Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seçim ekonomisini AKP keşfetmedi | Prof. Dr. Kamil Yılmaz: “Erdoğan da Özal gibi popülist politikalara sarıldı, AKP iç talebi Özal kamu harcamalarını artırdı”

Yerel seçim yaklaşırken iktidarın atacağı ekonomik adımların “seçim ekonomisi” olduğu vurgulanıyor ancak seçim ekonomisi Türkiye için yeni değil. 36 yıl önce bugün 29 Kasım 1987 seçimlerinde Turgut Özal popülist politikalarla iktidara gelmişti. Türkiye’yi 1994 krizine götüren bu süreci Medyascope’a anlatan Prof. Dr. Kamil Yılmaz, “AKP iç talebi, Turgut Özal kamu harcamalarını artırdı” dedi ve Özal’ın popülizmi siyasi rekabet ortamında keşfettiğini söyledi. 

AKP iktidarının, genel seçimler öncesinde attığı ekonomik adımlar “seçim ekonomisi” olarak anıldı ve AKP’nin seçmeni etkilemeye yönelik hamleleri olarak değerlendirildi. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, emeklilikte yaşa takılanlarla (EYT) ilgili düzenlemeyi “Tutturmuş erken emeklilik, seçim kaybetsek de yokum” demiş olmasına rağmen seçim vaadi ve müjde olarak duyurdu.31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimler yaklaşırken, iktidarın hangi ekonomik vaatlerle seçmene gideceği ise merak ediliyor. 

Günümüzde kamu kaynaklarıyla seçime yönelik ekonomi politikaları uygulamak akla ilk önce AKP’yi getirse de, seçim ekonomisi AKP keşfetmedi. Tam da 36 yıl önce, 29 Kasım 1987 seçimlerinde Turgut Özal’ın seçimleri birinci tamamlamasına yardımcı olan da popülist ekonomi politikalarıydı. Sonucu 1994 krizi ve yıllarca kontrol altına alınamayan enflasyon oldu. Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, Özal’ın 1987 seçimlerini ve etkilerini Medyascope’a anlattı. 

1987 seçimlerine giderken Özal nasıl yükseldi?

Turgut Özal, siyasette aktif olmasından önce önemli görevler alan bir bürokrat olarak da tanınıyordu. 1979’da dönemin başbakanı, Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı Süleyman Demirel’in azınlık hükümetinde başbakanlık müsteşarı olarak göreve başladı. Özal müsteşar olarak, 24 Ocak kararlarının hazırlanmasında ve uygulanmasında önemli rol oynadı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin, 24 Ocak kararlarının hayata geçirilmesi için yapıldığı yönünde görüşler ortaya atılmasına neden olan politikalarla birlikte, darbeden sonra Bülend Ulusu tarafından kurulan hükümette ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı görevini üstlendi.

1982’de darbe hükümetindeki görevinden ayrılan Özal, 1983’te ANAP’ı kurdu. 6 Kasım 1983’te yapılan genel seçimlere, 12 Eylül’ün temsilcisi olduğu söylenen Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) ile Halkçı Parti (HP) ve ANAP’ın girmesine izin verildi. Süleyman Demirel, Bülent Ecevit gibi dönemin etkin siyasetçilerinin  siyasi yasakları sürerken, üç partili seçimde ANAP yüzde 45 oranında oyla birinci geldi, Özal başbakan oldu. Özal, 1987 seçimlerine iktidarda olmanın politik ve ekonomik avantajlarıyla gitti.

“AKP iç talebi, Özal kamu harcamalarını artırdı”

Kamil Yılmaz, Anavatan Partisi’nin (ANAP) genel başkanı olarak Turgut Özal’ın seçimleri birinci göğüslediği dönemde, kamu sektöründe istihdamın ihtiyacın üzerinde artırıldığına dikkat çekti. Yılmaz, Özal’ın popülist politikalarıyla AKP iç talebi canlı tutarken, Özal hükümetinin kamu harcamalarına ağırlık verdiğini anlattı: 

AKP’nin popülist politikalarında, son seçim öncesinde özellikle kredi genişlemesi ile iç talebi büyütmek öne çıktı. Bu canlı iç taleple seçime gitmek çok ciddi bir şeydi. Oy potansiyelini arttırıyordu ama 80’li yıllara baktığımızda, kamu harcamalarının artırılması yolu izlendi. Özellikle daha fazla hizmet götürüldüğü, köylere yol yapıldığı, Kamu İktisadi Teşebbüsleri’nde (KİT) bin işçiyle yapılabilecek iş için iki bin, üç bin işçinin istihdam edildiği, 1980’den sonra düşen reel ücretlerin yüzde 200’ün üzerinde artırıldığı bir süreç var.

“Özal siyasi rekabetle popülizmi keşfetti”

29 Kasım 1987’de yapılan seçimler öncesinde 6 Eylül 1987, anayasa değişikliği referandumu yapıldı ve eski AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, eski CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, eski MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ve eski Millî Selamet Partisi (MSP) Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın siyasi yasakları kalktı. Özal’ın önemli rakiplerinden biri de Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) Genel Başkanı Erdal İnönü’ydü. 

1980 öncesinde aktif olan isimlerin siyaset sahnesine dönüşü ve siyasi rekabet, Özal’ın seçim ekonomisinin en önemli kaynağı oldu. 2023 seçimlerinde siyaseten zorda olduğu düşünülen Erdoğan gibi Özal da, popülist politikalara sarıldı. Yılmaz, dönemi şöyle anlattı: 

1987’de eski liderlerin siyasete geri dönmesiyle ciddi bir siyasi rekabet başladı. Çünkü bunlar  Necdet Calp (eski HP Genel Başkanı) ya da diğer Orgeneral Turgut Sunalp (eski MDP Genel Başkanı) gibi donuk değillerdi. Çok rahat halktan oy toplayabilecek kişilerdi. ANAP’ın oy tabanı o zaman darbeden sonra kapatılan Adalet Partisi’nin oy tabanı üzerine kuruluydu ve 1987, 1989, 1991 seçimlerinde bu iki partinin başa baş giden oy oranları var. Bunun için daha önce reformist olarak bilinen Özal, 1987 Sonrasında popülizmi keşfetti.

“Ekonomide yavaşlama Özal’a oy kaybettirdi”

1987 genel seçimlerinin ardından Türkiye, 1989’da yerel seçimler için sandığa gitti. İki seçim arasında ANAP’ın oy oranı yüzde 36’dan yüzde 21’e düşerken, DYP’nin oy oranının yüzde 19’dan yüzde 25’e yükseldi. SHP ise, 1987’de yüzde 25 olan oy oranını yüzde 29’a çıkararak seçimden birinci parti olarak çıktı. Partilerin iki seçimde aldığı oy oranlarını karşılaştıran Yılmaz şunları söyledi: 

ANAP’ın kaybettiği oyların önemli bir kısmını DYP ve SHP aldı. 1991 genel seçimlerinde ise yüzde 27 oyla DYP birinci parti geldi. Merkez sağ için yarış başa baş gidiyordu ama ekonomide istediği kadar başarılı olamayan Özal oy kaybetti. Bütün bu popülist politikalara rağmen ekonomik büyüme yolunda değildi, 1989’dan itibaren yavaşlama var.

“1994 krizi, doğrudan 1987’de başlayan popülist dönemin bir sonucu”

Yılmaz, Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in 1987’den itibaren karşılıklı olarak “el yükselttiğini” dile getirdi. 1987 seçimlerine yönelik olarak uygulanan ekonomi politikalarının, Türkiye ekonomisine etkisi için Yılmaz “1994 krizi, doğrudan 1987’de başlayan popülist dönemin bir sonucu” dedi. Yılmaz, şöyle devam etti: 

Özellikle KİT’ler ve kamu harcamaları üzerinden bir popülizm vardı ve bu çok hızlı bir şekilde bütçe açıklarını arttırdı. Artan bütçe açıklarının finansmanı önemli bir problem ve dönemin iktidarının Merkez Bankası kaynaklarına başvurmaları söz konusu. Bu da o dönemde enflasyonu yukarı doğru çeken en önemli faktörlerden birisi. 1987 sonrasında net bir şekilde görülen kamu harcamalarındaki artışla, 1994 krizine doğru giderken kamu kesimi borçlanma gereksinimi ciddi boyutta arttı, milli gelirin yüzde 5’inin üzerine çıktı.

1993’te başbakan olan Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Tansu Çiller’in döneminde 1994 krizinin patlak verdiğini hatırlatan Yılmaz,  “Çiller, 1995 genel seçimlerine giderken kamu harcamalarını kısmadan devam etmek istiyor ve onu da Merkez Bankası’ndan avans kullanarak yapmak istiyor. 1994 krizinin asıl nedeni budur” diye konuştu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.