Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Amasra maden faciası | Eski Bakan Taner Yıldız’dan madenci eşi Buse Bulut’a: “Bu işin mükâfatını inşallah ahirette alacaksın”

Haber: İbrahim Yayan & Ayşegül Karagöz

Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait maden ocağında 42 madencinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan facianın üzerinden 113 gün geçti. İddianame hazırlandı, TBMM’de Amasra Maden Kazasını Araştırma Komisyonu kuruldu. Peki, o günden bugüne aileler neler yaşadı? Verilen vaatler yerine getirildi mi? Bu soruların cevaplarını öğrenmek üzere Bartın’a doğru yola çıkıyoruz.

Bartın’a gitmeden önce neler olmuştu kısaca bir hatırlayalım. Türkiye Taşkömürü Kurumu, (TTK) Amasra Taşkömürü İşletme Müessesi’ne ait yeraltı kömür ocağında 14 Ekim günü saat 18:09’da grizu ve kömür tozu patlamaları yaşandı. Olay günü ölen 41 işçiden 30’u darbe ve yanma sonucu hayatını kaybederken kalan 11 işçi kemik kırıkları, genel beden travması, 1 işçi ise yanık ve gelişen komplikasyonlar sonucu vefat etti.

Daha önceki maden facialarında da olduğu gibi ülke gündemini kısa bir süre sonra meşgul ettikten sonra geriye sadece sessizlik kaldı. Patlamanın yaşandığı günden bu güne geçen süre zarfında neler yaşandığını öğrenmek üzere ilk evimize giriyoruz. Yükselen Kur’an sesleri ile ağlama seslerinin birbirine karıştığı uzun bir koridordan Mehmet Bulut’un babasının olduğu odaya ulaşıyoruz.

Aileler 4 aydır neler yaşıyor?

Oğlu Mehmet Bulut’un, 2019 yılında işe alınanlardan son işçilerden olduğunu söyleyen baba Ali Bulut, oğlunun ölümünden sonra kendisini ziyaret eden devlet yetkililerinin ailesinin yanında olduğunu belirtiyor:

“Bizim canımız yandı, bu yüzden ihmaller ve suçlular açığa çıkacak. Savcılara güvenimiz sonsuz. Bildiğimiz kadarıyla burada bir ihmal oldu ve buna rağmen bu çocuklar çalıştırıldı.”

“Yaşıyorsun ama bir boşluktasın”

Oğlunun yokluğuna alışmaya çalıştığını vurgulayan baba Bulut, sesinin titremesine aldırış etmeden, acısının tarifi olmadığını söyledi: “Bir boşlukta yaşıyoruz. İki evladım vardı, tek evladım kaldı. Ne oldu? Bir kolum gitti. Ben bu şekilde yaşıyorum. Bunu yaşayan bilir, tarifi yok bunun. Yaşıyorsun ama bir boşluktasın gibi…”

Henüz avukat tutmadığını ve faillerin cezaları belli olduktan sonra gerekirse avukat desteği alacaklarını söyleyen babanın aksine, oğlu Mehmet Bulut’un eşi Buse Bulut avukatı ilk tutan madenci yakınlarından biri.

Buse Bulut

Eski Bakan Yıldız’dan madenci eşine: “Mükâfatını ahirette alacaksın”

Madende hayatını kaybeden Mehmet Bulut’un eşi Buse Bulut, eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Amasra Maden Kazası Araştırma Komisyonu Başkanı Taner Yıldız’ın kendisini ziyaret ettiğini söyledi. Buse Bulut, Taner Yıldız ile arasında geçen diyaloğu şu sözlerle anlattı:

“Komisyon üyelerinden de eski Enerji Bakanı Taner Yıldız geldi. ‘Kader planına inanmış insanlarız, bu işin mükâfatını inşallah ahirette alacaksın’ dedi. Beni ziyaret ettiklerinde ben anlattım, bana hiçbir şey sormadılar. Eşim bana anlatıyordu. ‘Güzel torpiller dönüyor viski ve sigara karşılığında’ diyordu, bunların hepsini ben söyledim. Bana hiçbir şekilde soru sormadılar. Taner Yıldız yanındakilere ‘Arkadaşlar bunları not alalım bunlar önemli, her şey Allah’tandır. Bu bir eceldir’ dedi. Sekreteri benim dediklerimi not etti. Baktım ki zaten konuşulacak hiçbir şey yok o yüzden hiç konuşmadım.”

Bu ziyaret sonucunda hazırlanan rapora Buse Bulut’un söyledikleri yansımadı.

“Aileler davadan çekiliyor”

Buse Bulut, aileleri ziyarete gelen kişilerin “Devlet zaten bu işin peşinde, bu yüzden avukata gerek yok” telkinleri verdiklerini belirterek dava sürecinde bazı ailelerin avukatlarını azlettiğini söyledi:

“Bazı ailelerin davadan çekilme sebebi de ‘Devlet zaten bizim yanımızda, avukatlar işin dolandırıcılığı peşinde’ düşüncesi. Ama iş tazminata geldiği zaman 42 aile de kuyruk kuyruğa koşuyor, ben de buna üzülüyorum. Sizce 12-13 ailenin aynı anda inisiyatif alarak kendi kendine davadan çekilmesi mümkün mü? Tamamen evi gezen insanların vermiş olduğu telkinler yüzünden davadan çekiliyorlar.”

Bartın İl Emniyet Müdürü’nün eşi de aileleri ziyaret edenlerden biri

Buse Bulut, Bartın İl Emniyet Müdürü’nün eşinin korumaları ile birlikte ailelerin evlerini ziyaret ettiğini ve ailelere davadan çekilmesi yönünde telkinlerde bulunduğunu söyledi:

“‘Biz size tanıdık avukatlar atarız, dışarıdan gelen avukatlara gerek yok’ dedi. İnsanlar da hukuk dili bilmediği için inanarak davadan çekiliyor. Bende hukuk dili bilmesem bana da anlatılsa ben de korkarım.”

Viski karşılığında iş yükü azaltılıyor

Buse Bulut, şeflerin karton sigara ve viski karşılığında bazı işçilerin iş yükünü azalttığını söyledi:

“İşçiler aşağıya inmemek için şeflerine 2-3 karton sigara ve viski vererek daha az çalışıyorlardı veya hiç çalışmıyorlardı. Bizimkiler gibi hakkıyla çalışanlarda it gibi en kötü yerlere gönderiliyordu. Devlet dairesi olmasına rağmen rapor aldıklarında surat yapılıyordu.”

“Eski Bakan dahi ‘Kader fıtratı’ diyorsa büyük bir sıkıntı var”

Buse Bulut eşinin hakkını savunmak için ne gerekirse yapacağını belirtirken kararlıydı. Acı videolar veya çocuğunun yetim kalması ile gündeme gelmek istemediğini söyleyen Buse Bulut, eşinin hakkını savunacağının ısrarla altını çizdi:

“Benim çocuğum babasız kaldıysa onlar da ailelerini göremesin. Bir tane bile vekâlet yeterli olduğu için isterse bütün aileler vekâletini geri çeksin hiç fark etmez. Üç beş para için değmez. Benim eşim ahirette bana sormayacak mı, ‘Bu kadar para için mi beni sattın, neden hakkımı savunmadın, şikâyetçi olmadın.’ En önemlisi bu 42 kişinin aynı anda can çekişerek ölmesi kader planıymış. Benim eşimin 30 yaşında ölüm Kur’an’ına gelmem kadermiş. İmtihanımı ahirette alacakmışım. Eski Bakan dahi ‘Kader fıtratı’ diyorsa burada büyük bir sıkıntı var demektir.”

Ailelerin acısı hala taze

Dışarıda yağmur içeride ise boğucu bir sıcaklık var. Kadınların konuşma uğultuları arasında Mehmet Bulut’un babasını dinlerken bir ağlama sesi ile irkildik. Ağlayan babaya bakmamaya çalışan gözler kafasını birer birer önüne eğdi.  Maden faciasında hayatını kaybeden Berkay Pınaroğlu’nun babası uzun süren sessizliğini titreyen ses tonuyla bozdu:

“Oğlumun otopsi elbiseleri, çizmesi, çorabı, sırtından çıkarılan kanlı elbiselerini hala saklıyorum.”

“Sendika yönetimi sıkıntı”

Baba Nazif Pınaroğlu sendika seçimlerinden bahsederken üzüntüsü öfkeye dönüştü: “Sendika seçimleri olduğundan her taraf laçkalaşmış. 4-12 vardiyasına girmesi gereken çavuş işe gitmemiş. Akşam 4’te yeraltı işçisi giriyor. 18.09’da patlama oluyor. Başındaki çavuşu, vardiya müdürü hala yok. Sıkıntı zaten sendika yönetimi, başındaki çavuşlar ve vardiya amirlerinde.”

“Sendikacıların aldıkları para Allah’tan reva mı? 42 can gitti”

Sendika yöneticilerinin seçim zamanı para karşılığı oy satın aldıklarını belirten baba Nazif Pınaroğlu, “Patlama haberini alınca ben gittim oraya. Sendika yöneticileri, amirler ve şefler damatlık elbiselerini, beyaz gömleklerini giymiş orada duruyorlar. Sen sendikacısın, işçinin temsilcisisin. Her ay sen ondan yevmiye alıyorsun. Allah’tan reva mı, 42 kişi gitti. Allah’tan reva mı bu aldıkları para?”

Baba Nazif Pınaroğlu’nun bu iddialarını sormak üzere aradığımız Genel Maden İş Sendikası sorularımıza cevap vermedi.

Baba Pınaroğlu da oğlunun kendisine kurumun onları izne çıkaracaklarını söylediğinden bahsedenler arasındaydı.

Bir diğer madenci yakını Mehtap Bulut’un evine gitmek üzere Bartın Kocaköy’e doğru yola çıkıyoruz. Mehtap Bulut maden faciasında eşi Rasim Bulut’u kaybetti. Rasim Bulut 2019’da madende işe giren deneyimsiz işçilerden biriydi.

Mehtap Bulut, eşine kestane zamanı izin almasını söylediğini aktardı: “Eşim bana ‘Bizi ekim ayının ortalarına doğru 30-40 günlük izne çıkaracaklar. İçeride bir sorun var’ dedi. O sorun da havalandırmaymış. Ekimin ortası gelmeden de patlattılar orayı. Hepsi Allah’ından bulsun, beter olsunlar.”

Havalandırma sistemi yetersiz

Havalandırma sisteminin yönetmeliğe uygun olmaması sebebiyle 2015’te ihaleye çıkıldı. Sistemin hem itme hem de çekme özelliğinin olması gerekiyor, ancak 2015 yılından günümüze üç kere ihaleye çıkılmasına rağmen havalandırma sistemi değiştirilmedi.

Sistemin yönetmeliğe aykırı olması sebebiyle -300, -350 kotlarına gönderilen hava miktarı yetersiz kaldı.

Normal şartlarda işçilerin, metan gazı seviyesi ikaz seviyesi olan yüzde 1’in üzerinde seyrettiğinde işi durdurmaları,  yüzde 1,5’in üzerinde ise ocağı boşaltmaları gerekmektedir.  Ancak, kazadan bir ay önce (16 Eylül 16.20’den 17 Eylül 01.14 arasında) 6 saat 12 dakika boyunca metan seviyesi yüzde 1,5’in üstünde, 1 saat 30 dakika boyunca ise yüzde 2’nin üstünde seyretti. Yine kazadan 10 gün önce metan seviyesi 3 saat 14 dakika boyunca 1,5’in üstünde, 2 saat 30 dakika boyunca ise yüzde 2’nin üstünde seyretti. Ayrıca metan gazı, patlaması seviyesi olan yüzde 5’i geçtiği durumlarda yaşandı.

Olay günü ise metan gazı değerleri patlama anına kadar yüzde 1 seviyesini toplamda 85 kez, yüzde 1,5 seviyesini ise 5 kez geçti. Bu durum işçilerin, metan gazı seviyesinin ikaz ve alarm seviyelerini geçmelerine rağmen ocakta çalışmayı alışkanlık haline getirdiğini gösteriyor. Buradaki temel sorun denetimsizlik.

Ayrıca metan gazı ve karbonmonoksit seviyelerinin yüksek seviyelerde seyretmesinin iki önemli sebebi ise yetersiz havalandırma sistemi ve metan drenajı uygulamasının olması.

Buse Bulut’un ifade ettiği “Emniyet mensubunun eşinin, korumaları ile birlikte aileleri ziyaret etmesi” konusunu soruyoruz. Emniyet mensubunun eşi, Mehtap Bulut’u da ziyaret etmiş.

“Emniyet mensubunun eşi, benim eşimin köyüne baş sağlığına geldi. ‘Eşim her şeyi yapıyor, her şeyin peşinde’ dedi. Gelenlerin önlerine bir şeyler bile koyduk. Emniyet mensubunun eşi bize öyle bir şey demedi. Bize öyle bir şey deselerdi önüne hiçbir şey koymazdık.”

“50 çocuk yetim kaldı”

Mehtap Bulut soruşturmanın genişletilmesini ve suçluların ceza almasını istiyor, tıpkı konuştuğumuz diğer aileler gibi:

“Suçlular cezasını çeksin. Benim oğlum 16 aylık ama telefonumu getiriyor ‘Baba, baba’ diyor. Babasını fotoğrafını açmamı istiyor. O bile babasının yokluğunun farkında. Kimseden korkum yok. Oğlumun ahı kimsede kalmasın. Hadi benim bir tane çocuğum var ama 50 çocuk yetim kaldı. Yeni doğum yapan ve babasını hiç görmeyen bebekler var. En azından benim oğlumun babası ile bir sürü videosu var. Peki, ya hiç olmayanlar?”

Avukat tuttuğunu ve davadan çekilmeyi düşünmediğini belirten Mehtap Bulut, davanın kapanmasına asla izin vermeyeceğini söyledi:

“Bana ‘Davadan çekilin avukat tutmayın’ diyen olmadı. Bunu diyecek insanı karşımda düşünemiyorum. Kimse böyle bir şey diyemez. Devletin hiçbir şeyi hallettiği yok. Bana böyle bir şey diyen olsaydı cevabını verirdim.”

Mehtap Bulut eşinin kendisine sendika problemlerinden bahsettiğini ve eşinin desteklediği sendikanın seçimi kazanamadığını söyledi:

“Eşim, ‘Onlar hiçbir şey yapamıyorlar, beceremiyorlar’ demişti. Diğer sendikanın kazanmasını istiyordu. Madende hep içki konusu vardı. İçki alıyorsun, rakıdır, viskidir. Veriyorsun şeflere amirlere onlar seni yerin altına sokmuyorlar, yukarıda bir yerde gösteriyorlar. Çok yoruluyordu benim eşim. Geliyordu eve koltukta uyuyakalıyordu. Bana hep yerin altını anlatıyordu. Ne yalan söyleyeyim bende diyordum ona git al ver şeflerine seni de kolay yere koysunlar. Eşim de bana ‘Ben kimseye yalakalık yapmam, gider ekmeğimi helal parayla kazanıp helal yerim’ derdi.”

Mehtap Bulut, bazı madenci eşleri ile aileleri arasında problem olduğunu söylüyor. Tıpkı diğer ailelerin de dediği gibi.

“Bazıları davadan çekildiği için bazıları da paradan dolayı gerginler. Bazıları eşlerinin hakkını savunmak istiyor, aileler de devlet gerekeni yapar diye düşünüyor.”

Vaat edilen para yatırıldı mı?

Patlamadan bir gün sonra Bartın’a giderek ailelere destek kararı açıklayan Erdoğan, şu ifadeleri kullanmıştı:

“500+500 olmak üzere devlet ve ilgili bakanlığımız, bunun yanında sendikamız 200, bunun yanında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız 100, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız 50 bin olmak üzere ilk etapta hemen ailelere bu desteğimizi vermiş olacağız.”

Aileler, Erdoğan’ın verdiği vaatleri yerine getirdiğini ve bahsi geçen miktarların hesaplarına yatırıldığını söyledi.

“Soma gibi olmasından korkuyoruz”

Madende hayatını kaybeden bir diğer isim olan Selçuk Ayvaz’ın eşi Elif Ayvaz ile konuşmak için Bartın Orduyeri’ne gidiyoruz.

Baba Ayvaz, bu facianın sonucunun Soma maden faciası gibi olmasını istemediğini söylüyor: “Soma’daki işletme özel olmasına rağmen senelerdir hiç kimse ceza almadı. Amasra Taşkömürü İşletme Müessesi devlet işletmesi ama yine de içeri giren insanlar çıkar diye konuşuyorlar. Bundan çok korkuyoruz.”

Eşi maden faciasında vefat ettikten bir hafta sonra doğum yapan Elif Ayvaz da soruşturmanın Soma’daki gibi havada kalmasından korkuyor:

“Paraları batsın. Ekmek de yesen karnın doyuyor. Soma’daki gibi havada kalmasından korkuyorum. Kazadan sonra avukat tutmayı düşünüyordum ama henüz tutmadım. Davanın gidişatına göre tutmayı düşünüyordum.”

“Avukat tutmanıza gerek yok”

Anne Ayvaz, diğer ailelerin de ifade ettiği gibi bir emniyet mensubunun kendilerini ziyaret ettiğini söyledi:

“Polisler falan geldi. Komiser mi ne işte. Zaten kamuya şey ya bu. ‘Sizin mahkemeye vermenize, avukat tutmanıza gerek yok. Devlet takip ediyor’ dedi. O yüzden biz de hiç bir şey yapmadık.”

“Eşimin diş fırçasını bile atmadım”

Elif Ayvaz, eşi öldüğünden beri acısını yaşamadığını söylerken ağlıyordu: “Eşim öldü, acımı yaşamadım. Doğum yaptım, bebeğim için kaç kere doktora gitmek zorunda kaldım. Çocuklar babalarını görüyor, ağlıyor. Perişan bir haldeyim. Hala kapı çalınca çocuğum baba diye kapıyı açıyor.”

Elif Ayvaz, ölen eşinin mezarına gitmeye cesaret edemediğini söyledi: “Kabullenemiyorum. Orada yattığını kabullenemiyorum. Eşimin diş fırçasını bile atamadım. Hiçbir eşyasını vermedim. Çocuklarıma anlatamıyorum. Büyük çocuğum babasının öldüğünü öğrenmiş ama konuşmuyor, içinde yaşıyor. Bebeğim üç aylık ama babasını tanımıyor, bilmiyor…”

Elif Ayvaz, eşinin gece vardiyasında başlarında hiçbir şef ve amirin olmadığını söylediğini aktardı: “Gece vardiyasında başlarında kimse olmuyormuş. Başına buyruk çalışıyorlarmış. 3 senelik işçi ne anlar ya!”

“İsterse 500 sene yatsınlar, çocuğumun gözyaşına değmez”

Anne Ayvaz, çocuğunun acısını atlatamadığını belirtirken suçlulara verilen cezanın yeterli olmayacağını söylüyordu:

“Suçlular isterse 500 sene yatsın. Benim çocuğumun gözyaşına değmez. Onlar da çeksin. Onlar hapse girse bile çocuklarını görecekler, biz hiç göremeyeceğiz artık, göremeyeceğiz.”

Baba Ayvaz, oğlunun ölmeden birkaç ay önce kendisine ocakta bir arıza olduğunu söylediğini aktardı:

“Olay günü fanlardan biri bozulmuş bunu da bir bakan açıkladı zaten. Peki, fan bozulduysa neden işçileri içeri sokuyorsunuz? Niye?”

Baba Ayvaz, devletin suçluları cezalandıracağına inanıyor: “Recep Tayyip Erdoğan söz verdi o adam sözünü yerine getirmeye çalışıyor. Dört milletvekili gönderdi ihtiyaçlarımızı sordu, bizi boş bırakmıyor.”

İddianame kabul edildi

Bartın’a gittiğimizde bazı aileler telefonla görüştü, bazıları ise görüşmeyi reddetti.

Amasra maden faciasının etkilediği tüm ailelere ulaşmaya çalıştık. Ancak ailelerin önemli bir kısmı görüşmeyi reddetti. Aileler, vaatlerin yerine getirildiğini söyledi. Ailelerin büyük çoğunluğu soruşturmanın yavaş ilerlediğini ve seyrine göre hukuki tavır alacaklarını belirtti.

Maden ocağı faciasıyla ilgili hazırlanan 195 sayfalık iddianame, Bartın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Davada Amasra Müessesesi Müdürü Cihat Özdemir, İşletme Müdürü Selçuk Ekmekci, İş Güvenliği ve Eğitim Başmühendisi Volkan Soylu, Başmühendis Mehmet Tural, sorumlu maden mühendisleri Levent Aydın ve İbrahim Hakan Mengeş ve emniyet mühendisi Şahan Kahraman tutuklu yargılanıyor. Kalan 16 şüpheli ise tutuksuz olarak yargılanacak. Mahkeme tarihi önümüzdeki hafta belirlenecek.

İddianamede, tutuklu Amasra Müessese Müdürü Cihat Özdemir, İşletme Müdürü Selçuk Ekmekci, İş Güvenliği ve Eğitim Başmühendisi Volkan Soylu ve Başmühendis Mehmet Tural hakkında 42 kez “olası kastla öldürme” suçundan toplam 840 yıldan 1050 yıla kadar, 4 kez “olası kastla yaralama” suçundan da toplam 4 yıl 16 aydan 12 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Bu 4 zanlının iki suçtan toplam 844 yıl 16’şar aydan 1062’şer yıla kadar mahkumiyeti talebinde bulunulan iddianamede, diğer 4’ü tutuklu 19 şüphelinin ise “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 2 yıl 8’er aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

Kazanın meydana gelmesindeki başlıca sebepler

1.Havalandırma: TTK’ya bağlı ATİM’de maden havalandırmasının iyileştirilmesine dair hayata geçmeyen yatırım ve iyileştirme projeleri kazanın meydana gelmesinde önemli rol oynamıştır. Yetersiz ve etkisiz havalandırma sistemi olayın meydana gelmesindeki en temel unsurdur. Ocak içinde yeterli miktarda ve hızda hava dolaşımı sağlanamamış, bu nedenle yanıcı, patlayıcı gazları ve tozları insanların çalıştığı ve bulundukları yerlerde seyreltme ve hızla ortamdan uzaklaştırma görevi yerine getirilememiştir.

2. Metan Drenajı: Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı ocaklarda metan drenajı uygulaması yapılmamaktadır. Bu durum yaşanan kazanın, yetersiz ve etkisiz havalandırma ile birlikte, temel nedenlerinden biridir. Metan drenajı uygulaması hayata geçirilmiş olsaydı meydana gelen kaza olayı önlenebilirdi.

3.Kömür Tozu Mücadelesi: -320 kalın damar galerisinde meydana gelen grizu patlamasının kömür tozu patlaması ile ocağa yayılması, yaşanan kazanın boyutlarının ve etki mesafesinin artmasına sebebiyet vermiştir. İşletmede kömür tozu ile mücadele konusunda hazırlanan yönergenin bulunmuş olması, işletme yetkililerinin de riskin farkındalığına işaret etmektedir. Ancak, grizu patlamasının kömür tozu patlamasına eşlik etmiş olması, yapılan tozla mücadele çalışmasının yetersiz olduğunu göstermektedir. Tozla mücadele etkin yapılsaydı meydana gelen kazanın etkisi daha az olabilirdi.

4. Denetlemeler: Yeraltı taşkömürü madenciliği “ çok tehlikeli işler” sınıfında olduğu için gerek TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı – Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü – Ruhsat Denetleme Dairesi Başkanlığı tarafından gerekse de TC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı – Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından rutin denetimlere tabii tutulmaktadır. Maden işletmesinde gerçekleştirilen denetim faaliyetleri sonucunda hazırlanan raporlarda; havalandırma, metan drenajı, kömür tozu ile mücadele ve benzeri konularda tespit veya iyileştirmeye yönelik bir talep, öneri ya da yaptırım uygulanmamıştır. Denetleme mekanizmasının gereken etkinliği sağlayamadığı görülmekte olup, kazanın meydana gelmesinde etkisi vardır.

5. Teknik Personel Sayısındaki Eksiklik: Yeraltının zor şartları ve jeolojik yapısından dolayı, maden ocağında etkin bir denetlemenin sağlanması çok önemlidir. Müessesedeki toplam vardiya mühendisi sayısı 4’ dür. Kazanın meydana geldiği gün görevli bir mühendis vardır. İşletmede, yeraltında farklı kartiye ve birimlerde yapılan tüm teknik işleri tek bir vardiya mühendisi ile denetlemenin ve yönetmenin yetersiz kalacağı aşikardır. Bu kusur, kazanın meydana gelmesinde etkendir.

6. İş Güvenliği Eğitimleri ve Acil Durumlara Yönelik Tatbikatlar: Yeraltı maden işletmesinde olası bir acil durumda yeraltı çalışanlarının yeryüzüne ulaşabilmesinin en önemli destekçisi, Oksijenli Ferdi Kurtarıcı maskeleridir. ATİM’ de meydana gelen olayda, yeraltı maden işçilerinin OFK maskelerini kullanmakta yetersiz olduklarını belirttikleri görülmüştür. İş güvenliği eğitimleri ve tatbikatlar konusunda görülen eksiklikler, kaza sırası ve sonrasında meydana gelen hataların kaynağını oluşturmaktadır.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.