Pennsylvania Üniversitesi öğretim üyesi olan ekonomist Ioana Marinescu’nun Liberation’da çıkan yazısını Latif Yılmaz çevirdi.
Birçok Avrupa ülkesinin aksine Amerika Birleşik Devletleri istihdamın korunmasını kendisi için bir öncelik olarak belirlemedi.
İşten çıkarılmalardan en fazla etkilenenler güvenlikten yoksun olan savunmasız prekaryalar, kadınlar ve gelir durumu açısından zaten zayıf durumda olanlar.
Koroanvirüs salgını bütün dünyada istihdam kayıplarını tetikliyor. Fakat bazı ülkeler bu kayıplardan diğerlerine göre daha fazla korunmayı başarabildi. ABD’de ise salgının etkileri eşitsizlikleri daha da derinleştirdi: düşük gelirli çalışanlar, güvencesiz prekarya konumundakiler ve elbette kadınlar diğer çalışanlardan daha fazla etkilendiler(1).
Virüsü kontrol altına alabilmek adına ABD hayati olmayan ticari ve ekonomik faaliyetleri yasaklayarak ve insanlardan evde kalmalarını isteyerek diğer gelişmiş ülkelere benzer sağlık ve koruma politikaları izledi. Ve fakat birçok Avrupa ülkesinden farklı olarak istihdamı korumak yerine işsizlik sigortası seçeneğini öncelik olarak kullandı. Bu da firmaların alışık oldukları yani bir kriz durumunda bütün güçleriyle insanları işsiz bırakmaları alışkanlığını teşvik etti (2).
Evden çalışma imkânına sahip olan çalışanlar büyük ölçüde bu işten çıkarma dalgasından kaçınabilseler de geri kalan çalışanlar için durum oldukça vahim hale geldi. Nisan başından bu yana evden ve uzaktan çalışma imkânına sahip olmayan çalışanların %40 kadarı işten çıkarıldı. Bu imkâna sahip olanlarda ise işten çıkarılma oranı %10’lar seviyesinde kaldı. İşten çıkarılmalardan en fazla etkilenenler ise restoran çalışanları oldu.
Her zamanki gibi güvencesiz prekaryalar işini ilk kaybedenler arasında oldular. Bu grubun %30 kadarı işten çıkarıldı ve bunlara güle güle dendi. Bu oran ucu açık sözleşmeyle çalışanların işten çıkarılma oranlarının iki kat daha fazlası.
Bir ekonomik kriz döneminde genelde en savunmasız konumdaki erkekler işten çıkarılırken bu defa kadınların büyük kısmının da süreç sonunda kendileri işsiz bulmaları yüksek ihtimal dâhilinde. Bunun temel nedenlerinden bir tanesi yoğun olarak kadınlar tarafında yapılan işlerin çoğu durumda insani temas ile iletişime dayanıyor olması ve bu işlerin uzaktan veya evden yerine getirilmesinin mümkün olmaması. Bunun yanında başka bir potansiyel açıklama da bulunuyor: okullar kapandı ve kadınlar çocuklarıyla erkeklere göre çok daha fazla meşgul olmak ve ilgilenmek zorundalar. Amerikalı kadın ve erkeklerin evde kalma sürecinde çocukların eğitimiyle ilgilenmeyi eşite yakın bir şekilde yapmaya çalıştıklarını görmek rahatlatıcı bir unsur olsa da kadınlar çocuklarla eğitimin ötesindeki konularda da daha fazla zaman geçirmek zorundalar. Bundan dolayı da işten çıkarılmaya daha açık grubu oluşturuyorlar. Kadınların bu sebeplerle verimliliklerinin düştüğünü görmek firmaları şimdiden endişe sevk ediyor.
İstihdam kayıpları sonrası Eşitsizliklerin derinleşmesini gelir konusunu analiz ettiğimizde de görüyoruz (3). 2019 yılında yıllık 40.000 doların altında kazanan çalışanlar Nisan ayındaki koronavirüsün tetiklediği kriz ortamından dolayı %20’den daha fazla bir işsiz kalma riskiyle karşı karşıyalar. Buna karşın 80.000 doları ve üzeri kazanan çalışanlarda ise bu risk %10 civarında.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
ABD tarafından bu krizle mücadele yolu olarak seçilen politikalar büyük ihtimalle bu eşitsizlerin derinleşmesinde pay sahibi. ABD güçlü bir istihdam koruma çerçevesini yürürlüğe koymadı ve bunun sonucunda da öncelikle en korunmasızların maruz kaldığı işten çıkarmalar hızlı bir şekilde arttı. Devletin kriz döneminde çalışanlar için, elde edilen maaşın büyük bir kısmını tazmin ettiği bir istihdam koruma çerçevesini yürürlüğe koyması da işten çıkarmaları ciddi ölçüde azaltmak için yeterli değil. İşin aslı mesela Birleşik Krallık maaşın %80’ninin kamu kaynaklarınca karşılandığı bir sistemi uyguladı. Bugün, Birleşik Kralık’taki istihdam kaybı yarattığı benzer eşitsizlik etkileriyle birlikte neredeyse ABD’deki kadar kritik seviyelerde (4).
Bütün bunlar kuşkuya yer bırakmayacak şekilde mevcut bir istihdam koruma kültürü eksikliğinde krizin ortasında uygulanan rasgele istihdam koruma adımlarının yetersiz olduğunu gösteriyor. Almanya’da bulunan ve iyi bir şekilde kurumsallaştırılan kısa zamanlı çalışma kurumu Kurzarbeit böyle sert bir ekonomik darbe sırasında firmalar tarafından yoğun bir şekilde faydalanıldı ve kullanıldı. Kısa süreli çalışma Almanya’da özellikle 2008 yılında yaşanan krizde oluşan hasarın ciddi bir şekilde azaltılmasına da katkıda bulunmuştu. Almanya bu defa yine, ABD ve Birleşik Krallığa göre çok daha az işten çıkarma vakasına sahne oldu. Almanya bundan dolayı ABD ve Birleşik Krallık’taki gibi derinleşen eşitsizliklerden ve sıkıntılardan da muzdarip olmadı.
İşin aslı uygulanan kamu politikalarının eşitsizlikler ve işten çıkarılmalar üzerindeki etkilerini ortaya koyma konusunda henüz erken bir aşamadayız. Fakat bu eğilim olduğu gibi devam ederse özellikle de en savunmasız toplumsal kesimler üzerinde etkili olacak toplumsal krizi Amerikan kurumları zamanla daha da derinleştirmiş olacaklar.
(1) Abi Adams-Prassl, Teodora Boneva, Marta Golin, et Christopher Rauh, 2020 https://www.iza.org/publications/dp/13183
(2) https://www.liberation.fr/debats/2020/04/06/aux-etats-unis-sans-emploi-sans-protection_1784392
(3) https://sites.google.com/view/covidinequality/home
(4) https://www.iza.org/publications/dp/13183