Eğitimde tarikat ve cemaat tartışması | Eski Milli Eğitim bakanları Ömer Dinçer ve Hüseyin Çelik Medyascope’a konuştu: “Bizim dönemimizde protokol yapılmadı”

Bütçe görüşmelerinde muhalefete, “Sizin ‘tarikat’, ‘cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 protokolümüz var” diyen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e tepkiler büyüyor. AKP iktidarında daha önce Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan Ömer Dinçer ve Hüseyin Çelik kendi dönemlerinde Ensar, Birlik, Hayrat gibi vakıflarla işbirliği yapmadıklarını söyledi. Çelik, “Bizim dönemde onlarla yapılan protokol yok. Her iktidar kendi programına, kendi siyasi anlayışına denk düşen STK’larla anlaşma yapabilir” dedi. Tarikatlar konusunda yaptığı çalışmalarla bilinen Prof. Dr. Esergül Balcı, “Türkiye’nin birlik, bütünlük ve güvenliği tehdit altında” uyarısında bulundu.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’ndaki konuşmasında (17 Aralık), Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 yılı itibarıyla 2 bin 709 protokolü olduğunu söyledi.

Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceklerini söyleyen Tekin, “Sizin ‘tarikat’, ‘cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ (sivil toplum kuruluşu) dediğimiz yapılarla toplasanız 10 protokolümüz vardır. Ben, bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz” dedi.

Bakanlığın Ensar, Birlik, Hayrat, Türkiye Gençlik Vakfı, Cihannüma Dayanışma ve İşbirliği Derneği gibi kurumlarla protokol yapmasının yankıları sürerken Tekin’in konuşması tepkiyle karşılandı. Tekin’in Cihannüma Derneği’nin kurucu genel başkanı olduğunun ortaya çıkması da eleştirilerin dozunu yükseltti. “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” projesiyle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın okullara “manevi danışmanlar” adı altında imam, vaiz görevlendirmesi de bu itirazları artırdı.

10 yılda ne değişti?

Bakan Tekin’in STK olarak gördüğü tarikat ve cemaatlerle ilgili tartışmalar devam ederken AKP döneminde Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan Ömer Dinçer ve Hüseyin Çelik ile konuştuk. 

2011-2013 yılları arasında bakan olan Ömer Dinçer, kendi döneminde STK’larla yapılan protokol sayısını hatırlamadığını söyledi. Görevdeyken Ensar, Hayrat, Birlik Vakfı gibi kurumlarla işbirliği yapılmadığını belirten Dinçer şu bilgileri verdi:

“Benim dönemimde STK’larla okullarda konuşmalar, konferanslar vermek üzere protokol yapmamıştık. Bazı STK’larla halk eğitim merkezleri ile alakalı protokollerimiz vardı. Bunlar halk eğitim merkezlerinde eğitim seminerleri, okuma-yazma eğitimleri veya mesleki, sanatsal faaliyetlere girişiyorlardı. Örneğin Osmanlıca öğretiyorlardı, kağıt üzerinden süs eşyası, ebru, sanat yapılıyordu. Terzilik öğrenenler vardı. Onun dışında bir şey hatırlamıyorum. Benim dönemimde, bazı STK’lar okullarda yaz tatilinde Kuran öğretmek istemişlerdi. Ben ona izin vermemiştim. Çocuklar kış boyunca sırada oturuyor, böyle bir şey yazın için de doğru değil, pedagojik olarak da yanlış demiştim.”

Ömer Dinçer

“Yasal faaliyet gösteriyorsa mahsur yok”

2003-2009 yılları arasında Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan Hüseyin Çelik ise kendi döneminde protokol yapılmadığını söyledi:

“Bizim dönemde onlarla yapılan protokol yok. Bizden önce Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ile yapılanlar vardı. A STK’sı ile yapılır, B STK’sı ile yapılmaz diye bir şey yok. Tarikatlar başka konu, bu STK’lar kanun çerçevesinde kurulmuş, yasal olarak faaliyet gösteriyorsa bunda bir mahsur görmüyorum. Daha önce ÇYDD, Atatürkçü Düşünce Derneği ile yapılıyordu. Şimdi de bu tarafla yapılıyor.”

“Eğitim anlayışına aykırı biriyle ben de protokol yapmam”

Anayasa ve yasal çerçevede faaliyet gösteren STK’lar ile işbirliği yapılabileceğini vurgulayan Çelik, kendi döneminde Toplum Gönüllüleri Vakfı gibi kurumlarla çalıştıklarını anlattı. AKP’nin muhafazakâr sağ bir iktidar olduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti:

“Kendi eğitim anlayışına, kendi felsefesine tamamen aykırı olan, bunların dışında olan birileriyle protokol yapmasını ben de yadırgarım. Ben de olsam yapmam, neden? Bakan olduğum zaman 24 saat bizim iktidarımıza küfür eden, bize hakaret eden insanlarla benim oturup protokol yapmamı kimse beklemezdi. Her iktidar kendi programına, kendi siyasi anlayışına denk düşen STK’larla anlaşma yapabilir. Cumhuriyet Halk Partisi şu an iktidar olsa dediğiniz vakıflarla işbirliği yapmaz. O da Atatürkçü Düşünce Derneği ve ÇYDD ile yapar. Belediyeler bunu yapıyor.”

Hüseyin Çelik

Çelik de Dinçer de “10 yılda ne değişti?” sorusuna yanıt vermedi. Siyaset alanında çalışan akademisyenler ise kültürel hegemonyanın kurulması için uygun iktisadi ve siyasi zemin koşullarının sağlanması gerektiğini söyledi, “İktidarın söylemlerinde ‘kültürel hegemonya’ kurma idealinin olduğu görülüyor. Bu durumun imam hatip liselerine yönelik atılan adımlar gibi birçok gelişme ile birlikte düşünmek lazım. Ortamla birlikte ‘her şeyi yapabilme’ durumu da bu kararlarda etkili” dedi.

“Uyarılarımız işe yaramamış”

Bakan Tekin’in açıklamalarının ardından tarikat ve cemaatlerin eğitimdeki yeri yeniden sorgulanmaya başlanırken, bu alanda çalışan Prof. Dr. Esergül Balcı bazı uyarılarda bulundu. Ekibiyle birlikte 2018’de Türkiye’nin 16 ilinde yaptığı araştırmayla 1 milyon çocuğun tarikatlarda eğitim gördüğünü aktaran Balcı, 2,6 milyon vatandaşın da tarikatlarla organik bağı bulunduğunu söyledi.

Din görevlilerinin yerinin cami olduğunu vurgulayan Balcı, “Çalışmamız öncesi meslek hayatım boyunca bu yapıları izleme imkanı buldum. Sonuç çok kötüydü. Biz bir yerde toplumu ve devleti uyarma görevini yerine getirdik, yeni bir 15 Temmuz olmasın diye. Uyarılarımız belli ki bir işe yaramamış” dedi.

“İktidar ektiği tohumların sonuçlarını alacak”

Bakan Tekin’in açıkladığı sayıları gerçekçi bulmadığının altını çizen Balcı, tarikat ve cemaatlere STK denilemeyeceğini söyledi, protokollerin, Türkiye’yi karanlığa götüreceğini ekledi:

“Çünkü onlar şeyh karşısında müridinin ceset gibi olmasını ister. Şeyhe itaat esastır, düşünme, tartışma yoktur. Oysa bilimsel eğitim tam tersine aklı kullanmayı hedefler. Düşünmeyi, yaratıcı olmayı ister. ‘Verilen eğitimin sonuçları, 15-20 yıl sonra ortaya çıkar’ deriz biz eğitimciler. Bu iktidar giderek ektiği tohumların sonuçlarını alacak gibi görünüyor. Tarikat ve cemaatler FETÖ benzeri tehdit oluşturur. Böyle devam ederse, ülkeyi karanlık günler bekliyor. Yanılmayı çok isterim ama Türkiye’nin birlik, bütünlük ve güvenliği tehdit altında görünüyor.”

“2014 yılında sürecin önü açıldı”

Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay ise Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla yapılan işbirliklerine değindi. 2014 yılında okullarda seminer verilmesi gibi çalışmalarla protokollerin önünün açıldığını belirten Özbay, “İşbirliği protokolleri, çocuk ve insan hakları norm ve standartları bakımından, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetini güvence altına alan ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmeler açısından sorun teşkil ediyor” dedi.

“Tarikat ve cemaatler itaat ve din üzerine kurulu”

İlahiyatçı ve felsefeci Prof. Dr. Şahin Filiz ise tarikat ve cemaatlerin bilimsel eğitim yöntemleri olmadığını söyledi. Onlara STK denilemeyeceğini vurgulayan Filiz, “Bu yapılan, ülke için büyük tehdit. Eğitimin ve çocukların bu yapılardan zarar görmemesi mümkün değil. Müritlerin durumu neyse, çocuklar da o duruma gelir. Çocuklar mürit yapmak isteniyor” dedi.

Kim, hangi tepkiyi verdi?

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) yaptığı açıklamada, kuşakların ezbercilik yerine eleştirel ve yaratıcı düşünceye dayanan bir eğitimle buluşturulması gerektiğine değindi. TÜSİAD’ın açıklamasında şöyle denildi:

“Ülkemizin bu yöndeki ihtiyacı ve yakın geçmişte yaşanan acı tecrübeler dikkate alındığında cemaat ve tarikatlara eğitim sisteminde yer olmaması gerekir. Milyonlarca öğrenci, veli, öğretmen, iş, emek, teknoloji dünyası ve akademi gibi çok geniş bir çevreyi etkileyen eğitim alanında bilime dayalı politikalar uygulanması esas olmalıdır.”

İçerisinde oyuncuların, yazarların, şairlerin ve aydınların bulunduğu Sanatçılar Girişimi de “Böyle bir kişi, Milli Eğitim Bakanlığı gibi ülkemizin ve en değerli varlıklarımız olan çocuklarımızın yaşamları ile ilgili bu kadar önemli bir makamda bir saniye bile kalamaz” diyerek yetkilileri göreve çağırdı.

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), “Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” diyen Milli Eğitim Bakanı (MEB) Yusuf Tekin’i istifaya çağırdı.

Atatürkçü Düşünce Derneği ve Eğitim İş Sendikası ise Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında suç duyurusunda bulundu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.