bunu kabul edecek, yani sembolik cumhurbaşkanlığını kabul etme açısından da Mansur Yavaş daha akla yatkın olabilir. Bunları kabul etmek lâzım. Ekrem İmamoğlu’nun hem yaşı hem de siyâsî ihtirasları anlamında Altılı Masa’nın çizdiği sınırlar içerisinde kalmama ihtimâli daha yüksek sanki.
Evet, ben yavaş yavaş toparlayayım. Gerçekten çok soru var, yorum var. Ama kusura bakmayın, sonunda buradan sağ sâlim çıkamayabilirim. Onun için çok teşekkürler. Nasıl olsa bu olayları, bu konuları daha çok konuşacağız. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Çok güzel katkılar, güzel sorular, ufuk açıcı yorumlarla katılıyorsunuz. Artık bir sonraki yayında kaldığımız yerden devâm ederiz. Tekrâr çok özür diliyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.