Kırıkhan’daki Romanlar depremin 20. günü olmasına rağmen çadırlara erişemiyor. Gıdaya ve özellikle de temiz suya erişimleri de oldukça sınırlı. Mahallede mobil tuvalet ve duş da yok, yurttaşlar ihtiyaçlarını gidermek için hasarlı evlerine giriyor. Mahalledeki Romanlarla deprem gününden bu zamana kadar neler yaşadıklarını konuştuk.
Kamera & Kurgu: Edanur Tanış
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin vurduğu Hatay, 21 Şubat’ta Defne merkezli 6,4 ve Samandağ merkezli 5,8 büyüklüğündeki depremlerle yeniden sarsıldı. İlk depremde ağır hasar alan binalar yıkıldı, “hasarsız” ya da “hafif hasarlı” raporu verilen evlerin duvarları döküldü, kolonları patladı. Defne’de meydana gelen depreme birçok yurttaş, hasarlı evlerinin içinde ya da yanına kurdukları çadırlarda yakalandı.
Hatay-Kırıkhan Barbaros Mahallesi, çoğunlukla Roman yurttaşların yaşadığı bir yer olduğu için “Roman mahallesi” olarak biliniyor. Mahallede hasarlı yapılar olmasına rağmen, enkaza dönüşen ev ve can kaybı yok. Depremden önce kalabalık bir mahalle olan Barbaros Mahallesi’ne dün (24 Şubat) gittiğimizde az sayıda aile olduğunu gördük.
Depremin üçüncü, dördüncü günü mahallenin yanına sıcak yemek yapan küçük bir merkez açılsa da bir hafta sonra bu merkez kaldırılmış. Ailelerin çoğu suya ve gıdaya yakın olan “mal pazarı” denen bir yere gitmiş.
Mahalledeki ailelerin çoğu, naylon ve tahtalarla inşa ettikleri çadır benzeri barakalarda veya at arabalarında kalıyordu. Mahallede bulunan az sayıda çadırı ise Roman dernekleri temin etmiş. Çadırda veya kendi inşa ettikleri yerlerde ortalama sekiz-dokuz kişi kalan yurttaşlar, gece uyurken ısınamadıklarını anlattılar.
Barbaros Mahallesi sakinleri: “Hayatımız böyle rezillik içerisinde”
Depremlerde evinin kolonları patlayan bir yurttaş, “Hayatımız böyle rezillik içerisinde. Ne yardım var ne de bir şey var. Muhtar bile bir şey getirmedi. At arabalarının üstünde yatıyoruz. Gece buz gibi oluyor, ayaklarımız donuyor. Başka gidecek bir yerimiz yok” dedi.
Deprem gecesi ve ertesi gün dışarıda yağmurda kaldıklarını anlatan başka bir mahalleli, “Boş bir alana kendi imkanlarımızla kalabileceğimiz bir yer inşa ettik. Çadır için oraya, buraya gittik, ‘Vereceğiz’ dediler, vermediler. Atlarımızı Adana’ya yollayıp at arabasının üstüne geçtik, şimdilik burada yaşıyoruz. 10 gün önce AFAD’a başvurduk, kaydımızı aldılar, hâlâ çadır gelmedi” diye konuştu.
“Çocukları su ısıtıp dışarıda yıkıyoruz”
Çuval ve naylon kullanarak yaptığı tek kişilik yerde kalan bir yurttaş, “İş yok, güç yok. Bak hele şu çadıra. Bir yerden yardım aldığım da yok” dedi.
At arabasıyla yoldan geçen başka bir yurttaş ise şöyle konuştu:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Mal kaybımız var ama sıkıntı yok, canımız sağ olsun. İlk hafta çok kötü geçti. Allah’tan dayımgillerin araçları var da arkasını çadır gibi kurduk, üç-dört aile, yatma, ayak uzatma yok, böyle oturduğumuz yerde uyuduk. Şu anda çadırımız var. Allah razı olsun, askeriye getirdi.”
Depremin ilk haftasında çocukların perişan olduğunu söyleyen bir yurttaş, “Kendi imkanlarımızla yaşamaya çalışıyoruz. Gidebileceğimiz bir tuvalet yok. Mecbur eve giriyoruz, ev dökülüyor, korkuyoruz. Ben depremden beri bir kere duş aldım, 10. günde. Su ısıtıp, çocukları dışarıda yıkıyoruz” diyerek yaşadıklarını anlattı.
El yapımı çadırlarda uyuyanlardan biri de 97 yaşında felçli bir kadın. Yaşlı kadına gelini ve torunları bakıyor. Yaşadıklarını anlatan torun şunları söyledi:
“Erkeklerimiz babaannemi sırtlayıp eve, tuvalete götürüyor. Bazen yetişemiyoruz, altına kaçırıyor. Tekerlekli sandalyesi kırıldı, çok zorlanıyoruz. Sandalye çalışsaydı çok rahat ederdik.”