Füsun jeoloji mühendisi, üç yıllık evli. Son depremde zarar gören illerimizden birinde yaşıyor. Eşiyle birlikte ülkeyi terk etme hazırlıkları yapıyor. Nedenini sorduğumda ülkede her şeyin gitgide daha kötüleştiğinden yakınıyor ama şu cümlesi her şeyi özetliyor: “Bu ülkede çocuk yapmak istemiyorum.”
Benzer bir cümleyi bir Karadeniz ilinde doktorluk yapan Aliye’den de duydum. Meslektaşı olan eşi ve yine doktor olan bir başka çiftle birlikte bir yıldır Almanca çalıştıklarını söylüyor. Dil sınavını aşıp Almanya’ya yerleşmeyi hedefliyorlar. Bilindiği gibi ülkemiz son dönemde Almanya başta olmak üzere yurtdışına doktorlarını kaptırıyor. Aliye’ye neden diye sorduğumda sağlıktaki şiddet olgusuna dikkat çekiyor, ”bu ülke tüketti bizi” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Aslında biraz da çocuk için gidiyoruz. Türkiye’de çocuk yapmak istemiyorum.”
2018 başında İsveç’e yerleşmiş olan Musa da şöyle bir anısını anlatıyor: ”Tıp fakültesinde bir meslek büyüğüm, ‘Ben bu ülkede nasıl ayakta kalınabileceğini öğrendim. Ama çocuğumunun öğrenmesini istemem’ demişti. Onun bu sözleri hiç aklımdan çıkmadı. Bir süre sonra da ülkeyi terk ettik. Şimdi 9 yaşında olan kızımız İsveç’te son derece memnun.”
İyi okul arayışı
Gitme hazırlığı yapanlardaki “çocuk” vurgusu, yabancı ülkelere yerleşmiş olanlarda da ciddi bir şekilde dikkat çekiyor. Örneğin Hollanda’ya yerleşmiş olan iki çocuk babası Salim, “Her şey bir yana çocuklarım iyi eğitim görüyor. Türkiye’de kalsalar test çözeceklerdi, burada 9 yaşında münazara öğreniyor” diyor.
Görüştüğüm kişiler arasında çocuk sahibi olanların hemen hepsi, Türkiye’de devlet okullarına güvenmediklerini, özel okulların fiyatlarını, her geçen gün düşen alım güçleri nedeniyle ödemekte zorlandıklarını söylediler. Ve içlerinden hiçbiri, bulundukları ülkelerdeki eğitim sisteminden şikayetçi değil, tam tersine devlet okullarının Türkiye’deki özel okullardan bile daha kaliteli olduğunu düşünüyorlar.
Beş senedir Dubai’de yaşayan Mahmut şöyle konuşuyor: “Çocuğunuzun eğitiminin dini ve politik endoktrinasyon içermesini reddederseniz hor görülüyor, hedef gösteriliyor, tehdit ediliyor ve aşağılanıyorsunuz.“
Mahmut’un şu sözlerinin birçok kişi tarafından benimsendiğini düşünüyor ve bir kısmını bu bölümün başlığına taşıyorum: “Tek derdim çocuğumun gidebileceği bir okul, sokaklarında rahat gezebileceği ve gençliğini yaşayabileceği bir şehir. Ve tabii korkusuzca, özgürce yaşayabileceği arkadaşlıklar.“
Bir yıl önce İngiltere’ye yerleşen 41 yaşındaki Erhan da çocuk konusunu öne çıkaranlardan: “Beş yaşında oğlum var. Eşim global bir firmada çalışıyor ben de çocuğa bakıyorum. Oğlumuza da global bir hayat sunmak istiyoruz. Ona seçme hakkı sunmalıyız.”Erhan’ın son cümlesiyse görüşmelerimizde sıklıkla karşımıza çıkan bir başka hususa işaret ediyor: “İyi ki kızımız yok!”
- OKUYUN | Büyük göç (1) | Türkiye’den gidenler, hikâyelerini Ruşen Çakır’a anlatıyor: “Tanık koruma programına girer gibi, her şeyi sıfırlıyorsunuz”
- İZLEYİN | Büyük göç: Türkiye’den gidenler ne umdular, ne buldular?
“Her şey kızım için!”
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Göçteki artışın ülkemizdeki kadın sorunuyla doğrudan bir ilişkisi olduğunu özellikle kadınlarla konuştuğumda fark ettim. Bu arada kız çocuk sahibi anne-babalar bu konuya bilhassa dikkat çekiyor. İki sene önce Almanya’ya yerleşen endüstri mühendisi Birgül de “İki küçük kızımız var, aslında halimiz iyiydi, onlar için başvuru yaptık“ diyor ve şöyle devam ediyor: “Türkiye’de ne yapıyorsak aynısını yapıyoruz ama kendimize ve çocuklara daha fazla zaman ayırıyoruz. Çocuklar üniversiteye gidene kadar böyle, sonrasında bakacağız.“
2019 yılı başında çok parlak bir kariyeri varken Hollanda’ya yerleşen makine mühendisi Ayşen “Aslında Ensar Vakfı olayı patlak verdiğinde çıkmayı düşünmeye başlamıştım. Ne zamanki oğlumun ardından bir kızım oldu, hızla kararımı verdim, kızım üç aylıkken çocuklarımla ülkeyi terk ettim, eşim daha sonra geldi” diyor.
2017’den beri Kanada’da yaşayan Uluç ise, ülkeyi terk etme nedenlerini sayarken “ekonomi, deprem, ailenin geleceği, depresif halin sizi aşağı çekmesi” dedikten sonra ekliyor: ”kız çocuklarımızın olması.”
Kendisiyle sohbet ettikten bir müddet sonra Uluç şu mesajı yolladı: “Ne kadar ilginç, belki 30 yıl önce İslamcılardan duyduğunuz kız çocuklarının eğitim için yurtdışına gidişlerini, şimdi seküler kesimden duyuyorsunuz.“
Hiç de haksız değil.
Yarın: “Halbuki Gezi ile ne kadar umutlanmıştık“
Yazı dizisine katkıda bulunmak istiyorsanız rusencakir@medyascope.tv’ye mail atabilirsiniz.