CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin belediye başkanları çalıştayında konuştu. Yerel seçim sonuçlarını değerlendiren Özel, “Biz bunu bir zafer olarak görmüyoruz. Evet, bir başarıdır. Biz rantı yönetme, gençleri, kendi evlatlarımızı, yakınlarımızı birtakım makamlara getirme, yandaşları zengin etme fırsatı yakalamadık. Biz tarihin akışını değiştirme fırsatı yakaladık” dedi.
Seçimden birinci parti çıkan CHP ne yapacak? CHP hangi adımları atacak? AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan CHP’ye karşı tavrı nasıl olacak?
Ruşen Çakır izleyicilerin katılımıyla değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Sizlerle bu hafta yaptığımız ilk yayın ve CHP’yi konuşalım istiyorum. Tabiî CHP dışında konular da gündeme gelebilir, ama ağırlıklı olarak CHP konuşsak daha iyi olur sanki. Çünkü genellikle şunu sorduk 31 Mart’tan sonra: Erdoğan ne yapar? Erdoğan ne yapabilir? Ve bütün gücü Erdoğan’a atfetmeye devam ediyoruz. Halbuki bu seçimlerden birinci parti olarak çıkan parti Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin neyi nasıl yapacağı, yapabileceği, yapması gerektiği gibi bir dizi soru var. Ve bunları bugün sizlerle konuşmak, tartışmak istiyorum. Benim ve Medyascope’un YouTube sayfalarında chat bölümlerine yazabilirsiniz. Sorularınızı, eleştirilerinizi, yorumlarınızı yazabilirsiniz. Birlikte bir yayın yapalım. Öncesinde şunu söylemek lâzım: Hafta sonu bütün belediye başkanları Ankara’da toplandı, bayağı bir çalışma yaptılar. İşi ciddîye alıyor CHP’nin yeni yönetimi. Ben buna, biliyorsunuz, “Yepyeni CHP” diyorum; çünkü Kılıçdaroğlu “Yeni CHP” diyordu. Bu yepyeni bir CHP. Özgür Özel –ki imajını da değiştirdi biliyorsunuz, gözlükler çıktı vs.– ve Ekrem İmamoğlu ikilisi bir şeyler yapıyorlar. Değişim konusunda bayağı iddialılar. Zâten seçim sonuçları da bu ikisinin çabalarının karşılıksız kalmadığını gösterdi. Bir diğer ilginç husus da son grup toplantısında AKP’nin Genel Başkanı, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan da değişimden bahsetti, partisi için değişimden bahsetti. Tabiî orada bir lider değişimi söz konusu olmayacak. Birileri, “Erdoğan genel başkanlığı da bırakabilir” diyorlar. Bırakabilir, olabilir. Ama bu lider değişikliği anlamına gelmeyecek. Orada onun yerine emânetçi bir genel başkan olur — ki bunun da olup olmayacağı çok fazla belli değil.
Evet, CHP’yi konuşalım: Değişen, yepyeni CHP ve birinci çıkmış olup çok sayıda belediyeyi kazanmış olan CHP. Tekrar bakalım kaç belediye kazanmış? 14 büyükşehir, 21 il kazanmış. Toplam 35 il kazanmış. AK Parti’nin 24, MHP’nin 8; yani toplam 32, ikisinin toplamından fazla il belediyesi kazanmış bir CHP var. 14 büyükşehir belediyesini kazanmış bir CHP var. Toplam 30 büyükşehir belediyesinin neredeyse yarısını kazanmış olan bir CHP var ve önü açık bir CHP var. Şimdi bakalım.
Cem Koparan diyor ki: “Bilge Yılmaz CHP’ye katılır mı?” Şimdi, Bilge Yılmaz’ı yakından tanırım. Bayağı bir samîmiyetimiz, dostluğumuz da vardır. Aslında İYİ Parti’den çoktan istifâ edecekti, fakat birtakım süreçlere müdâhil olmamak için bir anlamda kibarlık yaptı, istifâ etmedi. Ve sonunda, kurultaydan önce istifâsını açıkladı. Hattâ onun genel başkan olmasını isteyenler de vardı partide. Ona rağmen istifâ etti. CHP’ye katılır mı? Katılabilir. Normal olarak baktığımız zaman, aslında Bilge Yılmaz CHP’ye daha yakın birisi, âilesi îtibârıyla da öyle, kendisi de öyle. Fakat Türkiye’ye geldiğinde, bir grup arkadaşıyla berâber yürüttükleri bir çalışmanın sonucu Türkiye’ye geldiğinde, ilk gittiği parti Cumhuriyet Halk Partisi’ydi, ya da –nasıl söyleyeyim?– başvurduğu parti Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’nde Kemal Kılıçdaroğlu kendisine randevu bile vermemişti; belki haberi bile olmadı böyle birisinin varlığından. Ama buna karşılık Meral Akşener kendisini dâvet etti, sıcak baktı, bayağı bir sâhiplendi ve bir anlamda İYİ Parti’ye gitmek dışında bir seçeneği kalmadı o târihte. Şimdi İYİ Parti ile yolunu ayırdı, bu şaşırtıcı bir şey değil. Bundan sonra ne yapar? Siyâsete döner mi? Siyâsette kaldığı yerden devam eder mi? Son yaptığı açıklamada sanki niyeti varmış gibi gözüküyor. Kendisiyle konuşamadım henüz. Ama bunun yerinin en azından ilk aşamada CHP olacağını sanmıyorum. Daha sonra, ilerideki süreçlerde belki olur. Kendisi Amerika Birleşik Devletleri’nde üniversitede ve bir şirketi var ayrıca. Çok huzurlu ve rahat bir hayâtı var. Belki de onu tercih eder, bilemiyorum. Ama şu aşamada CHP seçeneğinin hızlı bir şekilde olacağını düşünmüyorum. CHP onu ister mi, özel olarak CHP’ye katılması için çalışır mı? Onu da açıkçası sanmıyorum. Çünkü önceden CHP ile İYİ Parti arasındaki sorunlarda Bilge Yılmaz’ın da birtakım rolleri, pozisyon alışları olmuştu. Fakat normal şartlarda CHP’de olması hiç şaşırtmayacak birisi. Ama siyâsî nedenlerle şu aşamada olmayabilir.
Pîr-i Fânî: “Devlet Bahçeli, Mehmet Şimşek’e bugün gösterdiği tepkiyle AK Parti ile ipleri yavaş yavaş attığını gösterdi. AK Parti-MHP ittifâkının sonuna geliniyor. Sizce CHP bu noktada nasıl bir tavır takınmalı?” Ey Pîr-i Fânî, acele etmeyin. AKP-MHP ittifâkı kolay kolay bitmez. Daha önce de değişik vesîlelerle AK Parti’den değişik isimleri, yöneticileri, Numan Kurtulmuş’u, başkalarını hedef aldı Devlet Bahçeli ve bundan dolayı da kopuşlar yaşanmadı. Tabiî ki bu sefer Mehmet Şimşek hedef alındı. Mehmet Şimşek konusunda da, “locals” deyimi, “yerel halk” olarak çevrildi. O, ekonomi dilindeki “yerleşikler” olarak tanımlıyor bunu. Yani oradaki yerleşik finans çevrelerini vs.’yi kastettiğini söylüyor. Hattâ bu konuda açıklama da yapıldı Mâliye Bakanlığı tarafından. Açıklamanın ardından Bahçeli’nin bu çıkışı geldi. Bir rahatsızlık olduğu kesin. Buradan hareketle bir kopuş hemen olmayabilir. CHP AK Parti’ye, daha doğrusu Erdoğan’a, “MHP’yi bırak, ülkeyi berâber yönetelim” demez. Bu çok gerçekçi olmaz. Fakat Özgür Özel’in en son yaptığı açıklamada, yani Erdoğan’la görüşme talebi hakkında yaptığı açıklamada ne diyordu? “Ben bu seçimden birinci çıkmış partinin lideri olarak, bir önceki seçimde Cumhurbaşkanı seçilmiş olan Sayın Erdoğan’la görüşmek istiyorum. Bu bir nezâket ziyâreti değil, konuşacak çok şey var” diyor. Bunların başında da herhalde yeni dönemde belediyelerin merkezî yönetimle ilişkisi meselesi vardır. Ama sâdece bundan ibâret olacağını düşünmüyorum, çok daha geniş bir şey olacaktır. Bütün bunların önünde tabiî ki Özgür Özel, CHP, Erdoğan’a yumuşama çağrısı ve baskısı yapacak; ama Bahçeli gördüğümüz gibi sertlik yanlısı. DEM Parti’nin de kapatılması vs. gibi çıkışlar yapıyor. Süreç yeni başladı, izleyeceğiz, bakacağız. Acele etmemek gerekiyor. Yani, “Erdoğan Bahçeli’yi bırakacak, CHP ile bir şeyler yapacak” denemez. Ama CHP şu anda Türkiye’nin en güçlü partisi, öyle görüyoruz, son seçimden öyle çıktı. Dolayısıyla Erdoğan önümüzdeki dönemde CHP’yi yok sayarak bir şey yapamaz. Yok saymayı isteyecektir; ama yok sayabilme imkânı büyük ölçüde elinden alındı. Fakat Bahçeli Erdoğan’a, CHP’yi yok sayması konusunda telkinde bulunacaktır. İlginç bir dönem olacak, onu özellikle vurgulamak lâzım.
Ruken Kaya: “Özgür Özel belediye başkanlarına, ‘Popülizmden uzak durun, genel siyâsete karışmayın’ tâlîmâtını sizce neden verdi? Özel’i bu tâlîmâtı vermeye iten neden ne olabilir? Mesaj İmamoğlu’na mı? Hayır, İmamoğlu’na değil. Ama meselâ Afyon’daki Belediye Başkanı’na ya da Bolu’daki Belediye Başkanı’na. Özellikle bu sığınmacılar konusu, Kürt meselesi gibi konularda partiden rahatsızlık yaratan çıkışlar oldu, olacağa da benziyor. Büyük ölçüde onlaradır. Yoksa Özgür Özel’in İmamoğlu’na böyle bir şey demesi söz konusu olamaz. Aralarında böyle bir çelişki olduğunu düşünmüyorum; işbirliği olduğunu düşünüyorum, ben öyle görüyorum.
Muharrem Palaz diyor ki: “CHP’nin yerelde göstereceği sosyal demokrat belediyecilik anlayışını genele nasıl uygulayacağını anlatması lâzım. Somut ve net başlıklarla halka dokunan ve vatandaşın hayâtını etkileyen adımlar atılmalı.” Evet, bu konuda daha önceki belediyelerin deneyimleri ve yeni belediyelerin burada atacakları adımlar önemli. Meselâ tasarruf meselesi, isrâfa karşı çıkış, geçmiş dönemin yaptığı şeyleri ifşâ etmek gibi şeylerle başladılar yavaş yavaş. Ama bir de hayâtın gerçekleri var. İmkânları ne derece olacak? Biliyorsunuz Mehmet Şimşek belediyelere paraların kısılmasından bahsediyor. Yani tasarrufu yerel yönetimlerden başlatmak gibi bir dertleri var. Bu iyice belediyeleri zorlayacaktır. Fakat hafta sonu yaptıkları gibi, eğer CHP belediyeler aralarında bir koordinasyonu, bilgi ve deneyim alışverişini hayâta geçirebilirse o zaman işler biraz daha kolaylaşabilir. Ama tabiî ki yine de çok zor bir süreç bekliyor belediyeleri.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Ali Özgür Bey’e katkıları için çok teşekkür ediyoruz.
Tayfun Tufan diyor ki: “Erdoğan’ın daha da sertleşmesi durumunda sizce CHP bunu engelleyebilir mi? Bu politika karşısında nasıl bir duruş sergileyebilir?” Bu çok önemli bir soru Tayfun Bey. Bugün Prof. Murat Somer’le yayınımızda bu konuyu konuştuk, onu özellikle izlemenizi öneririm. Erdoğan’ın kutuplaştırma stratejisi biliniyor. Ama son yerel seçimlerde bu oyuna gelmedi CHP. Yani geçiştirdi. Hattâ son seçimde, biliyorsunuz İYİ Parti de, Meral Akşener de buna katıldı, CHP’ye yönelik birtakım sert çıkışlar yaptı; ama duymazdan geldiler.Burada sertleşme karşısında demokrasiyi savunmak, temel hak ve özgürlükleri, hukuk devletini savunmak ayrı; bir de sertleşmeye karşı sert kavga vermek ayrı. Eğer CHP, bunun arasındaki ilişkiyi kurabilirse, o zaman Erdoğan’ın sertleşme adımlarını başarısız kılabilir. Ama sertleşmenin en önemli ayağı, muhâlefeti de kendi alanına çekmek oluyor. O alanda kavgaya, çatışmaya çekmek… CHP çatışma alanına çekildiği zaman da kendi tabanının etrâfında daha fazla toparlanmasını sağlamak. Murat Somer bunları çok iyi anlattı bugünkü kaydımızda. Dolayısıyla orada şu âna kadar izledikleri çizgiyi sürdürürlerse, sertleşme Erdoğan’ın elinde patlayabilir.
Bir izleyicimiz demiş ki: “Recep Tayyip Erdoğan, Haniye ile görüştü, ABD randevuyu iptal etti.” Bir dakika, ABD’nin randevuyu iptal ettiğini duymadım. Yani Beyaz Saray’daki Biden-Erdoğan görüşmesi iptal olduysa, kusura bakmayın, ben bunu kaçırmışım. “İç siyâsete dönük hamle ile ne elde edildi? Zâten seçimler bitti. Yorumunuz nedir?” Haniye ile görüşmesinin tek başına çok büyük bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Haniye ile başkaları da görüşüyor. Teyitli bilgi değilmiş randevunun iptal edilmesi. Arkadaşlarım böyle söylediler. Bilemiyorum, kesinleşmeden bir şey söylemek doğru olmaz. Eğer randevu iptal edilecek olursa da Haniye ile görüştü diye edilmez. O kadar da değil yani. Ben öyle düşünüyorum.
“CHP mümkün olan en kısa zamanda erken seçime gitmeli. Türkiye’de ekonomi CHP gelse de kısa zamanda düzelmeyecek olabilir, ama gıda enflasyonu için tarım ve eğitimde zaman kaybedemeyiz” demiş Serap Ustaoğlu. Serap Hanım, biliyorsunuz ki CHP isteyince erken seçim olmuyor. Şu âna kadar CHP erken seçim talebi dile getirmedi. En son bugün Özgür Özel bir televizyon yayınında, “Millet isterse biz de seçim deriz” dedi, kapıyı araladı. Ama seçime gidilmesi için Erdoğan’ın, iktidârın onay vermesi gerekiyor.
Görkem Öge demiş ki: “CHP’nin yerelde birinci parti oluşu daha bir parti başarısı gibi görünüyor. CHP’nin, Türkiye’de sevilen ve Erdoğan’ın başardığı türden bir lider başarısı göstermesi gerektiğini düşünüyor musunuz?” Görkem Bey, burada bir lider boyutu olduğunu da düşünüyorum, tek başına bir parti değil. Ekrem İmamoğlu faktörünün önemli olduğunu düşünüyorum. Ama dediğiniz gibi, tam anlamıyla böyle değil. Lider başarısı göstermesi gerekir mi bilmiyorum, ama bir liderlik yaratması gerekiyor sanki. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun herhalde en büyük sorunu, genel başkanlığın ötesinde bir liderlik profilini çizememesi olmuş, öyle görünüyor yani yaşananlardan sonra.
Ahmet Gülen: “2028’e kadar basın hürriyeti ve genel hak ve hürriyetlerde esneklik olabilir mi? CHP bu konularda neler yapmalı?” Evet, eğer Erdoğan yumuşama yolunu seçerse bunlar olacak, kaçınılmaz bir şekilde olacak. Gezi tutukluları ya da HDP tutukluları, bunların salıverilmesi söz konusu olacak. Güneydoğu’da artık kayyum devrinin sona ermesi söz konusu olacak — eğer bir yumuşama olursa. CHP bu konuda ne yapmalı? CHP temel hak ve özgürlükleri, hukuk devletini, demokrasiyi savunup Erdoğan’ı bu konuda hamleler yapmaya, adımlar atmaya zorlamalı. Tabiî bunu yaparken de gücünü toplumdan, toplumsal muhâlefetten alabiliyor olması gerekiyor. Şu anda yaşanan bir yerel seçim. Yerel seçim olduğu için bu meselâ Meclis’e tam anlamıyla yansımıyor. Bu seçim Meclis seçimi olsaydı –onun hesâbını yapanlar vardır herhalde, ben yapmadım ama– Meclis’teki dengeler de bayağı bir değişebilirdi. Burada ne olabilir? CHP’li belediyeler bu savundukları temel hak ve özgürlükleri, çoğulculuğu belediyelerinde hayâta geçirip örnek olabilirler.
Unat: “Ekrem İmamoğlu hakkında devam eden davâ ve siyâsî yasak konusu 2028’deki olası adaylığını engellemek için kullanılabilir mi?” Evet, bu ihtimal hep var; ama son seçimden sonra iyice azaldı, onu kabul etmek lâzım. Bu saatten sonra Ekrem İmamoğlu’na böyle uyduruk nedenlerle engel çıkartılırsa, bu çok daha ciddî bir şekilde geri teper.
Ömer Eminoğlu’na katkıları için teşekkür ediyoruz. “Ekonominin düzeleceği yok. CHP iktidârı erken seçime zorlar mı? Çok kaygılıyız. Çalıştıklarımız, emeklerimiz pul oluyor. Kendi mesleğimde bile verimliliğim düştü. Bağımsız, özgür yayınlarınız için teşekkürler” demiş. Çok sağ olun. İşte, erken seçime zorlasa bile, erken seçim CHP istedi diye olmuyor. Onu özellikle söylemek lâzım. Evet, ekonomi çok kötü. Düzeleceğine dâir işâretleri de şu aşamada görmek pek mümkün değil.
Bülent Çetin: “Yerel yönetim çalıştayı CHP’nin 1989 yanlışına düşmeyeceğinin göstergesidir” demiş. Bülent Çetin’in bu söylediği önemli. 1989 yanlışı neydi? O zaman Sosyal Demokrat Halkçı Parti vardı ve yerel seçimlerden birinci parti çıkmıştı. Ama sonra çok büyük bir hayal kırıklığı yarattı, özellikle İstanbul Belediyesi’nde İSKİ Skandalı ile berâber. O andan îtibâren, İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel’in karıştığı o yolsuzluk skandalıyla berâber, sosyal demokrat belediyeler çok büyük bir yıkım yaşadı ve ardından birçok yerde Refah Partili belediyeler yolsuzluk karşıtı söylemlerle iş başına geldiler. Evet, Bülent Bey’in de dediği gibi şimdi işi baştan ciddîye alıyor CHP. En azından öyle görüyoruz.
Cem Nacar: “Afyon’da, Uşak’ta, Kütahya’da, Kastamonu’da ve Adıyaman’da CHP’ye giden emânet oyların kalıcılığı neye ve kime bağlı?” Öncelikle tabiî ki oralardaki belediye başkanlarına bağlı. Ama onun dışında da CHP’nin ülke genelinde üreteceği politikalara, alacağı tavırlara, yapacağı açıklamalara bağlı.
SP: “Erdoğan sertleşme ve benzeri konularla ilgilenmiyor. Süresinin bitmesini bekliyor. Gerçekten onun da yorulduğunu düşünüyorum.” Erdoğan yorulmuş olabilir, ama süresinin bitmesini beklediğini sanmıyorum. Tabiî ki süresini bitirecektir, bitirmek isteyecektir; ama süresini uzatmak da ister. Ne kadar yorgun olursa olsun ister. Yani böyle, “Zâten o da artık bırakmak istiyor” filan… bunlara çok inanmıyorum.
Ran Kagemusha — maşallah ya, ne güzel isimler; bu neydi? Japon yönetmen Kurosawa’nın filmi, öyle olması lâzım: “Çatışmasız iktidar değişimi mümkün mü?” Mümkün. Ama Türkiye’deki bu 22 yıllık iktidârın değişiminin çok da yumuşak ve sâkin olmayacağını da herhalde hepimiz tahmin ediyoruz. Çatışma olacak anlamına gelmez, ama sert geçeceği kesin.
Filo Müzikal: “Yeni dönemde Beşli Çete ve benzeri sermâye gruplarının çıkarları için CHP’ye de yanaşacağı çok bâriz. Sizce CHP bu grupların çıkarlarını seçmene tercih eder mi? İktidar bu şirketlere göz yumar mı?” Eğer CHP bu şirketlerin ve bu grupların çıkarlarını seçmene tercih ederse kaybeder, bu çok açık. İnsanlar, bu meselelerin en azından bir şekilde durmasını bekliyor. Yani hesaplaşma olmasa bile, bundan sonra devam etmemesini bekliyor. Yani halkın kaynaklarının, kamunun kaynaklarının birtakım gruplara aktarılmasından rahatsız olduğu için iktidardan uzaklaşıyor — öyle söyleyelim. Eski tas eski hamam olacaksa bu kısa sürede kendini gösterir ve insanlar ona da tepkilerini gösterirler.
Hushpapi: “Bence ‘CHP ne yapmalı?’ olayı çok acayip bir hal almaya başladı. Herkes süper büyük beklentiler içinde bir şeyler bekliyor CHP’den. Ama her kafadan bir süper talep çıkıyor. Bu mümkün mü?” Yani ben “Ne yapmalı?” demedim, “Ne yapabilir?” dedim. Beklentiler vs. olacak tabiî. Bunlar kaçınılmaz. Herkes çıtayı yükseğe çıkarmaya çalışacak. Ama mâdem böyle bir şeye tâlipsiniz, ülkeyi yönetmeye tâlipsiniz ve bu seçimde de çok büyük bir başarı elde etmişsiniz, seçmen sizi ödüllendirmiş; bu aynı zamanda bir sınav. Beklentiler çok. Farklı farklı beklentiler var. İşte, ne denir? Hamama giren terler.
Cem Nacar: “Yerel seçimde halk Erdoğan’ı oylamadı. Eğer cumhurbaşkanlığı seçimi olsaydı, sonuçlar yine sizce bu şekilde mi olurdu?” Bence öyle olurdu. Biraz daha fazla alabilirdi belki; ama yine kaybederdi, öyle gözüküyor. Çünkü karşısında herhalde ya Ekrem İmamoğlu ya Mansur Yavaş olurdu. Onlar da –bu seçim sonuçları da gösteriyor ki– bayağı bir oy alabilen insanlar. Dolayısıyla Erdoğan’ın işi hiç de kolay olmazdı. Bu benim kişisel görüşüm.
“Yeniden Refah Partisi’ne giden oyları Cumhur İttifâkı’nın oyları olarak saymalı mıyız?”
Hayır, kesinlikle değil. Yeniden Refah Partililerle konuştuğunuz zaman… Meselâ ben Mehmet Altınöz’le seçimden sonra da bir yayın yaptım, izleyenler olmuştur, Genel Başkan Yardımcısı; kendilerinden muhâlefet olarak bahsediyor artık. Yani artık iktidârın bir parçası değiller.
“Bu seçmenin yeniden AKP’ye yönelmesini ne kadar mümkün görüyorsun?” diye sormuş bir izleyicimiz. AKP’ye yönelme ihtimâli az da olsa var, AKP tekrar onları memnun ederse. Ama bu biraz zor. Tam tersine, AKP’den yeni katılımlar olma ihtimâlini çok daha yüksek görüyorum. Şu âna kadar Yeniden Refah Partisi çok büyük yanlışlar yapmadı. İki tâne ili, biri büyükşehir, yani Şanlıurfa’yı ve Yozgat’ı AKP’den aldı. Dolayısıyla önü açık bir parti. Oradan AKP’ye değil, AKP’den oraya geçiş daha gerçekçi olur sanki.
“Özgür Özel’in bu sabah verdiği, emekliler ve gençler mitingi yapacağı demeci için ne düşünüyorsunuz? Bu tarz sorunu odaklayan nokta atışı hamleler işe yarar mı CHP açısından?” Vallahi bilmiyorum. Bunları yapmak istemek, yapmak… Tamam, bunlar bir niyet. Yani bizim sol jargonla konuşacak olursak: Teori. Pratiğine bakmak lâzım. Emekliler ya da gençler mitingleri iyi organize edilirse, bir de çok siyâsî olmayan, ideolojik olmayan mitingler olur da eğer başarılı olursa, eğer oralara meselâ on binlerce kişi katılırsa, o zaman CHP buradan bir siyâsî sonuç alır. Ama siz miting yaparsınız ve miting sönük geçerse, o zaman da, “Keşke yapmasaydık” diyebilirsiniz. Bunları şimdiden öngörmek mümkün değil. Fakat iyi organize edilirse –ki bu son seçimde CHP’nin organizasyon kabiliyetinin bayağı yüksek olduğunu ya da yükselmiş olduğunu gördük–, eğer özellikle emeklilerle ilgili yapmayı düşündükleri miting iyi organize edilirse, bunun etkili olma ihtimâli hayli yüksek.
“Özer Sencar, 2021 Eylül-2023 arasında tüm cumhurbaşkanlığı seçim anketlerini yayınladı. Kemal Bey, Levent Gültekin’in dediği gibi ‘Memleketi kimse kurtaramaz’ diyerek mi aday oldu sizce?” Artık bu Kemal Bey devrini kapatalım isterseniz. Oldu, bitti, gitti. Ne söylesek çok şey değil.
“Özgür Özel gölge kabine diyordu. Sizce de kurmalı mı?” Zâten var şu anda bir gölge kabinesi. Daha ilk anda parti MYK’sını böyle örgütlediler zâten. Ama ne kadar etkili oluyor, ne kadar kendini gösteriyor orası tartışmalı. Önümüzdeki dönemde, yani bu seçimin ardından kazandığı özgüvenle berâber bunu çok daha fazla öne çıkartabilir.
“Helâlleşme ile başlayan, toplumun her kesimine hitap etme ve oy alma, genel seçimde kısmen oldu gibi; ama yerel seçimde daha çok öne çıktı. ‘CHP herkesten oy alabiliyor’ demenin başında mıyız?” Bayağı bir yol katedildi burada. Yani Adıyaman’ı almak, Kilis’i almak, Kastamonu’yu almak, Kırıkkale’yi almak … Buraları alabilmek, bayağı bir yol katedildiğini gösteriyor. Buradaki husus şu özellikle: Kılıçdaroğlu açılımı yaparken, yani sağ kesimlere yönelik açılımlarını yaparken birtakım isimler üzerinden de bunu yapmaya çalışıyordu. Ama o isimlerin büyük bir kısmının CHP’ye çok fazla bir hayrı olmadığı ortaya çıktı; danışmanlar vs.. Burada bence, meselâ Vahap Seçer gibi, Zeydan Karalar gibi isimlerin ya da Ekrem İmamoğlu gibi isimlerin, yani CHP’nin içerisinden yetişmiş isimlerin her kesimden oy alabiliyor olmalarına bakmak lâzım. Bu konuda bir yayın da yapmıştım; “Bunların sırrı” diye, “Zeydan Karalar, Vahap Seçer ve Ekrem İmamoğlu’nun sırrı” diye. Bu kişiler CHP’li; hattâ bâzıları bayağı soldan geliyor. Ama bir bakıyorsunuz, çok kozmopolit şehirlerde, hem Kürtlerden hem Türk milliyetçilerinden hem muhafazakârlardan ve tabiî ki CHP seçmeninden oy alabiliyorlar. Çok büyük oranlarla, rekora yakın… Yani meselâ Vahap Seçer %60’a yakın oy aldı. Burada bir şey var. İşte bunlar, sağcılaşmadan da sağa açılabilmenin mümkün olduğunu gösteren şeyler. Burada biliyorsunuz Necati Özkan, “Siyâsetsiz siyâset” demişti. Siyâseti yaparken çok ideolojik vurgular yapmadan siyâset yapmak. Bu CHP için bir çıkış olabiliyor. Ben bu seçimde, yerel seçimde özel olarak bunu gördüğümüzü düşünüyorum.
Evet, bakalım. Bayağı bir şey konuştuk. Şimdi şöyle bir şeyi de özellikle vurgulamak lâzım: Önümüzdeki dönemde yerel yönetimlerin en önemli gündem maddeleri, meselâ İstanbul’da, ama aynı zamanda Adana’da, başka yerlerde de, birçok yerde kentsel dönüşüm meselesi çok hayâtî bir rol oynayacak, belediyelerin faaliyetlerinde çok önemli rol oynayacak deprem gerekçesiyle ve başka gerekçelerle. Bunlar çok büyük projeler, özellikle büyük şehirlerde, metropollerde. Ve bunların yapılabilmesi için, yani lâyıkıyla yapılabilmesi için yerel yönetimlerin bir şekilde merkezî yönetimle, yani Erdoğan’la ilişki içerisinde olması lâzım. Yani merkezî yönetimle tamâmen kavga ederek yapılabilecek olaylar değil bunlar. Başka birçok proje de böyle. Bu konudaki gelişmeler çok önemli olacak. Yani, eğer Erdoğan yeni dönemde CHP’li belediyelere kan kusturmaya kalkarsa, çok daha farklı birtakım tartışmalara tanık olabiliriz. Ama tersine belli ölçülerde yumuşarsa, yani o seçimden önce söylediği şeyi yapmazsa, yani “Merkezî yönetimden hizmet almak istiyorsanız, merkezî yönetimin adayını seçin” yaklaşımından vazgeçerse, işin rengi değişebilir. Ve orada da zâten CHP-Erdoğan ilişkisi çok önemli olacak. Meselâ ben şunu çok merak ediyorum: Erdoğan Ekrem İmamoğlu’yla ne zaman görüşecek, nasıl görüşecek? Hangi mekânda, meselâ Külliye’de mi görüşecek ya da İstanbul’da bir açılışta mı görüşecek, ne olacak? Ama artık bunların bir şekilde aşılması gerekiyor. Her iki tarafın da buna ihtiyâcı olduğunu düşünüyorum. Ne görüştükleri, nasıl görüştükleri de önemli olacak. Şimdi CHP çok güçlü bir konumda. Dolayısıyla böyle hani, bir şey ricâ eden pozisyonunda olmayacaktır. Önümüzdeki dönem esas olarak buna bakacağız herhalde, neler olacak diye. Artık birbirlerini yok saymaları, birbirlerine rağmen hareket ediyor olmaları pek söz konusu olamayacak gibi geliyor bana. Yani Erdoğan’ın artık –Mansur Yavaş’la zâten çok sorun yoktu, ama yine de– Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Bursa, Balıkesir, bütün bu illere, büyükşehir belediyelerine yok hükmünde gibi davranması çok gerçekçi olmaz. Öte yandan bu belediyelerin, hattâ DEM Parti belediyelerinin de Erdoğan’ı yok sayarak hareket etmeleri bir yere kadar olabilir, bir yerden sonra olmayacak. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde buna daha çok bakacağız. Fakat şunu da biliyoruz ki, meselâ Devlet Bahçeli ya da birtakım danışmanlar sürekli bu tür bir araya gelişlerin ya da gelme ihtimallerinin önünü kapatmaya çalışacaklar. Yani bunu imkânsızlaştırmaya çalışacaklar. Meselâ Van olayından sonra yaşadıklarımız… “DEM Parti, kayyum politikası ne olacak?” diye merak ediyoruz ve sanki bu sefer olmayacak ya da çok acele bir şekilde olmayacak diye düşünüyoruz. Ama birden Devlet Bahçeli çıkıyor, diyor ki: “DEM Parti kapatılsın”. Hattâ sâdece belediye başkanlarını değil, milletvekillerini de suçluyor. Böyle bir şekilde çıtayı başka bir yere çekiyor. Önümüzdeki dönem Erdoğan’ın muhâlefet kanadında özellikle yerel yönetimlerle ve hattâ muhâlefet partilerinin kendileriyle nasıl bir ilişki kuracağı çok önemli olacak. Tabiî muhâlefet partileri derken şunu da özellikle vurgulamak lâzım: İYİ Parti muhâlefet partisi mi? Çok emin değilim açıkçası. Artık zâten eski gücünde de değil. Meselâ Gelecek, DEVA gibi partiler artık iyice etkisiz bir hâle geldiler. Önümüzdeki dönemde Erdoğan’ın CHP ile, DEM Parti ile ve Yeniden Refah Partisi ile nasıl bir ilişki kuracağı esas olarak merak edilen konu olacak.
Köylü sormuş, diyor ki: “Yerel seçim başarısının sebebi CHP’nin halka doğru gelen politikaları mı, yoksa ekonomik krizin yarattığı enflasyon başta olmak üzere AKP’ye duyulan tepki mi?” Her ikisi de. Yani tek başına ekonomik tepkiyle açıklanamaz; çünkü bundan önce yapılan seçimde de ekonomi kötüydü, ama Erdoğan tekrar seçildi. CHP’nin bir başarısı olduğu muhakkak; ama CHP’nin bu başarıyı gerçekleştirirken ülkedeki ekonomik şartlardan istifâde ettiği de ayrı bir gerçek. Belediye Başkanı Vahap Seçer üç şey söylemişti: 1) CHP’deki değişim; 2) CHP’li belediyelerin performansları; 3) ekonomik şartlar. Bunların üçünün birden etkili olduğunu kesinlikle söylememiz lâzım.
“2008-2011, 2015 Haziran-Kasım, 2019-2023 dönüşleri gibi bir dönüş beklemiyorum. Bence AKP buradan toparlayamaz” demiş bir izleyicimiz. Bana da öyle geliyor. Ben 2015 Haziran’ına daha çok benzetiyorum bu durumu. O dönemde yaşananların tekrar bu dönemde yaşanması çok fazla mümkün değil. Bunu her vesîleyle de söylemeye çalışıyorum.
Kemal Uyanık demiş ki: “Bir kişi daha Kılıçdaroğlu derse kalbini kıracağım. 5 yılımıza sebep oldu” demiş. Neyse, susma hakkımı kullanıyorum. Bu konuyu ben de artık çok fazla konuşmak istemiyorum. Bâzen şeytan dürtüyor, ama sessiz kalmayı tercih ediyorum.
Evet, yavaş yavaş toparlayalım. Yine bayağı güzel bir yayın oldu. Bunu sürdürmeye çalışacağız. Bakalım, bu hafta siftah yaptık, daha sonra yapar mıyız? Tabiî biraz da çok somut birtakım gelişmelerin olmasına bakmakta yarar var. Hepinize çok teşekkürler. Özellikle katkılarınızı çok önemsiyoruz. Yaptığınız katkılar bizim için çok önemli. Biliyorsunuz, çok açık: Geçen seçimin, bir önceki seçimin ardından insanlar siyâsete acayip bir ilgisiz kaldı ve bu bizleri de çok kötü etkiledi, çok olumsuz etkiledi. Şimdi bu seçim, yerel seçim öncesinde bir toparlanma oldu ve yerel seçim sonuçlarından sonra da iyice bir arttı. Bu dinamizmin bizi, yani insanlarda siyâsete ilginin tekrar canlanması bizi de canlandırdı, farkındasınızdır. Ama bunları yapabilmemiz için sizin desteklerinize çok ihtiyâcımız var, bunu tekrar söylemek istiyorum. YouTube üzerinden ya da Patreon üzerinden bize destek olabilirsiniz. Hepinize çok teşekkürler. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.