Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır’ın konuğu Kemal Öztürk: AKP-Yeniden Refah Partisi rekabeti

AKP ve Yeniden Refah Partisi (YRP) yerel seçim öncesi görüşmelerde anlaşamayarak seçime ayrı girme kararı aldı. YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan, 10 Şubat’ta Ankara İstanbul ve İzmir büyükşehir belediye başkan adaylarını açıkladı. YRP’nin İstanbul adayı Mehmet Altınöz, Ankara adayı Suat Kılıç, İzmir adayı Cemal Arıkan oldu.

YRP’nin İstanbul’da AKP’den aldığı her oy, mevcut İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hanesine “artı” yazıyor. Son anda seçimden çekileceği iddialarına ise YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan, “Çekilmemiz söz konusu değil. Artık çekilirsek AK Parti’nin yedek lastiğine döneriz” dedi.

Yeniden Refah Partisi, AKP’den ne kadar oy alabilir, İstanbul’da dengeleri nasıl etkiler, AKP’ye kaybettirebilir mi?

Ruşen Çakır ve konuğu Kemal Öztürk tartışıyor.

Yayına hazırlayan : Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Gazeteci Kemal Öztürk’le Yeniden Refah Partisi’ni ve tabiî ki bu partinin AK Parti ile rekabetini konuşacağız. Kemal, hoş geldin. 

Kemal Öztürk: Hoş bulduk.

Tekrar bağımsız gazeteciler safına katıldın, tebrik ederim. Sen kendi imkânlarınla Doğu Anadolu’yu ve Güneydoğu Anadolu’yu gezdin ve web sayfan var (kemalozturk.com), orada ben görür görmez seni kaptım hemen zâten. “Yeniden Refah-AK Parti ittifâkı bir krizin başlangıcı” yazısı… Özellikle Elâzığ ve Malatya’da gördüklerinden, duyduklarından hareketle yazmışsın. Sen şimdi Millî Görüş hareketini içeriden yıllardır bilen; gazeteci olarak ama aynı zamanda özellikle AK Parti döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan iken basın danışmanlığını da yapmış birisin. Bildiğin bir mahalleden bahsediyorsun. Ben Anadolu’da gözlemleyemedim; ama çok kişi, özellikle de iktidâra yakın kişiler bana sürekli tüyo veriyorlardı. “Yeniden Refah’ta acayip bir hareket var vs. diye. Sen gitmişsin ve görmüşsün. Önce bir yazıda da anlattığın o resmi bir anlatsana. Gerçekten bir olgu olarak Yeniden Refah Partisi var mı?

Kemal Öztürk: Şimdi, Yeniden Refah Partisi Millî Görüş hareketinin beşinci partisi. Aktif olarak faaliyet gösteren AK Parti, DEVA, Gelecek, Saadet ve Yeniden Refah… Yani Erbakan Hoca’nın hareketi beş parti doğurdu, yaşıyor ve canlı olarak hareket ediyorlar. Şimdi, dolayısıyla tabanları aynı; aynı kesimlere hitap ediyorlar. Bunlar içerisinde sadece AK Parti görülmemiş bir şekilde büyük bir kitleye, tabana yayıldı ve her kesimden; milliyetçilerden, laiklerden, muhâfazakârlardan oy topluyor. Fakat bu 22 yıllık iktidârı içerisinde bir eleştiriyi de doğal olarak karşılık görüyor AK Parti. AK Parti’den şikâyet eden muhâfazakâr seçmenin gitmek istediği bir yer olur ve onun genetiği Cumhuriyet Halk Partisi’ne, sol partilere ya da aşırı uç milliyetçi partilere oy vermeye engeldir. Dolayısıyla seçmen park edeceği bir yer arar. “Nereye gideyim?…” diye. DEVA ve Gelecek ve Saadet partileri cumhurbaşkanlığı seçimlerinde büyük hatâ yaptığı için; yani Cumhuriyet Halk Partisi ittifâkı ve onun listesinden içeriye girdikleri için seçmenden büyük bir cezâlandırma gördü. Ve ben şimdi de görüyorum. Dört şehir gezdim. Yani o saydıklarına ek olarak Batman, Diyarbakır, Rize, Trabzon bölgelerini de gezdim. Bu üç parti sâhadan silinmiş durumdalar. Yani DEVA, Gelecek ve Saadet partileri, yapmış oldukları bu hatâların bedelini ödüyorlar şu anda Anadolu’da. Sâhada yoklar. Ha, Parlamento’da 15-20 tâne milletvekilleri var. Onu kazanç sayıyorlarsa, bana göre siyâseti okuyamıyorlar demektir zâten. Şimdi, Yeniden Refah Partisi çok stratejik bir hamle yaptı. Cumhur İttifâkı’nın üyesiymiş gibi Sayın Cumhurbaşkanı’nı destekleyip, fakat ayrı listeyle seçime girdi. Bu onlar için çok hayâtî bir hamle.

Ve beş milletvekili kazandı.

Kemal Öztürk: Ve park etmek isteyen, AK Parti’yi eleştiren, şikâyeti olan insanların akacağı bir mecrâ oldu. Oy pusulasını açtığında seçmen: “Ben kime oy vereyim? AK Parti’ye kızgınım, vermeyeceğim” dediğinde, eli Yeniden Refah Partisi’ne gitti. Şimdi, Türkiye çapında %3’e yakın oy alıp 5 milletvekili mi çıkarmak daha stratejik ve siyâseten başarı; Cumhuriyet Halk Partisi’nin listesinden 15 milletvekili çıkarmak mı? Ben birincisini sayarım. Bu başarısı Anadolu’da bir karşılık buldu ve her geçen gün ilgi arttı. Çünkü diğer partiler silindiği için artık muhâfazakâr muhâlefet partisinin ana merkezine Yeniden Refah Partisi oturdu. 

Burada, pardon sözünü keseceğim, sen insanlarla konuşuyorsun. Ben bir Yeniden Refah yöneticisiyle konuştuğumda şunu demişti: “Bizim seçmenimizin her birinin AK Parti ile bir olumsuz öyküsü var.” Görüştüğün insanlar böyle somut bir neden söylüyorlar mı kopuş için? Yoksa, “İşler kötü gidiyor” gibi genel şeyler mi söylüyorlar?

Kemal Öztürk: Şimdi, birincisi, AK Parti’nin ekonomide, yargıda, eğitimde, siyâsette birtakım hatâlarına kızan ve bunu eleştiren insanların bir küskünlüğü ve kızgınlığı oluşuyor tabiî ki. Yeniden Refah Partisi’ni Erbakan Hoca’dan dolayı kendisine yakın hissediyor ve orayla bir ünsiyet oluşturuyor kendi arasında ve oyunu oraya vermeyi tercih ediyor. Şimdi şunu söylüyorum: Yani Babacan, Davutoğlu veya Temel Bey de benzer siyâsetler yapmış olsalardı oylar oraya da akabilirdi. Fakat onu yapamadılar. Şimdi buradaki mesele, Yeniden Refah tabanında Erbakan Hoca’nın büyük bir mîrâsı var. Yani bir duygusal mîrâs bu. Tabanın önemli bir kısmı bu nedenle Erbakan Hoca’ya hürmeten oğluna teveccühte bulunuyorlar. Şimdi oğlu da biraz akıllı hareket etti ve etrâfına akıllı insanlar topladı. Yani sâdece Fatih Erbakan’ın siyâsî aklı değil. Orada bir ekip var. Yani bir siyâsî zekâ var.

Hepsini yakından tanıyorsun değil mi?

Kemal Öztürk: Tabiî tanıyorum ve hani isim de söylemek istemiyorum kim oradaki asıl siyâsî zekâ diye. Ama âşikâr, yani yaptıkları hamlelerde bir siyâsî başarı var. Şimdi bana göre yerel seçimler de geldiğinde ilk hatâsını yaptı şu anda Yeniden Refah Partisi. Nedir o? Şimdi AK Parti ile siyâsî pazarlığa oturdular. “İttifak yapalım, biz zâten cumhurbaşkanlığı seçiminde sizi desteklemiştik. İttifak yapalım” dediler. Malatya, Kocaeli, Sakarya’yı istediler; “Bize belediye de ver’’ diye. İstanbul’da Sultanbeyli, Sultangazi, Arnavutköy’ü istediler. Ankara’da da Mamak, bir ilçe daha yazmıştım oraya… Onları istediler. Şimdi AK Parti…

Pursaklar.

Kemal Öztürk: Pursaklar’ı istediler. AK Parti bunları kabul etmedi. Aynı şekilde HÜDA PAR’la da pazarlık yaptı AK Parti. Onun da talepleri oldu, bunu da kabul etmedi. Şimdi hem HÜDA PAR’ın hem Yeniden Refah’ın kurmayları AK Parti’nin bu seçimde kendileriyle ittifak için biraz gönülsüz olduklarını söylediler bana. AK Parti kanadını yokladığımdaysa: “Biz bu küçük partileri biraz fazla kendimize çektik. Sâhaya oturttuk, meşrûlaştırdık. Bizden oy çekiyorlar” dendi.

Okumuşsundur, SETA Başkanı Burhanettin Duran Sabah’ta bunu yazdı. Çok çarpıcı bir yazıydı, önemli bir yazıydı. “Yanına alarak onları meşrûlaştırıyor, ama bu kendisine zarar vermeye başladı” diyordu.

Kemal Öztürk: Evet. Şimdi burada yeni ittifak sisteminin aslında bir komplikasyonunu yaşıyorsunuz. Şimdi, Yeniden Refah açısından düşünelim: “İttifak yapalım.” — Yapalım. “Sen beni koşulsuz destekle. Hiçbir ilde aday gösterme, ilçelerde de gösterme. Ben sana Anadolu’da küçük 1-2 ilçe vereyim.” — Anlaşamadık. 

AK Parti de zâten anlaşmak için çok uğraşmadı. Şimdi seçime gidip giriyor. Ne yapsın peki? Yani bir siyâsî parti ne yapabilir? Adaylarıyla seçime gider, aday gösterir, iddia sâhibiyse sokağa iner. “Vay! Sen benden oy çekiyorsun…” Şimdi Diyarbakır’da HÜDA PAR Diyarbakır’daki oyların bir kısmını çekiyor, Batman’da çekiyor, Mersin’de çekiyor değil mi? “İddia sâhibiyim” diyor. Yani ben de siyâsî partiyim, ben de iktidar olmak istiyorum… Şimdi bu bir çelişki AK Parti açısından. Ya, ittifak yap; hem sen kazan hem o kazansın. Hep sen kazanırsan olmaz. İttifak yapmıyorsan, bırak adaylığını kendisi belirleyecek. Oy çekiyorsa da bu senin hatân. Şimdi, Yeniden Refah’ın yaptığı hatâ şu: AK Parti küskünlerini aday gösterdi neredeyse birçok yerde. Ben bunların iki tânesine şâhit oldum, bir tânesini çok yakından biliyorum: Urfa.

Evet, Urfa…

Kemal Öztürk: Sen de yakından tâkip ediyorsun. Bu hafta da Urfa’ya gideceğim, çarşamba günü. Şimdi Elâzığ’da AK Parti’nin eski milletvekilleri, eski ilçe başkanları, eski il başkanları, AK Parti adayları komple Yeniden Refah’a geçti. Biliyorsun orada Septioğlu Âilesi var, Şeyh Sâid’in âilesi. Çok etkin bir âile. Palu’da bir kardeş, Elâzığ merkezinde öbür kardeş Yeniden Refah’tan adaylar, başkanlık adayı. Malatya’nın ilçelerinde kezâ yine öyle. Şimdi, bu küskünler stratejisi oy çekebilir, çekecek de. Meselâ Malatya’da AK Parti’nin oylarını düşürecek, Elâzığ’da da düşürecek.

Bir parantez açayım: Malatya’da AK Parti-Yeniden Refah çekişmesi nedeniyle CHP adayı Veli Ağbaba’nın aradan sıyrılma ihtimâli var mı?

Kemal Öztürk: Yok, hayır. AK Parti çok farkla önde çünkü. Yeniden Refah’ın oradaki adayı milletvekilliğinde sürpriz yaparak %10 oy aldı. Malatya’da hiç görülmemiş şey. Yeniden Refah onu tekrar belediye başkanlığına aday gösterdi. O meselâ orijinal Yeniden Refah’ın kadrosundan gelmiş bir isim; ama Elâzığ öyle değil, Urfa öyle değil. Ve şöyle bir şey oluyor: Urfa’ya gelen eski AK Parti milletvekili diyor ki: “Benim burada kazanmam için ilçelerde de bâzı adayları değiştirmeniz lâzım.” Elâzığ’da aday gösterilen Septioğlu diyor ki: “Benim burada kazanmam için Palu’yu da almam lâzım. Şu ilçeye de benim müdâhil…” Ne oldu? Aynı zamanda diğer ilçelere de müdâhil oldular. Şimdi şöyle düşünelim: Elâzığ’da Erbakan Hoca’nın zamânından beri o partide çalışmış, emek vermiş; şimdi de Fatih Erbakan’la berâber çalışmış, çocukları çalışmış bir kadro var. Bu kadronun bir beklentisi var: “Bir ilçede belediye başkanı olayım. İl Meclisi’nde üye olayım.’’ Bunları karşılayamıyorsa, işte o zaman teşkîlâtta homurdanma başlıyor ve Anadolu’daki çok önemli teşkîlât isimleri bana geldiler. Yani gittiğimde görüştük. Ben bu açıdan hiç görmemiştim işin doğrusu. Ben hani; AK Parti’nin oylarını çekiyor, küskünlerini topluyor, bir siyâsî hamle diye düşünmüştüm; ama kendi teşkîlâtına zarar veriyor ve orada bir motivasyon sorunu yaratıyor. 

Yani küskünler nedeniyle kendi teşkîlâtının küsme ihtimâli…

Kemal Öztürk: Tabiî. Şimdi diyor ki: “Ben bu kadar yıl emek verdim…’”; yani 5 yıl olmuş da: “5 yıl çalıştım, çalıştım, çalıştım. AK Parti’ye karşı mücâdele ediyorum şehirde. Uğraşıyorum, uğraşıyorum. Bir gün AK Parti’nin adayını getirip benim başıma koyuyorsunuz. ‘Bunun için çalış’ diyorsunuz.”

Şimdi burada bir başka husus var. Tabiî ki en kritik husus İstanbul meselesi. Diyorsun ki: “ ‘İstanbul’da aday çıkartmamız Anadolu’da bizim işimizi zorlaştırıyor’ diyorlar.’’

Kemal Öztürk: Tabiî. Bunu çok önemli bir tespit olarak görüyorum. Yani bu Yeniden Refah’ın Anadolu’daki adaylarından birinin sözü. Neden böyle? Şimdi AK Parti medyası ve AK Parti çevreleri İstanbul’da Yeniden Refah’ın aday çıkartmasının kendisini zora soktuğunu söylüyor. Şimdi İmamoğlu-Murat Kurum çekişmesi sâdece İstanbul çekişmesi değildir ve gittikçe de büyüyen bir politik çekişme hâline geliyor dikkat ettiysen. Dolayısıyla Anadolu bununla ilgileniyor. Ben gittiğim her şehirde Ankara’yı da sormuyorlar artık, İstanbul’u soruyorlar; “İstanbul’da ne olacak? İstanbul’da ne yapılacak? Kim kazanacak?” diye. Şimdi Anadolu’daki o seçmen İstanbul’daki bu seçime duyarlı. AK Parti de: “Bizim seçim kaybetmemize Yeniden Refah etki edebilir” dediğinde, orada kızıyor.

Peki, sana sorayım: İstanbul’u Yeniden Refah yüzünden kaybedebilir mi AK Parti? Yani sâdece onun yüzünden. Yani şöyle bir sonuçla karşılaşma ihtimâlimizi ne kadar görüyorsun: Diyelim ki 2 puanla kaybetti, Yeniden Refah 2,3 puan aldı. Yeniden Refah olsaydı Murat Kurum seçilirdi diyebileceğimiz bir ihtimal, senaryo mümkün mü?

Kemal Öztürk: Ben siyâsette böyle matematik hesaplarını doğru bulmam. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Muharrem İnce çekildiğinde, Sinan Oğan çekildiğinde, aynı hatâyı yaptılar hatırlarsanız. Bunun oyları tamâmen buraya geçecek, diye düşündüler. Öyle değil. Siyâsette öyle olmuyor. Yeniden Refah Partisi’nin tabanının %100’ü Murat Kurum’u destekler diye bir kural olmaz, yanlış bir düşünce bu. Bunun içerisinde destekleyenler olur ama. İlçelerde kaybettirebilir. Bâzı ilçelerde kaybettirebilir Yeniden Refah Partisi. O istediği ilçeler…

Evet. Arnavutköy, Sancaktepe…

Kemal Öztürk: Sultangazi, Arnavutköy ve Sultanbeyli’de ve bana göre Üsküdar’ı da etkileyecek. Buralarda oy çektiğinde… Bâzı yerleri AK Parti kıl payı kazanmıştı. Meselâ Üsküdar’da çok zor kazanmıştı. Bunları CHP’ye kaybedebilir. Urfa’da da benzer bir sıkıntı olabilir. Yani iki parti oy çektiğinde aradan DEM çıkabilir. Bu tür benzer komplikasyonlar yaşanacak. İstanbul’daki ilçelerin bir kısmında etki edebilir. Şimdi bu seçmen tabanını konsolide etme meselesi DEM için de Yeniden Refah için de Saadet için de çok kolay şeyler değildir. İnsanlar bunu çok basit ve matematiksel görüyor. Meselâ DEM bir aday çıkarttı, Meral Beştaş’ı; oylarının %100’ünü alacak diye bir matematik hesap yapılamaz. “DEM çıkarttı, İmamoğlu kaybedecek” diye bir doğrudan mantık kurulamaz. Hattâ İstanbul’un çok önemli bir siyâsî aktörü 1-2 ay önce bir televizyon programından sonra beni aradı ve şöyle dedi: “Biz İstanbul’u kesin kazandık.” “Neden?” dedim. “Çünkü İYİ Parti de DEM de aday çıkartacak, biz kazanıyoruz” dedi. Bu matematik hatâsını siyâsî yorumcular da yapıyor, siyâsîler de yapıyor. Böyle değil. Seçmenin psikolojisini çok iyi anlamak gerekiyor; seçmenin yerel seçimdeki psikolojisini ayrıca anlamak gerekiyor. İkisini de karıştırırlar. Genel seçimdeki psikolojisi ayrı, burada ayrı. Yeniden Refah’ın tabanının psikolojisi çok farklıdır. Meselâ Saadet, Gelecek ve DEVA gibi değil. Bu parti biraz daha konsolide olmuş ve biraz sert bir tabanı var bu ekibin.

İsmail Saymaz’la konuştum. Dün Bursa’daydı. Bursa’da tâkip etti ve Fatih Erbakan’la bayağı geniş bir röportaj yaptı. Sözcü’de belki görmüşsündür. İsmail’e sordum: “Nasıldı?” diye, telefonda sohbet ettik. “Ya, acayip bir taban bu” diyor. İsmail bir de şunu söyledi: Fatih Erbakan’ı tahmin ettiğinden daha güçlü görmüş, yani siyâsetçi olarak. Genellikle Fatih Erbakan’a şey atfedilir ya, hani: “Babasının oğlu, ama…” diye; ama bir eğitim var vs.. Ve ilk başta da özellikle Saadet Partisi’nin gerisinde kalmıştı biliyorsun. Değil mi? Ona rağmen bir şekilde devam etti ve…

Kemal Öztürk: Cumhurbaşkanlığı seçimindeki hamleleri çok kritik.

Orada imzâyı toplayıp çekilmesi… Yani imzâ toplayamadan çekilmiş olsaydı, şöyle denebilirdi: “Ya, zâten toplayamayacaktı.” İmzâyı toplamış olmasına rağmen çekilmiş olması…

Kemal Öztürk: Şimdi sen çok iyi bilirsin; Millî Gençlik Vakfı vardı. Yani Refah Partisi’nin, Erbakan Hoca’nın gençlik kadrosuydu bu. Bu daha sonra isim de değiştirdi; Anadolu Gençlik hâline geldi. Sonra Erbakan Hoca’nın vakfı kuruldu. Necmettin Erbakan Vakfı kuruldu. Bu vakıf bütün Türkiye’de örgütlendi. Yani bu kor çekirdek AK Parti’ye gitmemiş, AK Parti kurulduğunda bu parti kurulmadan önce de AK Parti’ye, Saadet’e gitmemiş; Erbakan Hoca’nın hâtırasına saygılı bir kadro bunlar. Bunlar Türkiye çapında da örgütlenmişti. Fatih Erbakan bu vakfın üstüne kurdu partiyi. Bu vakfın teşkîlâtını parti merkezine dönüştürdü illerde, ilçelerde. Dolayısıyla çok kor çekirdek bir ekip var orada ve bunlar Erbakan Hoca’nın o mîrâsını yaşatmak için de oldukça motiveler. Hattâ Cumhur İttifâkı’nda, Konya dâhil ilk ittifaklara büyük tepki aldıklarını anlatmıştı bana Fatih Erbakan. “Korktuk. Parti dağılacak Cumhurbaşkanı’nı desteklediğimiz için” dedi. Allah’tan ayrı listeden girdiler de o tepkiyi azaltmış oldular. 

Yeniden Refahçılar “1994 rûhu” diyor, biliyorsun. Hani Erdoğan’ın, Melih Gökçek’in seçildikleri seçim… Ama ben geçen bir yayında da söyledim: Bence bu seçim onlar için 1989’a daha uygun. Hatırlarsan 1989’da 4 ilde mi ne; Sivas’ta, Konya’da yanılmıyorsam, Van’da kazanmışlardı. Temel Bey, Sivas’ta kazanmıştı.

Kemal Öztürk: Diyarbakır vardı galiba bir de.

Yok, Diyarbakır 1994’teydi. O boykot yaptıkları için almışlardı. Neyse, 4 ilde girmişlerdi. Orada aldıkları belediyelerin ardından 1991 seçiminde ittifak yapıp Meclis’e girdiler MÇP ile. Yani ben bunu 1989’a daha çok benzetiyorum. Yani birkaç il alabilirse eğer bu seçimde; meselâ Elâzığ, meselâ Şanlıurfa’yı alabilirse, önünün çok ciddî bir şekilde açık olacağını düşünüyorum. Bu konuda ne dersin? Bir de İstanbul’la ilgili ayrıca bir şey soracağım.

Kemal Öztürk: Şimdi, sağ, yani sağ demeyelim, muhâfazakâr bir peron var siyâsette, Yani AK Parti’nin açtığı. İçinde Saadet de var, Gelecek de var, belki Türkiye Partisi, bir sürü partiyi koyabiliriz buraya. Burada bir alan oluştu. Bu alan bir şekilde doldurulacak. Şimdi AK Parti’nin içinden, yani AK Parti’ye oy verenler bunun havzası. %50 oy demek bu. Bu %50 oy hiç mi şikâyet etmeyecek? İşte emekliler meselesi… Gittiğim her şehirde AK Parti’nin en çok eleştiri aldığı konulardan bir tânesi emekliler meselesi.

Fatih Erbakan da sürekli onun altını çiziyor.

Kemal Öztürk: Evet, bence bütün partiler çiziyor şu anda. Yumuşak karnı oldu çünkü emekliler. Ben sana şunu söyleyeyim: Emeklilerin hâricinde de doğru düzgün, hani dişe dokunur bir eleştiri de görmüyorum AK Parti hakkında. Yani o da muhâlefetin düşünmesi gereken bir şey. Emeklilere bir düzenleme yaptığı anda bu eleştiri ortadan kalkarsa, yine AK Parti bir şekilde…

Belki de bütün eleştirileri son seçimde tükettikleri içindir, bir önceki seçimde.

Kemal Öztürk: Hayır, yani ekonomi ve emekliler –hani onu da ekonominin içerisine koyalım–, onun hâricinde ben AK Parti’nin Anadolu’da takdir topladığını da görüyorum. Yani Elâzığ’da, Malatya’da… Malatya’da deprem olduğunda insanların hepsi dediler ki: Kesin kaybedecek.” Ben de “Kazanacak” dedim. Aleyhime de bir sürü Malatyalı gazeteciler lâf söylediler. Öyle değil. Yani Tayyip Bey’in oradaki gücü hâlâ çok yüksek, hâlâ çok seviliyor. Ama bu bir belediye başkanlığı seçimi olduğu için AK Parti için tehlike daha yüksek. Çünkü Tayyip Bey’in hatırı, Tayyip Bey sevgisi burada devre dışı kalıyor. Gözüyle gördüğü o belediye başkanına bir eleştirisi var. O meclis üyesine bir eleştirisi var. O ilçe başkanına söyleyecek bir lâfı var, falan. Bu AK Parti’nin üzerinde durması gereken bir şey. Ve cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Bey kazandı, ama partisi %35’e düştü. Bu kan kaybı devam ederse, AK Parti’nin gelecek için düşünmesi gereken çok şey çıkacak ortaya — ki Tayyip Bey de, “Bu benim son seçimim” diyerek…

Tam onu soracaktım. Sanki daha çok Yeniden Refah’a gitmeye meyyal oylara, “Ya, yapmayın. Bir kere daha verin” demiş gibi oldu sanki biraz.

Kemal Öztürk: Y,a anayasal olarak son seçimi tabiî. 

…da onun söylemesi biraz sanki öyle.

Kemal Öztürk: Şimdi bu insanı etkiler mi? Yani evet; meselâ ben, Tayyip Bey’le çalışmış birisi olarak: “Ya, son seçimi… Bitti mi yani şimdi?…” diye başlıyorum düşünmeye doğal olarak. Doğal bir şey bu. Hani insanları duygusal olarak etkilemek istemiş olabilir mi? İstemiş olabilir. Ama teşkîlâtına da bir şey söylüyor bence: “Bak bu beni son seçimim. Beni böyle mi uğurlayacaksınız? Oy kaybederek mi uğurlayacaksınız?” Hani onu da motive aracı olarak kullanıyordur yani.

Peki, İstanbul’a gelecek olursak… Demin sordum tabiî; matematik hesap olmaz falan da, İstanbul en önemli yeri ve Erdoğan için de en önemli. Tüm Türkiye için, ama esas olarak Erdoğan için ve buraya çok ciddî bir yatırım yaptı ve kaybederse çok…

Kemal Öztürk: Kaybederse değil, kazanamazsa. Çünkü İmamoğlu başkan yani.

Yani tabiî, eyvallah. Kazanamazsa çok rahatsız olacak. Ve burada, kazanamama hâlinde; Yeniden Refah Partisi’nin şu ya da bu şekilde bir etkisi olması durumunda, açıkçası iki tâne şık birden var. “Risk ve fırsat” denir ya? Yeniden Refah şunu diyebilir: “Biz seçimin kaderini belirliyoruz, güçlüyüz” diyebilir; ama diğer yandan da Erdoğan’ın hışmını üzerine çekecek.

Kemal Öztürk: Ben özellikle meselâ Elâzığ ve Malatya’da çok gördüm bunu; AK Parti Teşkîlâtı burnundan soluyor Yeniden Refah için. Diyarbakır’da gördüm. Batman’da görmedim. Çünkü Batman’dakiler seçimi pek umursamıyorlar; nasıl olsa DEM kazanacak diye bırakmışlar. Ama Diyarbakır’daki AK Parti Teşkîlâtı, özellikle AK Parti adayı öfkeli yani. Elâzığ’dakiler çok öfkeli Yeniden Refah’a karşı. Zâten yavaş yavaş da… Meselâ Elitaş açıklama yaptı. Açıktan da söylüyorlar artık Yeniden Refah’a kızgınlıklarını. Şimdi bunun bir kısmını tutarlı buluyorum, bir kısmını da tutarsız buluyorum. Yani netîcede siyâsî parti bu. İttifak yapmazsan kendi gidecek. Oylarını alıyor diye ne yapabilir yani? Şimdi ben kesinlikle ilişkinin bozulacağını düşünüyorum seçimlerden sonra. Yani Yeniden Refah Partisi en son cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı %2,8 oyun üstüne çıkacaktır. Bunu da AK Parti’den çekecektir. %2 bile çekmiş olsa, %1 bile çekmiş olsa, AK Parti’nin… Matematik olarak bakacağız biz. Son seçimde ne aldı: %35. Şimdi ne aldı:%34. AK Parti kan kaybediyor. Başlığını atar mısın gazeteci olarak? Atarsın. Ben de yazarım. Dolayısıyla %1 bile oy kaybetse, “AK Parti kan kaybediyor” diyeceğiz yani. Bunun faturasını Yeniden Refah’a kesecekler, buna eminim. İstanbul’u kaybederlerse fatura daha kabarık olacak. Onda da daha büyük bir fatura çıkacaktır. Ama ben İstanbul’u kaybetmelerinin en önemli sebebinin Yeniden Refah olduğu kanaatinde değilim şahsen. Kaybederlerse yani… Kazanmazlarsa…

Hadi bakalım.

Kemal Öztürk: Şimdi bak, psikoloji enteresan Ruşen burada. “AK Parti İstanbul’u kazanamazsa… demiyoruz yani. Bak, “Kaybederse” diyoruz. O kadar alışmışız ki AK Parti’nin başarı… Ona endeksliyoruz hepsini. Hep başarılı olmak zorunda. Ama adamlar hep başarılı olamaz. Bu doğaya aykırı.

Peki şunu soracağım. Geçen gün Yeni Şafak manşetten Pamukçu ile röportaj verdi, görmüşsündür. Suat Pamukçu, Yeniden Refah Partisi’nden ayrılan. Ve klasik sözler: “FETÖ’cüler”. Ya sen biliyorsun, partideki insanları da biliyorsun. Yeniden Refah’taki kurmay heyetini biliyorsun. Ben de biliyorum, sen de biliyorsun. İnsanları da biliyorsun. Ne alâka yani şimdi? Bir de hani şimdi FETÖ’cü olup olmaması ayrı bir şey; ikincisi böyle bir şey yapman ve bunu böyle manşetten vermen, tam tersine Yeniden Refah tabanını ve kadrolarını daha da bilemez mi?

Kemal Öztürk: Şimdi, FETÖ ve cemaat konusunda –benim kadar iyi biliyorsun– en büyük tepkiyi veren isimlerden biri Necmettin Erbakan’dı, rahmetli Erbakan. Kesinlikle Amerika’nın uşağı olduğunu söylerdi Hoca, özel toplantılarda, görüşmelerinde. Dolayısıyla onun oğlunun veya yakın arkadaşlarının kurduğu bir partide FETÖ’cü olması pek akla uygun değil yani. Ben bu konuda hassas birisiyim. Üniversite yıllarımdan beri FETÖ ile düşmanım. Böyle bir şey gördüğümde yazarım da. Yani hiç gözünün yaşına da bakmam, babasının oğlu diye. Ama ben şahsen böyle bir şey görmedim. Yani birkaç defa partide Fatih’le röportaj da yaptım, parti yöneticileriyle de görüşüyorum. Bu iddiayı abartılı buluyorum. Çoğunu da asılsız buluyorum. Şöyle bir şey olabilir mi? Efendim, bir şehirde FETÖ’cü diye bilinen birileri o şehirdeki Yeniden Refah Partisi’nin adayıyla, ne bileyim il başkanıyla ilişki kurmuştur. Olabilir böyle bir şey yani. Ama bu Yeniden Refah Partisi’nin kuruluş ortaklığı, içindeki bulunduğu pozisyonda FETÖ’cülerin olduğunu söylemek insafsızlıktır. Ben katılmam böyle iddialara.

Tutarlı da değil.

Kemal Öztürk: Değil. Yani Erbakan Hoca’nın bu kadar sert tepki gösterdiği FETÖ’nün partiye kabul edilmesini mantıklı bulmuyorum yani.

Son olarak, Yeniden Refah dedik, ama sen Diyarbakır, Batman’a da gittin ve arada biraz bahsettin HÜDA PAR anlamında, ama daha genel olarak konuşacak olursak… Hattâ senin Batman yazını okuduğumda şunu görmüştüm: “Buradaki AK Partililer zâten çok da fazla çalışmıyor.” Yani kazanma ihtimâli yok.

Kemal Öztürk: Kabullenmiş yenilgiyi.

Peki oradaki esas sorun şu değil mi: “Kazanırlarsa ne olacak?” sorusu masada yok mu? Yani kayyum meselesi.

Kemal Öztürk: Şimdi birincisi, ben DEM Partisi’nin oy kaybettiğini gördüm Diyarbakır’da. Batman için çok fazla bir şey söyleyemem. Ama Diyarbakır’da önseçim yapıp, bu önseçimde seçilen adayları göstermemesi, parti teşkîlâtında bir huzursuzluğa neden oldu. O seçilen kişiyi Meclis’te birinci sıraya koyarak eş başkan yaptılar, ama asıl resmî başkan, atama usûlüyle gelen… Meselâ Diyarbakır’daki adaylarının Kürtçe bilmediğini söylüyorlar, bir hanımefendi. Batman’da da benzer bir durum yaşanıyor. Dolayısıyla ben cumhurbaşkanlığı seçiminde DEM’in, o zamanki HDP’nin… Yeşil Sol muydu o zaman? Yeşil Sol Parti’nin oy kaybının bu seçimde bâzı yerlerde devam edeceğini düşünüyorum. Biraz vurdumduymazlık; bu seçilme, aday gösterilme meselesinde… Türk solu ilişkisi rahatsızlık yaratmış durumda ve genel politikada Selahattin Demirtaş’ın, bir taraftan başka bir yere çekip, bu tür şeyler… DEM içerisinde bir huzursuzluk var. Sandığa gitmeme eğilimi gördüm ben Diyarbakır’da ve Batman’da, ama buna rağmen seçimi kazanacaktır. İki belediyeyi de alacaktır. Kayyum meselesi sanırım AK Parti’nin artık üzerine çok ciddî düşmesi gereken bir konu. Büyük bir mağdûriyet gerekçesine dönüşmüş DEM açısından. Batman’da bir genç bana şöyle söylüyor: “Yani seçeceğiz başkanımızı da ne olacak ki? Önceki 28 gün kalamamıştı. Zâten kayyum atıyorlar. Mazbatayı direkt kayyuma versinler” diye öfkeleniyor. Konsolidasyonun, DEM seçmen konsolidasyonunun önemli kısmını artık kayyumlar sağlıyor. Kayyum atanmasını partilerine yapılmış büyük bir haksızlık olarak görüyorlar. Hele hele mahkeme karârı olmadan, İçişleri Bakanlığı aracılığıyla bir kayyum atanmasını böyle görüyorlar. Bu da: “Kayyum atasanız da ben yine de oy veririm” diye bir direnç yaratıyor. Ben mahkeme karârıyla kayyum atanmasına karşı birisiyim. Hendek savaşları esnâsında gözlerimle gördüğüm halde; Sur Belediyesi’nin PKK hendeklerini kazma araçlarını gözlerimle gördüm ve fotoğrafını da çekmiş birisiyim. Yani gerçekten bu partiler PKK’ya yardım etti o zaman bâzı ilçelerde. Buna şâhit olmuş bir gazeteci olarak söylüyorum: Mahkeme karârı olmadan kayyum atamak doğru bir şey değil. Meselâ Ağrı’da hendek kazılmasına karşı çıkmıştı Sırrı Sakık. Ona rağmen oraya kayyum atandı. Bunları ben bu seçmende büyük bir motivasyon aracı olarak görüyorum ve kayyum politikasını AK Parti’nin değiştirmesi lâzım. Bu doğru bir şey değil. İlişkisi var mıdır Kandil’le? Yardım edebilir mi, insan devşirebilir mi, kaynak aktarabilir mi Kandil’e? Evet. Ben o insanların bunu yapabileceğini düşünüyorum. O zaman bu ülkenin güvenlik görevlileri, yargı sistemi, istihbârâtı bunları görecek ve engelleyecek. Yapması gereken bu.

Peki, son olarak HÜDA PAR’ı sorayım. HÜDA PAR Meclis’e de girdi. İlk defa böyle bir şey oluyor ve herhalde bu onların moralini, motivasyonunu bayağı artırmıştır. Gazze olayıyla ilgili de bölgede bayağı bir aktivite içerisinde olduklarını görüyoruz yansıyan videolardan falan. Ama, “AK Parti ile pazarlıkta onlar da istediklerini alamadılar” dedin. Ve yerel seçimde birçok yerde aday çıkarıyorlar. Belediye başkanlığı kazanma ihtimalleri var mı?

Kemal Öztürk: Yani gittiğim yerlerde yok. Diyarbakır’da ve Batman’da görmüyorum bu ihtimâli. Hani iddialı oldukları bir il hangisi olabilir diye düşünüyorum; pek il düzeyinde bir şey çıkaracaklarını düşünmüyorum, ama ben motive gördüm bu ekibi. Meselâ Batman’da milletvekilini aday gösterdiler. Diyarbakır’da bir milletvekilini aday gösterdiler. Bunlar genç, oldukça yüksek bir enerjileri var. Meselâ Batman’da şaşırdığım bir şey: Yani AK Parti daha yüksek oya sâhip; daha çok çalışıp arayı kapatayım diye düşünmesi gerekirken, onun ekibi çalışmıyor; ama HÜDA PAR’ın ekibi çok motive, çok düşük oyları olmasına rağmen. Şimdi bu arkadaşlar köylerde, özellikle –onların anlatımıyla ifâde ediyorum tabiî– o eski, Hizbullah’tan kalma…

Aman öyle deme. Hemen şikâyet ediyorlar.

Kemal Öztürk: HÜDA PAR’lılar mı?

Evet.

Kemal Öztürk: Ben onu bilmem. 

Bize yaptılar çünkü.

Kemal Öztürk: Yani oradan kalma algılarını bu seçimde kırdıklarını söylüyorlar. Özellikle Diyarbakır için söylüyorum.

Eyvallah.

Kemal Öztürk: Diyarbakır adayıyla görüştüğümde bunun artık kırıldığını söylüyorlar ve “İkinci bir parti olarak bize doğru eğilimin olduğunu görüyoruz” diyorlar. Diyarbakır’da buna inanırım. Yani sokakta gözlemlediğim, HÜDA PAR ismi öyle öcü ismi gibi gösterilmiyor. Ama Batman’da değil. Yani Batman’da o hâfıza tâze hâlâ. O kötü günlerin izi biraz canlı durduğu için…

Velioğlu da oralı biliyorsun. Cenâzesi de, mezarı da orada.

Kemal Öztürk: Evet, orada bir canlılık var zihinsel olarak; ama Diyarbakır’da görmüyorum. Ama benim daha çok dikkatimi çeken şey HÜDA PAR teşkîlâtlarının canlılığı. Yani canlılar, çok çalışıyorlar. Diyarbakır’da ittifak yapsalardı, meselâ ben DEM’i çok zorlayacaklarını düşünüyorum. Çünkü AK Parti’nin Diyarbakır adayı Halis Bey çok kuvvetli bir siyâsî kumaş çıktı, beni şaşırttı meselâ. Eski bir bürokrat olmasına rağmen çok sempatik, Diyarbakır şivesiyle konuşuyor, Kürtçe propaganda yapıyor, afişleri Kürtçe, sokak sokak dolaşıyor. Bakın, AK Parti’nin bir çok yerde oyu düşebilir; ama Diyarbakır’da artacak. Bunu meselâ not alalım, birlikte göreceğiz.

Çok sağ ol Kemal. Esas olarak Yeniden Refah’ı konuştuk; ama Diyarbakır ve Batman’ı, HÜDA PAR’ı, kısa da olsa Hizbullah’ı da konuştuk. Çok sağ ol. Evet, Kemal Öztürk’e çok teşekkür ediyoruz. Size de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.