Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Gürkan Çakıroğlu yazdı: Ey derin devlet! Geri dön

Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında yaşanan krizin hukukla veya yasalarla alakası yok. Hem Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin hem de Yargıtay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamalar hukuki metin olmaktan ziyade siyasi nutuklar. Tabii böyle bir durumda Tayyip Bey’den beklenen cevap, “Yargıtay haddini bil. Eğer siyasete çok hevesliyseniz cübbelerinizi çıkarın gelin” diye kükremesiydi. Lakin bu olmadı, olamaz.

Peki neden? Karşısında sadece cüppeli yargıçlar olmadığını biliyor da ondan. Mesele siyasi de ondan. Nasıl ki Sinan Ateş cinayetinin üstüne gidilmesi ve Ayhan Bora Kaplan dosyasının açılması hukuki değil siyasi ise, bu yaşanılan kriz de siyasi. Ateş ve Kaplan dosyalarında atılan adımlar adaletin tecellisinden ziyade “Dehşet Dengesi” ittifakında Erdoğan kanadının hareket alanını genişletme amaçlı. Yargıtay’ın son hamlesi ise ittifakın diğer kanadının iktidarın bu hamlelerine karşı reaksiyonu.

Cumhur İttifakı’nda tarafların it dalaşına girdiği, el ense çektiği ortada. İşin arka planında hükümeti ve hatta devleti bloke eden Kürt meselesi olduğu da aşikâr. İttifakın apolitik kanadı Kürt meselesinde çözümsüzlüğü ve hatta terörize edilme halinin devamını istiyor. Mesele Can Atalay değil. İpin ucu doğrudan Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarına çıkıyor.

Erdoğan’ın 17-25 Aralık’ın yol açtığı ittifak krizinin bir benzerini henüz istemediği ortada. Nitekim ilk açıklamasında Yargıtay’a arka çıkması bundan. “Kılıçlar kınına” dedi Erdoğan. Lakin akabinde ayağının altındaki zeminin kaymaması için de kendisini “hakem” statüsüne çekti. Tarafsızlığını ilan etti. Zira malum karara imza atan 9 üyenin tamamı AK Parti ve bileşenleri tarafından atandı veya seçildi.

Ve tüm bu yaşadıklarımız karşısında şüyuu vukuundan beter bir cümle maalesef kaçınılmaz olarak dolaşıma girdi: Devlet krizi. Derin devletin devlet olması veya hükümet ortağı haline gelmesi hem devleti kökünden dinamitledi hem de kör topal da olsa nefes alan demokrasiyi boğdu. Devletin derini, yani özü-çekirdeği kalmayınca yaşadığımız siyasal krizler giderek devlet krizlerine kapı aralar oldu.

Tayyip Bey kavgada arada kalmamak adına kurtuluşu hakemlikte buldu. Darbe dönemleri hariç, ki darbeler bile kendilerini meşrulaştıracak “İç Hizmet Kanunu” gibi yasal düzenlemelere ihtiyaç duyarken, anayasal düzen bu denli yok sayılarak siyasi mücadele veya iktidar çatışmaları yaşanmamıştı uzun zamandır. Kutsal sayılan devlet, bizzat onu kutsayanlar tarafından ciddi zafiyete düşürülmüş durumda. Ne yapılmalı sorusu dillerde.

Ey derin devlet geri dön! Tabii aklınla birlikte! Derin devlet dediğimiz kavram esasında bu topraklardaki 1000 yıllık tecrübenin tortusundan, bu tortunun ortaya çıkardığı akıldan başka bir şey değil, olmaması da gerekir. Devlet aklı dediğimiz kavram da aslında derin devletin bizatihi kendisi.

Maalesef derin devletin tarihsel bilinç ve toplumsal gerçeklerle oluşan “akla” aykırı hareket ettiği ve hatta zaman zaman delirdiği zamanları son asrımızda maalesef oldukça sık yaşadık; 90’lar bunun taze örneği. Lakin derin devletin “olmadığı bir zamanı” hiç yaşamadık. Şimdi bunu yaşıyoruz. Krizin esas kaynağı bu. Ve bu kabul edilemez. Hafife alınamaz. Zira çok arzu ettiğimiz hukuk devleti, demokrasi ve toplumsal barışa dahi derin devlet olmadan ulaşabilmemiz mümkün değil.

Nasıl yapılabilir sorusuna cevap olarak ise; silahlara veda edildiği, bitmek bilmeyen hesaplaşmaların sona erdiği ve her kesimin kendi işine döndüğü, kabuğuna çekildiği bir hal gerekmekte. Siyasetin “devlet faaliyeti” olmaktan çıkarılması iktiza etmekte. Tüm bunlar için de siyasetin ve devletin bütün bileşenleri ile bir araya gelip sulh olması uygun düşmekte.

Tayyip Bey bunun için bir şeyler yapabilir mi? Tek başına yapamaz. İktidarın diğer kanadının da buna şimdilik niyeti yok. Geriye muhalefet kalıyor. Muhalefetin iktidar bileşenleri ile görüşüp devlet krizinin daha ağır hasarlar vermeden ve tabii ki hak-hukuktan da taviz vermeden giderilmesi için yol/yollar açması gerekiyor. En azından bunun çabasını vermeleri lazım. Tabii korkuya değil de rızaya dayalı siyaset arayışı içindelerse…

Unutmayalım! Demokrasiye Türkiye’den daha yakın bir Türk devleti yok. Unutmayalım! Demokrasiye Türkiye’den daha yakın bir Müslüman ülke de yok. Devletin hırpalanmasına ve milletin ayrıştırılmasına dur diyelim artık! Başka Türkiye yok.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.