Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Doğa Üründül yazdı: Trans’s Gambit

Netflix’in bir döneme damga vurmuş dizisi “Queen’s Gambit”i hatırlıyor musunuz?

1950’lerdeki bir yetimhanede, Beth adında küçük bir kız çocuğu satranca olan yeteneği ile önce bölgesindeki oyunculara, daha sonra kıtasındakilere ve en son tüm dünyaya meydan okur. Binlerce ihtimal fakat tek bir doğru. Her hamlede yenilenen bir dizilim. Bu kız çocuğu satranç ile büyür ve sonunda Beth “Dünyanın en iyisi” olmasına rağmen Rusya’daki satranç parkının birinde, 64 kare ile bütünleşmeye karar verir.

Beth’in hikayesi kurgudur ama aslında yaratılan karakterin temeli, efsanevi satranç oyuncusu ve Soğuk Savaş’ın simge isimlerinden Bobby Fischer’a dayanmaktadır.

Fédération Internationale des Échecs veya Dünya Satranç Federasyonu kısaca FIDE, ağustos ayında açıkladığı kararla trans satranç oyuncularının “kadın” kategorisinde yarışmalarını yasakladı. Bu elbette tartışmaları da beraberinde getirdi. Kamuoyuna göre satranç fiziksel bir spor değildi ve bu yapılan haksızlıktı. Baştan belirtmekte fayda var. Satranç, fiziksel bir spordur ve konsantrasyonu maksimum düzeyde tutmak, ciddi fiziksel ve zihinsel hazırlıkla mümkün olabilir. FIDE satranç ustası derecesine sahip trans kadın profesyonel satranç oyuncusu Yosha Iglesias, politikanın trans oyuncular ve kadınlar için “gereksiz zarara” yol açacağını söyledi: “Bu korkunç durum depresyona ve intihar girişimlerine yol açacaktır.”

Peki, bu açıklamaya rağmen FIDE’nin haklı olma ihtimali var mı?

Tarihteki en başarılı kadın satranç oyuncusunu hiç merak ettiniz mi?

Judit Polgar

FIDE’nin kurulduğu 1924 yılından günümüze kadar genel klasmanda “ilk 10″a girebilen sadece bir kadın var. Macar büyük usta Judit Polgar. Efsane oyuncu hiçbir zaman kadınlar kategorisinde yarışmadı. Çünkü kadın ve erkeğin beraber yarıştığı “genel”de gayet başarılı sonuçlar alabildi. Hatta Polgar, hem Garry Kasparov’u, hem de Magnus Carlsen’i kendi zamanlarında “dünya 1 numarası” iken yenebilmişti.

O kadar yetenekliydi ki, daha 12 yaşındayken dünya sıralamasında 55.’ydi. Hatta efsanevi satranç oyuncusu Bobby Fisher’a ait “en genç büyük usta olma” unvanını Macar oyuncu 15 yaşındayken aldı. Kariyerindeki en büyük başarısı ise, İspanya’daki Uluslararası Madrid Turnuvası’ndaki şampiyonluğuydu. Tarihin gördüğü en başarılı kadın satranç oyuncusu Polgar bile, belirli bir başarı seviyesinin üstüne çıkamadı. 2005 yılında Polgar, 2735 ELO reytinge ulaşarak kariyerinin en yüksek seviyesine ulaştı.

Şu anda FIDE’nin puan sıralamasına göre en yüksek reytinge (2628) sahip kadın satranç oyuncusu Hou Yifan. Kadınlarda 1 numara olan 29 yaşındaki Çinli sporcu, genel klasmanda ise aktif oyuncular arasında 124. sırada yer alıyor. Genel klasmanda en yüksek ELO reytinge sahip oyuncu 2839 ile Magnus Carlsen. Yani aslında kendisinden önde bulunan 123 erkek sporcudan herhangi biri trans kadın olursa, Hou Yifan’ın yıllarca emek vererek elde ettiği “kadınlar dünya 1 numarası” unvanını alabilir. FIDE aslında bunun da önüne geçmek istiyor.

FIDE, trans kadınlarla ilgili verdiği kararı açıklarken; “Transseksüel mevzuatı birçok ülkede hızla gelişiyor ve birçok spor kurumu kendi politikalarını oluşturmaya başladı. FIDE, bu gelişmeleri yakından izleyecek ve bunları satranç dünyasına nasıl uygulayabileceğini görecek. Trans sporcular ‘genel’ kategoride müsabakalara çıkabilirler” dedi.

Magnus Carlsen (solda) – Judit Polgar (sağda)

Erkek ve kadın beyninin farklı çalıştığına dair birçok çalışma yapıldı. Öne çıkan faktörlerin başında “öldürme içgüdüsü” (killer instinct) geliyor. Kimse kimseyi öldürmüyor satranç tahtasında fakat rekabet edilen herhangi bir konuda erkek vücut kimyası daha doğru kararlar alacağı şekilde çalışıyor. Hatta bu içgüdü sayesinde, erkekler oyunu daha riskli oynamasına rağmen bu kazanma yolunu da açıyor.

Yaşları 8 ila 22 arasında değişen, 521’i kadın, 428’i erkek toplam 949 kişi üzerinde yapılan araştırma, daha önce “psikolojik deneylerle” açıklanabilen kadın ve erkekler arasındaki zihinsel farkların ilk defa fiziksel özelliklerdeki değişikliklerle açıklanabilmesini sağlamıştı.

Independent gazetesinin görüşlerine yer verdiği Philadelphia’daki Pennsylvania Üniversitesi Psikoloji Profesörü Ragini Verma, “Bu haritalar bize, insan beynindeki kesin ve tamamlayıcı mimari farkları gösteriyor bu da erkeklerin ve kadınların neden bazı alanlarda birbirlerinden daha üstün olduklarını anlamak için sinirlere dayalı bir temel sunuyor” yorumunu yapmıştı.

Pennsylvania Üniversitesi Psikoloji Profesörü Ragini Verma, erkeklerin “harita okumak gibi motor becerileri” ve konumlandırmayla bağlantılı yeteneklerinin kadınlardan daha gelişmiş olduğunu, kadınların da “bir kelime veya birinin yüzünü hatırlamak”, empati yeteneğinin ölçüldüğü sosyal idrak testleri ve “duygusal zeka” testlerinde erkeklerden daha iyi olduğunu belirtmişti.

Lakin bir konu daha var. Alt yaş kategorilerindeki erkek satranç oyuncusu sayısı ile kadın satranç oyuncu sayısı arasında ciddi bir uçurum var. Oran ile ilgili net bir bilgi bulunmamakla birlikte yüzde 85 civarında erkek oyuncuya karşılık, yüzde 15 kadın oyuncunun olduğu düşünülüyor. Trans kadınların ise, erkek beyin kimyasına sahip olması onları kadınlar turnuvalarında “haksız güçlü” konuma getiriyor.

Sporcuların kullanması yasak olan birçok madde testosteron içerir. Fiziksel direnci ve gücü arttıran bu madde kadınlarda 0.12 – 1.79 nmol/L iken erkeklerde 7.7 – 29.4 nmol/L aralıklarında olması beklenir. Yüzmede Lia Thomas isimli trans sporcu Amerika Birleşik Devletleri’nde üniversiteler arasındaki yarışmada rekor kırdı. 4:37,32 ile kırdığı rekoru yüzme sporunun efsanesi olan Katie Ledecky’nin dereceleri kıyaslarsak, 200 yardda (182,88 metre) 1:43,12 yapan Lia, Ledecky’nin 2017’de elde ettiği 1:40,36’sından 3 saniye geride. Lia Thomas erkek sporcularla yarıştığındaysa sıralamadaki en iyi derecesi 452.’lik olarak göze çarpıyor. Katie Ledecky, kadınlar tarihinin en büyük yüzücüsü trans sporcu Lia Thomas’ın derecesini neredeyse geçecekti. Daha az komplike düşünürsek, erkekler 100 metre koşu rekoru 9.58 iken, kadınlarda bu rekor 10.49 ile kırıldı. Erkek ve kadınlar arasında 1 saniye fark var. 100 metredeki bu fark yadsınamaz bir büyüklük ifade ediyor.

Transseksüel sporcuların testosteron seviyesine yönelik 2015’ten beri süregelen duruşunu değiştiren Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), bu konuda yeni bir düzenlemeye de gitti. IOC’nin kararı, olimpiyatlarda mücadele eden ilk açık trans kadın Laurel Hubbard’ın, 2020 Tokyo Yaz Olimpiyat Oyunları’nda boy göstermesinin ardından geldi. Kadın sporcuların müsabakalar için testosteron seviyelerini düşürmelerine gerek kalmadı. Bu arada Laurel Hubbard, Tokyo 2020’de “0” çekmesine rağmen 44 yaşında bu seviyelerde yarışabilmesi de cinsiyet eşitliğine zarar veren bir durum.

Sporun doğası, eşitlerin rekabetidir. Eğer eşitlik kantarının topuzu kaçarsa, izlenen müsabakalarda veya mücadelelerdeki rekabetin keyfi yok olur. Sporu sevme ve kitlelere ulaşmasındaki ana unsur, eşitlerin rekabetidir. Sporu yönetenlerin ilk yapması gereken adaleti sağlamaktır. Kadın bir sporcunun yıllarca emek verdiği ve kendi kategorisinde elde ettiği dereceleri, hormonal üstünlüğü ve kas gücüyle trans sporcunun daha az emek sarf ederek geçmesi haksızlıktır.

Kaynak: Independent, Stanford Medicine, BBC

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.