Türkiyeli göçmenlerin Almanya’da ürettiği şarkıları konu edinen Nedim Hazar Bora’nın yönetmenliğini üstlendiği “Almanya Türküleri” belgeseli, prömiyerini 42. İstanbul Film Festivali kapsamında 13 Nisan akşamı Kadıköy Sineması’nda yaptı.
Filmin prömiyeri için Türkiye’ye gelen Bora ile Beyoğlu’nda buluştuk, “hayatın içinden şarkılar” dediği “Almanya Türküleri”ni konuştuk.
Kendisi de bir göçmen olan Nedim Hazar Bora’nın hayatının çizgileri, annesinin atalarının 1864’te Rusya’dan Türkiye’ye göç etmesiyle başlıyor. Aradan geçen yıllarda babası Yunanistan’dan Türkiye’ye geliyor ve Samsun’un Bafra ilçesinde buluşuyorlar. Bora, Ankara’da doğuyor; liseyi Sidney’de okuyor ve ardından İstanbul’a göçüyor. Uzun bir yolculuk ve birkaç yıl sonra Köln’de Yarınistan grubunu kuruyor. Yıl 1986. Bora, bir kez daha ancak bu sefer çok daha eğlenceli bir amaç için farklı ülkeler arasında mekik dokuyor. Turnelere çıkıyor, albümler yayımlıyor.
Şimdilerde Almanya’nın Königswinter şehrinde yaşıyor. Biriktirdiği anılarını ve müzik geçmişini “Almanya Türküleri” (Deutschlandlieder) ismini verdiği bir belgeselde ekrana taşıyan Bora, filmde Türkiyelilerin Almanya’da yaptığı şarkıları anlatıyor. Aralarında 85 yaşında bir halk ozanı ve feminist bir rapçinin de yer aldığı yorumcular, 2021-2022 yılları arasında Almanya’da ve İstanbul’da sahneye çıkıyor. Film, aslında yaklaşık iki saatlik bir konser kaydı.
Filme konuk olan Almanya’daki ilk Türk Aşık Metin Türköz, çekimler bittikten sonra 85 yaşında hayatını kaybediyor. Bora, filmin kapanış sahnesine Türköz’ün cenazesine dair görüntüleri de eklemeyi ihmal etmemiş. Filmde bir rock grubu, bir yaylılar dörtlüsü ve etnik enstrümantalistler eşliğinde söylenen şarkılar Almanya’daki Türkiyelilerin 60 yıllık geçmişine odaklanıyor. Bora’nın oğlu, Almanya’nın tanınan rapçilerinden Eko Fresh de filmin önemli bir parçası.
Filmin prömiyeri için Türkiye’ye gelen Bora, Beyoğlu’nda yaptığımız sohbet sırasında müziğin muhalif bir kimliği olduğunu söylüyor.
Müziğin, Almanya’daki göçmenlerin kolektif hafızasını şekillendiren ve bu hafızayı sosyopolitik bir direnişe dönüştüren aktivist bir tarafı da var. Sizce Türkiye’de müziğe benzer bir anlam atfediliyor mu?
“Türkiye gibi bir ülkede müzikle muhalefet hep beraber anılmıştır. Mor ve Ötesi, Moğollar… Pop alanında örneğin Şanar Yurdatapan, Cem Karaca bizzat yurttaşlıktan atılmış ve Almanya’da yaşamak zorunda kalmışlardır. Sezen Aksu’da bile ciddi bir muhalif kokusu vardır müziğin. Müzik her zaman muhaliftir.”
Filmi izledikten sonra, Bora’nın sözleri netliğe kavuşuyor. Film misafir kimliğinden sıyrılmak isteyen göçmen işçilerin kötü çalışma koşullarını ya da yabancı düşmanlığını yansıtan şarkılara da yer veriyor.
Bora’ya göre göçmen toplulukları arasında Almanya’da müzik üreten tek topluluk Türkiyeliler. Yüz binlerce kaset, plak üretildiğini söyleyen Bora, pop listelerindeki Türkçe şarkıların Almanca şarkılardan daha fazla sattığı bir dönem olduğunu belirtiyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Film, Anadolu’nun geleneksel ezgilerini, hip hop’ın dinamik ritmini, rock sahnesinin çılgınlığını anlamak isteyenler için de bir arşiv niteliği taşıyor. 60’lardan günümüze diaspora müziği nasıl bir değişim geçirdi?
“Ülke uzak, telefonlaşmak pahalı. İki senede bir gidiliyor, 11 ay ‘yabancı’ bir ülkedesin. Dolayısıyla müzikle hasretlerini gidermeye çalışmışlar. Üretilen albümler, kasetler, Türk bakkallarında satılmış. Peynir, ekmek, zeytin ve Aşık Metin Türköz kaseti almışlar o zamanlar. Grev şarkıları da söyleniyor, ırkçılara karşı da parçalar söyleniyor. Bizzat hayatın içinden şarkılar bunlar.”
Bora, filmdeki şarkıların Almanya’daki Türkiyelilere ait olduğunu da sözlerine ekliyor. Şarkıların Almanya kültürünün bir parçası olduğu konusunda net. Bu sebeple İstanbul seyircisinin filmi izlediklerinde bir nevi kültür şoku yaşayacağını düşünüyor. 2021’de İstanbul’da verdikleri konseri hatırlayan Bora, “Bize garip garip bakmıştı seyirci, çünkü Anadolu Türküsü usulü ama Almanca şarkılar söyleniyor” diyor.
Filmde çoğunlukla Almanca konuşulsa da memleket hasretini Türkçe anlatmayı seçen Sema Moritz dikkat çekiyor. Özay Fecht ve 70’li yıllarda Almanca gurbet şarkıları söyleyen Ata Canani de Türkiye’de ilk kez konser vermenin heyecanını yaşıyor.