14 Mayıs Seçimleri’nde Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay hala cezaevinde. Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Atalay Gezi davası kapsamında 25 Nisan 2022’de Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ile birlikte 18 yıl hapse mahkum edilerek tutuklanmıştı. Milletvekili seçilmesinin ardından avukatları aracılığıyla mazbatasını alan ancak tutukluluğu nedeniyle milletvekili yeminini edemeyen Atalay ile ilgili Yargıtay’a yapılan tahliye talepli başvuru dilekçesi ise aradan geçen zamana karşın hala Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bekletiliyor. Avukat Deniz Özen, Atalay’ın tahliye edilmesi ile ilgili dosyanın sürüncemede bırakıldığını söyleyerek “Bu bir Anayasa ihlalidir” dedi. Baba Mustafa Atalay ise, Meclis’teki milletvekillerini yeminlerinin arkasında durmaya çağırdı.
Avukat Deniz Özen
Avukat Deniz Özen, Can Atalay’ın milletvekili seçilmesinin ardında yasama dokunulmazlığına kavuşması nedeniyle tahliye edilmesi gerektiğini söyledi.
“Normal koşullarda Gezi davası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaydı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bir tebliğname hazırlayacak ve bunu Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne iletecekti. Eğer milletvekilliği bahsi olmasaydı dosya bu aşamadaydı. Can Atalay’ın milletvekili seçilmesi nedeniyle mazbatasını aldıktan hemen sonra Yargıtay’a tahliye talepli bir başvuru dilekçesi sunduk. Bu dilekçenin asıl vurgusu kendisinin yasama dokunulmazlığına kavuşmuş olması ve tahliye kararı verilmesi gerektiğiydi.”
“Tahliye talepli dilekçemiz Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne iletilmemiş”
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğname beklemeden dilekçeyi dairenin önüne iletmesi ve Can Atalay’ın tutukluluğuna ilişkin bir karar vermesi gerektiğini belirten Avukat Özen, bu dilekçenin iletilmediğini söyledi:
“Dosyanın esasıyla ilgili tebliğnameyi beklemeden bizim dilekçemizin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderilmesi gerekiyordu. Bunu yapmadılar ve olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilemedi. Dosya, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderilmedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dosya şu anda tutuluyor. Bizim tahliye talepli dilekçemiz Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne iletilmemiş durumda. Dolayısıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesi de kendi elinde olmayan bir dosya hakkında karar verebilecek durumda değil ve karar veremiyor. Dosya bu şekilde sürüncemede bırakılmış oluyor.”
“Aradan geçen her gün anayasal ihlaldir”
Tahliye işleminin yapılması gerektiğinin altını çizen Özen, Can Atalay’ın tahliye edilmemesinin anayasal hak ihlali olduğunu belirtti:
“Resen yapması gereken bir işlemi bizim tahliye talebimize rağmen bir aydır yapmadılar. Yani aradan geçen her bir gün bir anayasal hak ihlali demektir. Can Atalay’ın tahliyesi de bir anayasal zorunluluk. Dolayısıyla bekletilen ve geciktirilen her bir gün yeni bir anayasal ihlal anlamını taşıyor”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Yargı makamına telkinde bulunulduğunu görüyoruz”
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının dilekçeyi Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne iletmemiş olmasının normal bir gecikme olmadığını söyleyen Özen, “Tutukluluk varken dosyanın Daire’ye bir ay boyunca iletilmemesi normal değil” dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un 7 Haziran’daki “Yargıtay’da görülen bir dava. Hüküm verilmiş ve hükümlü olarak dosyası devam ediyor. Gezi Davası anayasal düzenle ilgili bir konu. Anayasanın 14’üncü maddesindeki dokunulmazlık kapsamı dışında olan dosyalardan” sözlerini hatırlatarak bu sözleri yargıya telkinde bulunmak olarak değerlendirdi.
“Normalde derhal karar verilmesi ve iletilmesi gerekiyor. Bu basit bir gecikme midir? Bilmiyorum ama Adalet Bakanı’nın son yaptığı açıklamalarla beraber bunun basit bir gecikme olmadığı aslında arkada siyaseten başka bir şey konuşulduğu ve Adalet Bakanı’nın söylediği sözlerle de buna ilişkin bir yargı makamına telkinde bulunulduğunu görüyoruz.”
“Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin derhal tahliye kararı vermesi gerekir”
Dosyanın iletilmemiş olması ya da olası bir ret kararında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gideceklerini belirten Özen, bu ihtimali düşünmek istemediklerini söyledi:
“Hukuken Can Atalay’ın tahliyesine ilişkin hiçbir şüphe yok. Ama siyaseten dosyanın bekletildiğini görüyoruz. Normal koşullarda Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin derhal tahliye kararı vermesi gerekir. Aksi yönde bir karar verebilirler mi? Bilmiyorum. Vermemeleri gerekir. Ama eğer böyle bir şey olursa Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yolları açık”
“Gezi kararı bir turnusol kâğıdıdır”
Can Atalay’ın Babası Mustafa Atalay da Gezi Davası’nda verilen kararının yargıya müdahale neticesinde alındığını, kararda bağımsız hukukun işlemediğini söyledi:
“Gezi tutsaklarının kararı yargıya müdahale neticesinde alınmış bir karardır. Orada bağımsız hukuk işlememiştir. Burada yargıya müdahale ediliyor. Çünkü önceden iki defa beraat edilmiş karar bozuldu. Bir oyun oynanarak karar verildi. Gezi davası kararına ilişkin şunu söylüyorum, Gezi kararı yargı sisteminde ve siyasal sistemde bir turnusol kâğıdıdır.”
Gezi eylemlerinde ve sonrasında STK’ların ve siyasi partilerin yeterince üzerinde durmadığını söyleyen baba Atalay, bu durumun yargıya müdahalesine sebep olduğunu ifade etti:
“Merdan Yanardağ’da da gösterdiği gibi her alana sirayet edecektir. Uç nokta olarak da söylüyorum. Birisinin arsa, tarla anlaşmazlığı olsa bile müdahale buralara kadar gidecektir. Bu verilen karar üzerinde sadece ‘Gezi turnusol kâğıdıdır’ diyebilirim.”
“Arabesk demokrasi”
Oğlu Can Atalay’ın mazbatasını almasına rağmen hala cezaevinde tutulmasını “Arabesk demokrasi” olarak tanımlayan baba Atalay şöyle dedi:
“Adaylığa müracaat ediliyor, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) da kabul ediyor. Seçime giriyor. Yetmiş altı bin fazla oy alıyor, seçiliyor. Avukatları mazbatayı alıyorlar Meclis’e götürüyorlar, kaydını yaptırıyorlar. Meclis odası hazırlanıyor. Odasının kapısına adı, soyadı ve seçildiği il yazılıyor. Yemin töreninde yemin etmesi için ismi okunarak davet ediliyor. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na seçiliyor. Meclis Başkanı özlük işlemlerinin yapılması için TBMM’deki gerekçeli birimlere talimat veriliyor. Ama bütün saydıklarımın muhatap olan Şerafettin Can Atalay hala cezaevindedir. Buna nasıl isim veririz? Ben arabesk demokrasi diyorum.”
Muhalefetin ve STK’ların Gezi sürecini ve sonrasını yönetemediğinin altını çizen Atalay, “Bunu ben ancak Mustafa Atalay olarak yorumlarım” dedi:
“Hani Moğollar, ‘Bir şeyler yapmalı’ diyor ya. Başka bir şeyler yapmalı. Demeçle, örgütlenelim demekle olmuyor. Bilfiil örgütlenmek gerekiyor. Kitle içerisinde parti çalışması yapmak gerekiyor. Gezi eylemlerini aklı başında bir yaklaşım yapsaydı siyasi yapılar, memleketimiz bu hale gelmezdi. 14 Mayıs’ta böyle bir şey yaşamazdık. Demeçle sosyal medyayı kullanarak ne muhalefet yapılır ne de bir şeye sahip çıkıyoruz denir. Geçmişten Türkiye’de bunun da deneyimleri vardır. Birebir insan çalışmasıyla ancak demokratik kazanımlar elde tutulur. Demokrasi mücadelesi kazanılır.”
“Can Atalay’ın yaptıklarıyla gurur duyuyor, yapacaklarını özlemle bekliyoruz”
Oğlu Can Atalay’la gurur duyduğunu belirten baba Atalay, “Şerafettin Can Atalay benim ve annesinin evladıdır. Ama aynı zamanda düşünce arkadaşımızdır, mücadele arkadaşımızdır. Tabii ebeveyn olarak etkilendik, hüzünlendik. Hala hüzünleniyoruz. Yarın açık görüş var. Oraya giderken de hüznümüz var. Can’ın yaptıklarıyla gurur duyuyoruz ve yapacaklarını özlemle bekliyoruz. Onlarla da gurur duyacağız” dedi.
Baba Atalay’dan çağrı: “Yeminlerinin arkasında dursunlar”
Mustafa Atalay, Meclis’teki milletvekillerini yeminlerinin arkasında durmaya çağırdı: “Meclis’te beş yüz doksan dokuz milletvekili yemin etti. Orada, ‘Anayasaya sadık kalacağım ve özgürlükleri koruyacağım’ dediler. Ama yapmıyorlar. Yeminlerinin arkasında dursunlar. En azından Emek ve Özgürlük İttifakı’nda meclise girenler ve Millet İttifakı’yla meclise girenlere davetim budur.”