Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Doğa Üründül yazdı: Finansal Fair-Play’in uğramadığı lig… İngiltere Premier Ligi’ndeki transfer çılgınlığı

Gerçek midir yoksa kurgu mudur bilinmez bir hikâye var. Sovyetler Birliği’ni 1924’ten ölümüne (1952) dek yöneten komünist diktatör Josef Stalin, annesi Keke Galadze’yi başkent Moskova’ya çağırır. Annesine başkenti gezdiren Stalin, “Bu gördüğün yollar, saraylar, binalar, havuzlar, parklar benim. Evladınla gurur duy” der. Anne Keke Galadze köyüne döner ve Stalin’e bir mektup yazar: “Oğlum seninle gurur duyuyorum lakin korktuğum bir konu var. Ya Sovyetler Birliği’ne komünizm gelirse?”

Bizim de futbolseverler olarak şu soruyu sormamız gerekmiyor mu: “Ya bir gün Finansal Fair-Play kuralları diye bir çeşit harcama limiti çıkarsa?”

2022 Katar Dünya Kupası’nın kış aylarında düzenlenmesiyle, ara transfer döneminin hareketli geçeceği bekleniyordu. Kendisini futbolun en büyük festivalinde gösteren futbolcular, yeni takımlarına geçti. Doğru tabir şöyle olacak; her 30 milyon euronun üzerindeki oyuncu İngiltere Premier Ligi’ne transfer oldu.

Öncelikle Finansal Fair-Play (FFP) neydi onu hatırlamakta fayda var. 2012/2013 sezonu ile birlikte hayatımıza giren FFP, giderek halktan koparılan ve holdingleşen futbol kulüplerinin kendi yağında kavrulan rakipleri ile haksız rekabete girmemesi için dizayn edilmişti. Bu kural, teoride çok mantıklıydı ve o yıllarda daha da artması beklenen sahipli kulüplerin “ver parayı al Şampiyonlar Ligi’ni” denklemini bozacaktı. Paris Saint-Germain (PSG) sahibi Katar emirinin sonsuz parası da olsa Fransa ekibi istediği gibi at koşturamayacak ve gelirinin yüzde 70’inden fazlasını futbolculara ödeyemeyecekti. Fakat hiç de öyle olmadı. Bu regülasyonların çıktığı tarihte PSG, şakkadanak 220 milyon euroya Neymar’ı, ertesi yıl da 180 milyon euroya Mbappe’yi kadrosuna kattı. Futbolseverleri bastırmak için iki-üç tane soruşturma açıldı ama Katar emiri takıma başka sponsorluklar üzerinden para yağdırınca kulübün gelirleri, bonservis bedellerini karşılar hale geldi.

PSG’nin yaptıkları FFP kurallarının ne ilk delinişiydi ne de son olacaktı. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla futbol camiası da bir haberle sarsıldı. İngiltere Premier Lig ekiplerinden Chelsea’nin sahibi Roman Abramovich’in “oligark” olduğu ve parasını silah ticaretinin de içinde olduğu karanlık yollarla kazandığı öğrenildi(!) Hemen İngiltere Futbol Federasyonu ile UEFA, Rus oligarkı köşeye sıkıştırdı ve Chelsea’nin satışını sağladı. Londra kulübünü ABD’li Todd Boehly satın aldı. Yeni “sugar daddy” (para babası) ilk transfer penceresiyle FFP falan umurunda olmadan harcamalara başladı.

Chelsea’nin ara transfer döneminde kadrosuna kattıkları;

– Enzo Fernandez: 121 milyon euro

– Mykhaylo Mudryk: 70 milyon euro

– Benoit Badiashile: 38 milyon euro

– Noni Madueke: 35 milyon euro

– Malo Gusto: 30 milyon euro

– Andrey Santos: 12,5 milyon euro

– David Datro Fofana: 12 milyon euro

– Joao Felix: 11 milyon euro (kiralık)

Tek başına Chelsea toplam 323 milyon sterlin (364 milyon euro) harcadı. İngiliz ekibi FFP’yi aşmanın yolunu oyuncularla yedi yıllık kontratlar yapmakta buldu. Bu şekilde UEFA’ya bildirilen harcama listelerindeki giderler yedi yıllık periyotlara bölünebildi. Bu arada diğer Premier Lig kulüpleri de çılgınca transferlere imza attı. Bağımsız denetim firması Deloitte raporlarına göre, beş büyük ligle kıyaslandığında İngiliz kulüpleri harcadıkları 930 milyon euro ile zirvede, onları 125 milyon euro harcama ile Fransa Ligue 1 ekipleri, 70 milyon euro ile Almanya Bundesliga, 30’ar milyon euro ile İspanya LaLiga ve İtalya Serie A takımları takip ediyor.

18 Nisan 2021 günü Real Madrid Başkanı Florentino Perez’in öncülüğünde kurulan Avrupa Süper Ligi, UEFA’nın ve yerel federasyonların tehditleriyle iki gün sonra dağılmıştı. Her ne kadar bu devrik ligde İngiltere’den “Big 6” yer alacak olsa da, Real Madrid ve Juventus başkanlarının esas planları İngiltere Premier Ligi ile makasın açılmasını engellemekti. Ara transfer dönemi, Florentino Perez’in öngörüsünde ne kadar haklı olduğunu gösterdi. Çok yakında Ada futbolunun dışında kalan liglerin en elit kulüpleri, adeta Premier Lig için birer oyuncu fabrikasına dönüşecek. İngiltere’de düşmemeye oynayan takımlar bile, en büyük kulüpleri sömürür hale gelecek.

Spezia şu an Serie A’da 18 puanla düşme potasının sadece 5 puan üzerinde. Takımın en iyi savunma oyuncusu Jakup Kiwior 25 milyon euro karşılığında Arsenal’in “yedek kulübesine” transfer oldu. Spezia, 25 milyon euroluk bonsvervis bedelinin sahibi olmuş olabilir fakat belki de bu kayıp yüzünden ligden düşecek. Lakin buradaki esas tehlike çocuk transferlerin daha da artması ve ailelerinden koparılması. Nice genç futbolcu adayı, eğitimlerini, ailelerini ve yaşantılarını bırakıp kapağı bu kulüplere atmak için riskler alacak. Sömürü sisteminin doğurduğu daha vicdansız ve acımasız futbol kulüplerine hazır olun.

Bu kadar para konuştuktan sonra “zenginin malı züğürdün çenesini yorar” dediğinizi duyar gibiyim. Fakat bir örnek vereyim. İtalya Serie A’nın 90’lı yıllarda en zengin lig olduğunu ve istedikleri oyuncuyu anında transfer edebildiği günleri hatırlamakta fayda var. Fenomen Ronaldo’yu Barcelona’dan Inter’e istedikleri an transfer edebildikleri bir ligden bahsediyorum. İçeride Crespo, Vialli, Vieri transferleri de o dönem için astronomikti. Fakat İngiltere Premier Ligi’nin yayıncılık konusunda yeni dönemin öncüsü olmasıyla, İtalyan ekiplerinde gelirler düştü. Eskinin “en çok harcayanları” şimdinin “adalet arayanları”na döndü. Bir gün İngiliz kulüplerinin de FFP kurallarına ihtiyacı olabilir, yoksa bu çılgınlık korkunç rakamlara doğru gidiyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.