Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sığınmacı karşıtlarının tutuklanması neden önemli?

20 Eylül günü, sosyal medyadan yaptıkları sığınmacı karşıtı paylaşımlar nedeniyle 27 kişi “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme”, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla gözaltına alındı. Bunların arasında sayıları son dönemde hızla artan sığınmacı karşıtı sosyal medya sitelerinden Aykırı, Ajans Muhbir, Haber Report’un yöneticileri de vardı. Üç gün sonra bu kişilerin 19’u serbest bırakılırken 15’ine yurtdışı çıkış yasağı ve adli kontrol şartı kondu. 8 kişi ise tutuklandı.

Peki sığınmacı karşıtlarının tutuklanması neden önemli? Cumhurbaşkanı Erdoğan için anlamı ne? Ruşen Çakır yorumladı.

Yayına hazırlayan: Gamze Elvan

Merhaba, iyi günler ve iyi haftalar. Geçen hafta sonu sekiz kişi tutuklandı. Bunlar sosyal medya üzerinden sığınmacı karşıtı paylaşımlar yapan kişilerdi. Önemli bir kısmı zâten konuda öne çıkmış sitelerin veya sosyal medya hesaplarının yöneticileriydi. “Aykırı” var meselâ, “Ajans Muhbir” var, başkaları da var. Sekiz kişi tutuklandı, daha önce 27 kişi gözaltına alınmıştı. Bırakılanların önemli bir kısmı da adlî kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Bu olay çok fazla yankı bulmadı. Halbuki Türkiye’nin gündeminde çok ciddî bir şekilde sığınmacılık meselesi var ve her geçen gün daha da fazla yer işgal ediyor. Ama bu tutuklama olayı benim beklediğim kadar bir yankı bulmadı. Bunun üzerine epey düşündüm, dün bir yazı kaleme aldım Medyascope’ta bu konuyla ilgili, bunun neden önemli olduğunu anlattım. Birçok açıdan önemli; ama en önemlisi, bu tutuklama olayını Erdoğan iktidârının sığınmacı aleyhtârı harekete karşı strateji değişikliğinin bir işâreti olarak görüyorum. Halbuki biliyorsunuz, şimdiye kadar bu konuda çok sert tedbirler alınmıyordu, genellikle görmezden geliniyordu. Bir keresinde, “Hudut Namustur” pankartı açanlar gözaltına alınıp bırakıldılar. Ümit Özdağ’ın yaptığı birtakım faaliyetler oldu — sığınmacılara karşı, işyerlerine yönelik vs.. Onlarda da birtakım engellemeler çıkarıldı; ama bu son olayda olduğu gibi toplu gözaltı ve sekiz kişinin birden tutuklanması gerçekten çok çarpıcı. Bu sekiz kişinin tutuklanmasından önce yine benzer bir durumda olan Rauf Köse adındaki “Müdafaa Hareketi” adlı hesâbın yöneticisi başka bir nedenden gözaltına alınıp tutuklandı. Peş peşe geldi bunlar ve devâmı geleceğe benziyor. 

Dünkü yazımda anlatmaya çalıştığım şuydu: Erdoğan’ın bir açıdan zorlandığını bize gösteriyor bu. Özellikle dış dünyaya karşı ve öncelikle de Arap dünyasına karşı. Çünkü sığınmacı karşıtlığıyla Arap düşmanlığı bayağı iç içe geçer bir hal aldı ve Arap turistlere yönelik olarak, yani sığınmacı olmayan ama Türkiye’ye tâtil için gelen, bayağı da tüketim yaptıkları düşünülen kesimlere yönelik de birtakım saldırılar olduğu söylendi. Hattâ buna tepki olarak bir grup iktidar yanlısı gazeteci, Gerçek Hayat dergisinin organizasyonuyla video yayınlayıp Arap dünyasına seslendiler: “Korkmayın, biz sizin yanınızdayız” dediler. Bütün bunlar, Erdoğan iktidârının endîşelendiğini bize gösteriyor. Sadece turist anlamında değil tabiî ki. Öncelikle Körfez ülkelerinden gelmesi beklenen sıcak para var ve bu sığınmacı karşıtı atmosfer, Arap düşmanlığıyla berâber iyice gündemi belirlemeye başlarsa, bunlardan olmaktan korkuyorlar. İşin bir başka boyutu tabiî ki Avrupa Birliği vs.. Ama bütün bunlar bir yana, şöyle bir soru var: Bu hep vardı, bütün bunların hepsi hep söz konusuydu, neden şimdi böyle bir adım atıldı? Bunun, ciddî bir millî güvenlik stratejisi değişikliği ya da revizyonu olduğunu düşünüyorum. Bu tek başına bir savcının yapabileceği bir iş değil. Türkiye’de böyle operasyonların düzenlenmesi ve hattâ kimlerin tutuklanacağı gibi konular esas olarak yargıdan bağımsız bir şekilde –yani yargı bağımsız olmadığı için– siyâsî merkezler tarafından belirleniyor. Açık söylemek gerekirse, böyle bir operasyonu siyâsî iktidardan habersiz yapabilecek bir savcı yok maalesef. Burada bir siyâsî irâde var ve bu siyâsî irâde bir yerden sonra sertleşmeye karar vermiş. Bugün karar veriyor. Bir ihtimal, şu da var tabiî: Bir seçimi atlattı iktidar –Erdoğan–, seçim öncesinde sığınmacılık üzerinden oy toplayan, toplayacağını düşünen çok kişi vardı. Özellikle ilk turda Sinan Oğan, seçimi ikinci tura bırakacak kadar oy aldı ve Sinan Oğan’ın da en büyük iddialarından birisi sığınmacılık sorununun çözümüydü. Erdoğan, onu kazanmak için de sığınmacılık konusunda birtakım şeyler söylemek durumunda kaldı. Ama artık böyle bir ihtiyâcı yok, ortada bir seçim söz konusu değil. Yerel seçimler var belki; ama o şu ânın meselesi değil. Muhâlefet zâten yok ortada. Böyle bir durumda, eli serbestken diyelim, bu meseleyi aradan çıkartmak istiyor olabilirler. Çünkü milyonlarca insan var ve rakamlar belli değil –Erdoğan’ın telaffuz ettiği 5 milyon–, ama sığınmacı karşıtları bunun çok daha fazlasını telaffuz ediyor. Ama Erdoğan’ın rakamını esas alsak bile çok büyük bir rakam söz konusu ve bu büyük rakamın, milyonlarca sığınmacının yarattığı –ucuz emek çalıştırdıkları için birtakım memnun olanlar illâki var, ama– gayrimemnun kesimlerin sayısı her geçen gün artıyor. Tabiî ülkedeki ekonomik krizin sürmesiyle de alâkalı bir şey. Ekonomik krizin sürmesiyle sığınmacıları ilişkilendiren çok kişi var. Ve bunların içerisinde iktidar yanlıları da var. Yani MHP tabanında da AKP tabanında da Büyük Birlik Partisi ya da Yeniden Refah Partisi tabanında da sığınmacıların bir sorun olduğunu ve bunun hızlı ve radikal bir şekilde çözülmesi gerektiğini düşünenlerin sayısı epey var ve artıyor. Ve bunu artık bir yerde, daha baştan çözmek istiyor anlaşılan Erdoğan ve bunu birtakım vaatlerle, “Biz onları iknâ ederek yollayacağız” diyerek gerçekleştirme ihtimâlinin çok fazla olmadığını görünce de anladığım kadarıyla sığınmacı karşıtlarını kriminalize etmek istiyor. Onları radikalleştirmek istiyor ve bunun için de onların üzerine sert bir şekilde gidiyor.

Bu tür tutuklamaların ardından sığınmacı karşıtı hareketteki kişilerde, gruplarda, sosyal medya hesaplarında nasıl bir tutum olabilir? İnadına devam etmek ya da sessizliği tercih etmek ya da bu konulara artık girmemek. Bunu zaman içerisinde göreceğiz. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, Erdoğan’ın bu hamlesi sığınmacı karşıtlarını gerçekten zor durumda bırakmışa benziyor. Çünkü güçlü bir ses duyamadık. Mahkemeler başladığı zaman belki görürüz; ama güçlü bir ses duyamadık, protestolar çok güçlü değil. Meselâ o Arap dünyasıyla dayanışma videosuna sosyal medyada gösterilen tepkinin yüzde 1’i bile tutuklamalara gösterilmedi. Bakıyorum, sığınmacılık konusunu gündemine alan, hattâ tutuklananlar arasında kendi parti üyeleri de olan Zafer Partisi’nin açıklaması –bugün gördüm– çok sâkin. Tabiî ki îtiraz ediyor vs., ama sâkin. İYİ Parti de –ki İYİ Parti son dönemde sığınmacılar meselesini bayağı bir gündeminde tutmaya çalışıyor– o da yine ılımlı bir protestoda bulundu tutuklamalara yönelik; ama çok güçlü seslerin çıktığını görmüyoruz. İnsanlar şaşırmış durumdalar. Çünkü şunu kabul etmek lâzım: Kızacaklar ama; aslında o âna kadar böyle sanki bir danışıklı dövüş yaşanıyordu. Onlar eleştiriyorlardı, iktidârı da bir şekilde suçluyorlardı; ama iktidar da çok fazla dokunmuyordu. Yani sığınmacı karşıtı hareket korunaklı bir alanda, başına bir şey gelmeden sesini çıkartıyordu, yayınlar yapıyordu ve bu yayınların önemli bir kısmının abartılı ya da yalan olduğunu falan da biliyoruz. Zâten savcılar oralardan yürümüşler. Şu âna kadar korunaklı bir alandı; ama bundan sonra korunaklı bir alan olmaktan çıktı. Artık bir mayınlı arâzi. Bakalım burada yollarına nasıl devam edecekler? Açıkçası kestirmek çok mümkün değil ve bu olay –başından îtibâren öyleydi, şimdi çok daha fazla öyle olacak– her türlü müdâhaleye çok açık olan, her türlü iç ve dış gücün müdâhil olabileceği, her türlü provokasyona çok elverişli olan ve denetlenmesi çok zor bir olay. Çünkü belli bir sayıda kişi söz konusu olur ve onlar da ülkenin belli bir yerinde yaşarlar ve oralarda birtakım tedbirler alırsınız vs.; ama şu anda Türkiye’nin her yerinde söz konusu olan yüz binlerce, milyonlarca insandan bahsediyoruz ve dolayısıyla son derece kışkırtmaya elverişli bir durum var. Ve böyle bir durumda, bu sığınmacı karşıtı hareket… “hareket” diyorum ama, bu hareket merkezî bir yapıya sâhip değil, birbirinden farklı, kimi zaman birbirleriyle düşman olan insanlar, yayın organları, sosyal medya hesapları var. 

Buradan bir örgütlü bir hareket çıkacak mı? Açıkçası bu da bir merak konusu. Yoksa daha böyle dağınık halde yola devam edecekler mi? Gerçekten çok kritik bir olay. İktidârın yargı üzerinden vurduğu yumruk –bu bayağı bir yumruk, sekiz kişinin tutuklanması, az değil– daha önce başkalarına, yazıp çizen Kürtlere, solculara yapılan bir şeydi. Ve bu kişiler bunları uzaktan ve memnûniyetle izliyorlardı. Hattâ değişik meselelerle sosyal medyada –orada çok etkili oldukları için– birilerini tutuklanması için kampanya yapmışlıkları da vardır. Şimdi sıra kendilerine geldi ve galiba bunu beklemiyorlardı. Bu şoku atlattıktan sonra ne yapacaklarını açıkçası ben de merak ediyorum. 

Bunu konuyu noktalamadan önce bir şey söylememe izin verin: Bu kişiler, gözaltına alınıp tutuklanan kişilerle siyâsî olarak hiçbir ilişkim yok ve tam tersine özellikle bize, bana ve Medyascope’a yönelik çok ciddî karalama kampanyaları yapan kişiler. Bize çok ciddî olarak saldırdılar, her türlü yalana vs.’ye başvurdular, hakaret ettiler. Hattâ bu tutuklananlardan birisine –çok yaptığım bir şey değildir ama– hakaret dâvâsı açtım ve kazandım. Şu anda tutuklu kendisi; ama açık söyleyeyim: Tutuklanmalarının doğru olduğunu düşünmüyorum. Yapılan bu dezenformasyon vs. iddiaları önemlidir; kışkırtma, halkı kışkırtma vs. iddiaları önemlidir; ama bunun yönteminin, adlî yönteminin tutuklama olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Bu konuların hepsi tabiî ki eleştiriye açıktır, belli anlamlarda anayasa sınırları içerisinde yargı süreçlerine de tâbidir. Ama bu tutuklama sevinilecek bir şey değil. Başkalarının tutuklanmasına onlar sevindikleri için bizim de onların tutuklanmasına sevinmemiz diye bir şey söz konusu olmaz. Umarım tutuksuz yargılanırlar. Tutuklamayı bir cezâ olarak kullanmaktan vazgeçilir. Ama daha önceki değişik olaylarda olduğu gibi burada da onların tutuklanması siyâsî irade tarafından istenerek, daha baştan onları bir yere çekme çabası söz konusu. Gerçekten merak ediyorum, nasıl evrilecek? Ama şu hâliyle gördüğüm kadarıyla ürkmüş durumdalar, ne yapacaklarını bilemez durumdalar; galiba ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bir de şunu özellikle söylemek istiyorum — dünkü yazımı öyle bitirmiştim: Erdoğan’ın kendileriyle neden bu kadar uğraştığını da tam anlayamamış olabilirler. Çünkü eninde sonunda kendilerine bir güç atfetseler bile, Erdoğan’ın başka şeylerle uğraşacağını ve kendilerini çok da fazla dert edinmeyeceğini düşünüyorlardı. Sıranın kendilerine geldiğini görmüş oldukları için şaşkın olduklarının farkındayım. Şaşkınlığı atlatabilecekler mi, atlattıktan sonra ne yapacaklar? Açıkçası merak ediyorum. Ben izlemeye devam edeceğim. Bakalım onlar seslerini mi yükseltecekler, yoksa seslerini mi kısacaklar, hattâ bazıları iyice arâziye mi uyacak? Bunları hep birlikte göreceğiz. Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.