CHP’nin “İliç Raporu” tamamlandı. Çalışmada facianın ihmaller sonucu ortaya çıktığı öne sürülerek ÇED onay belgelerinin dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum imzasıyla verildiği ifade edildi. Kurum’un TBMM Çevre Komisyonu Başkanı görevinden istifasının istendiği raporda, ceza soruşturmasının işverenler ile kamu görevlilerini de kapsayacak biçimde genişletilmesi gerektiği belirtildi. Raporda, ÇED sürecinde mevzuata yönelik hile gerçekleştirildiği ifade edildi.
Erzincan-İliç’te 13 Şubat’ta Anagold tarafından işletilen Çöpler Altın Madeni’nde siyanürlü toprağın kayması ardından göçük altında 9 kişi kaldı. Heyelan riski nedeniyle arama faaliyetleri durma noktasına kadar geldi. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada tutuklu sayısı 8’e yükseldi.
Süreç devam ederken Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı tarafından “İliç Raporu” hazırlandı.
Raporda maden ocağının sahibinin Anagold Madencilik olduğu, bu şirketin yüzde 80’inin Amerika ve Kanada borsalarında işlem gören SSR Mining şirketine, yüzde 20’sinin AK Parti’ye yakınlığıyla bilinen Çalık Grubuna bağlı Lidya Madencilik’e ait olduğu belirtildi.
Maden sahasının birinci kapasite artışı için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu’nda 2014 yılında “ÇED Olumlu kararı” verildiği, ikinci kapasite artışı için 2021 yılında dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum onaylı “ÇED Olumlu kararı” verildiği ifade edildi.
“222 milyon liralık vergi borcu silindi“
Aynı proje için farklı dönemlerde “ÇED Gerekli Değildir” kararlarının da olduğu hatırlatılan raporda, felaketin yaşandığı yığın liç sahasında 27 Mart 2022’de de kayma olayı yaşandığı vurgulandı. 21 Haziran 2022 tarihinde ise yığın liç sahasına ait boru hattının patlaması sonrasında kimyasallarla yüklü atıkların çevreye yayıldığı dile getirildi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın şirketin faaliyetlerinin 3 ay durdurduğu ve 16 milyon 440 bin TL idari para cezası uygulayarak suç duyurusunda bulunduğu hatırlatıldı. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükümetinin şirketin 7 milyon 218 bin dolar tutarındaki (güncel kurla yaklaşık 222 milyon TL) vergi borcunu sildiği belirtildi.
Projenin, Karasu ve Fırat havzasında tarım ve gıda güvenliği yönünden riskler barındırdığı, bölgede diri fay hatları bulunduğu ve deprem riskinin dikkate alınmadığı ifade edildi.
“Fırat Nehri’ndeki tehditler üzerinde durulmalı“
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“13 Şubat 2024’te yaşanan olay toprak kayması ya da heyelan olarak nitelendirilmek suretiyle doğal afet algısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Ancak yaşanan olay aşağıda sunulacak gerekçelerle, bir iş cinayeti olayıdır” denilen raporda öne çıkan bulgular ve görüşler özetle şöyle:
“Üretim baskısı, denetimsizlik, çevresel kirlilik riskleri, şirkete sağlanan ayrıcalıklar, şirketin ortaklık yapısı, bölgedeki deprem riski, Fırat Nehri ve Havzası üzerindeki tehditler üzerinde durulmalı.
İçme suyu kapalı borularda bulunuyor. Barajda ölçüm yeterli değil ve geçirimli zemin kilometrelerce ötede ortaya çıkabilecek. Aylar, yıllar, hatta on yıllar sürecek, havayı, toprağı, suyu zehirleyen bir çevre felaketi ile karşı karşıya olunduğu açık.
Şev yatımının yetersizliği, aşırı yükseklik ve şev stabilitesinin olmaması ve gravite (yer çekimi), yığına verilen sıvı solüsyonun fazlalığı nedeniyle aşırı ıslak zeminin sıvılaşması gibi nedenlerle harekete geçmesi sonucu oluşan bir ihmaller zinciri yaşandı.”
“Ağır metallerin uzun vadede olumsuz etkisi olacak“
Rapora göre akan malzemenin nehre karışmasını engellemek için oluşturulan seddin yalnıca çamuru engelleyeceği ifade edildi:
“Akan yığın içerisinde sadece siyanür ve sülfürik asit değil, sülfürik asit ve siyanürün çözdüğü kurşun kadmiyum ve arsenik gibi ağır metaller ve zehirli kimyasallar da bulunuyor. Ağır metal sahada ölçülebilir ancak hidrojen siyanür olarak havaya karışımın ölçümleri ve uzun vadede yaratacağı sorunlar soru işaretleri doğuruyor.
Akan malzemenin, işletmenin 300 metre aşağısında Fırat/Karasu Nehri üzerine kurulan Bağıştaş Hidroelektrik Santrali (HES) Barajı’na ulaşmasını engellemek üzere Devlet Su İşleri (DSİ) ekiplerince sedde oluşturulmuş ancak bu sedde sadece çamurun HES barajına ulaşmasına engel olacak.
Tabanda çatlaklı ve gözenekli, erime boşluklu yapısı ile bilinen geçirimli Munzur kireçtaşı birimi bulunuyor. Bunca zehirli, asidik kimyasal içeriği bünyesinde barındıran 1 kilometre boyunca akan malzemenin yağış ve sızıntılar ile yeraltı suyuna karışmasının nasıl önleneceğine dair yetkililerden yeterli bilgi alınamadı.”
Periyodik olarak su ve toprak analizleri yapılmalı
Raporda yağmurların da etkisiyle toprağa sızan zararlı kimyasalların önce Karasu Nehri, ardından Fırat Nehri’ne ulaşma riski olduğu ve bölgedeki toprak ve nehirlerden numuneler alınmasının ve analizlerinin yaptırılmasının şart olduğu kaydedildi.
Raporda SSR’ın Türkiye’de vergi indirimleri aldığına da dikkat çekilirken, “Teçhizat alımı yapıldığı dönemde KDV oranı yüzde 18 olmasına rağmen bu firmadan yüzde 0’a yakın KDV alındı. Türkiye’de efektif vergi yükü yüzde 6,38 civarında. Bu faaliyet Kanada’da veya Amerika’da yürütseydi şirket yüzde 11,25 oranında efektif vergi ödeyecekti. Türkiye’de yapılan üretim sayesinde 403 milyon doları vergi ve devlet payı ödenmedi” denildi.
“Mevzuat hilesi yapıldı”
“SSR, yurt dışındaki firmaları ile faturalaşmaları neticesinde kâr transferleri yapıyor” denilen raporda, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından örtülü kazanç, örtülü sermaye ve kâr transferleri konuları hakkında gerekli incelemelerin yapılması gerektiğini söylendi.
Raporda göre Kartaltepe Madencilik A.Ş.’ye ait Çakmaktepe Maden Kompleksi’nde çıkarılan maden cevheri de Anagold Madencilik A.Ş.’ye ait gösterilen Çöpler Maden Kompleksi yığın liç alanında liçme işlemine tabi tutuluyor.
İki şirketin ortaklık yapılarının aynı olduğuna dikkat çekilen raporda, firma tarafından, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nde yer alan “Entegre Tesisler için tek ÇED süreci işletilir” kuralını ihlal edilerek, entegre tesisi iki parçaya bölünüp iki farklı şirket üzerinden başvurular yapılarak, entegre tesisinin ünitelerini farklı projeler halinde göstererek ayrı ayrı ÇED süreçleri işletildiği ve mevzuatsal anlamda hile gerçekleştirildiği öne sürüldü.
“Sosyal onay için hane başına 130 bin TL hibe yapıldı“
Raporda, 1 Eylül 2016 tarihinden önce İliç Sabırlı Köyü’nde ikamet edenlere 40.000 TL yakacak yardımı, 50.000 TL hayvancılık desteği ve 40.000 TL yem desteği olmak üzere toplamda 130.000 TL yardım yapıldığı kaydedildi. Bu yardımların, protokol hükümlerine göre, destek alan köy sakinlerinin Anagold ve Alacer Gold Maden A.Ş.’ye ortak olduğu grup ve bağlı şirketlerin sürdürdüğü ve sürdüreceği madencilikle bağlantılı projeleri onaylaması şartına bağlandığını söylendi.
Çöpler Kompleks Madeninin 2. Kapasite artışı yapabilmesi için hazırlanan 2021 tarihli Nihai ÇED raporuna sunulan kurum görüşleri arasında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce (DSİ) sunulan kurum görüşü de bulunduğu belirtilen raporda DSİ’nin 18 Eylül 2020 tarihli yazısında “proje sahasının herhangi bir içme ve kullanma suyu havzasında olmadığı belirlenmiştir” denildi.
Murat Kurum onay verdi
Raporda, felaketin gerçekleştiği yığın liç sahasının, çamur olarak akan 4. fazına ait yığın liçi onay belgelerinin dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum imzasıyla verildiğine dikkat çekildi
Anagold’un Erzincan ve Türkiye bürokrasisi ve siyasetinde sahip olduğu güç, şirketin denetimsizleşmesinin önünü açtığına vurgu yapıldı.
Rapora göre Firmanın çevre izin ve lisanslarının süresiz iptal edilmiş olması, maden tesisinin tamamen kapatıldığı anlamına gelmiyor.
Buna göre firma ilerleyen süreçte şirket “geçici faaliyet belgesi” alarak tekrar faaliyete başlayabilir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Anagold’a verdiği 6 işletme ruhsatının da iptal edilmediği belirtildi.
Raporda, “Yığın liç sahasından kayan ve geride kalan kütleler içerisindeki cevherin tekrar işlenmesine yönelik planlamaların ve yer araştırmalarının yapılıyor olması, bu felaketten ders çıkarılmadığı gerçeğini ortaya koydu” denildi.
“Bakanlık adına özel firma denetim yaptı“
Yığın liç sahasının denetim görevinin Bakanlık adına özel bir denetim firmasına yaptırıldığının belirtildiği raporda proje sahibinin sunduğu denetim raporları yeterli bulunarak tesisteki yanlışlıkların devamlılığı sağlandığı söylendi.
Murat Kurum’un İliç’teki felakete giden sürecin baş sorumlularından biri olduğunun iddia edildiğid raporda, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı görevini yürütüyor olmasının abesle iştigal olduğu belirtilen istifası istendi.
“Bölgede halk için planlar hazırlanmalı“
Raporda ayrıca şu ifadelere yer verildi:
“Maden tesisindeki işçiler ve ekonomik geçimleri maden tesisi üzerine kurulu toplulukların yaşayacakları işsizlik, güvencesizlik, ekonomik belirsizlikler, sağlık sorunları, yerel ekonomi de meydana gelebilecek zayıflama, dış göç dalgaları gibi olası sosyal ve ekonomik risklerle mücadele edebilmek için yeni istihdam olanaklarının planlanmasını da içeren kısa ve uzun vadeli stratejik planların hazırlanması gerekiyor.
“Proje çalışanlarına yöneltilen ceza soruşturmasının, olayın asli kusurluları olan işverenler ile kamu görevlilerini de kapsayacak biçimde genişletilmeli. AK Parti yaşananların tüm sorumluluğunu çalışanların üzerine atmak istiyor. Felaketin önünü açan onayları veren siyasi sorumlular ise yargıdan kaçırılmak isteniyor.”