Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Flanör (66): Umut Subaşı ile “Sanki Her Şey Biraz Felaket”

“Sanki Her Şey Biraz Felaket” son yıllarda hem ülkemizde hem de dünyada hislere tercüman olan bir deyim gibi. Sanki her gelen yıl, bir öncekini aratıyor. Ülkemizde geçtiğimiz yıl kasım ayında İstanbul-Beyoğlu’nda meydana gelen bombalı saldırı ve 50 bin kişiyi sevdiklerinden koparan Kahramanmaraş depremleri herkesi derinden etkiledi. Ardından seçim gerginliği ve heyecanı herkesi sardı. Uzun zamandır hem Türkiye’de hem de dünyada yoğun kollektif kaygılar ve korkularla yaşadığımız bir dönemdeyiz. 

Filme dönecek olursak 30’una merdiven dayamış orta sınıf dört gencin hayatlarında köklenememe, ilişki ya da iş olarak hâlâ arayış halinde oldukları ve gariplikler silsilesiyle bir araya geldikleri, bir oyun oynar gibi buna devam ettikleri bir buçuk saat izliyoruz.

Dijital platformlardan alıştığımızın aksine film manzarasız, boğazsız, siluetsiz bir İstanbul’da, genelde kapalı mekanlarda geçiyor. Ve karakterlerin yalnız başına kaldıklarında katıla katıla ağladıklarını görüyoruz. Gösterişsiz, estetik kaygılardan arınmış bir film… Evliliğinde mutlu olmayan mühendis Mehmet, yurtdışına gitmeye çalışan Ayşe ile aşkı kendi bulamayınca astrolojiye kulak veren öğrenci Zeynep, bir türlü iş tecrübesi edinemeyen ve ailesiyle yaşayan işletme mezunu Ali, yönetmen Umut Subaşı’nın kurduğu oyunda kesişirler. Karakterleri ilk uzun metraj deneyimleri olan oyuncular Melis Sevinç, Melisa Bostancıoğlu, İbrahim Arıcı ile Mert Can Sevimli canlandırıyor.

Hikaye ara ara Zeynep’in ülkemizden okuduğu bir felaket haberiyle kesilir. Filmdeki karakterler bütün felaketlere rağmen hayatlarına ve arayışlarına devam eder. Beethoven’ın “Türk Marşı” da filme mizahi bir ton verecek şekilde yeniden çalınıp kaydedilmiş.

İlk filmini çekme ve kendi deyimiyle “Batı’nın oryantalizm tuzağına düşmeden, elindeki imkanları optimize ederek kendi istediği gibi sinema yapma” derdinin güzel bir örneğini görüyoruz. Farklı biçimleri deneyen ve duruşu olan bir yönetmen var karşımızda. Karakterlerle özdeşleşmediğimiz ama hepsini hissettiğimiz İstanbul’u arkaplandan seyrelterek evrenselleşen bir film… Prekaryalaşan bir dünya düzeninde iş arayan ya da yaptığı işlerinden mutlu olmayan, ilişkilerinde aradığı kıvamı tutturamayan ama deneyen, bulamadıkça, yalnızlaşan bir gençliğin filmi.

Hem ülkemizde hem de yurtdışında duyduğumuz “Sen Türk’e benzemiyorsun” sorunsalımızla, Avrupa’ya kaçan folklör grupları ve göçmenliğe karşı bakış açısıyla da oynayarak oldukça “buralı” bir film.

Filmin hem yerli hem global olmasına uyacak şekilde bir festival serüveni var. Rotterdam Film Festivali’ndeki dünya prömiyerden sonra SHBF, ilk film gösterimi için oldukça prestijli sayılabilecek “New Directors New Films”de Kuzey Amerika prömiyerini yaptı.

Türkiye prömiyerini yaptığı “İstanbul film Festivali”nde aldığı “mansiyon” ödülüyle dikkat çeken film, Ayvalık Film Festivali’nde en iyi senaryo ödülüne layık görüldü.

Son olarak da Adana Film Festivali’nde en iyi film, yönetmen ve senaryo ve Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) ödüllerini alarak festivale damga vurdu. 27 Ekim’de İstanbul’da Sinematek’te yapılan gösterimin ardından film, “Başka Sinema” aracılığıyla 30 Ekim’de İzmir seyircisiyle buluşacak. Film ayrıca 2-10 Kasım’da düzenlenen Ankara Film Festivali’nde yarışma filmleri arasında yer alıyor.

Yönetmen Umut Subaşı ile Flanör için “Sanki Her Şey Biraz Felaket”i konuştuk. Sinematek’te devam eden “George Pierre’in gözünden Godard” sergisini birlikte gezdik ve yönetmeni de etkileyen sinema dehası Godard hakkında sohbet ettik.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.