Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Bir yatak ve bir çatışma: Sanat ne yapabilir?

Ressam ve sanatçı Aurélie Galois’in savaş, dışlanmışlık ve sanatın imkânları üzerine yazdığı yazıyı Latif Yılmaz tercüme etti.

Paris+ Sanat Fuarı başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Galeriler oldukça memnun durumdalar. Fransa, sanat piyasasındaki merkezi rolünü korumaya devam ediyor. Bu yazı belki de tam da bu güzel haber üzerine olmalıydı. Ama değil! Tam da sanat festivalinin kutlandığı, Marais semtinin canlı ortamında açılışlardan açılışlara koşulduğu bir zaman diliminde bir taş atımı uzaklıktaki République meydanında başka şeyler oluyor. Meydan, bombalanan Gazze için gösterilere sahne olurken yas tutan Yahudi dostlardan da kötü haberler gelmeye devam ediyordu. Güncelliğin bütün kuvvetiyle karanlık bir hale geldiği böyle bir dönemde karamsarlığa ve suçluluğa kapılmadan nasıl olur da sanatı bir lüks ve güzel günlerin tatlı bir giysisi olarak göremeyiz? Sovyetler Birliği’nin sansürüne maruz kalan Andreï Tarkovski bir zamanlar şöyle yazmıştı: “Açıktır ki sanat şu ana kadar hiçbir şey öğretmedi bizlere. 4000 yıllık insanlık tarihi içinde insanlık dediğimiz olgu hiçbir şey anlamamışa benziyor! İşin doğrusu, eğer ki, sanat deneyimini özümseyip ve onun taşıdığı idealler doğrultusunda kendimizi geliştirebilseydik, açıkçası hepimiz melek olurduk…“. Tarkovski dahası sözlerine şunları ekler: “Sanat insanı beslemekten, altüst etmekten ve harekete geçirmekten başka da bir şeyler yapmaz”.

Açıkçası, mütevazı ve aynı zamanda tutkulu bir sanat bizleri daha çok umut etmeye, harekete geçemeyenleri harekete geçmeye teşvik edebilir.

Porquerolles adasında yer alan Carmignac vakfının başkanı Charles Carmignac kısıtlı ve kapatılmış koşullarda yaşayan kişilere ulaşabilecek göçebe bir sergi fikri üzerinden hareket etti. Yine de herkes böyle sıra dışı bir sergi alanını görme şansına sahip olmasa da Carmignac Amerikalı sanatçı Chris Sharp tarafından 2021 yılında gerçekleştirilen Tahayyülü Deniz sergisine başka bir form ve başka bir hayat vermek istedi. 

Bu Musée-Valise (Valiz Müzesi) fikrinin de doğumuydu. 

Tekerlekler üzerinde bulunan ve her tarafa açılan mavi bir kutu. Bir dolap. Orijinal serginin sanatçıları tarafından yapılan fotoğraf, heykel, müzik ve video temsilleri arasında benzer reprodüksiyonların veya yeni yaratımların yer aldığı bir antikalar dolabı. Bir çeşit mozale.

Bahse konu dolabın veya kutunun boyutları bir hastane arabası kadar. Bu gezici serginin ilk istasyonlarından bir tanesi, kendisi de sanat ve hasta bakımı konularının önemli aktörlerinden biri olan Dr Mathias Gorog’ın işbirliği ile belli bir tecrübeye kavuşmuş GHU Paris Psikiyatri ve Nörobilimler grubu kurumu oldu. Mathias Gorog’a göre en büyük yenilik bu müze deneyimini eserler üzerinde oynayabilecek ve eserleri manipüle edebilecek hastaların odalarına kadar taşımaktı. Amaç mozalenin ürettiği etkiler sayesinde oluşan duygular ile bir diyalog kurmaktı. Klinik kelimesinin etimolojisi bizi hem yatağa, bunun kısıtlamalarına ve acıyı simgeleyen yönlere götürürken, aynı zamanda hayallerin ve rüyaların, yani mümkün olanın kıyılarına da götürüyor. Tabi ki burada sanat devreye giriyor.

Le Musée-Valise (Bavul Müzesi) daha sonra hapishanelere, ardından da okullara gidecek.

Bu fikri, doğal afetlerin ve çatışmaların olduğu, unutuşun ve hayatta kalma mücadelesinin bütün bir alanı kapladığı bir noktaya kadar götürmek acaba çok mu uygunsuz olur? 

Sonrasında, benim de katkıda bulunduğum evsizler için yazı atölyesi hakkında nazik bir arkadaşın yaptığı bir yoruma geri döndüm. Ona göre bu zavallı insanların bir burjuva lüksü olarak görülebilecek şiir yazma dışında her şeye ihtiyaçları vardı.

Aristo’ya, sanatın yarattığı katarsisle-arınma ile meşgul olan filozoflardan çağdaş nörobilimcilere kadar sanatın erdemleri ve sanat eseriyle karşılaşmanın güçleri hakkında üretilen bütün o söylemlere de geri dönmeyeceğim.

Sanatçı bombalara karşı hiçbir şey yapamaz. Fakat Paul Eluard gibi “boş kabuk yatağına, yıkılmış evlere, sönmüş fenerlere” bunu yazamayanlar ve ifade edemeyenler adına bir kelime ve bir isim yazabilir: Özgürlük!

Yazının orijinalini buradan okuyabilirsiniz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.