Cumartesi Anneleri, 928. haftalarında Güçlükonak katliamında öldürülen 11 kişi için adalet istedi

Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasının 229. haftasında sosyal medyadan açıklama yaptı. Açıklamada “Kaç yıl geçerse geçsin, Güçlükonak’ta katledilen 11 insanımız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” denildi. Açıklamayı Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu. 

Açıklamanın tamamı şöyle:

“Gözaltında kaybetmelerde, yargı dahil tüm süreçler hakikatin inkârı ve cezasızlıkla sonuçlanıyor. Bu durum, zulme maruz kalan kayıp yakınlarının yaşadığı acının toplum tarafından anlaşılması ve tanınmasını engellediği gibi hakikatin toplumsallaşmasını da engelliyor. Bu yüzden 928 haftadır ısrarla yaşadıklarımızı tekrar, tekrar anlatıyoruz. Hakikate ve adalete ulaşmayı bir hak ve siyasal bir talep olarak dile getiriyoruz.

928. haftamızda bir kez daha 15 Ocak 1996’da gözaltındaki 11 köylünün bir minibüs içerisinde kurşunlanıp, yakılmasıyla sonuçlanan Güçlükonak Katliamı’nı kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Devletin kayıtlarına da geçen Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu’nun raporuna göre askerler, 10-12 Ocak 1996’da Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç bu baskında gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar Taşkonak Jandarma Taburu’na götürüldü. Köylüler gördüğü ağır işkence sonucu öldü.

15 Ocak 1996’da da Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi. Öner, korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas’ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti.

Tabura giden korucuları beklemeyen askerler, korucuları da öldürdü. Askerler, daha önce öldürülen altı köylüyle birlikte, toplam 10 kişinin cansız bedenini minibüsün koltuklarına bağladı, başlarına da çuval geçirdi. Ramazan Nas’ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı.

Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Ardından minibüs önce silahla tarandı. Atılan roketler sonucu minibüsün içindeki 10 kişinin bedeni kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan sürücü Ramazan Nas da taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü.

Genelkurmay Başkanlığı 16 Ocak 1996’da Ankara’dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak’a getirdi. Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu ‘Katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini’ açıkladı.

Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazıları resmî açıklamaları kuşku verici buldu. Kuşkularını İnsan Hakları Derneği ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı.

Bu paylaşım üzerine Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu bir heyetle olay yerine gitti. Heyetin ulaştığı bilgi ve tanıklıklar resmî açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu. Olay yerinin güvenlik güçlerinin

kontrolünde olması, minibüste bulunan silahlı beş korucunun üzerlerine açılan ateşe hiçbir biçimde karşılık vermemesi, sürücü dışında aracın içindekilerin kaçmaya çalışmaması, ağır hasar alan minibüse eşlik eden askerlerin ve askeri araçların zarar görmemesi, adeta yanarak kül olmuş kişilerin kimliklerininin sapasağlam olması gibi çok sayıda çelişkili durum vardı.

Heyet, ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna, ‘Bu katliamı devlet güçleri yapmıştır’ açıklamasında bulundu ve hazırladıkları raporla birlikte Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay’a başvurdu. Heyet, defalarca savcılıklara suç duyurusunda bulundu. Ancak bir sonuç alınamadı. Bugüne kadar yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen davada ise Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkûm oldu. (Başvuru no:33420/96 ve 36206/97)

928. haftamızda adli ve siyasi makamlara sesleniyoruz: Dönemin Devlet Bakanı Adnan Ekmen’in ‘Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM’in işiydi, söyleyemedik’ dediği Güçlükonak Katliamı’nın faillerinden hesap sorulmaması, işlenen suçun onaylandığı anlamına gelir. Bu katliamın hukuken suç olduğunu tespit etme, faillerin üzerindeki cezasızlık zırhını kaldırma ve toplumun yaşananları tüm açıklığı ile öğrenmesini sağlama görevinizi yerine getirin.

Kaç yıl geçerse geçsin, Güçlükonak’ta katledilen 11 insanımız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 229 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.