Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır yazdı – Yeni partiler erken havlu attı: “Bu seçim o seçim değil“

Herbiri büyük umutlarla kurulmuştu. Herbiri hesaplarını, türedikleri esas partinin muhtemel dağılması üzerine yapmıştı. Herbiri başlangıçta epey bir ilgi uyandırdı ama zamanla kamuoyu yoklamalarında pek görünmez oldular. Sonuçta hiçbirinin adı yarınki seçimin kaderinin belirleyicilerinden olarak anılmıyor. Sırayla gidelim: 

Zafer Partisi ve Ümit Özdağ: Özdağ, İYİ Parti’nin, seçim zamanı HDP’nin açık ya da örtülü desteğini alacak olan CHP ile birlikte hareket ediyor olmasının önünü açacağını düşündü. İYİ Parti’yi ne kadar zayıflatırsa MHP’deki rahatsız kadrolar ve seçmen için de bir cazibe merkezi olacağını düşündü. Ama en büyük atılımı acımasız sığınmacı düşmanlığıyla yaptı. Özellikle sosyal medyayı başlarda iyi kullanan Özdağ kısa süre içinde bir tür zafer sarhoşluğuna kapıldı ve kaybetmeye başladı. Muharrem İnce’nin Memleket Partisi ile ittifakı bir şekilde sürdürebilseydi belki durum biraz değişirdi ama birlikte etkisizleştiler. Özdağ’ın şimdi tek umudu, destekledikleri Sinan Oğan’ın iyi bir oy alıp cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikinci tura bıraktırması ve bunun ardından diğer adaylarla bakan pazarlığı yapabilmek. Bunun olabileceğini sanmıyorum. İlk turda bitecek bir seçim Özdağ, Oğan ve Zafer Partisi’ni epey gözden düşürecektir.

Memleket Partisi ve Muharrem İnce: İnce Altılı Masa’nın 3 Mart’taki büyük kriziyle beklenmedik bir çıkış yakaladı ve haklı bir şekilde cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikinci tura bıraktıracağını, abartılı bir şekilde de kendisinin ikinci tura kalacağını söylemeye başladı. Ama hesapları kısa sürede bozuldu ve hızla düşüş yaşadı. Bunu çok önceden öngörmüş biri olarak şu özet yorumu yapıyorum: İnce kendisine rağmen yükseldi, kendisi yüzünden de düştü. Konuştukça tek meselesinin Kılıçdaroğlu’nu ilk turda seçtirmemek olduğu, ülke için herhangi bir vizyonu olmadığı ortaya çıktı. Yukarıda söylediğim gibi Zafer Partisi ile ittifakı sürdürebilseydi belki bir nebze ileriye bakabilirdi. Hele Kılıçdaroğlu’nu “Hoşgeldiniz… güle güle“ diye küçük düşürmeye çalışmak yerine onunla rasyonel bir pazarlığa girişseydi muhtemel bir yeni dönemin aktörlerinden olabilirdi. Şimdi yüzde 1 alması bile mucize olacak bir partiyle gidebileceği bir yer yok.

Yeniden Refah Partisi ve Fatih Erbakan: Babasının ölümünden sonra bir türlü toparlanamayan Saadet Partisi’nden Milli Görüş hareketinin liderliğini devralmaya soyunan Fatih Erbakan, Gelecek ve DEVA partilerinin Millet İttifakı’na katılmasıyla AKP’deki gayrı memnunlar için de bir cazibe merkezi haline gelmişti. Buna aşı karşıtlığı, kadın hakları karşıtlığı, LGBTİ düşmanlığı gibi sağ popülist pozisyonları da ekledi. Bu bağlamda her iki seçime de tek başına girme kararı geleceğe yönelik makul bir yatırımdı. Fakat birdenbire Fatih Erbakan adaylıktan çekildi, partisini Cumhur İttifakı’na dahil etti. Eğer AKP listesinden seçime girecek olsalar belki anlaşılabilirdi ancak kendi başlarına yarışma kararı, Yeniden Refah’ın gelecekte çok etkili olmasını engellemiş oldu.

DEVA Partisi ve Ali Babacan: Daha kurulmadan epey ilgi ve merak uyandıran DEVA Partisi bir süre sonra hız kaybetmeye ve başaşağı gitmeye başladı. Bunun nedenlerinin artık çok fazla anlamı yok ancak şunu söylemek şart: Eğer DEVA bir ara ısrarla vurguladıkları gibi kendi başına seçime girse çok büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilirdi. CHP listelerinden çok sayıda milletvekilliğini garantileyerek (artı bir cumhurbaşkanı yardımcılığı ve en az bir bakanlık) geleceğe bir yatırım yapmış gözüküyor olsalar da DEVA’nın önünün çok açık olduğu söylenemez. Bir aralar DEVA’nın İYİ Parti ile birleşmesinin merkez sağda yeni bir cazibe merkezi oluşturabileceğini söylüyordum. Bu seçenek hâlâ gündemde olsa bile DEVA’nın CHP ile bütünleşmesinin de pekala ihtimal dahilinde olduğu kanısındayım.

Gelecek Partisi ve Ahmet Davutoğlu: Gelecek Partisi hep DEVA’nın gölgesinde kaldı, asla onun kadar ilgi ve merak uyandırmadı. Bu nedenle CHP listelerinden seçime girmek Gelecek için en isabetli seçenekti. Bununla birlikte Gelecek’in bir parti olarak bir geleceği olduğunu söyleyebilmek zor.

Türkiye İşçi Partisi: Şu ana kadar saydıklarımın aksine lider partisi olmayan TİP, TBMM’deki dört genç milletvekiliyle çok iyi bir ivme yakaladı ve depremdeki yardım faaliyetleriyle bunu sürdürdü. Fakat içinde yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ortak liste kararına uymayarak büyük risk aldı. Bu kararın yanlış olduğunu, TİP’in ciddi bir hayal kırıklığı yaşayacağını düşünüyorum. Eğer daha temkinli davranıp yeni TBMM’de daha güçlü bir şekilde temsil edilmeyi garanti altına almış olsaydı TİP’in güçlenmesi daha kolay olacaktı. 

Bütün bu örnekler bu seçimlerin büyük partiler (AKP, bir ölçüde MHP; CHP, bir ölçüde İYİ Parti; Yeşil Sol, diğer bir deyişle HDP) arasında geçeceğini gösteriyor. Yani Erdoğan ile tamam mı devam mı seçimini yaşıyoruz. Seçmenin arayışının ne olduğunu tam çözemeyip ikincil konuları öne çıkararak geleceğe yatırım yapmak isteyenler kaybediyor. “Bu seçim o seçim değil“ önermesini geç de olsa kabullenen Gelecek ve DEVA’nın kayıplarının nispeten daha az olacağını söylemek şart.

e-mail: rusencakir@medyascope.tv

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.