Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

CHP’nin gölge ekonomi bakanı Yalçın Karatepe: “Erdoğan Mehmet Şimşek’e epey alan açtı ama istediğinden değil, çaresizlikten”

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) gölge kabinesinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan sorumlu olan Prof. Dr. Yalçın Karatepe, Medyascope’un sorularını yanıtladı. Erdoğan’ın 14 Mayıs’tan önce büyümeyi önceleyen seçim ekonomisini değerlendiren Karatepe, yerel seçimden sonra atılması planlanan adımların vatandaşa ağır bir fatura çıkaracağını öne sürdü. Karatepe, seçimden sonra göreve gelen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “istediğinden değil çaresizlikten” alan açtığını söyledi.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Karatepe, CHP Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) Gölge Hazine ve Maliye Bakanı olarak görev aldı. Karatepe, Erdoğan’ın seçim ekonomisinin ve atılan adımların faturasının yurttaşa kesildiğini Medyascope’a anlattı. 

“Erdoğan büyümeyi hedef aldı, tencere aç kalmayı önleyecek kadar kaynadı”

  • Süleyman Demirel’in meşhur “Boş tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur” sözü, 2023 Genel Seçimleri’nde doğrulanmadı veya tencere sanıldığı kadar boş değildi. Seçim öncesi AKP ne yaptı da,  Demirel’i sıklıkla anmaya yol açan boş tencere iddia edildiği kadar boş değildi?

“Tencere tamamen boş değildi ama bizim sosyal demokrat bir parti olarak vatandaşın tenceresinde kaynamasını arzu ettiğimiz malzemelerden oluşmuyordu. İçerisinde protein de diğer şeyler de yoktu ama aç kalmasını engelleyecek ürünler vardı. Erdoğan’ın bunu hedef aldığını biliyorduk. Hatırlayalım, seçimlerden önce ‘Her ne pahasına olursa olsun biz büyümeyi sağlamalıyız’ diyordu çünkü büyüme aynı zamanda istihdam demektir. ‘İnsanların geliri düşük olsa bile hiç gelirin olmamasından daha iyidir’ bakışı vardır. Kredi maliyetlerini çok ucuzlattı. Gelir yeterli olmasa bile insanlar kredi kanallarını kullanarak, özellikle kredi kartları üzerinden ihtiyaçların bir kısmını daha düşük maliyetle sağlanabildi.

“Tencerenin ne derece boş olduğunu o zamanki muhalif partileri iyi tespit edememiş”

Tam seçimlere giderken yaptığı uygulamalar vardı. Doğalgazı mayıs ayında bedava yaptı. Emekli aylıkları normalde ocak ve temmuzda ayarlanırken, tam seçimden iki hafta önce en düşük emekli aylığını 7 bin 500 liraya çıkardı. Bizim arzu ettiğimiz kadar olmasa bile, vatandaşın cebine dokunacak işler yaptı. Boş tencere iktidar götürür mü? Evet götürür çünkü ekonomi çok önemli bir gösterge ama o tencerenin ne derece boş olduğunu bence o zamanki muhalif partileri çok iyi tespit edememiş. Bu sebeple seçime yansıması da sınırlı oldu diye düşünüyorum.”

  • Eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “heterodoks epistemolojik” gibi söylemleri eleştiriliyordu. Mevcut Bakan Mehmet Şimşek, “rasyonel zemin” dediği ortodoks politikaları sürdürüyor ancak yine de yurttaşın krizi sona ermedi. 

“Seçim öncesinde uyguladıkları politikalardan belirgin bir uzaklaşma var. Faiz oranları yüzde 8,5’e kadar inmişti, şimdi yüzde 40’a çıktı. Muhtemelen bu ay 250-500 baz puan arasında bir artış daha yapılacak. Kredi maliyetleri ciddi şekilde arttı. Ücret artışlarını sınırlandırmak için çabalar var. Dolayısıyla bu anlamda politikalarda önemli değişiklik var ama asıl değişikliği, çok daha belirgin bir biçimde, bekledikleri oy oranlarına ulaşırlarsa yerel seçimlerden sonra yapacaklarını tahmin ediyoruz. Ekonomi yorumcularının ‘yerel seçimlerden sonra, yerel seçimlere kadar’ gibi analizleri var.

“Halkın menfaatineyse niye seçimler bekleniyor, vatandaş bunun farkında olmalı”

Ben bir iktisatçı olarak şunu sorarım, yerel seçimlerden sonra yapılacak şey, eğer bu halkın menfaatineyse niye seçimler bekleniyor? İktidar dört ay niye beklemeyi tercih ediyor ki, bugünden yapsınlar. Demek ki istedikleri ya da planladıkları şey, vatandaşın refahını artıran değil, onlara daha ağır fatura çıkaran ekonomi politikalarının uygulanması. Vatandaşın bunun farkında olması gerektiğini düşünüyorum. Daha ağır ekonomik koşullarla karşı karşıya kalacağız. Seçimi beklemekteki amacın, vatandaşın tepki göstereceğini bildikleri politikaların uygulanmasını, o tepkinin gösterileceği mecranın ortadan kalkmasından sonra, yani sandık ortadan kalktıktan sonra hayata geçirmek olduğunu düşünüyorum.”

  • Mehmet Şimşek “rasyonel zemin” diyerek göreve geldi ama sizin de örneklendirdiğiniz, Erdoğan’ın uyguladığı seçim ekonomisinin genel seçimlerden önce iktidarın işine yaradığı ve yerel seçimden önce de benzer hamleleri olacağı tahmin ediliyor. Mehmet Şimşek’in rasyonel zemini mi,  Erdoğan’ın seçim ekonomisi mi baskın gelecek? Önümüzdeki süreçte iktidarın ne yapacağına ilişkin bir öngörünüz var mı?

“Erdoğan’ın hilafına herhangi bir bakanın ya da kamu görevlisinin bir karar alıp uygulama şansının olmadığını düşünüyorum. ‘Kim belirleyici olacak’ sorusunun yanıtı Erdoğan, Bunun örneğini çok somut bir biçimde, emeklilere Cumhuriyet’in 100. yılı sebebiyle verilecek 5 bin lira ikramiye konusunda gördük.

“Emeklilere 5 bin lira ikramiye konusunda Erdoğan tepkiye kayıtsız kalamadı”

Cumhurbaşkanı ilk duyurduğunda çok net hatırlıyorum, ‘Çalışan emekliler bundan yararlanamayacak’ dedi. Çalışan emekliler deyince, emekli olup çalışmak zorunda olanlar aklımıza geldi çünkü bunu söyledi. Fakat Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı olan çiftçilerin, Bağ-Kur’a kayıtlı emekli esnafın da dahil olduğu yaklaşık beş milyon civarında emekli vatandaşımızı kapsayan bir istisna getirildi. Bu 5 bin liranın kamusal maliyetini düşük tutabilmek için bu istisnaların getirildiğini görüyoruz. Bunu ben değil, Mehmet Şimşek kamusal maliyet olarak adlandırıyor. 5 bin lira zaten bir işe yaramıyor ama insanlar için önemli bir para, istisnalar nedeniyle toplumdan gelen tepkiye Erdoğan kayıtsız kalamadı. Şimdi çalışan emeklilere de verilmesi için düzenleme yapılıyor. Bu neyi gösteriyor? Asıl karar verici Erdoğan.”

“Erdoğan Mehmet Şimşek’e epey alan açtı, istediğinden değil çaresizlikten”

Erdoğan neyi isterse onu yapıyor, Mehmet Şimşek de Erdoğan’ın kendisine çizdiği alan içerisinde ekonomi politikalarını hayata geçiriyor. Mehmet Şimşek, göreve geldiğinden beri Erdoğan epey bir alan açmış durumda, faizlerin ciddi şekilde artırılması bunun en temel göstergesi. Bu da çaresizlikten, Erdoğan’ın bile isteye böyle bir politikanın uygulanmasına izin verdiğinden değil, başka yapacağı bir şey olmadığını düşündüğü için bu izni verdiğini düşünüyorum.”

  • Hem Merkez Bankası’nın enflasyon raporunda, hem Orta Vadeli Program’da dezenflasyonist süreç için 2024 ortasına işaret ediliyor. İktidar cephesi de yerel seçimi anmıyor ancak enflasyonun düşmesi için öngördükleri takvimin seçim sonrası olduğu anlaşılıyor.

“Merkez Bankası teknik olarak şunu söylüyor: Enflasyon yerel seçimlere kadar yükselme trendine devam edecek, mayıstan sonra baz etkisi de devreye girecek ama ben de kast ettikleri şeyin yerel seçimler olduğunu düşünüyorum. Yılın ikinci yarısından sonra, vatandaş açısından maliyeti daha yüksek olacak, ağır bir politika uygulanacağını tahmin ediyorum. İşaretler de bunu gösteriyor. Seçime kadar bir seçim ekonomisi uygulayacak mı? Bence uygulayacak.”

“Fiyatlama davranışındaki bozuklukları taleple ilişkilendirmek doğru değil”

  • TCMB’nin enflasyon raporunda da bazı iktisatçıların yorumlarında da fiyatlama davranışlarındaki bozulmaya dikkat çekiliyor. 2024’te tek seferlik asgari ücret zammı, enflasyon beklentilerini çıpalamak ve talebi kısmakla ilişkilendiriliyor. Fiyatlama davranışlarındaki bozulma ücretlere yılda tek seferlik zam yapılarak düzeltilebilir mi?

“Fiyatlama davranışındaki bozukluklarla talebi ilişkilendirmek bence doğru bir yaklaşım değil. Hem Merkez Bankası’ndan gelen açıklamalara baktığımız zaman, hem ücret artışları konuşulurken iktidar tarafından yapılan açıklamalara baktığımız zaman şöyle bir algı var: Türkiye’de enflasyonun sebebi yüksek tüketim, yüksek tüketime yol açan şey de vatandaşın cebinde çok para olması ya da paraya kolay ulaşılır olması. O zaman ne yapalım? Önce cebindeki paranın, reel olarak daha az artmasını sağlayalım ya da nominal artışını sınırlı tutalım. Bir de paraya erişmesini, yani krediyi maliyetli hale getirelim ki iç tüketim -onların ifadesiyle- dengelensin. Bunu yaparsak talep yavaşlar, talep yavaşlayınca enflasyon düşer. Bu şekilde bir algı var.

“Enflasyonla mücadele kurgusunu, vatandaşın yoksullaştırılması üzerine yapmak çok haksız bir durum”

Bugün Türkiye’de enflasyonun sebebi vatandaşın çarşıya pazara çıkıp, makarna peynir alması değil ki. Talep itişli bir enflasyondan söz etmek mümkün değil. Dolayısıyla enflasyonla mücadele kurgusunu, vatandaşın yoksullaştırılması üzerine yapmak çok haksız bir durum. Çünkü vatandaşın yol açmadığı bir ekonomik sonucu, vatandaşa fatura keserek çözmek adil bir şey değil. Vatandaşın para harcamasını kredi kartları üzerinden zorlaştırdıklarını da biliyoruz. Bugün kredi kartıyla alışveriş yaptığınız zaman biriken kredi kartı borcunun yıllık faiz oranı yüzde 78. Çok yüksek bir oran değil mi? Kredili mevduat hesabından veya kredi kartından nakit avans çekilirse, buna ödenen faiz oranı yüzde 97, inanılmaz derecede yüksek bir faiz oranı.

“Fiyatlama davranışındaki bozulma, şirketlerin yüksek kâr için fiyat yükseltmelerinden kaynaklanıyor”

Fiyatlama davranışı konusu, dünyada da çok tartışılan bir konu. Şirketlerin aşırı kâr elde ediyor olmasına bir kulak kabartmak gerek. Böyle ortamlarda nasıl oluyor da böyle ekonomik sorunların yaşandığı dönemde, şirketler çok para kazanıyor. İşte fiyatlama davranışını orada görüyoruz. Biz vatandaş olarak enflasyonist ortamda fiyat değişimlerinin normal olduğunu düşünüyoruz. Oysa enflasyondaki artış oranının beş katı bir artış varsa normal bir şey değil. Asıl fiyatlama davranışındaki bozulma, şirketler kesiminin kârlarını yüksek oranda artırabilmek için fiyatları çok kolay yükseltiyor olmalarından kaynaklanıyor. Biraz kâr çekişli bir enflasyon durumu da söz konusu.”

  • Kredi kartına uygulanan faizden yüzde 15 oranında Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) ve ve yine yüzde 15 oranında Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) alınıyor. Özgür Özel BSMV ve KKDF’nin kaldırılması için kanun teklifi vereceklerini söylemişti, bu vergi ve fonun etkisi nedir?

“Kredi kartı borcuna faiz ödeyen gariban vatandaşa, ödediği faizin yüzde 30 kadar vergi salmak insafsızlık değil mi? Borsada para kazanandan tek kuruş vergi almıyorsun ama evinin ihtiyacını görebilmek için kredi kartına borçlanmak zorunda olan gariban vatandaşın ödediği faiz üzerinden yüzde 30’da vergi alıyorsun. Parası olmayan yurttaş kredi kartıyla borçlanıp mecburen faiz ödüyor, dönüp bir de ödediği faizin 30’u kadar da devlete vergi ödüyor. Ama borsada 50 milyon lira para kazanan adam bir kuruş vergi ödemiyor. Bu adil vergi sisteminin varlığını bize gösteriyor mu?

“Vatandaşın tercihi şu, kredi kartına yüzde 78 faiz mi ödeyecek, çocuğunun önüne mandalina mı koyacak?”

Şimdi iktidar işte parayı pahalı yaparak talebi sınırlandırmak istiyor. BDDK verilerine göre, faiz artırımlarının başladığı haziran ayından itibaren, kredi kartı faizleri ciddi miktarda artmasına rağmen, taksitsiz kredi kartı borcundaki artış oranı haziranın ortasından kasım ayının son haftasına kadar yüzde 56. İnanılmaz bir artış, değil mi? Vatandaşın tercihi şu, kredi kartına yüzde 78 faiz mi ödeyecek, çocuğunun önüne mandalina mı koyacak? Dolayısıyla böyle ‘Faiz arttı, aman ben harcama yapmayayım, onun altından kalkamam’ gibi bir yaklaşım söz konusu değil. İktidarın uyguladığı politikanın kurgusu yanlış. Vatandaşa bu kadar yüksek fatura çıkararak enflasyonla mücadele etmek mümkün değil.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.