Hendek patlamasının 3. senesinde gözler Yargıtay’da | Avukatlar, “Sanıklar, ‘olası kastla insan öldürme’ suçundan yargılanmalı” diyor

Sakarya’nın Hendek ilçesindeki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda 3 Temmuz 2020’de meydana gelen patlamanın üzerinden 3 sene geçti. 7 kişinin hayatını kaybettiği ve 127 kişinin yaralandığı patlamanın yıldönümünde fabrika önünde anma yapıldı.

Dava dosyası Yargıtay’da

Hendek patlaması davasının 28 Şubat 2022’de yapılan karar duruşmasında; sanıklar Ali Rıza Coşkun ve Yaşar Coşkun hakkında “bilinçli taksirle öldürme” suçundan 16 yıl 3 ay, Hasan Ali Velioğlu hakkında “bilinçli taksirle öldürme” suçundan 12 yıl 6 ay, diğer sanıklar hakkında 6 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Daha sonra sanık Hasan Ali Velioğlu hakkında tutuklulukta geçirdiği süre göz önüne alınarak tahliye kararı çıktı.

Fabrika sahiplerinden Yaşar Coşkun dosya kapsamında tek tutuklu isim, dava dosyası ise Yargıtay’da. Hayatını kaybeden işçilerin aileleri ise Yargıtay’dan çıkacak kararı bekliyor. Medyascope’a konuşan avukatlar Gülşen Uzuner ve Aytaç Taşçı sanıkların “olası kastla insan öldürme” suçundan yargılanması gerektiğini söylüyor.

3. senesinde anıldı

Hayatını kaybeden işçilerin aileleri, bugün (3 Temmuz) fabrika önünde kayıplarını andı. Aileler yaptıkları açıklamada bu davanın cezasızlıkla kapatılmamasını istedi.

Anmaya Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Emek Partisi (EMEP) İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent ile çok sayıda yurttaş katıldı.

Tutuklu milletvekili Can Atalay’dan anma mesajı

14 Mayıs seçimlerinde TİP’ten Hatay milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmeyen Gezi davası tutuklusu ve Hendek patlaması davası avukatlarından Can Atalay, patlamanın yıldönümünde anma mesajı paylaştı.

Atalay mesajında, “Biz Ferizli’de duruşma salonunda öğrendik, hiçbir işin fıtratında ölüm yoktur. Risk vardır, önlem vardır. İnsan canını hiçe sayan işçiyi en ucuz maliyet kalemi olarak görenin imanının ancak parayla olduğunu biz Sakarya’da fabrikanın önünde işittik. Türkiye’nin geleceğinde yazılı davalar var. Sakarya Hendek bunların en başında gelenlerden. Türkiye’nin geleceğinde yurttaşın, işçinin canını sakınmayı en başa yazmak, yoksulluğun her türden istismarına son vermek var. Ateş düştüğü yeri yakıyor, işte buradalar, hâlâ yanıyor ama bu insanlar başka ateşler düşmesin diye feryatlarını herkese işittirdiler. Erhan Ateş, Halis Yılmaz, Havva Çelik, Muhammed Seyfi Çanakçı, Ramazan Kor ve Sebahattin Tepeçınar. Bu insanlar Türkiye’nin eşit, özgür, adil geleceğinde yazılılar” dedi.

Patlamada yaşamını yitiren Halis Yılmaz’ın babası Muammer Yılmaz, anmada konuştu ve “Denetlemeler kâğıt üstünde yapılmış. 2005 yılında usulsüz ruhsat verilmiş. Bu işin sacayaklarından biri de devlet kurumları, buralara yerleşen zihniyet. Dosyaya bakan yargı mensupları akşam evlerine gidince eşlerinin çocuklarının yüzüne nasıl bakıyor?” dedi.

İşçi Halis Yılmaz’ın kız kardeşi Mervenur Yılmaz da, “Düzenli olarak denetlenen bir fabrikada nasıl kaçak barut üretimi yapılıyor? Nasıl ruhsatsız patlayıcı depoları inşa edilebilir? Patronlar nasıl tüm usulsüzlüklerine iktidarı referans gösterebildi? Biz burada bir şahsiyetle değil, zihniyetle mücadele ediyoruz” diye konuştu.

“Fabrika sahipleri daha önce de ceza almış ama aynı çalışma yöntemine devam etmişler”

Fabrikada daha önce de benzer önlemleri alınmadığı için patlamalar meydana geldiğini söyleyen Taşçı, ölümlü iş kazalarına rağmen fabrika yöneticilerinin aynı çalışma sistemine devam ettiklerini vurguladı:

“Aynı çalışma sistemine devam etmelerinin sonucu olarak da bu defa 7 işçiyi kaybettik. Burada çok ciddi ve ağır ihmaller var, kaçak barut üretimi var. Projeye uygun olmayan binalarda üretim yapılıyor. İşçilere mevzuatta öngörülenden çok daha yüksek miktarlarda patlayıcı taşıtılıyor ve yanlarında tutulmuş. Bunların tamamı bu patlamaya sebep oldu. Fabrikanın sahipleri daha önce yargılanmışlar. Aynı suçtan, ‘bilinçli taksir’den ceza almışlar ve buna yine devam etmişler. Aynı çalışma yöntemiyle yine devam etmişler.”

“Fabrika sahibi ve müdürü ‘olası kastla insan öldürme’ suçundan yargılanmalı”

Taşçı, fabrika sahiplerinin ‘olası kastla’ yargılanmaları gerektiğini belirterek, savunmalarını “olası kastla insan öldürme” üzerine kurduklarını söyledi:

“Mahkeme heyeti ‘bilinçli taksir’ suçundan ceza verdi. Biz Yargıtay’a taşıdık dosyayı. Yargıtay’da da ‘olası kastla’ cezalandırılması gerektiğini söyledik. Yargıtay’dan da bu yönde karar bekliyoruz. Sürekli olarak aynı hataların yapılması gibi bir kabul var. ‘Bilinçli taksir’ bu demektir. Ama bu artık hata olmaktan öteye, bu artık bir tercih, bir çalışma yöntemi, bir çalışma rejimi haline gelmiş.”

Taşçı, ailelerin de Yargıtay’dan, fabrika sahibi ve müdürün “olası kastla insan öldürme” suçundan yargılanması gerektiğini söylediklerini aktardı.

“Olası kastla insan öldürme suçundan yargılanmalılar”

Avukat Gülşen Uzuner de davanın “bilinçli taksir” suçundan açılmasına tepki göstererek, fabrika sahiplerinin “olası kastla insan öldürme” suçundan yargılanmaları gerektiğini söyledi:

“Fabrikaya ilişkin hem denetimlerde hem üretimi sürdürüş biçimine ilişkin, gizleme ve tehlikelinin bilincinde olmalarına rağmen bu tehlikeli üretim biçimini sürdürmeleri dolayısıyla ‘olası kastla insan öldürme’ suçundan yargılanmaları gerekiyor.”

“Cezanın daha ağır olması gerekiyor”

Patlayıcıların üretildiği fabrikanın kaçak olduğunu vurgulayan Uzuner, “Hem denetimden kaçırıyorlar hem de iş güvenliği mevzuatının öngördüğü şekilde değil” dedi:

“Daha önce buna ilişkin çeşitli patlamalarda gerçekleşen bir iş yeri. O yüzden biz bunu özellikle üretilen iş kolu dolayısıyla bu faaliyetlerin daha ağır cezalandırılması gerektiğini, hem işverenin buradaki sorumluluğu hem de denetimden kaçırmasının işçilerin canını gözden çıkardığı anlamına geleceği gerekçesiyle cezanın daha ağır olması gerektiğini savunduk.”

“Fabrika sahipleri önlem almadı ve bütün riskler önceden belliydi”

Uzuner de fabrikada daha önceden 9 patlama olduğunun altını çizerek, Yargıtay’dan çıkacak kararın “olası kastla insan öldürme” olmasını beklediğini söyledi:

“Yargıtay’dan beklediğimiz olayın ve ceza dosyasının özelliklerine ilişkin somut durumun değerlendirilmesi ve bunun karşılığının verilmesi. Fabrika sahipleri önlem almadı ve bütün riskler de önceden belliydi. Daha önce 9 kere de patlama gerçekleşti. Bu yaşananlar cinayet olarak adlandırılsın. Müdür de olası kastla insan öldürme suçundan yargılansın.”

“Önlem alınsaydı patlama olmayacaktı”

Ailelerin, sorumluların cezalandırmasını istediklerini belirten Uzuner, denetimlerin sıklaştırılması gerektiğinin altını çizdi:

“Ailelerin beklentisi sorumluların ortaya çıkarılması ve gerçek bir ceza almalarıydı. Çünkü kaçak barut üretilmiş, bunu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bilinmemesi imkânsız bir şey. Tahliye edilirken ikinci patlama oldu bu patlayıcının kalitesiz olmasından kaynaklı, gerektiği gibi üretilmemiş çünkü denetimi yok. Aileler bu işlerde bir denetimin olmasını istiyor. Herkes bunu biliyor ve neden bu devam ediyor? Çünkü bu insanlar çalışmaya devam edecekler, oğlu devam edecek, kardeşi devam edecek.  Böyle bir çalışma sisteminin kendisine dair müdahale etmedikçe sadece ismi değişir. Öbür gün başka bir yerde yapar. Bu fabrika Geyve’de patladığında bir önlem alınsaydı Hendek patlaması olmayacaktı. Dolayısıyla önce sorumluların cezalandırılması ardından da denetimlerin sıklaştırılması gerekiyor.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.