Yerel seçimlere bir aydan az bir kısa süre kala Medyascope, İzmir’de seçimin nabzını tutuyor.
Medyascope Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır, CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Cemil Tugay’a soruyor: Tugay, Tunç Soyer’in aday gösterilmemesine dair bir sorun yaşıyor mu? CHP, İzmir’de yüzde 50’den fazla oy alacak mı? Hamza Dağ’ın AKP logosunu ve renklerini kullanmama stratejisi CHP için ne anlama geliyor? İzmir’in en önde gelen sorunu ve bu soruna çözüm önerisi nedir?
Yayına hazırlayan: Tania Taşçıoğlu Baykal
Merhaba, iyi günler. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan adaylığına Cumhuriyet Halk Partisi adına yarışa dâhil olan Cemil Tugay’la birlikteyiz. Kendisiyle, seçim kampanyasını ve projelerini konuşacağız. Merhaba Cemil Bey.
Cemil Tugay: Merhaba Ruşen Bey, sağ olun.
Siz zâten Karşıyaka Belediye Başkanı’sınız. İzmir’de yerel yönetimde bilinen bir isimsiniz. Partiniz sizi İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na aday gösterdi. Önce siyâsî bir soruyla başlayayım. Mevcut Belediye Başkanı Tunç Soyer’in aday gösterilmeyip, sizin gösterilmiş olmanızla ilgili herhangi bir sorun yaşıyor musunuz?
Tugay: Olayın, zâten kamuoyunun bilgisi ve takdirinde olan bir yönü var: Tunç Başkan bunu kendisi açısından doğru bir karar olarak görmüyor. Oradan doğan bir kırgınlığı var; ama bunu her geçen gün üzerinden attığını gözlemliyorum. Ama kurumsal olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi ile benim aramda, seçim çalışmaları sırasında, onlardan ihtiyâcımız olan mevcut ve devam eden projeleri öğrenme ve geleceğe dönük projelerle ilgili bilgi edinme kapsamında bir sorunumuz yok. Zâten bir kere görüştük Tunç Başkan’la. Ayrıca önümüzdeki hafta içerisinde de daha uzun bir görüşmeyi gerçekleştirmek üzere sözleştik. Yani şu anda büyük bir sorun görmüyorum.
Peki tabanda, partinin seçmeni size bunu soruyor mu? Yoksa onlar için artık bu defter kapandı mı?
Tugay: Yüzde 99 kapandı diyebilirim. Büyük bir sorun ya da tepki görmüyorum, yaşamıyorum. Aslında biraz Kurultay’daki ayrışmadan kaynaklanan bir durum oldu. Parti, ister istemez neredeyse ikiye ayrıldı biliyorsunuz: “Eski genel merkezin devamı yönünde tercihi olanlar ve değişim taraftarı” olanlar. Yani oradan gelen bir ayrışma. Yoksa Tunç Başkan’ın adaylığı üzerinden değildi. Ama Tunç Başkan da orada değişimin tarafında yer almadı. Onunla birlikte o tarafta yer alanlar, daha sonraki süreçte de kendilerini bir miktar kırılmış hissettiler açıkçası. Ama verdiğimiz mesaj şu: “Biz hepimiz Cumhuriyet Halk Partili’yiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ideolojisinde hiçbir değişiklik yok ve olmayacak”. Kadrolarında olan değişiklik de bundan sonraki süreçte partiyi daha geniş kapsamlı olarak herkesi kucaklayacak şekilde yapılanacak. En önemlisi, önümüzdeki sonbahar aylarında, Eylül-Ekim aylarında, parti bir tüzük kurultayı yapacak. O tüzük kurultayı ile berâber, adaylıklar, artık Genel Merkez’in karârıyla değil, hepsi önseçimle belirlenecek. O yüzden aslında gerçekten yıllardır hepimizin özlediği o parti içi demokrasi tablosuyla birlikte, kimsenin kimseye kırılması için de bir neden kalmayacak diye düşünüyorum.
İzmir için “CHP’nin Kalesi” deniyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi yıllardır CHP’de. Ve CHP İzmir’de yıllardır genel seçimlerde birinci parti çıkıyor. Önümdeki rakamlara bakıyorum: 1 Kasım 2015 genel seçiminde, CHP İzmir’de %45,9 oy almış. 2018 Haziran’da %41,3 ve son seçimde, 2023 Mayıs’ta %40,9. Ama şu hâliyle bile, CHP son seçimde aldığı %40 oy oranıyla –ki son dönemde aldığı en kötü oy oranı– AKP ve MHP’nin aldığı toplam oyu geçiyor. O iki partinin toplam oyu %31-32 civârında.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Ama yerel seçimde belediyelerde durum farklı olmuş. Tabiî siz rakamlara daha hâkimsinizdir. Meselâ 2014’te %49,6 gibi bir oran var. 2019’da tabiî diğer partilerle ittifak olduğu için %58 gibi bir oran var. Bayağı yüksek bir oran. Tabiî 2019’da diğer partiler seçime kendi adaylarıyla girmedi, CHP’yi destekledi. Ama bu seçimde meselâ DEM Parti ve İYİ Parti kendi adaylarıyla seçime giriyorlar. Ben açıkçası 2014 yerel seçimlerine bakıyorum. CHP’nin oy oranı %49,6. Cemil Tugay, bu oranı yakalayabilecek mi?
Tugay: Açıkçası geçeceğimizi düşünüyorum. Net bir rakamsal tahminde bulunmak istemem, ama gördüğüm durum, İzmir halkının bize yine en az bir %50 oy desteğini sağlayacağı yönünde.
Anladığım kadarıyla, özellikle İYİ Parti ve DEM Parti tabanından bayağı bir stratejik oy alacağını hesaplıyorsunuz herhalde.
Tugay: Tabiî tam olarak hangi partinin tabanından oy alacağız onu bilemem, yani bir hesap yapamam. Ama şunu biliyorum: Genel Başkanımız Özgür Özel’in yaptığı bir çağrı var biliyorsunuz. Biz aynı çağrıyı sâhada herkese yapıyoruz. O da şu: Ülkemiz gittikçe otoriterleşen, gittikçe daha baskıcı hâle gelen, özgürlükleri oldukça kısıtlayan, eşzamanlı olarak da ekonominin çok kötüye gittiği ve buna bağlı olarak işsizliğin arttığı, yoksulluğun arttığı bu dönemde, mevcut iktidârın medya, sosyal medya ve sosyal yardımlar üzerinden kurguladığı bir iktidar cephesine karşı, sandıkta, demokrat düşünceli insanların bir ittifâkına ihtiyaç var. Ben bu çağrının sonuç vereceğini düşünüyorum. Bu demokrat düşünceli insanlar, sâdece İYİ Parti’den veya DEM Parti’den gelmez. Bence AK Parti’den de gelir, MHP’den de gelir, her siyâsî partinin tabanından gelir. Bizler birleştirici söylemleri ve birleştirici tavırları olan insanlarız aynı zamanda. Mevcut Genel Başkanımız’ı ve Cumhuriyet Halk Partisi yönetimini de bu anlamda biraz daha yapıcı görüyorum. O nedenle daha iyi bir sonuç bekliyorum açıkçası.
İzmir’de AK Parti adayı Hamza Dağ kampanyasını kendisi olarak yürütüyor. Parti adı ve logosunu, renklerini kullanmıyor. Buradan da herkesin basitçe anlayacağı gibi, seçmenin oylarını almanın ötesinde, AK Parti’nin diğer partilere, hattâ CHP tabanına da yönelmek istediğini görüyoruz. Bundan sonuç almasını mümkün görüyor musunuz?
Tugay: Şunu düşünmemiz gerekiyor: Hangi gerekçeyle böyle bir talepte bulunuyor?
Hizmet diyor meselâ. Çeşitli projeleri var.
Tugay: Biz hizmet ediyoruz zâten. Proje zenginliği açısından kesinlikle daha fazla projemiz de var. Maalesef en üst düzeyden en alta kadar, etik dışı, hattâ ahlâkî kısmı da sorgulanabilir bir söylem içerisindeler biliyorsunuz: “İktidardan olanı tercih ederseniz yatırım gelir”. Bu, hiçbir şekilde kabul edilebilir bir şey değil. Ne demek yani? Burada bir Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanı olduğu zaman yatırım yapmıyor musunuz? Bu yıllardır yaptıkları ve aynı zamanda dozunu gittikçe artırarak yaptıkları şeyin îtirâfı. Eğer bununla insanlardan oy istiyorlarsa, ben, demokrat duyarlılığı, Cumhuriyet duyarlılığı çok fazla olan, Türkiye’nin çağdaş, laik, demokrat bir ülke olması için yıllardır bir duruş sergilemiş olan insanların, buna karşılık vereceğini düşünmüyorum. O yüzden, kılık kıyafet değişikliğiyle, seçim çalışmaları sırasında gidip de insanlara hoş görünme çabalarıyla bunu sağlayamazlar. Yani sağlam bir gerekçe lâzım. Bence bizim AK Parti ve MHP tabanına yaptığımız çağrı çok daha doğru ve gerçek bir çağrı. Çünkü ülkenin içerisinde bulunduğu durum, ekonomisiyle, siyâsî durumuyla, özgürlükleriyle, demokrasisiyle, tam bir felâket ortamı. Hiç kimse Türkiye’nin bu anlamda iyiye gittiğini söyleyemez.
Şimdi siz bir taraftan barlar sokağında içki içen insanlara gidip, “Sizin özgürlüklerinizi kısıtlamayacağız” diyorsunuz, modern giyimli insanlarla, kadınlarla fotoğraflar çektiriyorsunuz, diğer taraftan sizin hükûmetinizin belirlemiş olduğu Millî Eğitim sorumluları, Müftülük sorumluları, okullardaki öğrencileri, Menemen’de, Kubilay ayaklanmasının provokasyonunu yapmış olan tarîkat şeyhlerinin mezarlarını ziyârete götürüyor. Bunu açıklamanız gerekiyor. Bu nasıl oluyor? Bunu yapan insanlara karşı bir yaptırımınız oldu mu? Önce bunları bir duyalım, ondan sonra seçim için insanları kandırmaya çalışın. Ben herkesin, bu yapılan çağrılardaki samîmiyetsizliğin farkında olduğunu düşünüyorum, dolayısıyla bir karşılık bulacağını sanmıyorum.
Cemil Tugay olarak, insanlarla konuştuğunuz zaman ya da medyaya konuştuğunuz zaman, en çok hangi konuyu öne çıkartıyorsunuz? Tespit ettiğiniz en büyük ve en önde gelen sorun ve ona çözüm öneriniz nedir?
Tugay: Bizde güven veren siyâset ve siyâsetçilere ihtiyaç var açıkçası. İşin kalbi bu; ben öyle düşünüyorum. Onun dışında, ne yaptığını bilen, yapacağı şeyi iyi planlayan, iyi ekiplerle, iyi kadrolarla çalışan, verdiği sözleri zamânında ve doğru şekilde yerine getiren bir belediye başkanı; belediye bütçesini doğru yöneten, her türlü israftan, gereksiz harcamadan kaçınan ve halkın gerçek ihtiyaçlarını doğru saptayıp, yine onlarla birlikte kararları verip, o yönetimi birlikte götüren, yani tam bir katılımcı demokrat anlayışa sâhip olan bir belediye başkanı olacağımı, böyle bir yerel yönetim örneği ortaya koyacağımı söylüyorum. Bunun da, ciddî olarak insanlarda güven yarattığını düşünüyorum ve gözlemliyorum.
Her ne kadar İstanbul’da yaşasam da İzmir’i az buçuk bildiğimi sanıyorum. İzmir’de çok arkadaşım var, değişik vesîlelerle geliyorum. Mesela bu geldiğimde daha net gördüm ki İzmir’de şehir içinde bir ulaşım sorunu var. Yanılıyor muyum? Meselâ buraya gelene kadar bayağı trafikte kaldık. Arabayla geliyorduk. Meselâ bu sizin için öncelikli meselelerden birisi mi? Doğrusu İzmir’de bir trafik sorunu olacağı pek aklıma gelmezdi. Bu herhalde nüfus artışıyla ve araç artışıyla bağlantılı bir şey.
Tugay: Kesinlikle. Nüfûsumuz arttı, trafikte kullanılan araç sayısı arttı. Bugün, biraz da hava güzel, insanlar kış aylarında böyle güzel bir havada hafta sonu da olduğu için kendilerini dışarı atmışlar. Ben de o trafik yoğunluğunu gördüm. Şanssızlığınız biraz da oradan geliyor. Ama bizim artan bir trafik sorunumuz var, doğru. Bununla ilgili olarak yapılması gereken çok şey var. Ben geçen gün yaptığımız proje tanıtım toplantısında pek çok noktada yapacağımız düzenlemeleri anlattım. Yani bizim bununla ilgili bir planımız var. Ama şehrin trafik sorununu çözmek için daha uzun vâdeli bir ulaşım master planı yapmamız gerektiğini de biliyoruz. Göreve gelir gelmez yapacağımız şeylerden birisi bu olacak. Kapsamlı bir master plan çerçevesinde, 30-40 senelik bir ulaşım planlaması yapacağız.
Peki, bu kentsel dönüşüm meselesi, daha çok iktidar adaylarının İstanbul’da, Ankara’da ya da başka yerlerde çok fazla dillendirdikleri bir konu. Bunun üzerinden oy kazanabileceklerini dâir bir hesap da yapıyorlar herhalde. Sizin İzmir için böyle bir perspektifiniz var mı?
Tugay: Kesinlikle var ve olmak zorunda. Çünkü İzmir’in kentsel dönüşüme ihtiyâcı var. Ama hükûmetin bunu başarılı bir şekilde yapacağını düşünmüyorum. Çünkü İzmir’de, meselâ Karabağlar’da, 12 yıldır Bakanlığın yetkisinde olan bir kentsel dönüşüm alanı var. Riskli alan olarak îlân edilmiş, 540 hektarlık büyük bir alan. On iki yıldır burada hiçbir çalışma yapmadı Bakanlık. Bugün kentsel dönüşüm çalışması aslında finansal kaynağa bakıyor. Ama biraz da ranttan uzak kararlar vermenizi gerektiriyor. Eğer “Biz bu işle rant sağlayalım, birilerinin de kazancı olsun” derseniz, iş tıkanıyor ya da halk bundan gerçekten ciddî mağdûriyetler yaşıyor. Biz hiçbir şekilde hiçbir rant peşinde koşmadan, tamamen mâliyetlerle binâların dönüşümünü gerçekleştirebileceğiniz için, bununla ilgili hem İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hem de kent olarak İzmir’in, çok uzun yıllardır birikmiş olan önemli bir deneyimi olduğu için bunu yapabileceğimize eminim. Türkiye’de kentsel dönüşüm konusunda oldukça yetkin isimlerle şimdiden bağlantılar kurduk. Şirketlerimizin bir ya da ikisini bu konuda aktif olarak çalışır hâle getireceğiz. Birisi, mevcut olan binâların dönüşümü için çalışacak, birisi de tamâmen yeni yerleşim alanları oluşturmak üzere çalışacak. Finans modelleri ile ilgili de, Türkiye’de ilk defa denenen bir iki fikri yürürlüğe sokacağız. Planlama yoluyla, revizyon, îmar plan kararlarıyla da kentsel dönüşümü kolaylaştıracağız.
Karşıyaka Belediye başkanlığım boyunca yaptığımız çalıştaylar, yaptığımız araştırmalar, görüştüğümüz insanlar ve bu konuda yapılan çalışmaların yurt çapında incelenmesi… meselâ İstanbul’da çok başarılı çalışmalar yapıyor İstanbul Büyükşehir Belediyesi, KİPTAŞ’la berâber. Onların yaptıklarına çok benzer şeyleri de yaparak, ama sâdece onunla değil, onun dışında farklı modeller de deneyerek, kentsel dönüşüm konusunda yoğun çalışacağız. Yani kentsel dönüşüme ihtiyâcımız var. Bir, plansız yapılaşmış bölgeler için var, riskli yapılar için binâ bazlı var. Bir de, yeni yerleşim alanları kurmamız gerekiyor. Bu alanların planlanması, bunların altyapısının, üstyapısının hazırlanıp, sağlıklı, insanların mutlu yaşayacağı yerleşim alanları olarak inşâ edilmesi için yapılacak bir çalışma var. Biz bütün bunlara hazırız.
Bu seçim kampanyasında ben de İstanbul, Ankara ve İzmir’de farklı partilerden adaylarla konuştum. Genel tartışmaları da izliyorum. Bu seçim kampanyasında sosyal belediyecilik husûsu her zamankinden daha fazla öne çıktı gibi geliyor bana, yanılıyor muyum? 2019’da bu kadar var mıydı çok emin değilim. Meselâ Ankara’da tam anlamıyla emekliye kaç para verileceği yarışı var. Meselâ adaylar arasında ulaşımdaki kartlar meselesi var. Zâten İzmir’de CHP’li belediyelerin bu konuda yaptığı birtakım şeyler vardı herhalde. Sizin bu dönemde sürdüreceğiniz, geliştireceğiniz ya da yeni yapmayı düşündüğünüz şeyler nedir? Gördüğüm kadarıyla AK Parti de, DEM Parti de, özel olarak bu konuyu çok fazla öne çıkartıyor.
Tugay: Sosyoekonomik kırılganlık çok değişken. Son zamanlarda da hacim olarak gittikçe artmış durumda. Toplumun tüm kesimlerini doğru olarak değerlendirmeniz ve doğru sosyal yardımları, sosyal belediyecilik hizmetlerini doğru şekilde yönetmeniz gerekiyor. Bu, oldukça kapsamlı bir iş. Yani sâdece emekliler, sâdece öğrenciler, sâdece işsizler diye bakamayız. Hiç ummadığınız insanlar, ummadığınız noktalarda sosyal yardım ihtiyâcı ya da sosyal belediyecilik hizmeti içindeler. Yani bunu sâdece yardım olarak düşünmeyelim.
Ama ben soruna şöyle bakıyorum: Durumu doğru analiz edip, doğru noktalara doğru destek sağlayabilmek adına, buna kabaca bir genel bakışın ötesinde, daha detaylı inceleme ve tâkip gerekiyor. Bunu, kırılganlık haritaları yaparak ve oradaki süreçleri doğru tâkip ederek, aynı zamanda bir tâmir etme süreci de yürüterek yönetmeyi düşünüyoruz. Böyle bir düşüncem var. Bu sosyal belediyeciliği, emeklilere para vermek ya da işte öğrencilere burs vermek veya belli kartlar verip o kartlarla indirim sağlamanın ötesine taşımalıyız diye düşünüyorum.
Bir örnek vereceğim: Biz, özellikle sosyoekonomik açıdan dezavantajlı olan yerleşim bölgelerindeki okulların kantinlerini belediye şirketi üzerinden işletme gibi bir düşüncemiz var. Buna tâlip olacağız. Okul kantinlerini genellikle Okul-Aile birlikleri ihâleyle işletmecilere veriyor. İhâleyi alan kişiler, belli fiyat politikalarıyla öğrencilere yiyecek içecek satıyor. Biz işin içine girmek istiyoruz. Kâr etmek amaçlı değil. Herhangi bir okulda, bugün bir sandviçi 50 liraya satıyorlar, en basit içeceği 20-25 liradan başlayan rakamlara satıyorlar. Çocukların önemli bir kısmı bunları alamıyor. Alabilenler de gerçekten sağlıklı şeylerle besleniyorlar mı? Bu da ayrı bir konu başlığı. Meselâ Cumhuriyet Halk Partili belediyeler, geçen dönemlerde gıda paketleri vermeye çalıştı ya da okul önlerinde çocuklara yiyecek sağlamaya çalıştılar. Bâzen engellendiler, bâzen istedikleri şekilde de olmadı. Yani her okulun kantinini değil ama sosyoekonomik açıdan dezavantajlı olan bölgelerdeki okul kantinlerini, tam olarak böyle bir kamusal hizmet anlayışıyla, bir sosyal hizmet anlayışıyla yürütme fikri, bence yeni bir fikirdir.
Burslarla ilgili konuşuyoruz arkadaşlarımızla. Burs konusu ya da öğrencinin hangi konuda neye ihtiyâcı olduğu, hangi konuda ne tür yardıma ihtiyâcı olduğu konusu, kesinlikle öğrenciden öğrenciye değişen bir durum. Hepsine, “Ben size 500’er lira dağıtıyorum, 2000 lira dağıtıyorum” diye bakamayız. Kiminin gerçekten daha fazla, kiminin daha az ihtiyâcı olabilir. Ya da bâzen para dışında bir şeylere ihtiyâcı olabilir. Bu fikri, bir Burslar Müdürlüğü ya da en azından bu bursları daha akıllıca yöneten bir birim üzerinde yürütmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yapacağımız her şey bilinçli olmak durumunda. Yapacağımız her şey toplumun dinamizmini karşılayacak şekilde mutlaka yapılandırılmalı. Bütün bu çalışmalar, envanter çıkarılması, veri toplanması, o verilerin doğru analizi, katılımcı olarak bu süreçlerin yürütülmesi, çok yönlü tâkip edilmesi gibi yaklaşımlar içermek zorunda.
İşte tam bu nedenlerle, sâdece sosyal yardımlar değil, aslında tüm diğer yerel yönetim politikalarını ve eylemlerini de Yapay Zekâ destekli olarak yürütmemiz gerektiğini söylüyoruz ve düşünüyoruz. Dolayısıyla bize ihtiyâcı olan herkesin yardımına koştuğumuz, burada da sâdece emekliler, sâdece öğrenciler, sâdece falanca grup, filanca grup değil, herkesi kapsayan bir sosyal hizmet politikası modeli ortaya koyduğumuz bir süreci çalışacağız. Herkesin başvurusuna açık, ama o başvurunun gereğini hak ettiği şekilde karşılayan bir belediye hizmeti üreteceğiz.
Şimdi siz beş yıllık bir Büyükşehir Belediye başkanlığına tâlipsiniz. İzmir de Türkiye’nin gözbebeklerinden birisi. Ama bütün iller gibi birçok sorunu var. Cemil Tugay olarak bu beş yılın sonunda sizinle berâber anılmasını istediğiniz bir projeniz ya da bir sorunu çözme, “Hiçbir şey yapamazsam, şunu mutlaka yapacağım” dediğiniz, üzerinde titizlikle durduğunuz bir şey var mı?
Tugay: Çok şey var aslında. Birçok şeyde iz bırakmak istiyorum. Yıllardır eleştirilen, kötü yapılaşmış mahallelerimiz, bölgelerimiz var. Buralardaki dönüşümü, çağdaş, insanların çok daha iyi şartlarda yaşadığı mahallelere dönüşümünü sağlamak istiyorum. Körfez’in kirlilikten tamâmen arınmasını istiyorum. Bu, tabiî ki bütün İzmirliler gibi benim de çok istediğim şeylerden birisi. Aslında Körfez’imiz temizleniyor, koku problemi büyük ölçüde halloldu. Ancak biz çok daha ilerisini istiyoruz ve hayal ediyoruz; pırıl pırıl bir Körfez istiyoruz. Bunu gerçekleştirmeyi çok istiyorum.
İzmir’in yıllardır çözülmemiş pek çok sorunu var. Bunların birer birer çözüldüğü bir dönem olsun istiyorum. Bütün bunların olması için çok iyi bir planlamacı yaklaşımla bu şehri yönetmek istiyorum. Şehir plancıları, mîmarlar, mühendisler, çevre mühendisleriyle berâber kentin kamusal alanlarını yeniden tasarlayalım istiyorum. Bunlar belki çok iddialı gibi gelebilir size, ama biz Karşıyaka’da şöyle bir çalışma yaptık: Karşıyaka’nın tüm kamusal alanlarının haritasını, envanterini çıkardık. Sonra, her birisiyle ilgili neler yapacağımızı planladık. Bâzılarının kararlarını halkla birlikte verdik. Hattâ o alanların tasarımlarını halkla birlikte yaptık ve bu süreç devam ediyor. Şimdi ben bunu bütün İzmir için hayal ediyorum. İzmir’in kamusal alanlarının bir tasarım konsepti olması gerektiğini söylüyorum.
Meselâ pazar yeri deyince, gözümüzün önüne gelen şeyin çok daha farklı, çok daha estetik, fonksiyonel ve çok daha nitelikleri olan alanlar olmasını hayal ediyorum. Spor tesislerimizin, sosyal tesislerin, kültür merkezlerimizin, konser salonlarımızın, toplantı odalarımızın, mahalle merkezlerimizin, kreşlerimizin, hepsinin çok detaylı çalışılmış konseptler üzerinde, herkesin ulaşabileceği, yani ilçe belediye başkanlarımızın da Büyükşehir’in de her zaman elinin altında bir rehber olarak bulunan tasarımlar olması gerektiğini düşünüyorum. İzmir’i, diyelim 50 -100 mîmarı, 20-30 tâne şehir plancısı, mühendisleri, çevre mühendisleri, peyzaj mîmarlarının katkısıyla berâber yapalım istiyorum. Yani aslında İzmir’de kentin görünümü, kamusal alanların görünümü ve tasarımıyla ilgili, tabiî ki fonksiyonlarıyla da ilgili… ki şu anda en çok ihtiyacımız olan şey enerji verimliliği olan, su verimliliği olan, iklim uyumluluğu olan, iklim kriziyle ilgili emisyonu düşük binâlar tasarlamamız gerekiyor. Bunları düşünmüş, akıllı, gerçekten çağın gereklerini yerine getirmiş insanların yaptığı tasarımları bir rehber olarak hazırlayalım ve daha sonra bu yapılanlar üzerinden gidelim. Bundan sonra yapacağımız pazar yerleri öyle pazar yerleri olsun, kamu binâları öyle binâlar olsun, meydan tasarımları, yeşil alan ve park tasarımları, çocuk oyun alanları, spor tesisleri için elimizin altında standartlarımız, rehberimiz, konseptimiz olsun. Bunlar benim İzmir’e katacağım şeyler.
Ben bütün bunları özgüvenle söylüyorum çünkü bunların ön çalışmalarını zâten Karşıyaka’da yaptık. İşin mantalitesini aklımda oturttum. İzmir’de muhteşem bir network var, bu network’le berâber biz bu çalışmaları yaparız. İzmir’e iz olarak bırakacağım bu tür projelerim olacak.
Esas olarak son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, kısmen de milletvekili seçimlerinde, muhâlefet kanadında çok büyük bir yıkım ve büyük bir hayal kırıklığı oldu biliyorsunuz, siz de herhalde gözlemişsinizdir bunu. İnsanlar siyâsetten soğudular, bıktılar. Şimdi aradan yaklaşık bir yıl geçti. İnsanlar tekrar politize oluyorlar mı? Kampanya sürecinde ne gözlemlediniz? Meselâ, belki burada en önemli sorulardan birisi seçime katılım oranı. Bu seçimde, seçime katılım oranının özellikle muhâlefetin aleyhine düşeceği yolunda tahminler var. Ne dersiniz?
Tugay: 28 Mayıs’tan hemen sonra bir seçim yapsaydık, inanılmaz düşük bir katılım olurdu. Gerçekten insanlar o kadar kırıldılar ve o kadar siyâsete inançlarını kaybettiler ki. Kesinlikle çok düşük bir katılım oranı görürdük. O târihten sonra, Cumhuriyet Halk Partisi’nde değişim hareketi başlayıp, parti genel merkez yönetimini değiştirene kadar aynı kırılganlık devam etti. Ancak, yeni genel merkez yönetimi ve onların daha farklı bakış açıları, yeni kadroların ortaya çıkması… Şu qnda da Türkiye çapında gerçekten halkla bütünleşecek, yeni siyâset anlayışını karşılayacak çok sayıda belediye başkan adayı çıkardı Cumhuriyet Halk Partisi. Bu algılanıyor mu algılanmıyor mu emin değilim, ama ben çok net görüyorum. Meselâ ilk akla gelenler Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Muhittin Böcek, Özlem Çerçioğlu, Zeydan Karalar, Vahap Seçer. Bu isimler Büyükşehir Belediyesi Başkan adaylarımız. Ama biraz daha detaya indiğiniz zaman, çok yeni profiller, çok yeni isimler ve çok değişik nitelikler var. Birçoğu kendi mesleğinde çok yetkin, genç kadınların sayısının arttığı yeni bir siyâsetçi profili var. Ben de bunu temsil eden insanlardan birisiyim. Yani çok genç değilim ama netîcede toplumun yeni bir siyâset anlayışı beklediğini, artık süslü sözlerle, muhteşem nutuklarla değil, gerçekten ayakları yere basan politikalarla, eylemlerle siyâset yapılmasını istediğini görenlerden birisiyim. Zâten o yüzden, hemen ilk başta, değişim hareketi ortaya çıktıktan sonra, Özgür Özel’in Genel Başkan adayı olacağı açıklandıktan sonra, bu değişime destek vereceğini açıklayan ilk belediye başkanlarından birisi oldum. Şu anda da kesinlikle çok doğru bir yolda gittiğimize eminim. Bizim ihtiyâcımız olan şey, bu seçimi kazanmak ve o yetkiyi almak, daha sonra da sâhada performansımızı ortaya koymak.
31 Mart’ta seçime gidildiğinde, seçime katılmama kararı verenlerin çok daha azaldığını göreceğimizi düşünüyorum. Bunu rakamsal olarak tabiî ki tam olarak ölçüp karşılaştıramayız. Ama benim sâhada gözlemlediğim, “Sandığa gitmeyeceğim” diyen insanlar, artık, “Ben sandığa gideceğim ve oy kullanacağım” diyorlar. “Size destek vereceğiz, size güveniyoruz” diyorlar. Çok sayıda insan söylüyor bunu. O yüzden ben çok ümitliyim. Mutlaka sandığa gitmeyecek ve hâlen kararsızlığını sürdürenler vardır; ama bunların sayısının çok azaldığını ve 31 Mart’a kadar daha da azalacağını düşünüyorum. Bizim için önemli olan, ondan sonraki süreçte, târif ettiğimiz bu farklı siyâseti sâhada uygulamak, bunun örneğini ortaya koymaktır. Buradan insanların güvenini kazanmamız lâzım. Onu sağladıktan sonra arkasını getirip bir dahaki genel seçimde iktidar olmamız lâzım — ki ona çok inanıyorum.
Son olarak ne söylemek istersiniz Cemil Bey? 31 Mart yerel seçiminde İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan adayısınız. Güçlü bir rakibiniz var. Ama seçimi etkileyebilecek başka adaylar da var. Ne dersiniz?
Tugay: Demokrasi ortamına sâhip olmak güzel. Bu yarışın içinde olmak güzel. Açıkçası, ben diğer adayların durumuna göre pozisyon alan bir tavır içerisinde değilim Yüzümüz halka dönük. Kimseyi de önyargıyla safdışı etmeden, “O şu düşüncededir, bu şöyle bir inançtadır, o şu kökendendir” diye bakmadan herkese şu mesajı ulaştırmaya çalışıyoruz — diyoruz ki: “Ülkemizin sıkıntılı olduğu, çok ağır problemler yaşadığı hepimizin mâlûmu. Bugüne kadar sürekli kötüye doğru gitti, gideceği yer daha kötü bir yer. Onun için, bir ân önce derlenip toparlanacak bir siyâset anlayışı ortaya koymamız lâzım”.
Ben, normal şartlarda merkezî hükûmetin 2028’e kadar devam edeceğini öngörerek, insanlara, artık yerel yönetimlerde de sâdece temel belediyecilik hizmetlerini, yani altyapı belediyeciliği, üstyapı belediyeciliği, ulaşım, planlama, kentsel dönüşüm, sosyal belediyecilik gibi başlıklarda yapılan çalışmaları değil, aynı zamanda, “kalkınma belediyeciliği” adını verdiğimiz, toplumun üretim gücünü, markalaşmasını, pazarlama gücünü artırdığı, dolayısıyla istihdamı artırdığı, bölgesel kalkınmanın belediye tarafınca çok daha güçlü yönetildiği bir dönemi gerçekleştirmek zorunda olduğumuzu söylüyorum. Burada kendi organizasyonel gücümüzü sonuna kadar kullanacağız. Koordine edeceğimiz yerel sivil toplum örgütleri, yerel kooperatifler, yerel ticâret odaları, borsalar, yani dâhil edeceğimiz bütün kurumlar. Bir tarafımızda üniversite ve akademisyenler olacak. Dokuz üniversitesi olan bir şehirde yaşıyoruz. Bir tarafımızda meslek odaları olacak. Toplumun bütün dinamiklerini bir araya getirip, onları doğru bir şekilde koordine edip, bölgesel kalkınmayı sağlayacağımız bir dönemi de yaşayacağız. Bu benim iddiam ve önerim. Bunu gerçekleştirmek için çok çaba göstereceğim. Bu, hükûmetin hoşuna gitmeyebilir, çünkü bir şehrin ya da bölgenin kendi kendine kalkınmayı sağlaması, onların teklif ettiği rüşveti boşa çıkarır açıkçası. Ama merkezî hükûmet bizimle beraber bu organizasyonlara katılsın ki, Türkiye, içinde bulunduğu bu çıkmazdan kurtulsun. Bu “Sâdece ben başarayım, sâdece bizim partimiz başarılı olsun” anlayışıyla bir yere gidemeyiz.
Buradan yeni bir siyâset ve yeni bir siyâset anlayışı doğacak. Bence seçmenler farklı gözle bakmaya başlayacaklar. İçimdeki güçlü inanç “Artık yeni şeyler söyleme zamânı” diyor ve bu, toplumda çok karşılık bulacak. Cumhuriyet Halk Partisi, bu değişim kadrosuyla berâber bunun öncülüğünü yapacak.
Çok teşekkürler Cemil Bey. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı yarışında, CHP’nin adayı Cemil Tugay’la, seçim kampanyasını ve İzmir’e dâir projelerini konuştuk. Kendisi hâlihazırda Karşıyaka Belediye Başkanı ve İzmir’de Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na tâlip. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.