Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır’ın izleyicilerle ortak yayını | Altılı Masa’nın ortak adayı Kılıçdaroğlu olur mu? Olursa ne olur?

Altılı Masa’nın ortak cumhurbaşkanı adayının kim olacağını pek yakında öğreneceğe benziyoruz. Aday olmak istediğini uzun zamandır belli eden Kılıçdaroğlu, masanın ortak adayı olacak mı? Kılıçdaroğlu aday olursa ne olur?

Ruşen Çakır, canlı yayında Medyascope izleyicileriyle tartıştı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. “Kılıçdaroğlu ortak aday olur mu? Olursa ne olur?” konusunu sizlerin katılımıyla konuşacağız. Nasıl olacak? Benim ve Medyascope’un Youtube sayfalarındaki chat bölümlerinden sorularınızı, görüşlerinizi, eleştirilerinizi yazarak bu yayına katılabilirsiniz. Daha önce bu tür çok yayın yaptık ve hepsi de çok güzel oldu. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Bu sefer de böyle olacağa benziyor; çünkü bayağı bir soru, yorum, görüş daha şimdiden gelmiş. Onlara geçmeden önce kişisel bir not olarak şunu söylemek istiyorum: Gerçekten bu yayınları yapmaktan bunaldım, ama meslekî olarak yapmak mecbûriyetindeyim. Fakat aylardır bir şekilde hep aynı şeyleri konuşmak zorunda kalıyoruz. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ihtimâli üzerine, sizlerin de katılımıyla daha önce de yaptık. Ayrıca tek başıma yaptım. Dünkü yazım ortada, daha yeni yazdım vs.. Şu adayın kim olduğunun geciktirilmesi hepimizi perîşan etti — öyle söyleyeyim. Hâlâ bunu geciktirmenin iyi bir fikir olduğunu düşünenler var. Onları bir kenara koyuyorum. Dolayısıyla bu çok heyecan duyarak yaptığımız bir şey değil; ama yapmamız gerektiğini düşündüğüm bir yayın, onu özellikle vurgulamak istiyorum. Gerçekten bir yerden sonra bunaltıcı, şundan da bunaltıcı: İnsanlar biz gazetecilerin söylediklerini, yapıp ettiklerini ele aldıkları kişilerle, kurumlarla ilişkileri olduğunu düşünüyorlar. Hesap kitap üzerinden yaptığımızı düşünüyorlar. Böyle bir şey yok. Yapanlar da olabilir; ama Medyascope olarak biz –şahsen ben– kesinlikle herhangi bir adayı tercih ediyor ya da istemiyor falan değiliz. Olabildiğince gördüğümüzü, duyduğumuzu, düşündüğümüzü aktarmaya çalışıyoruz. 

Meselâ, Ayten Cubaoğlu diyor ki: “ ‘Şu an Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyâsetiyle yol alalım, ama onun aday olmaması için elimizden ne geliyorsa yapalım’ mantığını ön plana aldığınızı düşünürsek, bu yayının bir anlamı yok”. Böyle bir şeyi niye yapalım? Yani niye böyle bir mantıkla hareket edelim? Bize ne? Bana ne? Kılıçdaroğlu mu aday? vs.. Bizim böyle bir şeyimiz yok. Burada olayları anlamaya çalışıyoruz ve dün yazdığım yazıda Kılıçdaroğlu’nun adaylığının artık büyük ölçüde kesinleştiğini düşündüğümü yazdım. Elimde somut bir bilgi, kulis haberi vs. yok; ama şöyle bir akıl yürütme yapıyorum — daha önceki yayınlarda bunu söylemiştim:  Kılıçdaroğlu son âna kadar aday olmak isteyecek, ama kendi adaylığının riskli olduğunu görürse de ferâgat edip başkasını önerecek. Anladığım kadarıyla Kılıçdaroğlu kendi adaylığının riskli olduğunu düşünmüyor. Ve artık bu ay sonundaki toplantıda mı olur, bir sonrakinde mi olur bilemiyorum; ancak adaylığını Masa’ya söyleyeceğe benziyor. Burada şu anda gördüğüm kadarıyla tek sorun Meral Akşener. Diğer dört genel başkanın da Kılıçdaroğlu’na pozitif baktıklarını çıkarmamıza yol açacak birçok şey oldu. En son Ali Babacan’la burada bir yayın yaptım. Oradan da edindiğim izlenim –tabiî ki kendisi olursa da olabileceğini söyledi ama–, onun da Kılıçdaroğlu’na sıcak baktığını düşünüyorum. Tabiî bunu açık açık kimse söylemiyor, ama verilen mesajlardan bunları çıkartabiliyoruz. 

Şimdi genellikle şu oluyor: alkışlayanlar var, bir de acayip bir şekilde rahatsız olanlar var.

Meselâ, Hasan Ali Aküzüm demiş ki: “Kılıçdaroğlu aday olursa ben kendisine oy vermeyeceğim. Sandık korunmasında da görev almayacağım. Tanıdığım ve tanımadığım pek çok kişinin vermeyeceğini de biliyorum” demiş.

Bir başkası, İshak Taşdelen: “İki büyükşehir belediye başkanı dışındaki hiçbir muhâlefet adayına oy vermeyeceğini bildiğim yüzlerce insan tanıyorum” diyor. Buna benzer başkaları da gelecektir. Meselâ Özkan Başat diyor ki: “Masa’nın adayı kim olursa olsun tam destek vereceğim. Seçim kampanyasında ve sandık güvenliğinde elimden geleni yapacağım. Yaşasın özgürlük, adâlet, demokrasi”. Yani bir yanda, “Aday Kılıçdaroğlu olursa ya da belediye başkanları dışında, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu dışında birisi olursa oy vermeyeceğim, başkaları da vermeyecek” diyenler; bir yanda, “Aday kim olursa olsun veririm” diyenler. Bir de tabiî ki Kılıçdaroğlu’nun en doğru isim olduğunu savunan ve ona açık destek verenler var. Yani kabaca Altılı Masa taraftarlarında 3 ayrı eğilimin olduğunu görüyoruz. 

Sedat Bulut diyor ki: “Kılıçdaroğlu’nun oylarının an îtibâriyle en düşük düzeyde olduğunu, adaylığını açıklamasıyla berâber doğru bir propoganda ile Erdoğan’ı rahatlıkla geçebileceğini düşünüyorum”. Evet, bu husus çok önemli. Şu andaki kamuoyu yoklamaları ne gösterirse göstersin, Kılıçdaroğlu’nun ya da muhâlefetin başka bir adayının nasıl bir kampanya yapacağı, kimlerle yapacağı çok önemli olacak. Kılıçdaroğlu’nun da –eğer kendisi aday olursa– muhakkak yanında diğer parti liderlerinin, özellikle Meral Akşener’in bir şekilde olması, ona açık ve tartışmasız desteğini vermesi gerekiyor öncelikle. Eğer İYİ Parti’de ve Meral Akşener’de bir tereddüt hâsıl olursa ve bunu gösterirlerse, Kılıçdaroğlu’nun kazanması bayağı zora girer. Bir diğer husus da adı geçen diğer iki ismin; Mansur Yavaş’ın ve özellikle Ekrem İmamoğlu’nun kampanyada Kılıçdaroğlu’na açık bir şekilde destek vermesi. Özellikle İmamoğlu’nun, Kılıçdaroğlu aday olursa onunla berâber birçok yere gideceğini düşünüyorum ve böylece İmamoğlu, cumhurbaşkanlığına değil bir sonraki dönemde CHP Genel Başkanlığı’na ve dolayısıyla da eğer Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçilirse başbakanlığa aday olacaktır. 

Hasan Ali Aküzüm: “Türkiye bir Cumhur İttifâkı zaferinden sonra daha ne kadar kötüye gider? Düşünmesi bile üzücü, ama bu sona doğru gidiyoruz. Çok çok yazık” demiş. Hasan Bey’e göre de Kılıçdaroğlu aday olursa Erdoğan’ın kazanması kesin ve bu da Türkiye’yi çok daha kötü bir yere götürecek.

“Dün DEVA’nın toplantısı oldu. AKP ve CHP’nin toplantılarını değerlendirmiş birisi olarak bugün de onların toplantısının yayınını yapmanız haber değeri açısından gerekli değil mi sizce?” Pazar günü yapılan toplantıya kişisel birtakım nedenlerle gidemedim, dâvetliydim. Ama zâten cuma günü Ali Babacan’la 1 saati aşkın bayağı uzun bir yayın yaptık. Onun için İlker Bey’in bu söylediğinin çok da haklı olduğunu düşünmüyorum açıkçası.

İbrahim Halil Ekici: “Olur da kazanır da… Bakmayın Özer Sencar’a. Başka anketler de var. Kimin ne peşinde olduğunu görüyorsunuz, görüyoruz. Bakacaksanız SADAT’a bakın derim”. Evet, Özer Bey’le yaptığımız yayına çok tepki geldi. Özellikle CHP’liler ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyenlerin çok rahatsız olduğunu biliyorum, zâten şaşırmadım. Kılıçdaroğlu’nun adaylığını savunmayan kimileri de çok beğendiler. Böyle durumlar olabiliyor. Tabiî ki burada biz gazeteci olarak sözüne önem verdiğimiz herkesle yayın yaparız. Dolayısıyla Özer Bey ile yayınımız bu kapsamdaydı. Ama İbrahim Halil Bey’in dediği gibi Özer Sencar’ın verdiği bilgiler doğru olmayabilir. Tabiî bunu seçim günü göreceğiz. 

“İnsanların Kılıçdaroğlu’na birikmiş bir tepkileri var sanki. Onu savunduğum için sormuyorum, sâdece merak: Ne yaptı size bu adam?”  Evet, tepki duyanlar arasında, daha önceki seçim yenilgilerini, daha önce kendisinin aday olmayıp birisinde Ekmeleddin İhsanoğlu’nu diğerinde Muharrem İnce’yi göstermesini ve onların da yenilmesini, yaşının ileri olmasını vs. bu tür şeyleri dile getirenler çok var. Bir de tabiî şunu açık söylemek gerekirse: Kılıçdaroğlu’nun Dersimli bir Alevî olmasının bâzı kişileri rahatsız ettiğini; ama bunu açıkça söylemediklerini, bunu söylemek yerine başka şeyleri söylediklerini görüyoruz. Bir diğer husus: Kılıçdaroğlu’nun iyi birisi olduğunu, ama siyâsetçi olarak çok büyük heyecan yaratamadığını, ama meselâ bir Ekrem İmamoğlu’nun ona kıyasla daha büyük, etkili bir kampanya yürütebileceğini söyleyenler var vs.. Herkesin Kılıçdaroğlu’na yönelik farklı farklı muhâlefet şerhleri olabiliyor.

Doğan Özkan: “Ortak aday kim olursa olsun kazanacak. Kılıçdaroğlu gayet güzel bir ortak aday olur” demiş. Evet, kim olursa olsun kazanacak yaklaşımı çok var. Demin söylediğimiz, “Kim olursa olsun oy vereceğim” diyenler; aynı şekilde, “Altılı Masa’nın adayı kim olursa olsun kazanacak” diyorlar. “Kılıçdaroğlu da gayet güzel bir ortak aday olur” demiş Doğan Bey. 

Ali Topbaş soruyor: “Ruşen Bey sizce aday önemli mi? Adayın önemli olmadığı, geçiş dönemi olduğu algısı yaratılamadı. Ben Kılıçdaroğlu olur diyorum; ama bence aday İmamoğlu olmalı. ‘Aday olamazsın’ derlerse de yerine kimi gösterirse seçilir. Ancak asıl olması gereken aday önemli değil. ‘Demokrasi mi otorite mi?’ seçimi algısı yaratılmalı”. Bütün bunlar olabilir, ama geçen Doç. Seda Demiralp’le yaptığımız yayında da onu konuştuk. Başka bir şey yaratmak gerekiyor. Duygu siyâseti de yaratmak gerekiyor ve bunu yapacaklar da esas olarak aday liderler oluyor. 

Görkem Şahin: “Tüm anketlerde sonuncu çıkan adayın hem ‘Çok önemli seçim’ deyip hem kendini dayatması antipati yaratıyor dediğimde inanmamıştınız. Aynısını Özer Bey de somut verilerle söylemedi mi?” Somut veriler vs. bunların hepsi süreç, devam ediyor. Bakalım daha neler olacak? Kılıçdaroğlu’nun kendisini dayattığı bir gerçek, bunu artık Meral Akşener de açık açık söyledi. Ama oraya doğru gidildiği de başka bir gerçek.

Vesile Tekas: “Muhâlif medya neden Kartal Mitingi’ne gitmedi ve kanallarında göstermedi?” Bilmiyorum. Ben televizyon izlemediğim için haberim yok. Hiç göstermediklerini de sanmam açıkçası, ama inanın bilmiyorum. Burada Emek ve Özgürlük İttifâkı’nın mitingini kastediyor Vesile Hanım.

“Genel Başkan seçildiğinden îtibâren her seçimi kaybeden, bir sonraki seçimde nasıl kazanacak? 2019’da büyükşehirleri aldı, ama seçimde yine yenildi. AKP+MHP %53 aldı. Kılıçdaroğlu kampanyada hep çok zayıf.” 2019’da büyükşehirleri almış olmanın çok önemli bir dönem noktası olduğu kanısındayım. Orada AKP ve MHP’nin %53 almış olması çok da önemli değil. Önemli olan İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya –atladığım olmasın– Aydın, Hatay gibi yerlerin CHP tarafından kazanılmış olması; bunlardan büyük bir çoğunluğunun da ilk kez kazanılmış olması, bunu hiç yabana atmamak lâzım. Onun bir tür dönüm noktası olduğu kanısındayım ve burada da Kılıçdaroğlu’nun liderliğinin hakkını vermek lâzım.

Ertuğrul Varol: “Aday işini neden konuşuyoruz? Artık aşağı yukarı belli. Bence moral çok önemli.” Aşağı yukarı belli olduğunu ben de düşünüyorum; ama hâlâ telaffuz edilmedi, açıkça îlan edilmedi ve moral de zâten aday açıklandıktan sonra; o heyecan, moral, dinamizm vs. ondan sonra olacağa benziyor. Şu âna kadar bir bekleme dönemindeyiz.

Serdar Genç: “Maksat kazanmaksa neden Mansur Yavaş aday gösterilmez peki?” diyor. Zâten bu öteden beri yapılan tartışma: “Kazanacak aday mı arıyoruz?” meselesi. Belli ki şöyle bir şey var: Herkes, “Yanlış yapılmazsa kazanır. Onun için kazanabilecek her adayın içerisinde en uygunu kimdir?” gibi bir önermede bulunuyor. Kılıçdaroğlu kendisinin kazanmasını riskli görürse herhalde adaylığını dayatmaz. Ama şu âna kadar adaylıkta ısrar ettiği için kazanacağına da emin gözüküyor. Yani “Ben bir gireyim. Kazanamazsak ne yapalım” diye hareket edeceğini düşünmüyorum. Bu çok büyük bir sorumsuzluk olur. Belli ki kendisi emin.

Mustafa Kaya: “Kılıçdaroğlu’nu dâvet ettiniz mi Medyascope’a?” Evet, ettik. Her an yapabiliriz, bilemiyorum. 26 Ocak, yani 11. toplantıdan önce yayın yapmak istiyoruz. Umarım bu talebimizi kabul ederler. 

“Özer Sencar şunu sormuştu: ‘Kılıçdaroğlu’nu kim aday gösterdi? Kendisi gösterdi’. Görüşüne katılıyor musunuz?” Bunu anlamadım, ne olduğunu.

Ferit diyor ki: “Son âna kadar direnecek diyorsunuz. Bu kadar zorladıktan sonra vazgeçmesi anlamsız değil mi? Örneğin şu an vazgeçse bile yerine gelecek kişinin çok vaktini yedi”. Yani vakit herkesten yenmiş durumda. Kendisi aday olsa da vaktini yemiş durumda. Hattâ şunu söyleyeyim: Kılıçdaroğlu eğer aday olacaksa çok öneceden açıklanması lâzımdı. Çünkü diğer adaylar, daha yüksek oy alacağı düşünülen adaylar daha kısa zamanda daha başarılı bir kampanya yapabilirler. Ama Kılıçdaroğlu eğer aday olacaksa, bunun diyelim ki 6-7 ay önce açıklanması lâzımdı ki bu arada aday olarak kendini göstersin, bir güç toparlayabilsin. Dolayısıyla başkasının vaktini yemekten ziyâde kendi vaktini de yedi.

Hakan Mert: “Kılıçdaroğlu aday olduğunda HDP aday çıkaracak mı? İmamoğlu, Kılıçdaroğlu için il il dolaşıp oy isteyecek mi?” Kişisel görüşüm: İkisine de “Evet” diyorum. Özellikle İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu için kampanya yapacağına kesinlikle “Evet” diyorum, eğer Kılıçdaroğlu aday olursa. “Kılıçdaroğlu aday olduğunda HDP aday çıkaracak mı?” sorusuna da; adaylığı açıklandıktan sonra HDP’ye vereceği mesajlara bağlı olarak o durum netleşir. Muhtemelen –eğer Kılıçdaroğlu aday olursa– Kılıçdaroğlu HDP’nin ilk turda aday çıkarmaması için birtakım hamleler yapacaktır, benim düşüncem bu yönde. 

Hayati Keskin: “Bu ekonomik şartlarda kim olsa kazanır gibi duruyor”. Öyle bir şey yok. Tek başına ekonomik şartlar yeterli değil. Bunu anlatabilmek ve bunları düzeltebileceğini söylemek lâzım. Bugün yapılan birçok kamuoyu araştırmasında insanlar, ekonomik gidişattan memnun olmadıklarını söylüyorlar, ama “Muhâlefet gelirse düzeltir mi?” sorusuna yarıdan fazlası “Evet” diyemiyor. Böyle bir durumdayız.

“Siz partili cumhurbaşkanı konusunda ne düşünüyorsunuz? Seçilen cumhurbaşkanı partisiyle ilişkisini ne zaman kesmelidir?” Bence ânında kesmelidir. Ama burada nasıl olacak? Bunu şu anda kestiremiyorum. Geçiş döneminde ne yapacaklar açıkçası bilemiyorum.

Melih Akdemir: “Fatih Altaylı’nın yazısını okudunuz mu? Ne düşünüyorsunuz?” Okumadım. Yani Özer Sencar’la ilgili yazısını diyorsa, okudum. Çok aşırı bir yazıydı. Ama bugün yazdığı bir yazıysa okumadım, bilmiyorum.

“Eğer Kılıçdaroğlu aday olursa ve Meral Akşener de bunu engellemezse ben sandığa gitmeyeceğim.  Kaybedeceğini bile bile birini aday çıkarmak seçimi vermek demek zâten”. Eh siz gitmezseniz de zâten kaybetmesi daha kolay olacak o zaman — öyle diyelim.

Ömer Yalçın Timur: “Özer Sencar, Kılıçdaroğlu’nun enerji ve motivasyonu düşürdüğünü belirtti: İmamoğlu olayı. Aday oldu diyelim. Nasıl bir enerji ve motivasyon yaratacak? Seçimleri kazanmak için hayâtî derecede önemli bence”. Doğru. Özellikle İmamoğlu konusunda –daha önceki yayınlarda bunu çok söyledim, tekrar söylemekte mahzur yok– çok büyük yanlış yaptı. Bir kere o mahkeme günü Türkiye’de olmaması çok yanlıştı. Daha sonra da yaptığı açıklamalarda İmamoğlu’nu sâdece İstanbul’a hapsetmeye kalkması da bence yanlıştı. İmamoğlu’nun böyle bir durumda aday olma ihtimâlinin yükselmiş olmasından rahatsız oldu, açıkça böyle düşünüyorum. Ama şimdi onların hepsi bir şekilde geçti. Bundan sonra o motivasyonu, o enerjiyi nasıl yaratacak? İşte, yanına İmamoğlu’nu, Mansur Yavaş’ı, Meral Akşener’i, Babacan’ı vs. alırsa ancak olur. Bu arada sorular, yorumlar yağıyor. Yani herkes işini gücünü bıraktı Medyascope’ta beni mi izliyor? Birden havaya girdim. Gerçekten çok soru, yorum var. Nasıl yapacağız bilmiyorum.

“HDP adayının ikinci tura kalma ihtimâli var mı?” Mintaz Lizli soruyor. Hayır, böyle bir şey yok. Ama ne kadar oy alacağı önemli. Ben hâlâ aday çıkartmama ihtimallerinin az da olsa olduğu kanısındayım. 

Sinan Çakır: “Önemli olan Masa’nın adayı değil; Masa’nın her şartta kazanması” demiş. Yani işte zâten bütün hikâye de bu. Nasıl yapacaklar ona bakıyoruz.

“KONDA anketinde Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın gerisinde çıktı. Ne düşünüyorsunuz?” O anketi görmedim. Olabilir. Herhalde Kılıçdaroğlu da görmüştür. Kendisi de birtakım anketler yaptırıyordur. Açıkçası HDP’nin desteğini alması durumunda muhâlefetin adayı kim olursa olsun Erdoğan’a karşı kazanır kanısındayım. Çünkü Erdoğan ve rakibi adaylar birbirlerine yakın oylar alacaklar ve orada en önemli husus HDP olacak. Onu hallederse kazanma ihtimâlinin yüksek olduğu kanısındayım. 

“Masa dışından aday olacak kişinin seçim sonrası Masa’ya sırtını döneceğini düşünüyor musunuz?” İşte Davutoğlu onun şeyini yapıyor sürekli; böyle bir ihtimâle karşı tedbir almaktan bahsediyor. Sanmıyorum, böyle bir şey olmaz. Tabiî ki bir ağırlık koymak isteyebilir. Örneğin diyelim ki İmamoğlu aday oldu ve kazandı. Altılı Masa’nın parti liderlerine belli saygı içerisinde olur, ama “Bakın, seçimi ben kazandım” der. Onun sınırı ne olur? Orada yeni krizler çıkar mı? Çıkma ihtimâli var; ama çok büyük krizler olamaz. Ama yine de kim olduğuna bağlı olarak kendisinin ağırlığını o kadar koyar. 

“Bu ayın 30’unda aday gerçekten açıklanacak mı?” Öyle düşünüyorduk. 30’unda ne olacak? Şimdi 26’sında İYİ Parti ev sâhipliğinde 11. toplantı var. 30’unda da yol haritası ve program açıklanacak. Ve bir iddiaya göre de 30’unda aday da belli olmuş olacak. Ama en son Ali Babacan’a yayında sorduğumuzda öyle olmadığını söyledi. Adayın açıklanmasının daha sonraya kalacağını söyledi.

Özgür Aşık: “Sâdece oy alma meselesi değil; oy almak için teşkîlâtların da çalışması lâzım, heyecanlanması ve motive olması lâzım. İYİ Parti teşkîlâtları ne kadar hevesli çalışır Kılıçdaroğlu için?” Burada anahtarın Akşener olduğu kanısındayım. Eğer Akşener çok açık, net ve coşkulu bir şekilde destek verirse ve bu yönde teşkîlâtları da motive ederse, bunu büyük ölçüde sağlarlar. Ama başta da söylediğim gibi, Akşener tereddütlü davranırsa işin rengi değişir. Ve zâten şu anda da Kılıçdaroğlu’nun adaylığının kesinleşebilmesi için Akşener’in de buna “Evet” demesi lâzım. Başta söyledik, diğer parti liderleri Kılıçdaroğlu’na destek vereceğe benziyor; ama Akşener’in durumu hâlâ belli değil. 

“SADAT olayı hakkında hiç yorum yapmadınız Ruşen abi” — Mustafa Hakyemez. Bir tâne tweet attım. Şu anda çok da fazla söylenecek bir şey yok. Bugün îtibâriyle “Ebâbiller” Özgür Özel’i linç etmeye çalışıyorlar. Çok komik bir şekilde yapıyorlar. Evet, tabiî ya, yaptım… ben bile unuttum. Cumartesi günü yayın yaptım: “Ebâbil Harekâtı olayı ve yeni köstebekleri beklerken” diye. Mustafa Bey, cumartesi günkü yayınıma bakarsanız, orada değerlendirdim. 

Ali Erkan Öcal: “Geçen, Ali Babacan yayında, ‘Önce ilkeleri konuşmamız lâzım, aday sonra’ diyordu. Doğru da bir yıl boyunca ne konuştunuz diye sorarlar o zaman. Günbegün bâsiretsizlikleriyle umut tüketiyorlar” demiş. Yani evet, bir yıl oluyor neredeyse. Şubat 28’de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem belgesi açıklandı. Mart’ta toplantı yapıldı. Yani 11. toplantı yapılıyor — ayda bir toplantı yapıldığına göre. Hâlâ ilkeleri tartışıyorlar. Evet, Ali Erkan Bey haklı bence.

Şükrü Yıldız: “Neredeyse bütün seçim röportajlarını izliyorum ve hemen hemen hepsinde AKP, CHP ve HDP seçeneklerini görüyorum. İYİ Parti’yi çok abartıyorlar, ama çok düşük oy alacağı kanaatindeyim”. Bunlar belli olmaz. %10’u geçeceği kesin. Bâzı anketlerde çok daha yukarıda, bâzılarında daha aşağıda. 

Kemal Resul Erdem: “Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu. Başkası Erdoğan’ı yıkamaz” demiş. Evet, böyle düşünen çok kişi var, onu biliyoruz. 

Naci Güneş Güven: “Kılıçdaroğlu seçmende heyecan yaratmıyor. Buna rağmen kemik muhâlif seçmen oy vermeye gidecektir. Ama böyle bir seçimde oyları koruma ve sâhiplenme potansiyeli de önemli ölçüde azalır”. Evet, bu çok hassas bir konu. Gerçekten insanların öyle bir motive olması lâzım ki hem oy verip hem de oyuna sâhip çıkması lâzım. Burada da aday çok önemli. Adayın onlarla kurduğu duygu bağı çok önemli. 

Serkan Aydıncı: “Kılıçdaroğlu kimin adayı? Toplumun böyle bir talebi yok bence. Asıl sorun adayın belirlenme sürecinde”. Bâzıları da tam tersine Kılıçdaroğlu’nun en uygun aday olduğunu düşünüyor. Yani şimdi biz de burada iki arada bir derede kalıyoruz. Bu görüş de var, o görüş de var.

“CHP’den tv100’e, CNN Türk’e olduğu gibi bir boykot gelebilir mi? Açık bir operasyona ortak olduğunu düşünüyorum tv100’ün.’’ tv100 o kadar ciddîye alınacak bir yayın organı değil. Onun için izlemeyin geçin. Hani CNN Türk’ün bir dönem bir ağırlığı vardı. tv100’ün var mı bilmiyorum. Ben açıkçası şu âna kadar sosyal medyada önüme düşenler dışında herhangi bir şekilde elime kumanda alıp tv100 izlediğim bir an bile olmadı. 

Ahmet Durmuş Saygın: “Sizce Masa bozulursa ilk kim ayrılır?” Masa bozulmaz. 

Fatma demiş ki: “Bence kim olursa olsun kazanır diye yanlış bir düşünce var. Çünkü HDP seçmeni kimi desteklerse o alır” demiş. Evet, tabiî HDP seçmeni önemli; ama İYİ Parti seçmeni de önemli. Yani sâdece HDP oy verip İYİ Parti vermezse de alamaz. 

“Kılıçdaroğlu’nun adaylığına tepki gösteren seçmenlerin cumhurbaşkanlığı seçiminde oy verip Meclis seçiminde oyları diğer partilere kullanacağını düşünüyorum.” Böyle incelikler olmaz. Yani ona vereyim, buna vereyim, seçmen sandıkta şu mesajı verdi gibi, bilmiyorum. Böyle bir şey benim aklıma gelmedi, şimdi siz söyleyince karşılaşıyorum ilk kez. Böyle bir şey olacağını düşünmüyorum.

“Kılıçdaroğlu’nun adaylığı artık kesin diyebilir miyiz?” “Gibi” dedim ona ben. Hâlâ kesin diyemiyoruz tabiî ki. 

“HDP ve DEVA Partisi temasları hakkında ne biliyorsunuz?” Yani çok büyük, çok derin temaslar olduğunu düşünmüyorum. Açıkça birbirlerini ziyâretleri filan olduğunu biliyoruz ama.

Bora Doğramacı: “AK Parti tabanlı bir adaya oy vermeyi düşünmüyorum. Gerisi sıkıntı değil”. Burada kastettiği herhalde Ali Babacan ya da Ahmet Davutoğlu. Onların olma ihtimâli pek yok zâten. 

İskefiyeli demiş ki: “Kazanacak değil, kazandırılacak aday olması asıldır”. Evet, seçmenin bunu yapması gerekiyor.

Serdar Kurman: “%0.5’lik parti bile bakanlık talep ediyor. Böyle demokrasi anlayışından bir şey çıkmaz. Aday ya İmamoğlu ya da Yavaş olmalı”. Yani Serdar Bey, siz de çok demokratsınız. Yani o yanlış, bu olmalı. Böyle bir şey yok. Sizin fikriniz, onların fikirleri. 

“Kemal Bey CHP târihinde en çok kime benziyor sizce?” demiş Ahmet Gülen. Bilemiyorum. CHP’li olmadığım için hiçbir zaman, ama CHP’yi biliyorum tabiî. Ama şu an bilemiyorum açıkçası. İnönü mü? Belki.

Onur K.: “Aday değil, birlik olmaları önemli. 6 liderin bir arada çatışmadan durmaları yeterli. Matematik ortada. Bütün muhâlif kesimin birleşmesi lâzım, HDP’nin desteğiyle berâber”. Evet, Onur Bey’in söyledikleri çok önemli. Yani birlikte hareket ederlerse aday kazanır. 

‘‘HDP’ye göre aday mı belirleyeceğiz yani? Neymiş; HDP Mansur Yavaş’a oy vermezmiş. Mansur gibi adam gibi bir adam, var mı şu an başka seçenek?” HDP seçmeninin Mansur Yavaş’a hiç oy vermeyeceği ne kadar doğru, çok emin değilim. Ama tercih ettiği adayın Mansur Yavaş olmadığı da ortada.

“Herkes politika, muhâlefet ve Kılıçdaroğlu yorgunu. Kısır, boş tartışmalar. Kazansa da güven vermiyor. Anlamadığım, HDP bir muhâtabımız deyip kurt işâreti veriyor. Ben anlamadım bu ne?” demiş. Evet, HDP’yi muhâtap alıp bozkurt işâreti de yapıyor. İngilizce bir lâf vardı, herkesten oy alan anlamında. Tam merkeze oturmaya çalışıyor diyelim. 

Oktay Yavuz: “Sizce üç aday arasında kaybetme ihtimâli en yüksek kimdir?” Bugünden söylenecek şeylerin hepsi yanıltıcı olur. Her birinin kampanyası vs. önemli. Bugün îtibâriyle baktığımız zaman kamuoyu yoklamalarında tabiî ki Kılıçdaroğlu. Ama kampanya aşamasında neyin ne olacağı ayrı bir husus.

“CHP’li veya Kılıçdaroğlu taraftarı değilim; ama o veya bir başkası, aday kim olursa olsun oy veririm düşüncesinden uzaklaşmaya başladım. Ben de sağ görüşlü birine oy vermeyeceğim artık” demiş Joseph Aslan. Evet, bu da başka bir bakış açısı. Evet, yani şöyle bir şey çok yapılıyor: Altılı Masa’daki 5 parti sağ olarak tanımlanabilecek partiler, bir parti de sol olarak tanımlanabilecek bir parti. Ama 5 partinin toplamı CHP kadar da etmiyor, bunu da biliyoruz kamuoyu araştırmalarından. Fakat 5 parti sağ olunca hep solun ferâgat etmesi bekleniyor. Bu konuda bir yayın yapmıştım, belki görmüşsünüzdür; bir solcu olarak ben de bundan bıktım açıkçası, hep solun şirin gözükmeye çalışması. Halbuki sağcıların birazcık kendilerini solculara kanıtlaması gerekir. 

“Kılıçdaroğlu 76 yaşında. Muhâlefet yine Ecevit’in son yılları sendromunu yaşayabilir.” O çok da değil, yani Ecevit’in son dönemiyle bugünkü Kılıçdaroğlu birbirini çok andırmıyor. Ama yaşlı olduğu muhakkak.

“AKP, ‘Sen aday ol, karşıma çık’ dedi. Adam şimdi aday oluyor, söylenecek söz yok.” AKP’nin söylediği her şeye inanıyorsanız, zâten o zaman size de söylenecek söz yok. Yani Erdoğan’ın, “Kılıçdaroğlu, karşıma aday ol” demesini, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu çok istemesi olarak yorumlamak bana çok gerçekçi gelmiyor. 

“Kılıçdaroğlu aday olmazsa Ali Babacan’ı aday yaparlar mı?” Bana göre Kılıçdaroğlu aday olmazsa İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’tan birisi olur. 

Arzan Dilek, “Ekrem başkanı partinin başında görmek istiyoruz” diyor. Bu gidişle öyle olacağa benziyor. 

Aras Rizgar: “Muhâlefetin adayı kazanır; ama yüksek bir fark lâzım maalesef” demiş. Evet, bu da önemli bir husus. Çünkü seçimde olabilecek, yaşanabilecek her türlü usûlsüzlüğe, adâletsizliğe karşı farkın biraz daha açık olması gerekiyor. 

Fatma Çetin: “Trabzonlu birisi olarak Karadenizli siyâsetçiden bıktım. Kılıçdaroğlu diyorum” demiş. Evet, bu Karadenizlilik meselesi ilginç bir husus. Bu arada şunu söyleyeyim; ben de Hopalı’yım ve İmamoğlu hakkında yaptığım bir iki yayından sonra benim bir Karadeniz dayanışması içerisinde İmamoğlu’na destek verdiğimi söyleyenler oldu. Bir kere o yayınlarda İmamoğlu’na destek falan vermedim. Asla kimseye böyle bir şey de yapmam zâten. İkincisi: Karadeniz deyince herkesi aynı torbaya koymayın. Evet, Doğu Karadeniz, ama bir Hopalı ile bir Trabzonlu birbiriyle dayanışma içinde olur diye bir şey de yok. Ben meselâ şahsen, ben ve âilem Laz’ız; ama Trabzonlular’a Laz diyorlar, bu da bizi rahatsız ediyor meselâ. Şimdi çok özel şeyler oldu, ama yani böyle bir Karadeniz dayanışması ya da Karadeniz alerjisi gibi, bu tür şeylerden uzak durmaya çalışıyorum. 

Baran Ertem: “Kılıçdaroğlu dışında kim seçilirse seçilsin bir Erdoğan 2.0’a hazır olmamız lâzım”. Yani kimi kastediyor? İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’ı. Yeni bir Erdoğan… Aylar önce İmamoğlu için, “İkinci bir Erdoğan mı?” diye bir yazı yazmıştım. Benzer yönlerinin çok olduğunu söyleyebilirim. Ama tabiî ki sâdece benzerlikler değil farklılıklar da var. 

Sema Can: “Kılıçdaroğlu olursa oy vermem diyenler direkt iktidâra oy versin, aynı hesap” demiş. 

Ahmet Durmuş Saygın: “Sizce HDP aday çıkartmakta haksız mı? Altılı Masa’nın bir şekilde HDP’nin varlığını kabullenmesi gerekmez mi?” Doğru söylüyorsunuz. Daha önce yaptığım yayınlarda da böyle söyledim. Evet, HDP muhâtap alınmak istiyor, kendileriyle konuşulmasını istiyor, güvenmek istiyor Altılı Masa’ya. Bu güveni tesis etmek için çaba sarf etmeden oylarını istemek adâletsizlik. Dolayısıyla şu hâliyle bakıldığı zaman orada bir kriz var. 

İnci Ceyhan: “Altılı Masa’nın mîmârı Kılıçdaroğlu’dur. Muhâlefetin adayı olma ehliyeti mevcuttur. Ayrıca kendisinin geçiş sürecini en iyi yönlendirecek kişi olduğunu hissediyor ve biliyorum” demiş. Evet, Kılıçdaroğlu’nun bu süreçte yaptıklarını ve bundan sonra yapma potansiyelini hiç yabana atmamak lâzım, doğru. 

“Gözlemlediğim kadarıyla, İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu’na taşra desteği 2018 Muharrem İnce seviyesinde. Bu başarısızlığın sebebini, ideolojisini halka anlatamamış bir komünist olarak îzah eder misiniz?” İdeolojisini halka anlatamamış bir komünist filan değilim. Neyse; solculuğumuzla dalga geçenlerin sağcılığıyla çok sıkı dalga geçebilirim; ama şu anda başka bir konu konuşuyoruz. Taşrada, İç ve Doğu Anadolu’da solun güçlü olmamasının birçok nedeni var. Bunun üzerine çok ciddî bir şekilde kafa yorduğumu da biliyorum ve var olan merkez partilerinin ve sosyalist sol partilerin bu konuyu aşma konusunda çok bir çabaları olmadığını da görüyorum — öyle söyleyeyim. Ama İmamoğlu’nda durum değişebilir. Kılıçdaroğlu’nu bilmiyorum.

Sema Çetinkaya: “Siyâsette yaşça büyük ağır topların bugün Büyükşehir Belediyesi’ni ziyâreti sizce Ekrem Başkan’a destek olarak yorumlanabilir mi?” Tabiî ki destek; ama cumhurbaşkanı adayı olarak mı destek, yoksa mahkeme sürecinde mi destek?

Furkan Kalaycı: “HDP’nin adayı Meral Danış Beştaş, Gülten Kışanak ve belki Sera Kadıgil olursa, Kılıçdaroğlu’na oy vereceğine HDP adayına oy vermeyi tercih edenler çok olacaktır. Biri de benim” demiş. Evet, HDP aday çıkartırsa, adayının büyük bir ihtimalle kadın olacağı söyleniyor. Bu isimlerden Sera Kadıgil’in olacağını sanmıyorum; ama Meral Hanım’ın, Gülten Hanım’ın olma ihtimalleri var. Başka kadın isimleri de geçiyor. 

Doruk Samuray: “Kılıçdaroğlu’nun adaylığını savunanlar ile başkanlık seçiminin çantada keklik muhâlefette kalacağını söyleyenler genellikle aynı insanlar değil mi?” Galiba öyle, evet. 

Özkan Üner demiş ki: “Burada yorumlarda bile Kılıçdaroğlu kaybediyor. Sandıkta nasıl kazanacak yahu?” demiş. Buradaki yorumlara bakmayın; ama yine de söylediğiniz gerçekten önemli yani. 

“Kılıçdaroğlu’nun olası yenilgisinden sonra yaşanacaklar hakkındaki fikriniz nedir?” Burada susma hakkımı kullanmak istiyorum. Ama Türkiye’de bir normalleşmenin olmaması durumunda hepimiz bundan çok daha kötü etkileneceğiz, onu söyleyeyim. Kılıçdaroğlu bunu nasıl yaşar bilmiyorum. Açıkçası herkes kendi derdine düşecektir. 

Tania Taşcıoğlu Baykal: “Çoğunlukla cumhurbaşkanı adayını konuşuyoruz; ama aynı anda milletvekili seçimi de var. Meclis çoğunluğu çok önemli”. Evet, doğru. Ama şu hâliyle hâlâ Başkanlık Sistemi olduğu için daha çok cumhurbaşkanı konuşuyoruz. 

Özgür Doğan: “Ruşen Bey, SADAT size de reklam verebilir mi?” Veremez; zâten vermez, merak etmeyin. Onlar kime reklam vereceklerini bilirler. Vermek isteseler de almayız. Öyle bir şeyimiz yok. Ama biz SADAT’la röportaj yaptık, o olaylar çıktığı zaman. Röportaj yaparız; ama onların… hani benim bir ara Twitter’da çok kullandığım sabit tweet’imdi: “Ayrılar ayrı yerde, aynılar aynı yerde”. Biz herkese eşit mesâfedeyiz, eyvallah; ama burada başka bir şey söz konusu. Burada sivil olmayan; ama sivil hayâta ve siyâsete müdâhale etmek isteyen paramiliter bir yapı söz konusu. Onun için böyle bir şey olmaz. 

“Masa bozulmaz mantığı ile Babacan ya da Davutoğlu anormal isteklerde bulunursa ne olur?” Şu anda olan olur. İnsanlar rahatsız olur, tartışmalar çıkar. 

Çok soru var. Artık yavaş yavaş toparlayayım.

“Kendisi aday olmayacağını açıkça söylemesine rağmen Akşener’in Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda bu kadar çekinceli olmasının asıl sebebi nedir sizce?” Muhtemelen kazanma ihtimâlinin düşük olduğunu düşünüyordur ve kader birliği edip bu seçimi kendi desteklediği cumhurbaşkanı adayının kazanmamasından ürküyordur. Bir diğer husus: Parti içerisinde birileri Kılıçdaroğlu’na birtakım etnik vs. nedenlerle mesâfelidir ve onların baskısı olabilir. Ama esas meselenin kazanma meselesi olduğunu düşünüyorum. 

Onur Görkem Ermeral: “İYİ Parti’nin Ekrem İmamoğlu ısrârını gelecekteki başbakanlık iddiasının önünde büyük bir engeli kaldırmak olarak görüyorum. Sonuçta gelecekte CHP’nin genel başkan adayı”. Bu çok dolaylı bir şey. Bence Meral Akşener çok doğru bir şey yapıyor. Şu anda Ekrem İmamoğlu alenî bir şekilde mağdur edilmiş birisi ve onun mağdûriyetinde yanında olup siyâset yapmak çok akılcı bir şey. Normalde CHP’nin yapması gerekeni İYİ Parti ve Meral Akşener yapıyor. En son yaptığı tanıtma videolarında, afişlerinde de hep Ekrem İmamoğlu var. Yani burada sorun şu: Meral Akşener doğruyu yapıyor, CHP yanlışı yapıyor. Yoksa ileride başbakanlıkta rakip vs. gibi olduğunu düşünmüyorum. 

Arkadaşlar, hakîkaten yoruldum, bunaldım. Yağıyor.

“İlk turda hiçbir aday kazanamazsa ikinci turun yapılacağının garantisi var mı?” Hande Ekin sormuş. Belki o zaman ilk turun yapılacağının da garantisi yoktur. Böyle şeyleri düşünmeyin. 

Utku Kaya: “İYİ Parti-HDP sorununu nasıl çözecekler?” Bunu herhalde başkan adayına havâle edecekler. Ona transfer edecekler olayı.

“Kılıçdaroğlu’nun af talebi, Fethullahçılar’ı serbest bırakma ihtimâli gibi ihtimaller oylarını etkiler mi?” Böyle bir şey ben görmedim. Fethullahçılar’ı serbest bırakmak filan… böyle bir şey görmedim. KHK meselesi vardır belki; ama öteki hususu ben görmedim. Çok kritik olaylar. Böyle bir şey yaptığını sanmıyorum. 

Turabi Bağışkan: “Sizin deyiminizle iktidar çoktan kaybetti; fakat kazanan hâlen yok mu?” Evet, aynen öyle Turabi Bey. Beni izlemeye devam edin diyeyim. 

“Saros Araştırma Şirketi’nin anketine göre Perinçek’in oyu %8,5’miş.” Bir zamanlar da Haydar Baş’ın Bağımsız Türkiye Partisi %30 filan alıyordu yani. Olur böyle vakalar. Merak etmeyin.

Evet, çok var. Seçemiyorum artık. Yoruldum hakîkaten. Evet, yavaş yavaş toparlayalım. 

“Kılıçdaroğlu hem Meral Hanım’dan hem de HDP’den oy almadan kazanamaz. Ama bu yönde bir strateji gütmedi. Nasıl kazanacak?” Aday olacak, ondan sonra bunu yapacak anladığım kadarıyla.

Evet, 45 dakika oldu ve burada benim okuyamadığım daha 100’ü aşkın mesaj var. Çok özür dilerim, hakîkaten çok teşekkürler, ama yetişemiyorum. Bu kadar yoğun bir şey olmadı şu âna kadar yaptığımız yayınlarda. Bıktık; ama bir taraftan da konuşacak hâlâ çok şey var, burada da görüldüğü gibi. Hepinize destekleriniz için, katılımınız için çok teşekkürler. Hâlâ durum belirsiz, öyle söyleyelim. Bu ay sonu açıklanır mı o da belli değil. Ama bakalım; biz olayı tâkip etmeye devam ediyoruz. Gidebildiğimiz kadar, olayı bütün açılarıyla, kimseyi kayırmadan, kimseye artniyet beslemeden gazeteciliğimizi yapmaya devam edeceğiz. Umarım diğer meslektaşlarımız da aynen böyle devam ederler. Ve bir an önce şu iş netleşir de bu sefer adayı, adayın ekibini, adayın programını vs. konuşuruz. Ama o olana kadar aday konuşmaya devam edeceğiz, öyle gözüküyor. Evet, çok teşekkür ediyorum tekrar. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.