İsmail Haniye’nin görüşmelerde bulunmak için Kahire’ye gittiği sırada, Gazzeli siyâsetbilimci Mukhaimer Ebu Saada 7 Ekim’den bugüne kadar Hamas’ın stratejisini ele alıyor. Julie Paris’in Ebu Saada ile yaptığı ve Mediapart’ta yayımlanan söyleşisini Haldun Bayrı çevirdi.
Mukhaimer Ebu Saada 7 Ekim 2023’e kadar Gazze’deki El Ezher Üniversitesi siyâsal bilimler bölümünde öğretim üyesiydi. Diğer iki milyon Filistinli gibi onun da hayâtı Hamas’ın ölüm saçan saldırılarına İsrail’in korkunç misillemesi tarafından silip süpürüldü. Husûmetin bu safhasına girilmesinden iki hafta sonra, Gazze Şeridi’nin güneyine sığındı, oradan da 17 Kasım’da Mısır’a çıkarıldı.
“Benzeri görülmemiş gaddarlıkta bir savaş” diye tasvir ettiği durumun başlamasından beri âilesi en az 25 mensûbunu yitirmiş. Hamas’ın lideri İsmail Haniye 20 Aralık Çarşamba günü yeni bir insânî aranın şartlarını tartışmak için Kahire’yi ziyâret ettiği sırada, Mukhaimer Ebu Saada İslâmcı hareketin ölümcül stratejisinin şifrelerini çözüyor. İsrail’in acımasızlığının ve ay başından beri askerî operasyonlarını yoğunlaştırmasının teşvik ettiği bir strateji bu.
Mediapart : İsrail Hamas’ın kökünü kazıma umûduyla el artırma yolunu seçti. Sonucu önceden belli bir başarısızlık mı var?
Mukhaimer Abu Saada : İsrail’in net bir stratejisi yok. Misillemenin başlangıcında, hedef Hamas’ı yok etmekti, yani silâhlarına el koymak ve onu Gazze’deki yönetimden uzaklaştırmaktı. Fakat İsrail ordusuna göre, Cebeliye ve Şecaya’daki [Gazze Şeridi’nin kuzeyinde – Fr.Ed.N.] çetin çarpışmalar nedeniyle, özellikle de Han Yunus’ta [Gazze’deki Hamas lideri Yahya Sinwar’ın memleketi – Fr.Ed.N.] bu işi gerçekleştirmek için aylar gerekecektir.
İsrail’in teknoloji bakımından çok iyi donanımlı bir ordusu var; tünellere girebiliyor, ABD’nin verdiği silâhları ve “akıllı” denen güdümlü mermileri kullanıyor. Ama Hamas da bu savaşa hazırlıklı görünüyor. Savaş başlayalı yetmiş gün geçmesine rağmen, hâlâ çarpışabiliyor ve hareket çökmedi.
Bu kök kazıma hedefi karşısında Hamas’ın tepkisi nedir?
İsrail, Filistinli sivillere ayrım gözetmeksizin saldırarak Hamas’ı baskı altına almayı umuyor. Bunun bir işe yaramadığını saptamak zorundayız. İsrail Hamas’tan teslim olmasını istiyor. Ama Hamas mensupları kendini bir dâvâya adamış ve artık kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insanlar. İslâmcı genlerine rağmen Hamas, Filistin’in işgaline karşı mücâdeleyi üstlenmiş milliyetçi bir harekettir. İdeolojisi şu cümleyle özetlenebilir: Zafere ya da ölene kadar dövüşmek.
Yahya Sinwar İsrailli zihniyetini iyi bilmekle övünüyor, ama İsrail’in tepkisini azımsama hatâsına düştü yine de.
Mukhaimer Ebu Saada
“Teslim olmak” ya da “beyaz bayrak” terimleri Hamas’ın kitabında yazmıyor. Belki bâzı savaşçılar silâh bırakabilir, ama bireysel teşebbüsler olacaktır bunlar. El Kassam Tugayları [Hamas’ın silâhlı kolu – Fr.Ed.N.] sonuna kadar dövüşecektir. İslâmî Cihad’ı ve bu iki hareketin yörüngesinde hareket eden silâhlı bir sürü grubu saymadık daha.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
İsrail aynı zamanda Hamas yöneticilerinden İsrailli rehînelerin hepsini serbest bırakmasını istiyor. Onlar da buna: “Kalıcı bir ateşkes anlaşması olmadan bu imkânsız” diyorlar. Ateşkes durumunda İsrail’in Gazze’ye ağır darbeler vurmayı sürdürmesini engellemek için ellerindeki tek koz bu. İsrail Hamas’ın sırtını duvara dayıyor ve ona dövüşmekten başka seçenek bırakmıyor.
Bu askerî çıkmazdan mümkün bir siyâsî çıkış var mı?
İsrail’in 1982’de Lübnan’ı işgal ettiği sırada, Beyrut kuşatmasına siyâsî bir anlaşmayla son verilmişti. On bin FKÖ savaşçısı beş Arap ülkesine gönderilmişti. Benzer bir senaryo ihtimâli az. Yahya Sinwar’ın onların gitmesine izin vereceğinden ya da silâh bırakmalarını isteyeceğinden kuşkuluyum. Bir ihânet olur bu.
El Kassam Tugayları’nın 30 bin savaşçısını, bunun üstüne de İslâmî Cihad’ın ve diğer grupların savaşçılarını ağırlamayı kabul edecek tek bir Arap ülkesi olduğundan da kuşkuluyum. Hamas’ı göz önüne almayan bir çıkış tasarlamak hesap hatâsı olur. İsmail Haniye [sürgündeki Hamas lideri – Fr.Ed.N.] bir “yanılsama”dan söz ediyor ve bu noktada ona hak vermek boynumun borcu.
Oysa siyâsî bir çözüme varma lüzûmu ve âciliyeti aynen bâkî. Meselâ Hamas en az on yıllık kalıcı bir ateşkesi kabul edebilir. Silâhlı kolunu dağıtma ve İsrail’e karşı saldırılarını durdurma zamânı bırakacaktır bu ona. Hamas’a iyi bir formül önermek İsrail’in ve ara bulucuların –Mısır ve Katar’ın– sorumluluğunda; çarpışmalara son vermek ve rehînelerin tamâmını serbest bırakmak için Hamas’ın eli rahatlar böylece.
7 Ekim saldırısında Hamas’ın siyâsî büro liderlerinin nasıl bir rolü oldu ?
İsmail Haniye [Katar’da yaşıyor – Fr.Ed.N.] gibi Hamas’ın sürgündeki liderleri silâhlı koldan kopuklar; Gazze’deki siyâsî büronun reisi Yahya Sinwar ise, aksine, askerî şef olarak hareket ediyor. Hareketin yurtdışındaki liderleri 7 Ekim saldırısının olacağından haberdar değillerdi.
İsrail’de yirmi seneden fazla hapsedilen ve su gibi İbrânice konuşan Yahya Sinwar, İsrailli zihniyetini iyi bilmekle övünüyor. Ama İsrail’in tepkisini azımsama hatâsına düştü yine de.
Nazi Soykırımı’ndan beri, İsrailliler, ama aynı zamanda bütün dünyadaki Yahudiler, bunu bir daha asla yaşamayacaklarını söyleyip durmaktalar. Hamas’ın saldırısında siviller, çocuklar, kadınlar öldürüldü ya da kaçırıldı. İsrailliler için bir travma bu. Birinin ya da herhangi bir mercinin, akabinde gelecek olan misillemeyi dert etmeden bu boyutlarda bir saldırıda bulunma karârını nasıl alabilmiş olduğunu anlamıyorum.
Hamas’ın çok büyük bir strateji hatâsı söz konusu; zîra İsrail, savaşı Hamas yöneticilerine ve savaşçılarına karşı yürütmüyor. İsrail, savaşı Filistinli sivillere karşı yürütüyor. Her gün hastânelerde, okullarda çocuklar, bebekler, kadınlar öldürülüyor, insanlar diri diri gömülüyor…
Her ne kadar İsrail-Filistin çatışmasının başlangıcı 7 Ekim değilse ve Filistinliler İsrail işgaline onlarca yıldır mâruz kalmış olsalar da, tam bir imhâ politikası bu.
Batı Şeria’daki Ramallah merkezli bağımsız bir Filistin kamuoyu araştırma enstitüsü olan Filistin Siyâset ve Kamuoyu Araştırmaları Merkezi’nin (PCPSR) Aralık ayı ortasında yayınlanan bir yoklaması, Batı Şeria ve Gazze’de anket yaptıkları kişilerin dörtte üçünün 7 Ekim saldırısını tasvip ettiklerini, üçte ikisinin de Hamas’ın iktidarda kalacağını düşündüklerini gösteriyor. Bugün Filistinlilerin Hamas’a kitlesel bir destek verdikleri söylenebilir mi?
Bir savaş mıntıkasında, hattâ bir ateşkes sırasında güvenilir bir temâyül yoklaması yürütmek imkânsızdır; üstelik BM’ye göre ahâlinin yüzde 90’ı zorla yerinden edilmiştir. Bu insanlar kış ortasında çadırda yaşamaktadır; içecek suya erişimleri yoktur, aç bîilâç durumdadırlar; evlerini, özellikle de yakınlarını kaybetmişlerdir. Ben de bu durumdaydım, yiyecek ve temizlenecek bir şey bulamıyordum.
Bu savaşın bittiği gün, Hamas’tan hesap soran ve 7 Ekim saldırısının mantığını sorgulayan çok sayıda ses yükselecek.
Mukhaimer Ebu Saada
Filistinli siviller artık akılcı insan varlıkları gibi davranışlar göstermiyor ve Hamas’ın Gazze’deki popülerliğinin arttığına inanmakta zorluk çekiyorum. İsrail baskınlarına uğrayan Batı Şeria’daki durum bu; ama Gazzeliler’in yaşadıkları bununla kıyaslanamaz. Her ne kadar Hamas’ı alenen kınamasalar da, Hamas’ın rastgele tercihlerinin bedelini kendilerinin ödediğinin bilincindeler.
En eleştirel olanlar, savaşçıların teslim olup rehîneleri serbest bırakmasını isteyenler yurtdışında. Gazze’deki tartışmalar ise şimdilik dar çevrelerde kalıyor. Bu savaşın bittiği gün, Hamas’tan hesap soran ve 7 Ekim saldırısının mantığını sorgulayan çok sayıda ses yükselecek.
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’nın verdiği son bilançoda, 20 bin ölü, 59 binden fazla yaralı olduğu ve altyapıların yüzde 60’ının yok edildiği saptanıyor. Çarpışmalar bugün yarın kesilirse ve İsrail Hamas’ın kökünü kazımakta başarısız olursa, Hamas zafer kazandığını söyleyemeyecek. Bunu da anlamış durumda.
Bâzı Hamas mensupları FKÖ ile bütünleşmeye hiç karşı olmadıklarını beyan ediyorlar, zîra siyâseten var kalmanın bir yolu bu. Hamas savaştan sonra Gazze’yi yönetmeyi sürdürmesinin Filistinliler için kabul edilemez olacağını biliyor artık.
Gazze Şeridi’nde iktidarda Hamas’ın olmadığı bir savaş-sonrasının ana hatları neye benzerdi?
Binyamin Netanyahu, İsrail’in Gazze’yi askerî işgale devam edeceğini ele güne îlân ediyor. Ne söylerse söylesin: Hükûmetteki günleri sayılı onun. ABD Filistin Otoritesi’ni Gazze’yi yeniden ele almaya itiyor, ama bu rejimin yolsuzluklarını ispâta artık gerek bile yok. Mahmud Abbas görevi bırakmalıdır.
Dolayısıyla sahneye başka birinin girmesi gerekiyor. Bâzı isimler zikrediliyor: Muhammed Dahlan [El Fetih’in Gazze’deki eski güçlü adamı, BAE’de sürgünde – Fr.Ed.N.], Selam Feyyad [Mahmud Abbas’ın eski başbakanı – Fr.Ed.N.], Hüseyin eş-Şeyh [FKÖ Genel Sekreteri – Fr.Ed.N.].
Burada bir tiyatro numarası olabilir; zîra Hamas İkinci İntifada’dan beri İsrail’de hapiste tutulan Mervan Barguti’nin serbest bırakılmasını elde etmeden İsrail’le anlaşmaya varmayacaktır. Bu çatışmaya bir çözüm bulmayı dert edinen yeni bir hükûmet kurulduğu vakit, Filistinlileri birleştirebilecek, ama İsrailliler ile diyaloğu da yeniden kurabilecek tek siyâsî şahsiyet odur.
Müzâkere masasına dönmeleri için iki tarafa da zaman gerekecek; ama o cehennemî döngüye son vermek ve tahripkâr yeni bir savaştan kaçınmak için bu elzem.