Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: Kötü, daha kötü, en kötü

Geçmişten bugüne en uygar dönemimizi yaşamamızı gerekirken vasat çukuruna düştük. Bizden sadece kötüyle daha kötü arasında tercih yaparak en kötü olmamız bekleniyor. Neden en kötü biz oluyormuşuz? Eh, kötüyü ve daha kötüyü onaylayan olursak bu normalimiz olur ve kötülüğü sıradanlaştırmaktan dolayı en kötü olmak bize düşer. Bu iki seçenekten ikisini de reddedip üçüncü yolu açmalıyız. Biz açmalıyız. Hiç değilse reddetmeliyiz iki kötü arasında tercih yapmayı ama en iyisi üçüncü yolu açmak ve olması gerekeni inşa etmek. Sadece sunulan seçeneğe göre tercih yapmaya sıkışırsak insan olmanın haysiyeti nerede kaldı o zaman değil mi?

İkisi de kötü, ikisi de yanlış, öyleyse taraf falan değilim bu savaşta. Yahut herhangi bir cephede.

Hamas mı, Netanyahu mu? İktidar mı, muhalefet mi? İkisi de değil. Yeni yol, yepyeni yollar açmalıyız. 

Karşımızdakilerin vasatına tamah etmek zorunda değiliz. Standardımızı kokuşmuş aktörler değil, vicdanlı insanlar belirlemeli. Salatalık görünce koşmazsak, havuç görünce atlamazsak, “benim karnım tok, daha özel şeyler arıyorum” lüksünü diretirsek, hiç de layık görülmediğimiz halde ciddiye alınırız belki. Belki de insan yerine konmak için önce bizim haysiyet eşiğimizi yukarı taşımamız gerekiyordur. Belki de değil, kesin öyle.

Siyasetçilere, hatta sokakta maruz kaldığım tüm kabalıklara karşı “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” tavrını benimsiyorum. Halkım yahu, dümdüz halk. Sen beni aşağılayıp, kendini benden soyutlayıp dayılık taslayamazsın, çünkü sen de dümdüz halksın.

Ne ara siyasetçilerin bizim oylarımıza muhtaç olduğunu atladık da biz onlara mecbur olduk sahi? Ne ara kötüyle daha kötü arasında tercih yapmak zorunda kalacak kadar kısırlaştı siyaset? Dün bir sohbet ortamında bu soruma bir arkadaşım “Darbeler yüzünden” diye cevap verdi. “‘Kızlarınıza cop sokarız, erkeklerinizin cinsel organına elektrik veririz’ dediler, haliyle ailelerimiz korkup çocuklarını siyasetten uzak tutmak istedi” dedi. Makul. Yani “davranmayın, geleceğinizi hadım ederiz” demiş oldu devlet. 

Adnan Menderes’in ardından yakılan anız ve ardından yakılmış toprağa ekilen Demirel ve Özal tohumları tarladaki ürünü ve tarlada bitmeye müsait ayrık otlarının standardını belirlemiş oldu. Siyasetçilerin bol keseden dağıttığı aflar, görmezden geldikleri suçlar, başbakanlarca rüşvete teşvik edilen memurlar, ahlaksızlığa teşne halkın yeni normalini belirledi ve kalıcı hale getirdi. Yozlaşmış, ilkesiz toplumun tahtırevanı AKP’nin yenilemez olmasını sağladı bu ortam. İstilacı bir tür gibi gelişip başka otların büyümesine izin vermedi. Kendi haline terk edilen bu tarlayı bakımsızlıktan ve sahipsizlikten haşerat sardı bugün. Tarladaki ürüne müdahale etmeli ve tarlaya bu topraklara uygun, kârlı ve sürdürülebilir ürünler ekmeli, florayı değiştirmeli.

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek isteyenlere “ölürüm daha iyi” diyor iktidar seçmeni son on yıldır. Muhalif seçmende de her şeye rağmen oy verme işi bitti. Son on yıldır dağıttığımız tüm akıllara rağmen kazanabilecekleri en kolay seçimi bile kaybetmeyi başaran, vasatlarını aşamayan muhalefet aktörlerini attık kenara. Muhalif seçmen iktidardan iğrendiği kadar muhalefetten de iğreniyor. Bu harika, harika. Tarlayı ıslah etmek için mükemmel bir ortam. Siyasette temiz eller, temiz diller operasyonu başlatalım. Adeta mecburi hizmet gibi siyasete girmek zorundayız. Ciddi söylüyorum, başka yol kalmadı. Bu bir vatan borcudur. Fazla değil, şöyle kafası çalışan, kendine yatırım yapmış, yurdunu alçaklara ezdirmek istemeyen vicdanlı 70 kişi siyasete girse ne olur? Hani şu geçen haftalarda yazdığım gibi kaynar kazana bir kova buz dökmüş olmaz mıyız?

Ciddi söylüyorum, siyaset üzerine düşünen, ülkesi için endişelenen ancak koltukla, hırsla, rantla, toplum mühendisliğine soyunmakla ilgisi olmayan insanlar ekmeliyiz toprağa. Mecburi hizmet gibi bir ya da iki dönem görev alsa bu insanlar ve sonra köşelerine dönseler.

“Siyaseti iğrenç bir iş olmaktan çıkarmalıyız” diye yazıyorum bir süredir. Siyasete temiz insanlar katılmadıkça o iğrenç flora değişmeyecek. Bir nevi probiyotik takviyesi gibi düşünün. Bir süre sorumluluk alan bu insanlar sayesinde takviye edilen siyasetçi florası normale dönecek. Böylece toplumda inisiyatif almaya niyeti olan ancak yalakalık kast sistemine, delege ağalarına, hırsızlar lokalinde kart oynamaya mahkum olmadan siyaset yapmak isteyen insanlara uygun bir zemin açılmış olacak. Şu anda böyle siyasetçiler yok mu? Var. Ama öyle azlar ki, kaynayan kazana düştükleri anda eriyip yok oluyorlar. Topluca bir hareket başlatmak lazım.

TİP bunu son seçimlerde kısmen denedi ama biz Millet İttifakı’nın kazanma ihtimaline ve ucu ucuna kazanılabilecek bir seçime odaklandığımız için seslerini yankılamaya çalıştıysak da seçmenin çoğunluğu “şimdi zamanı değil” dedi. Güvendiğimiz tüm dağlara kar yağdıktan, korktuğumuz her şey başımıza geldikten sonra yepyeni şeyler denemekten başka çaremiz kalmadı.

Her birimiz kaynayan suda buz etkisi yaratmak için her gün karşılaştığımız AKP’li kafasına müdahale etmeliyiz. Bu kafanın dinle diyanetle ilgisi yoktur. Birleşim kümesi çıkarcılıktır. Kendisi de dâhil kimseye saygı duymayarak leş bir koku yayarlar bulundukları her yere ve her yerdeler. Sıraya kaynak yapana, park yerine çapraz park edene, toplum içinde yüksek sesle video izleyene, pazarda kazıklamaya çalışan pazarcıya yılgınlıkla susmak yerine saygı çerçevesinde müdahale etmeliyiz. Keyfiliği ve ahlaksızlığı gördüğümüz her yerde itirazımızı kibar ama sesli bir şekilde dile getirmeliyiz. Ortada bir sebep yokken sohbet başlatmalıyız karşı mahalleden insanlara yaymalıyız aslında düşman kardeşler olmadığımızı, sadece tanınmayacak hale getirildiğimizi. Siyaset arenasında kılıç kuşanmalıyız. Sanatta özgün işler yapmalı, vasatı reddetmeliyiz. Dört bir koldan mücadele etmeliyiz bu iğrenç düzenle muhalif seçmen kardeşim. Başka türlü çıkamayacağız bu cendereden.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.