Ülkücüler kime oy verecek?

Türkiye 14 Mayıs’taki milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini bekliyor, bir yandan da seçim ittifakları yavaş yavaş şekillenmeye başladı.

Ülkücü hareket kökenli dört partinin, son gelişmelere göre üç farklı ittifakta yer aldığını söyleyen Ruşen Çakır, ülkücü hareketin dışarıdan göründüğü kadar yekpare bir yapı olmadığını belirtti.

Ruşen Çakır, ülkücü hareket mensuplarının seçimlerde nasıl bir tavır alacağına dair öngörülerini paylaştı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. 14 Mayıs seçimlerinde ülkücüler tercihlerini nasıl yapacak? Çok parçalı bir yapı söz konusu. Ülkücü harekete dışarıdan bakanlar onu yekpâre sanıyorlar; ama öteden beri bölünme eğilimi çok olan bir hareket. Yakın târihteki en büyük bölünmelerden birisi Muhsin Yazıcıoğlu liderliğindeki Büyük Birlik Partisi’ydi. Şimdi baktığımız zaman, ülkücü hareketle alâkalı, Ülkü Ocakları’nda aktif olmuş çok sayıda kişinin farklı partilerde yer aldığını görüyoruz. Öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi tabiî ki; daha sonra, hâlâ Büyük Birlik Partisi var ama, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün ardından bayağı etkisi kalmamış gibi bir durumda; İYİ Parti var –MHP’den ayrılmak zorunda kalanların kurduğu bir parti– ve hem MHP’den hem İYİ Parti’den ayrılanların kurduğu parti olarak Zafer Partisi var. Bunların milletvekili seçiminde üç ayrı ittifakta yer aldığını görüyoruz. MHP ve Büyük Birlik Partisi, AKP ile birlikte Cumhur İttifâkı’nda. İYİ Parti, CHP ve diğer partilerle birlikte Millet İttifâkı’nda. Zafer Partisi de kendi öncülüğünde birtakım küçük partilerin, adlarını pek bilmediğimiz partilerin oluşturduğu Ata İttifâkı’nda. 3 ittifakta 4 parti, öyle söyleyelim. Ülkücü hareketten doğma 4 parti var ve cumhurbaşkanlığı seçimine baktığımız zaman, bir yanda Recep Tayyip Erdoğan var. Kim destekliyor onu? MHP ve Büyük Birlik Partisi destekliyor. Diğer yanda Kemal Kılıçdaroğlu var. Onu ülkücülükle alâkası olan İYİ Parti destekliyor. Bir de Sinan Oğan var; kendisi zâten MHP kökenli, yakın bir zamâna kadar MHP’deydi. Şimdi Zafer Partisi’nin başını çektiği Ata İttifâkı’nın adayı oldu. 100 bin imzâyı toplamaları hâlinde seçimlere katılacak ve baktığımız zaman, ülkücü kimliğe sâhip yegâne isim Sinan Oğan. Ama Sinan Oğan ülkücü hareketten en çok oyu alacak cumhurbaşkanı adayı olmayabilir. Bu arada Muharrem İnce’nin de –aday olursa eğer–, bir ölçüde ülkücülerin bir kısmının oyunu alabilme ihtimâli belki var.

Şimdi, “Kime oy verecekler?” sorusunda, öncelikle cumhurbaşkanlığıyla başlayalım. Normal şartlarda MHP ve Büyük Birlik Partisi’nin desteklediği Erdoğan’ın çok daha fazla ülkücü oy alacağı düşünülebilir. İYİ Parti sâyesinde Kılıçdaroğlu’nun ve bir anlamda da Sinan Oğan’ın… Bir parçalanma, bir dağılma hâli var. Burada tabiî ki en önemli hususlardan birisi şu: Kılıçdaroğlu’na İYİ Parti seçmeninin tamâmı oy verecek mi? Biliyorsunuz, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklanıp kesinleşmeden önce Altılı Masa’da çok ciddî tartışmalar oldu. Medya üzerinden yürüyen, kamuoyuna açık bir şekilde yapılan tartışmalarda, İYİ Partililer, “Taban böyle istiyor” diyerek Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkıp, Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu’nu önerdiler ve şöyle bir hava oldu: İYİ Parti tabanı ittifak olsa bile Kılıçdaroğlu’na tam olarak oy vermeyebilir, çok fire olabilir. Nitekim birçok kişi de, “Kılıçdaroğlu aday olursa ben olmam” diyenler, kazanacak aday olmadığı için Kılıçdaroğlu’na îtiraz edenler, o aday olursa da vermeyeceklerini söylediler. Böyle bir hava oluştu ilk başta. Bugün îtibâriyle bakıldığı zaman, acaba İYİ Partililer Kılıçdaroğlu’nun adaylığını gerçekten istiyorlar mı? Onun için çalışacaklar mı? Dinlediyseniz eğer, bugün Meral Akşener’in grup konuşmasında Kılıçdaroğlu’na sâhip çıktığını görürsünüz; ama Kılıçdaroğlu’na sâhip çıkarken Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın da cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklarını ve böyle bir formülle herkesin memnun olduğunu söyledi Meral Akşener. Belli ki Akşener kendi tabanına şunu söyleyecek: “Evet, Kılıçdaroğlu oldu, ama biz Mansur Yavaş’ı ve Ekrem İmamoğlu’nu da bu sürece dâhil ettik” diyecek. Sonuçta bir sâhiplenme var. Kampanya başladığı zaman bu sâhiplenmenin nereye kadar gideceğini göreceğiz. Ama gördüğüm kadarıyla İYİ Parti’de Kılıçdaroğlu’nun adaylığının aleyhine bir girişim olmayacak. Zîra Kılıçdaroğlu’nun kazanması İYİ Parti’nin de kazanması anlamına gelecek. Meral Akşener’in cumhurbaşkanı yardımcısı olması birtakım bakanlıkların İYİ Parti’ye gitmesi anlamına gelecek. Dolayısıyla, “Biz milletvekiline bakarız. Kılıçdaroğlu seçilmese de olur” yaklaşımının İYİ Parti’de karşılık bulması çok fazla mümkün değil.

Peki ülkücü hareket içerisinden gelip İYİ Parti’ye sempati duymakla birlikte Kılıçdaroğlu’nda tereddüt eden olur mu? Tanıdığım, önemli yerlerde görev yapmış birtakım ülkücülere sordum bunu. Çok fazla beklemediklerini söylediler. Hele Alevîlik nedeniyle ülkücülerden Kılıçdaroğlu’na oy vermeyecek pek kimse olmayacağını söylediler. Ülkücüler için mezhep meselesinin çok önemli olmadığını söylediler. Yine de birtakım firelerin olabileceğini kabul ettiler; ama bunun çok ciddî bir şekilde olduğunu düşünmüyorlar. Tam tersine MHP’den kopmuş, MHP’ye sıcak bakmayan, ama daha önemlisi Erdoğan’ı istemeyen ülkücüler nezdinde bir kabul gördüğünü söylüyorlar. İlk tercihleri Kılıçdaroğlu olmayabilir; ama varılan anlaşmadan hareketle Kılıçdaroğlu’nun ülkücülerden bayağı ciddî bir oy alma ihtimâli var.

Tabiî burada yapılacak olan “Kılıçdaroğlu’nu HDP destekliyor” propagandasının da etkisi olacaktır. Biliyorsunuz, cumartesi günü öğlen Kılıçdaroğlu HDP Genel Merkezi’ni ziyâret edecek ve orada Mithat Sancar ve Pervin Buldan ile görüşecek. Kendi adaylığına destek isteyecek. Zâten HDP, yaptığı açıklamalarda buna hazır olduğunu söylemişti. Anlaşıldığı kadarıyla çok olağanüstü bir durum olmazsa cumartesi günkü görüşmenin ardından herhalde HDP eş genel başkanları bunu yetkili organlarına getirecekler ve muhtemelen Kılıçdaroğlu’nun lehine aday göstermeme kararı alacaklar — tabiî ki kesin değil. Bunun üzerinden de Kılıçdaroğlu aleyhine bir propaganda olacak: “Onu HDP destekliyor, PKK destekliyor” diye. Ama burada ilginç bir gelişme yaşandı biliyorsunuz. HÜDA PAR olaya dâhil oldu ve HÜDA PAR da Erdoğan’a destek veriyor açık bir şekilde. Hattâ Cumhur İttifâkı’nın da parçası olma ihtimâli var. Oysa HÜDA PAR’ın da geçmişinde çok ciddî terör hâdiseleri var. Bunların içerisinde Emniyet Genel Müdürü Gaffar Okkan’ın öldürülmesi de var. Çok sayıda kişinin öldürülmesi, domuz bağıyla sorgulanması, işkence görmesi ve ölenlerin evlerin bahçelerine gömülmesi gibi çok dehşet verici olaylar var. Bir diğer husus da tabiî ki Hizbullah’ın Kürt ağırlıklı bir parti olması ve Kürt sorunu konusunda HDP ile yarışırcasına, hattâ kimi durumlarda programında HDP’den daha ileri bir şekilde Türk milliyetçilerini rahatsız edecek görüşlerinin olması. Nitekim bugün Meral Akşener bu konuyu HÜDA PAR’ın adını vermeden dile getirdi ve belli ki kampanya boyunca bunu yapacaklar. Dolayısıyla bu durumda HÜDA PAR olayının ülkücü seçmenin Erdoğan’a ve Cumhur İttifâkı’na oy vermede kafasını karıştırma ihtimâli var. Bundan Kılıçdaroğlu ne derece yararlanır bilmiyorum; ama Sinan Oğan’ın buna çalışacağını, bunun üzerine gideceğini ve birtakım kazanımlar elde etme ihtimâlinin olduğunu vurgulamak lâzım.

Peki milletvekili seçimlerinde ne olur? Burada tam bir yarış olacak ve gördüğüm kadarıyla şu hâliyle bakıldığı zaman –zâten kamuoyu araştırmaları da onu söylüyor– İYİ Parti hepsinden ileride bir yerde duruyor: %10’un üzerinde oyu var. MHP’nin %6-7 civârında olduğu söyleniyor genellikle. Büyük Birlik Partisi’nin zâten pek bir etkisi yok. Zafer Partisi hakkında da bir zamanlar daha yüksek rakamlar verilirken, bir süredir azaldığı görülüyor. İYİ Parti’nin böyle olmasının nedeni tabiî ki esas olarak aynı zamanda bir merkez sağ partisi olma iddiası. Bunun da verdiği etkiyle, özellikle büyükşehirlerde, batı bölgelerinde İYİ Parti’nin milliyetçi duyarlılığa sâhip orta sınıflardan epey bir oy aldığını gördük ve bu anlamda MHP’nin bir oy kaybı olduğunu gördük. Ama İç Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz gibi yerlerde nispeten MHP hâlâ gücünü belli ölçülerde koruyordu en son aşamada. Ama şimdi görüldüğü kadarıyla İYİ Parti önümüzdeki günlerde MHP’den daha fazla oy almanın yollarına bakacak. Yine bugünkü konuşmasında Meral Akşener bu konuda çok ciddî işâretler verdi. Konuşmasının ilk bölümleri ve en uzun bölümü Ülkü Ocakları eski başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ayrıldı. Hatırlanacaktır, saldırının hemen ardından Meral Akşener daha dengeliydi: “Âilesi istemiyor, biz de bunu büyütmeyeceğiz” demişti. Sonradan işin rengi değişti. Belirli bir aşamada, belli ki âilenin de artık olayın aydınlanmayacağı düşüncesine vardığı bir aşamada, Meral Akşener dozunu yükseltti. Eşi ve çocuklarını ziyâret etti ve bugünkü konuşmasında da Sinan Ateş’in eşinden ve çocuklarından uzun uzun bahsetti. Bir iddiaya göre Sinan Ateş’in eşinin İYİ Parti listelerinden aday gösterilmesi söz konusu. Ülkücülerin çok ciddî bir şekilde önlerinde duran, ama yüzleşmekten kaçındıkları bu olay herhalde önümüzdeki günlerde, iki ay içerisinde İYİ Parti tarafından çok ciddî bir şekilde kullanılacak ve oradan özellikle MHP’ye gitmesi beklenen oyların bir kısmını kendisine çekmeye çalışacak. Bunun işâretlerini çok ciddî bir şekilde veriyor. 

Peki bir bütün olarak bakarsak, ülkücülerin tercihi ne olacak? Şimdi bir süredir MHP üzerinden iktidârın ortağı durumundalar. Devletin içerisindeki zâten var olan kadroları daha da arttı ve daha da güçlendi. Bir nevi, kendileri de iktidarda, hattâ fikirleri de iktidarda. Şimdi önlerinde şöyle bir seçenek var: İktidârı nasıl koruyabiliriz? Ya Erdoğan üzerinden var olanı koruma perspektifi ya da muhâlefetin geldiği düşüncesiyle muhâlefete doğru çark etme. Zâten kimileri önceden İYİ Parti üzerinden bunu yapmıştı. Ama çok ciddî bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimâlinin öne çıkması hâlinde ülkücü hareketin içerisinden muhâlefete çok ciddî kayışlar olacağı kanısındayım. Bunun da en önemli nedeni, hani o CHP’nin sloganı var ya? “Geliyor gelmekte olan”. Bir şeylerin gelmekte olduğunu düşünüyorlarsa –ki ülkücüler bu anlamda çok pragmatisttirler; yani ülkücü idealistin Türkçesi, kendilerini öyle tanımlıyorlar, ama pragmatizm konusunda ülkücüler birçok partiyi, birçok hareketi gerçekten geçerler, onu söyleyeyim– sollarlar diyecektim, ama sol lâfından hoşlanmayabilirler. Dolayısıyla burada kimin kazandığı, kazanmakta olduğu yolunda oluşacak hava, algı, ülkücülerin tercihlerinde de büyük ölçüde belirleyici olacak ve bana göre Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimâlinin kamuoyu araştırmalarında da bâriz bir şekilde çıkması durumunda çok ciddî kopuşlar olacaktır. Ve bu kopuşların olması da aslında çok kolay. Çünkü İYİ Parti üzerinden pekâlâ iktidâra eklemlenebilir. Bunu şu anda bürokrasi içerisinde önemli yerleri tutmuş olan ülkücü kadrolar için de düşünebiliriz. Onların içerisinde de iktidârın değişme ihtimâlini görüp yerlerini koruma kaygısıyla şimdiden muhâlefete doğru yanaşma olaylarını görebiliriz. 

Son olarak “Jön Türkler” olarak tâbir edilen, son dönemde gençlik içerisinde kendini gösteren yeni bir tür milliyetçilik var. Buna tam olarak ülkücülük demek doğru olmayabilir. Ülkücülerle çok benzerlikleri var. İçlerinde Ülkü Ocakları’na gitmiş olan, hattâ hâlâ gidenler de olabilir; ama bunun daha yeni bir akım olduğunu görüyoruz ve kimileri bunları “seküler milliyetçiler” olarak adlandırıyor. Çünkü çok ciddî bir şekilde İslâmcılığa, AKP’ye veya Erdoğan’a karşı tepkileri olan kesimler. Bunlar aynı zamanda yabancılar ve Türkiye’deki sığınmacılar konusunda da çok sert pozisyonlar alan kişiler. “Bunlar ne yapar?” diye bir soru var. Şu hâliyle baktığımız zaman, bu tür insanların bir ara çok sesleri çıkıyordu; artık pek duyulmuyorlar. Bir kısmı Zafer Partisi’ne yönelmişti. Ama bir kısmının İYİ Parti’yi kendine daha yakın gördüğünü gözlemliyorum. Bu kesimlerden MHP’ye ve AKP’ye, dolayısıyla Erdoğan’a pek fazla oy çıkmayabilir. 

Sonuç olarak toparlayacak olursak; ülkücülerin ana doğrultusunun bu seçimlerde muhâlefet ve özellikle de Millet İttifâkı, yani İYİ Parti ve cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu olacağı kanısındayım. Böyle bir eğilimin daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Tabiî bunu ölçmemiz çok fazla mümkün olmayacak; ama ülkücüler bir sonraki iktidarda da yer almak isteyeceklerdir ve burada iktidârın değişmekte olduklarını görürlerse, hissederlerse, buraya doğru çok ciddî bir şekilde direksiyonu kıracaklardır. Önümüzdeki dönemde de Sinan Ateş olayının bu son kalan 2 ay içerisinde çok ciddî bir şekilde seçim kampanyalarında kullanılacağını da özellikle vurgulamak lâzım. Bunu yapacak olan da esas olarak İYİ Parti olacak. Kısmen Zafer Partisi de olacak. Son olarak, bitirirken, Zafer Partisi’nin o eski yakalamış olduğu ivmeyi koruyamadığını görüyoruz. Muharrem İnce’nin birlikte hareket etmekten vazgeçmesinde de bunun etkisi olabilir. Şu hâliyle bakıldığı zaman, düne kadar Zafer Partisi ve Ümit Özdağ konuşuluyordu; şimdi son günlerde Muharrem İnce ve Memleket Partisi konuşuluyor. 2 ay içerisinde bu durumun da değişebileceğini ve ikisinin de çok fazla konuşulmayacağını da görebiliriz ya da bir başka güç arada devreye girebilir. Zafer Partisi ve Memleket Partisi’nin ilginç bir şekilde sosyal medya üzerinden yürüyen konjonktürel partiler olduğunu da böylece gördük bu son birkaç ay içerisinde. Evet, ülkücüler çok savrulmuş durumdalar. Bu seçimin sonrasında ülkücülerde bir toparlanma olma ihtimâlinin çok güçlü olduğu kanısında değilim. Ama İYİ Parti oy olarak %15’e yaklaşırsa önümüzdeki dönemde ülkücülerin de ana adresi olabilir. Bunun olabilmesi için İYİ Parti’nin merkez sağ parti olma iddiasını da koruyabilmesi lâzım. O zaman merkez sağda konumlanan İYİ Parti içerisinde kendilerine bir yer bulmaları ve ilk tercihlerinin İYİ Parti olması kuvvetle muhtemel. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.