Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır izleyicilerin katılımıyla yorumladı: 31 Mart sürprizleri Zafer ve Yeniden Refah

Yerel seçimlere beş gün kaldı. Zafer Partisi ve Yeniden Refah Partisi’nin 31 Mart Yerel Seçimleri’nden beklentileri neler? Zafer ve Yenide Refah Partisi oylarını artıracak mı? 2023 Genel Seçimleri’nde Zafer Partisi ve Yeniden Refah Partisi neler yaptı? Bu seçimde bu partileri nereleri kazanacak? Partilerin seçim kampanyaları nasıl geçiyor?

Ruşen Çakır izleyicilerden gelen sorularla değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Bu hafta sizlerle her gün bir yayın yapacağız. Dün AK Parti’nin, daha doğrusu Cumhur İttifâkı’nın İstanbul mitingini konuşmuştuk. Bugün yükselişte olan iki partiyi ve sürpriz iki parti olan Zafer Partisi ile Yeniden Refah Partisi’ni konuşalım istiyorum. Benim ve Medyascope‘un YouTube sayfalarındaki chat bölümlerine sorularınızı ve yorumlarınızı yazabilirsiniz. Eleştirilerinizi de yazabilirsiniz. Buradan bu konuyu ele alalım. Önce bir girizgâh yapayım. Şimdiden gelmiş sorular ve yorumlar var. Ama şunu söylemek lâzım: Zafer Partisi son seçime Ata İttifâkı olarak girmişti ve ülke genelinde %2,43 puan almıştı, oy almıştı. Yeniden Refah Partisi %2,9 almıştı; ama Cumhur İttifâkı içerisinde olduğu için 5 milletvekili kazanmıştı. Bu milletvekillerinden İstanbul milletvekili Suat Pamukçu, mâlûm, istifâ etti ve pazar günkü mitingde AK Parti’ye katıldı. Bu arada tabiî ki Zafer Partisi’nin aday gösterdiği Sinan Oğan da cumhurbaşkanlığı seçiminde %5,2 oy alarak seçimleri ikinci tura bıraktırmıştı. Şimdi sâhadaki arkadaşlarımızdan ve gelen diğer haberlerden, kamuoyu araştırmalarından hareketle bu iki partinin yükselişte olduğu görülüyor. Şöyle söyleyelim: Bu seçim esas olarak AKP ile CHP arasında geçecek, onu biliyoruz — özellikle büyükşehirlerde. Güneydoğu’da DEM Parti birçok belediyeyi alacak. Ama büyükşehirlerdeki seçimlerde DEM Parti oyları da etkili olacak ve birçok yerde kendileri zâten kendi adaylarıyla girmiş durumdalar, bunları biliyoruz. Ama onun dışında kalan –çok sayıda parti katılıyor bu seçimlere– gerek İYİ Parti, gerek Saadet Partisi, DEVA Partisi ya da Gelecek Partisi; bütün bunlara baktığımız zaman, bunların çok da fazla iddialı olmadıklarını görüyoruz. İYİ Parti’nin birkaç şehirde bir iddiası var; ama ülke genelinde kendi sorunlarını tam olarak aşamamış durumda. Buna karşılık Yeniden Refah Partisi ve Zafer Partisi gerçekten ilginç bir çıkış yakalamış durumdalar. Belediye başkanı seçimlerine bu nasıl yansır? Daha doğrusu şöyle söyleyelim: Bu iki partinin ülke genelinde alacağı oyların artacağı kesin gibi ve son seçimde aldıkları oyun, yani bu iki partinin ayrı ayrı bir yıl önce aldıkları oyun en az iki katını almaları söz konusu. Ama il ve ilçe belediye başkanlıkları, hattâ büyükşehir belediye başkanlıkları kazanabilirler mi? Orası şüpheli. Bir tek Yeniden Refah Partisi’nin Şanlıurfa’da büyükşehir belediyesini kazanma ihtimâli olduğu söyleniyor. İller arasında Yozgat’ta iddialı olduğu söyleniyor. Ümit Özdağ kendilerinin Isparta’da iddialı olduklarını söyledi. Ama burada şöyle bir husus var: Merkezde yer alan partilerin oylarının dışında, onun dışında kalan partiler içerisinde, eğer bu iki parti iyi bir çıkış yaşarsa –ki yaşayacağa benziyorlar– bundan sonra, 1 Nisan sonrası Türkiye’sinde daha bir câzibe merkezi olabilirler. Özellikle Yeniden Refah Partisi’ne sürekli yeni üyelerin kaydolduğu söyleniyor. Meselâ dün Fatih Erbakan’ın İstanbul Arnavutköy’deki faaliyetlerini izleyen arkadaşlarımız görmüşler; çadırda, yani partinin çadırında çok sayıda insan yeni üyelik için başvuruyor.

Evet, sorulara geçelim.

Meselâ Kemal İslim’den şöyle bir soru var, bu çok iyi bir soru, önemli bir soru: “Sağdan iki tâne sürpriz olup soldan olmamasının sebebi sizce nedir? TİP 14 Mayıs’ta gücüne göre çok iyi bir oy aldı, ama bunu ileriye taşıyamamış gözüküyor.” Evet, TİP özellikle son seçimin en dikkat çekici partisiydi. 4 milletvekilliği kazandı, birisi gasp edildi, bunu biliyoruz; Can Atalay’ınki, Hatay’dan. Ve bayağı iyi bir çıkış yakalamıştı. Bakalım yüzde kaç almış ülke genelinde? Baktığımız zaman… Şu anda önümdeki şeyden bulamıyorum, birazdan bulacağım, söyleyeceğim. Ama bu seçimde TİP birçok yerde aday çıkarmadı. Çok ilginç… Meselâ İstanbul’da adayları yok, birçok yerde yok. Bir de Hatay’da çok ciddî bir sorun yaşadı. Evet, TİP’in oyu %1,73. Zafer Partisi’nin ve Yeniden Refah’ın gerisinde; ama yine de 4 milletvekili çıkarabilmişti. Şöyle söyleyeyim: Bir yıl sonra yerel seçim olması TİP için iyi olmadı, öyle söyleyelim. Ve burada özellikle Gökhan Zan olayında yaşananlar TİP’i iyice zorladı. Gökhan Zan’ın aday olarak açıklanmasıyla birlikte birtakım sorunlar çıkmıştı, eleştiriler olmuştu. Onlara göğüs gerdiler, ama sonrasında olay çığırından çıktı diyelim. Dün en son Ahmet Şık yaptığı açıklamada Gökhan Zan’ın söylediklerinin kendileri için iknâ edici olmadığını net bir şekilde söyledi. Dolayısıyla TİP burada yok. Yani başka bir sol partinin de zâten bu yerel seçimde kendisini gösterme imkânı yok. TKP listesinden, TKP adıyla İstanbul Kadıköy’de aday olan Maçoğlu belki bir şeyler yapacak, ama seçilmesi söz konusu değil, ama bayağı bir oy alabilir. Onun dışında sol yok. Burada baktığımız zaman iki tâne parti… Burada tabiî şöyle bir şey var: Kemal Bey, daha sonra bir yerde Ümit Özdağ’ın bir videosunda sola da hitâp ettiğini söylüyor. Ümit Özdağ, “Ne sağcıyız ne solcu” yapmaya çalışıyor. Özellikle genç kesimlerdeki birtakım protesto eğilimlerini tamâmen kendine çekmeye çalışıyor. Tam olarak, tabiî ki sağcı bir parti, Ümit Özdağ’ın kendisi de sağdan geliyor, ama onlar yeni bir şey yapmaya çalışıyorlar. Buna karşılık Yeniden Refah Partisi, bildiğimiz Millî Görüş Hareketi’nin bugünkü devâmı — İslâmcı bir parti. Tabiî ki düz bir İslâmcılık değil, popülizm yapıyor vs.. Bu da bize gösteriyor ki esas kopuş sâhada yaşanıyor, arayış sâhada var. Bunun üzerinde birazdan konuşacağız, özellikle Yeniden Refah Partisi söz konusu olduğu için.

Muharrem Palaz diyor ki: “Yeniden Refah Partisi AKP, Saadet Partisi ve Millî Görüş geleneği dışındaki çevrelerden oy alabilir mi? Bunlar dışında oy verecek bir seçmen kitlesi var mı?” Var bence. Bir kere yeni seçmenden alabilir. Burada şöyle söyleyeyim: Daha önce AKP’ye oy vermiş ama İslâmcı olmayan insanlardan da alabilir. Özellikle söylenen şu — Yeniden Refah Partisi yöneticileri de bunu söylüyor: Şu ya da bu nedenle, genellikle de yerel birtakım sorunlar nedeniyle AK Parti’ye kızgın olan seçmeni çekiyor Yeniden Refah Partisi. Yani AKP’yi cezâlandırma partisi olarak görülüyor. Bu anlamıyla o seçmene tam olarak İslâmcı ya da muhâfazakâr, Millî Görüşçü diyemeyiz. AKP’ye oy vermiş olanların hepsi böyle değil. Onun dışında CHP’den falan oy alıyor mu? Çok sanmıyorum. Ama İYİ Parti’ye oy vermiş olup şimdi Yeniden Refah’a oy vermek isteyen pekâlâ olabilir, hiç şaşırmam.

Serap Ustaoğlu da sormuş: “TİP neden solda bir seçenek olamadı?” Demin kısmen değindik. Bu gerçekten kaçırılmış bir fırsat. Ama dediğim gibi, TİP bu seçime hazırlıksız yakalandı, öyle söyleyelim. Yakaladığı başarının devâmını getirmek için bir fırsattı bu; ama çok zordu, imkânları kısıtlı. Zafer Partisi’nin ve Yeniden Refah’ın aldıkları %2 ve üstü oyu daha ileriye taşıma becerisini gösteremediler.

Tuncer Aydın: “Gökhan Zan hakkında Ahmet Şık’ın söyledikleri için siz ne diyorsunuz?” diye soruyor. Çok da fazla bulaşmak istemiyorum, ama Ahmet’in söylediklerinin önemli olduğunu söyleyeyim. Ahmet’le konuştum. Çok üzgün, çok morali bozuktu bütün bu süreçte. Onun söylediklerine îtibar etmek gerekir diye düşüyorum.

Yakışıklı Borsacı Nominal Reis — vay ne isimler ya: “Ruşen Bey, milliyetçi cephenin temsilcisi bu seçimden sonra Zafer Partisi olur mu? Bence İYİ Parti için büyük hayal kırıklığı olacak bu seçim.” Evet, Yakışıklı Borsacı Bey, herhalde yakışıklı olduğunuza göre erkeksinizdir. Burada İYİ Parti’nin ne kadar oy alacağı, Zafer Partisi’nin ne kadar oy alacağı gerçekten çok önemli. “Milliyetçi cephe” demeyelim buna; başka bir şey bu. Eğer Zafer Partisi İYİ Parti’yi geçerse bu çok önemli olur. Zafer Partisi’nin İYİ Parti’den koptuğu da düşünülürse… Bu arada bunlar konuşulurken şunu söyleyeyim: Yavuz Ağıralioğlu, biliyorsunuz, İYİ Parti’den ayrılmak zorunda kaldı. Neden? Çünkü Altılı Masa’ya îtiraz etmişti, Kılıçdaroğlu’na îtiraz etmişti. Sonra İYİ Parti onun çizgisine geldi. Yavuz Ağıralioğlu şu âna kadar bir tutum belirlemedi, herhangi bir partiye geçmedi ya da yeni bir parti kurmadı. Bugün kendisiyle bunları konuşacağım. Akşam saat 20.00’de onu da izleyin. Ben de çok merak ediyorum. Bakalım, Ağıralioğlu neler düşünüyor, neler planlıyor?

Ali Can: “Muhâlif medya Refah’ı çok ön plana çıkarıyor. Bence o mahallede bu Refah’ın aleyhine oluyor.” Bilemiyorum. Ama şunu yapıyor olabilirler tabiî ki: AKP’ye kaybettirmek için Yeniden Refah’ı öne çıkartıyor olabilirler. Çünkü maalesef birçok gazeteci, medya kuruluşu çok angaje bir şekilde davranıyor. Ama şurası bir gerçek ki Yeniden Refah bir olgu. Ben şahsen bunu çok önce, bir evvelki seçim öncesinde dile getirmiştim. “Yeniden Refah gerçeği” diye bir yayın yapmıştım, izleyenleriniz olmuştur. Çok ele aldım ve bu bana 1980’lerdeki Refah Partisi’ni hatırlatıyor — ki o partiyi o dönemde tâkip eden az sayıdaki gazetecilerden biriydim. Birazcık nostaljik de oluyor. Zâten Erbakan’ın oğlu… Yeniden Refah Partisi’ni AK Parti karşıtı medyanın parlatması… Çok da parlatamıyorlar açıkçası, onu söyleyeyim. Biraz elleri titriyor, yani zorlanıyorlar. Ama ona ihtiyâcı yok. Bence, ona ihtiyâcı yok Yeniden Refah Partisi’nin. Yeniden Refah Partisi daha çok mahallelerde, tabanda yayılıyor. Belki çok da fazla görünür olmaması onlar için daha iyi bile olabilir, onu da söyleyeyim. Tıpkı 94 seçimlerinde Erdoğan’ın bütün medyaya rağmen kazanmış olması gibi. Tabiî şu aşamada Yeniden Refah Partisi İstanbul’u falan kazanamaz. Ama diyelim ki bu seçimde Türkiye çapında %5 ve üstü bir oy alırsa, hele birkaç tâne de belediye alırsa, artık önü sâhiden çok açık olur.

Doğan Özkan: “Yeniden Refah Partisi, Zafer Partisi… bunlar sokakta mücadele ediyor ve büyürken diğer partiler neden sokağa çıkmıyor?” Aslında herkes çıkıyor. Burada önemli olan örgüt meselesi. Örgüt, Yeniden Refah’ta var; çünkü Millî Görüş Hareketi her şeyden önce örgütlülüktür ve kendini adamışlık var. Zafer Partisi’nde örgüt ne kadar var çok emin değilim. Ama orada gerçekten bir acayip –“acayip” derken kötüleme anlamında söylemiyorum–, hakîkaten fenomen olarak bir Ümit Özdağ var. Ümit Özdağ tek başına gidiyor. Ama onun bunu örgüt desteğiyle yürütebilmesi lâzım. Şu hâliyle baktığımız zaman diğer partiler de sokakta bir şeyler yapıyorlar, yapmaya çalışıyorlar. Kimileri çok başarılı. Meselâ, daha önce de söyledim, İstanbul’da Sancaktepe’de CHP’nin Sarıgazi’deki bir faaliyetini izledim. Bayağı bir sokak çalışması yapıyorlardı belediye başkan adaylarıyla birlikte. Ama tüm ilçeler böyle mi? Meselâ Beşiktaş’ta, Kadıköy’de, Bakırköy’de böyle bir faaliyet yapıyorlar mı? Nasıl olsa kazanıyoruz diye düşünüyorlardır. Burada gerçekten tırnaklarıyla bir yere gelmeye çalışan iki parti var. Bir ara Gelecek ve DEVA partileri de böyle yapar gibi oldular, ama sonra, erken yoruldular diyelim. Çok etkili olamıyorlar. Saadet Partisi hâlâ yapmaya çalışıyor, ama Saadet Partisi de gerçekten Yeniden Refah’ın çok ciddî bir şekilde gölgesinde kalmış durumda. AK Parti ne derece yapıyor? Erdoğan yapılsın istiyor, birtakım teşkîlatlar yapmaya çalışıyor; ama o partide çok ciddî bir rehâvet var, iktidârın getirdiği bir rehâvet var. Kendini adamışlık, dâvâ perspektifi AKP’de çok ciddî bir şekilde aşınmış durumda ve bundan Yeniden Refah Partisi çok iyi bir şekilde istifâde ediyor.

Kayıp Bir Denizci: “Yeniden Refah Partisi’nin önümüzdeki ilk milletvekili seçimlerinde Meclis’e girebileceğini öngörebilir miyiz? Yeniden Refah Partisi hangi partilerden oy alarak Meclis’e girebilir?” Zâten şu anda Meclis’teler. 5’tiler, 4’e düştü sayıları. Ama bu tempoyla giderlerse 4 yıl sonra yapılacak olan genel seçimlerde –eğer 4 yıl sonra yapılacak olursa– baraj şu hâliyle bayağı onlara uygun bir şey, barajı rahatlıkla geçerler ve grup kurarlar. Yani bu gidişat onu gösteriyor. Çok daha fazlasını bile yapma imkânları olabilir. Şu hâliyle bakıldığı zaman, bu tempoyla, bu şekilde verili duruma bakarsak, iki parti de, Zafer Partisi de Yeniden Refah Partisi de Meclis’e girip grup kurma şansı yakalayabilirler. Özellikle şunu düşünün: Bu seçimde bu iki parti yükselirken birçok partinin iyice etkisizleştiğini. Siyâset yapmak isteyen insanlar yükselişte olana giderler ve bu partilere ilgi, seçim sonrasında daha da artabilir. Ve ondan sonra da, çok büyük hatâlar yapmazlarsa, çok büyük sorunlar yaşamazlarsa bir yükseliş trendinde devam ederler.

Porta del Pozzo — Porta’nın kapı olduğunu biliyorum ama pozzo’nun ne olduğunu bilmiyorum: “Zafer Partisi’nin lider partisi olması, kadro hareketi olmaması partinin sürdürülebilir başarı durumunu nasıl etkiler?” Demin buna kısmen değindim. Bir örgüt var, ama Ümit Özdağ’ın gölgesinde kalıyor her şey. Eğer örgüt çok daha fazla öne çıkarsa, parti içerisinde yeni yeni isimler ortaya çıkarsa daha kalıcı bir başarı elde eder. Şu hâliyle bakıldığı zaman, Zafer Partisi’nin en büyük avantajı da Ümit Özdağ, en büyük dezavantajı da Ümit Özdağ. Yani Ümit Özdağ’la bir yere kadar geldiler ve gidiyorlar, ama bir yerden sonra bunun daha bir kurumsallaşmaya oturması lâzım. Bakalım olabilecek mi?

Cihat Saran: “Zafer Partisi’ne hangi partilerden oy kayacağını düşünüyorsunuz?” Öncelikle ilk kez oy kullanacak seçmenlerden bayağı bir oy aldıkları söyleniyor, gençlerden, onu özellikle vurgulamak lâzım ve tabiî ki İYİ Parti’den, MHP’den, kısmen CHP’den — DEM Parti’den değil tabiî ki. Büyük ölçüde buralardan olacaktır. AK Parti’den de muhakkak olacaktır. Özellikle Zafer Partisi’nin dile getirdiği sığınmacılar ve benzeri konularda kişisel olarak benzer çizgide olanlar –ki biliyorsunuz bu konuda tepki duyanlar içerisinde her partiden insanlar var– buralardan yöneliş olabilir.

“Yeniden Refah Partisi’nin Zafer Partisi’nden en az iki kat daha fazla oy alacağına katılıyor musunuz?” Hayır, katılmam. Birbirlerine yakın oy alma ihtimalleri daha yüksek. Yeniden Refah biraz daha farklı olabilir — ki geçen seçimde de böyle olmuştu. Ama iki katı filan kadar büyük bir fark olacağını düşünmüyorum.

“Yeniden Refah’ın güç kazanması veya güç kaybetmesi durumunda Erdoğan’dan göreceği düşmanlığı ve baskıyı göğüsleyecek imkânları var mı? Bu imkânlar nelerdir?” Yani adınızı yazmamışsınız. MTC rumuzu var. Gerçekten çok güzel bir soru. Benim öteden beri düşündüğüm ve kafa yorduğum bir mesele. Bu iş zor bir iş. Erdoğan gibi birisine kafa tutmak zor bir iş. Ama bunun bir getirisi de var. Riski de var, fırsatı da var. Şöyle bir şey söyleyeyim, bu komik gelebilir size ama; dün sürekli gittiğim bir kebapçıda, yıllardır evimin yakınındaki bir kebapçıda iyi de tanıdığım bir garsonla muhabbet ettim. “Kime oy vereceksin?” diye sordum. “Refah Partisi” dedi, “Yeniden Refah Partisi” demedi. “Ya, sen o kadar dindar mısın?” dedim. “Ben Müslümanım, ama işte elhamdülillah falan” dedi. “Peki, niye?” dedim. “Abi, Tayyip’e meydan okuyor” dedi. Aynen böyle… Yani diğerleri de meydan okuyor, ama diğerlerinin meydan okumasını çok anlamlı bulmuyor herhalde. Şimdi bu, oy getirebiliyor. Daha önce Refah Partisi’ne oy vermemiş anladığım kadarıyla bu kişi; AKP’ye vermiş, ama meselâ burada Erdoğan’a bir tepkisi var ya da iktidâra bir tepkisi var ve diğerlerinin eleştirilerini falan çok kendine yakın görmüyor. Yeniden Refah Partisi böyle bir damar yakaladı. Tabiî ki bu bir damar ve buradan bir şey kazanıyor; ama bunun bir de riskleri var. Diyelim ki birtakım yerleri Erdoğan, –başta İstanbul olmak üzere– Yeniden Refah yüzünden kaybederse, herhalde buna bir şekilde cevap vermek isteyecektir. Yeniden Refah buna direnebilir mi? Buna direndiği anda, direnebildiği anda önü iyice açılır. Ama direnemezse, o zaman gerçekten kazanımlarını korumakta bile zorlanabilir.

Enes Utku Özdemir diyor ki: “Dünyada 68’den sonra ilk defa gençlerde sağa yöneliş var. Zafer Partisi biraz da global trendlere oynuyor gibi geliyor bana.” Yani global trendlere oynuyor mu bilmiyorum, ama dünyada benzeri çok parti olduğunu biliyoruz, yabancı karşıtı vs., bunları biliyoruz ve Zafer Partisi de bu anlamda onlara benziyor. Gençlerde sağa yönelişe gelince… 80’li yıllarda İslâmî hareketlere bir yöneliş vardı, şimdi onun iyice yatıştığını görüyoruz. Ve şu anda daha milliyetçi eğilimlerin, böyle ayrımcılığa yaklaşan milliyetçi eğilimlerin de öne çıktığı muhakkak.

Oktay Ay: “Özgür Özel’in kendisine muhâlif diyen kanallardaki gerginliğini nasıl yorumluyorsunuz?” Vallahi izlemedim açıkçası. Biz de yayına çıkartmak istedik; ama çok yoğun olduğu için ve o “muhâlif” dediğiniz kanallara öncelik verdiği için çıkartamayacağız herhalde. Ama bu seçim Ekrem İmamoğlu tarafından yürütülüyor CHP açısından, onu kabul etmek lâzım. Özgür Özel’in bu seçimde çok kritik bir rol oynadığını söylemek mümkün değil.

Cihan: “Artık kimsede o eski şevk ve istek kalmadı. Sandığa gideceklerde çok büyük azalma olacaktır. İnsanlar siyâsete güvenini tamâmen kaybetti” demiş. Evet, bu ilk akla gelen şey; ama her geçen gün sandığa gitme oranının daha da yüksek olabileceği söyleniyor. Yani gitmemeyi düşünenlerin sayısının azalacağına dâir birtakım tespitler yapılıyor. Bakalım… 

Firüzan Ayhan Özkaya: “Seçimlerin ardından MHP’nin oylarının düşüşü hükûmete olan desteğini çekebilir mi?” Yok. AKP-MHP ortaklığının bozulma ihtimâlinin ne olursa olsun orta vâdede mümkün olduğunu ben düşünmüyorum.

Tarık Kaplan, demin konuştuğumuz şeyi söylüyor: “Ümit Özdağ Zafer Partisi’nin tek ismi olması, tek başına bir mücâdele vermesi Zafer Partisi’nin önünde bir engel midir?” Demin dediğim gibi: O hem partinin avantajı, hem de dezavantajı.

Evet, bir izleyicimiz, Tunç Özdemir bize maddî katkıda da bulunmuş şu anda yayın sırasında. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Siz de benzer bir şey yapabilirsiniz. Çünkü Medyascope sizlerin desteğiyle ayakta duruyor, onu özellikle vurgulayayım.

Tunç Bey’in sorusu şu: “İYİ Parti’nin seçimde beklentilerinin altında kalması onu iktidâra yaklaştırır mı? Yoksa Yavaş ve İmamoğlu galibiyetleriyle güçlenebilecek muhâlefet, Akşener’i bugünkü anti-CHP tavrından geri adım atmak zorunda bırakır mı?” Evet, bu da güzel bir soru. Hakîkaten bugün çok zor ve güzel sorular soruyorsunuz. Bunun hakkında başlı başına bir yayın yapabilirim. Ama şunu söyleyeyim: Eğer burada, bu seçimde İYİ Parti gerçekten çok başarısız bir sonuç alırsa, net bir şekilde, meselâ diyeceğiz ki: “İYİ Parti neye uğradığını şaşırdı”. O zaman bu partinin geleceği çok kararır. Çok farklı spekülasyonlar olur, ayrılanlar olur, şu olur, bu olur. Yönetim değişir, belki lider de değişir böyle bir andan sonra. İktidâra yaklaşsa da uzaklaşsa da, çok fazla bir anlamı olmaz. Bu seçim gerçekten o anlamda bâzı partiler için hayâtî bir önem taşıyor. Konumuz olan Yeniden Refah ve Zafer partilerinin önünü iyice açacak bir seçim olma ihtimâli varken, bâzı partilerin önünü de iyice kapayacak bir seçim olabilir — ki bunlardan birisi İYİ Parti olabilir. Ama kazâra, İYİ Parti her durumda bu seçimden güçlü bir şekilde çıkarsa, o zaman onun da önü açık demektir. Ama hem Yeniden Refah hem Zafer hem İYİ Parti iyi oylar alırsa, burada aritmetik karışır.

Muharrem Palaz’ın sorusu: “Memleket Partisi seçmeninden Zafer Partisi’ne bir kayma olmuş mudur? CHP seçmeninden oy alabilir mi?” Memleket Partisi seçmeninden kayma kesinlikle olmuştur. CHP seçmeninden de kısmen alabilir. Ama belediye başkanlığında alabileceğini çok sanmıyorum.

Nihat Bekler: “Ruşen Bey, Yeniden Refah Partisi Saadet, DEVA ve Gelecek partilerinin yapamadığı neyi yapıyor ya da hangi özelliği onu farklı kılıyor da ilgi odağı oldu sizce?” Bu konuda çok yayın yaptık. Hattâ bu konuda çalışmış olan iki genç akademisyenle de konuştuk, Abdullah Esin ve Mehmet Yaşar Altundağ’la da konuştuk — ki onların yazılarının başlığı oydu: “DEVA ve Gelecek’in Yapamadığını YRP Nasıl Yaptı?” diye (bkz.: https://www.youtube.com/watch?v=OdvQ5q34Hgk ). Ben de aynı başlıkla kendileriyle yayın yaptım, orada da konuştuk. Oradaki mesele büyük ölçüde şöyle: Diğer partiler CHP’nin yanında durarak AKP’den kopmaya niyetli olan insanları ürküttüler. İlk akla gelen bu. Ama bunun daha detaylarını önceki yayınlarda bulabilirsiniz. 

Alperen İnce: “İmamoğlu’nun başarısızlığı sonucu Kemal Kılıçdaroğlu CHP’de yeniden kuvvet kazanırsa bir CHP-Zafer Partisi işbirliği olabileceğini düşünüyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” Yani: 1) İmamoğlu başarısız olacak, 2) Kılıçdaroğlu geri gelecek, 3) Kılıçdaroğlu Zafer Partisi ile işbirliği yapacak. İmamoğlu’nun başarılı veya başarısız olup olmayacağını ayrı bir kenara koyalım. Başarısız olsa bile Kılıçdaroğlu’nun dönebileceğini sanmıyorum. Kılıçdaroğlu dönse bile Zafer Partisi ile işbirliğine gideceğini de düşünmüyorum.

“Azmi Karamahmutoğlu’nun da Kemal Kılıçdaroğlu’nun adayı olduğunu düşünüyorum. Buna nasıl bakarsınız?” Yok. Daha önce Kılıçdaroğlu’na destek açıklamıştı. Ama Azmi Karamahmutoğlu’nu çok eskiden beri tanırım. Zor bir seçim yaptı Zafer Partisi adayı olmakla. Bunun Kılıçdaroğlu’yla alâkası yok. Kılıçdaroğlu’nun devri kapandı artık zâten. Yani onunla hareket etmesi, Azmi Karamahmutoğlu gibi Ülkü Ocakları başkanlığı yapmış birisinin Kılıçdaroğlu’nun güdümünde siyâset yapması çok akıl alır bir şey değil. Zamânında cumhurbaşkanlığı adaylığına birçok kişi destek verdi ve yanıldılar.

“CHP, İstanbul ve Ankara mitinglerini neden iptal etti sizce? İlginin olmayacağı mı düşünülüyor?” Benim bildiğim, iptal karârı yok, yapmama karârı var. Yapmak istemediler. Bu doğru mudur, yanlış mıdır bilmiyorum; ama bir hesapla böyle yaptıkları anlaşılıyor. Ankara’dakini görmedim, ama İstanbul2daki AK Parti mitingini gördüm ve herhalde Erdoğan da yapmaktan yani çok memnun olmadı anladığım kadarıyla. Bilemiyorum neden böyle yaptılar, ama pekâlâ yanlış bir karar da olmayabilir. Çünkü bir de şöyle bir husus var: Mitinglerde hem gücünüzü gösteriyorsunuz, ama aynı zamanda karşı tarafı da bir yerlere sevk ediyor olabilirsiniz. Yani siz çok büyük bir miting yaptığınız zaman, bu sefer Erdoğan, Yeniden Refah ya da diğer partilere oy verecek olanlara, “İşte bunlar sizin bütün kazanımlarınızı almak istiyor” falan diyebilir.


Atalay Mete: “Ülkemizi izleyen Fransız gazeteciler Zafer ve Yeniden Refah Partisi’ni siyâsî yelpâzenin neresine koyuyorlar, nasıl tanımlıyorlar?” Bir tânesini biliyorum, arkadaşım Le Monde muhabiri. Galiba dünkü yayında söylemiştim: Yeniden Refah Partisi’nin mitingini izledi; “Çok coşkuluydu” dedi. “Gülünç” demedi, ama biraz da “eğlenceli” olduğunu söyledi. İlgi ve merak var. Ve birazcık işini iyi yapan yabancı gazeteciler de bu partilerin yükselişte olduğunu görüyorlardır. Ama özellikle Zafer Partisi onları şaşırtan bir parti değil. Kendi ülkelerinde de benzer partiler var zâten. Yeniden Refah Partisi’ni İslâmcı bir parti olarak görüyorlar ve anlamaya çalışıyorlar daha henüz, öyle söyleyelim.

Selim Çolak: “İmamoğlu kazanırsa 2028’in favorisi olur mu?” Favorisi olmaz, ama öne çıkan bir adayı olur. Bir de: “DEM Parti seviciliği ve ittifâkından ötürü 2028’de aday olursa muhâfazakâr milliyetçi sağ seçmenden oy alabilir mi?” sorusu var. Belli ki siz öyle bir seçmensiniz, “DEM Parti seviciliği” diyorsunuz. Buradaki mesele DEM Parti seviciliği mi, yoksa Kürtleri eşit vatandaş olarak görmek mi? Onu ayırt etmek lâzım. DEM Partisi’yle ittifak yapıyor mu yapmıyor mu diye değişik rivâyetler var; ama Ekrem İmamoğlu’nun karşısında DEM Partisi’nin adayları var ve bayağı da çalışıyorlar. Dolayısıyla şunu görmek lâzım: Kürtleri yok sayınca, siyâset geliyor bir yerde tıkanıyor, sadece Kürtlere yaslanarak yapılan siyâset de tıkanıyor. Buradaki o ince dengeyi tutturabilmek lâzım. Ekrem İmamoğlu bu dengeyi tutturmak istiyor. Başarıyor mu başaramıyor mu onu herkes ayrıca değerlendirir. Ama yok sayarak ya da tamâmen ona bel bağlayarak olmayacağını herhalde artık herkes görmüştür.

Oğuz Berk: “Selahattin Demirtaş eğer DEM Parti’ye ısrarla oy verilmesine yönelik bir mesaj verirse ve DEM Parti buna rağmen %4’ü geçemezse bu Demirtaş efsânesinin sonu olur mu?” Pazar günü yazdığım yazıda şöyle söyledim: “Selahattin Demirtaş’ın ve başkalarının bütün çıkışları bu yönde olursa, ama buna rağmen Ekrem İmamoğlu kazanırsa, işler değişir” demiştim. Demirtaş’ın Ekrem İmamoğlu’na kazandırmama yolunda bu açıklıkta bir çıkış yapmasını pek beklemiyorum. Yapabilir. Yaparsa kendisi bilir tabiî canım, sonuçta ne diyeceği bizi ilgilendirmez. Yani biz onu en fazla yorumlarız. Ama çok riskli bir şey. Öyle bir noktaya gelir mi bilmiyorum. Muhtemelen yarın yapacak açıklama. Yarın eğer açıklamayı sabahtan yaparsa, sizinle yapacağımız yayında da esas olarak bu konuyu konuşuruz. 

“Seçmendeki küskünlük sandık güvenliğine yansır mı?” diye sormuş Selim Tepeler. Evet, yansır. Sandığa gitmeyen sandığa sâhip de çıkmaz, öyle söyleyelim. Burada önemli olan parti örgütlerinin, adayların nasıl bir çaba göstereceği.

“Mitinglerin önemini kaybetmediği konusundaki fikriniz bu seçimde iyi veya kötü yönde hiç değişti mi?” Ben miting severim. Gidebildiğim kadar da giderim, gazeteci olarak izlemek için. İnşallah kaybetmez diyeyim. Ama meselâ deminki soruda, İstanbul’da CHP miting yapmayarak doğru yapmış olabilir. Erdoğan pazar günkü mitingi yapmak zorundaydı. Yaptı, ama beklediği sonucu alamadı. İşte, bu işler kolay işler değil, mitingler çok büyük organizasyonlar. Sizin istemenizle olmuyor. Oraya insanları, binlerce insanı götürebilmeniz lâzım.

High Voltage: “Bundan birkaç yıl önce reisçiliğin bitişi yönünde yorumlarınız vardı. Geçen zamânın ardından yeniden bir değerlendirme yapmayı düşünür müsünüz?” Bence bitti, ama Kılıçdaroğlu o noktayı koyamadı. Kılıçdaroğlu o noktayı koyabilseydi çok daha farklı şeyler konuşabiliyor olurduk. Erdoğan’ı yıllardır tâkip eden birisi olarak, onun kendi gücüyle değil rakiplerinin güçsüzlüğüyle iktidârını koruduğunu düşünüyorum. Ama bu benim söylediğim her şeyin çok isâbetli çıktığı anlamına gelmiyor. Yanlış değerlendirmelerim oldu, bundan sonra da olacaktır, şu anda da oluyordur. Bunların da hesaplaşmasını kendi içimde ve sizlerle berâber yapıyorum zâten. Ama aslında Erdoğan’ın iktidârını kendi gücüyle yürütme olayında çok ciddî bir krizde olduğunda hâlâ ısrarlıyım. Ama burada muhâlefetin krizi onun krizinin önüne geçmişti geçen seçimde, öyle söyleyeyim.

“Sizce İstanbul’u kim alır Ruşen Abi? Yılların tecrübesisiniz ve tahmininiz vardır.” Ben ne söylersem tersi çıkıyor, onu diyeyim. Şimdi ilk aklıma gelen, Memleket Partisi alır diyeyim, hadi bakalım. Bir şey söylemeyeceğim, seçim zamânına kadar da söylemeyeceğim.

Mustafa Kahraman: “Vatandaş olarak sâhada sâdece AKP, CHP ve Yeniden Refah’ı görüyorum. Bana mı denk gelmiyor, yoksa diğer partilerin çalışmaları yetersiz mi, yoksa faydasız mı görülüyor?” Faydasız görmüyorlardır. Size denk gelmemiştir. Herkes bir şekilde çalışıyor, onu söyleyeyim. Ama tabiî ki özellikle büyükşehirlerde esas olarak AK Parti ve CHP çok daha fazla çalışıyor. Kıran kırana bir rekabet var. Yeniden Refah Partisi var; bir de Zafer Partisi demeyelim, ama Ümit Özdağ var. DEM Parti’nin özellikle bölgede, Güneydoğu’da çok yoğun çalıştığını biliyoruz. Büyükşehirlerde de faaliyetleri var, ama büyükşehirlerde genellikle kendi seçmenlerinin yoğun olduğu mahallelere odaklanıyorlar.

Bir izleyicimiz daha, deminki Yakışıklı Borsacımız, Medyascope’a katkıda bulunmuş. Çok sağ olsunlar.

“Dedem Demirelci’ydi. CHP ve DYP koalisyon kuracak dediler, dedemin dünyası karardı, iki gün yemek yiyememişti. ‘Bizim parti daha toparlanamaz’ derdi. Bence Saadet Partisi, DEVA, Gelecek bunu yaşıyor.” Benim de babam CHP’liydi. CHP’nin Ecevit’in zamânında MSP ile koalisyon yapmasında biraz zorlanmıştı, ama gerçekçi davranmıştı. Evet, bu zor. Sağın sol bilinenlerle yan yana görülmesi çok daha zor oluyor. Çünkü sağcılık böyle bir şey. Kendilerini ülkenin gerçek tek sâhibi sanıyorlar ve sola hep böyle bir azınlık muamelesi yapıyorlar. Yakıştıramıyorlar kendilerine solu. Evet, böyle bir sorun var.

“Ruşen abi, Şanlıurfa ‘tamam inşallah’ diyebilir miyiz?” Tutku Rıza. Bana ne yani, “tamam, inşallah” filan… Bu, zamânında, 94’teki Refah Partisi’nin sloganıydı, evet. Yani orada Yeniden Refah Partisi’nin kazanma ihtimâli var, onun farkındayım. Ama öyle kolay, kesinleşmiş bir durum yok. İnşallah mı maşallah mı bilmiyorum, ama orada Yeniden Refah Partisi ile AK Parti arasında çok ciddî bir yarış var. Bu arada, aradan sıyrılmaya çalışan bir DEM parti de var.

Bizim Sarpan Uzunoğlu sormuş — selâm yollayalım buradan: “Üsküdar ve Fatih gibi kritik ilçelerdeki CHP adaylarının kazanması hâlinde bir sonraki büyükşehir belediye başkanlığı için düşünülme ihtimâlleri olur mu sizce?” Üsküdar ve Fatih gerçekten önemli yerler. Eğer Ekrem İmamoğlu İstanbul’da net bir galibiyet alırsa, Üsküdar ve Fatih gibi ilçeleri de CHP’nin alması ihtimâli çok yüksek olur, onu söyleyeyim. Ama kıran kırana bir yarışta Üsküdar’ı, Fatih’i CHP’nin kazanması çok mümkün olmaz. Çünkü ilçeler ve il, büyükşehir iç içe geçmiş gibi bir şey. Üsküdar ve Fatih’teki isimler, Ekrem İmamoğlu’nun belediyede berâber çalıştığı, çok güvendiği isimler. Dolayısıyla kendisinin belediye başkanlığını bırakıp, yani cumhurbaşkanlığı adaylığına soyunması hâlinde devâmı olarak bu iki isimden birisini işâret etmesi gerçekten akla gelebilir. Ama henüz erken. Önce seçimi kazanacaklar, sonra Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanlığı için kolları sıvayacak vs.. Zaman alacak. Ama CHP’nin Üsküdar ve Fatih’teki adayları bu seçimi kazanırlarsa, Büyükşehir Belediye Başkanlığı mı olur, başka bir şey mi olur bilmiyorum ama, siyâsî gelecek bakımından gerçekten önleri açık olur.

“Seçmendeki güven, sandık güvenliğine yansır mı?” Bunu cevapladım diye hatırlıyorum. Arkadaşlar bir daha şey yapmışlar. Selim Bey de Medyascope’a destek vermiş, çok teşekkür ediyoruz. Evet, sandık güvenliği… Burada sandık güvenliği esas olarak partilerin üzerindeki bir şey. Şu âna kadar bu çok soruluyor. Meselâ CHP’den bir alarm görmedik, “Aman sandıklara sâhip çıkın” vs. diye bir mesaj görmedik. Çünkü 5 yıl önce çok iyi bir sınav verdiler. Demek ki bu seçimde de iddialılar, özellikle İstanbul gibi yerlerde. Onun için şu anda teşkîlatlara bakmak lâzım. Ama şunu da söylemek lâzım: Eğer insanlar sandığa giderse sâhip çıkar. Zâten gitmiyorsa sâhip çıkacak bir şey yok.

Ateş ve Su: “ROK’un sizin hakkınızda söylediklerine ne diyorsunuz?” Zamânında, Ergenekon döneminde beni içeri attırmak için çok uğraşmış bir şahıs. Yani siz izleyin; beni benden dinleyin, öyle söyleyeyim.

“Ruşen Bey, 20 yaşında Bakırköylü biriyim.” Can Yücel. Adı çok güzelmiş. Burada rahmetliye de selâm yollayalım, büyük şâirimize. “Âilesi beton CHP’li olan bütün arkadaşlarım Zafer Partisi’ne yönelmeye başladı. Çok ciddî bir göçmen karşıtlığı var orta ve orta üst kesimde.” Olabilir. Bunu çok duyuyoruz, olabilir. Ama siz anladığım kadarıyla değilsiniz. Siz de oturup onlara, “Bu doğru bir şey değil” deyin. Yani göçmen karşıtlığı siyâset yapmak için çok akıl kârı bir şey değil. Tabiî ki yapıyorlar. Dünyanın her yerinde de var, Türkiye’de de var. Ama bunun özellikle orta ve üst orta sınıfların çocuklarında olması hiç şaşırtıcı değil.

Erhan Calbık: “Saadet Partisi’ni bu seçimi atlattıktan sonra ne bekliyor? Ayakta durabilir mi?” Yeniden Refah Partisi eğer çok güçlü çıkarsa, Saadet Partisi’nin durumu iyice kötüleşir, ama varlığını tabiî ki sürdürür.

Yusuf Görgülü demiş ki: “Ekrem İmamoğlu bir sonraki seçimde cumhurbaşkanı olur. İmamoğlu dışında her kesimden oy alabilecek ve lider özellikleri olan başka bir aday görünmüyor” demiş. Eyvallah.

Zülküf Yipek: “Bu seçim AKP için sonun başlangıcı mı?” Yok. Böyle büyük lâflar etmeyelim. Seçime bakalım ne oluyor, ne bitiyor? İstanbul’u alıp alamayacakları en kritik nokta, onu özellikle vurgulamak lâzım. Ankara’yı alma ihtimalleri olmadığını galiba kendileri de görüyor. Bakalım. Öyle “sonun başlangıcı” falan dememek lâzım.

Hatice Yıldız: “Ruşen Bey, en heyecansız seçimde bile heyecanlısınız. Bizi de çekiyorsunuz konunun içine. Teşekkür ederiz, gazeteciliği yaşattığınız için.” Evet, Hatice Hanım, ne yapalım? Düştük bir kere, çıkamıyoruz, sizi de kuyuya çekiyoruz.

Kemal Uyanık: “Sizce kurultayda değişim çıkmasaydı, bu seçimlerin gidişâtı nasıl olurdu? İstanbul büyük ihtimâlle giderdi de Ankara’da zorda olur muydu?’’ Ankara’yı Mansur Yavaş yine alırdı herhalde. CHP’ye ihtiyâcı olmadan da alabilecek bir durumda. Ama diğerleri hakîkaten çok zor olurdu. CHP, yani nasıl söyleyeyim, yine Kemal Kılıçdaroğlu’nun videolarını izlerdik vs.. Çok da fazla bir şey olmazdı.

“Gülten Kışanak’ın röportajı hakkında ne düşünüyorsunuz? Leyla Zana’ya yönelik bir çıkış mıydı?” Tamâmını okumadım. Çok sayıda gazetecinin sorularına verdiği cevapları kastediyorsunuz herhâlde. Bilemiyorum.

İlknur Hanım demiş ki — bu arada destekleri için teşekkür edelim: “Ruşen Bey, samîmîce cevap verebilirseniz duymak isterim. 1 Nisan günü biz muhâlefet seçmenini bir yıkım daha mı bekliyor, yoksa biraz umut var mı?” Yani… “Her şey çok güzel olacak” diye bir lâf söylememi beklemeyin. Ama bu seçim gerçekten heyecansız gidiyor vs. ama, tahmin ettiğimizden çok daha önemli bir seçim olabilir. Onun için 31 Mart gecesine iyi odaklanmak lâzım. Türkiye’de, özellikle Erdoğan döneminde genellikle muhâlefetin kendini daha gösterdiği yerler yerel seçimler oldu. 2004’te idi yanılmıyorsam, AKP’nin çok zorlandığı bir seçim olmuştu — ya da 2009, şimdi tam emin olamadım. Ondan sonra da 2019 tabiî ki. Son seçimde çok büyük bir başarı elde etmiş olmasına rağmen, bu seçimde birtakım hayal kırıklıkları yaşayabilir — yaşar demiyorum, yaşayabilir. Onun için bugünden söylenecek her şey yanlış olur.

“Eskiden yerel seçimler güven yoklaması gibi olurdu. İktidar düşük oy alırsa erken seçime gidilirdi. Bu sefer gene olur mu CHP’ye rağmen?” Olmaz. Erdoğan 5 yıllık bir şey aldı. Niye gitsin ki seçime? Onu telâfî etmeye çalışır.

Mehmetcan Avaroğlu: “Yeniden Refah Partisi’nin yükselişini 1989’daki Refah Partisi’nin yükselişine benzetiyorsunuz; ama 2019’dan 2023’e giden muhâlefeti de 94’ten 2002’ye giden Refah gibi görmüşsünüz. Bu benzerlikler tahmin etmek için yeterli mi?” Bu ikinci söylediğinizi tam anlamadım, ama şunu söyleyeyim; Yeniden Refah’ın durumunu, yani şu günkü durumunu daha çok 1989 yerel seçimine benzetiyorum. Bunun bir de 1994’ü var, hani Erdoğan’ın seçildiği seçim var. Önce 89’da kendini gösterdi, sonra başını aldı gitti. 2019’dan 2023’e kadar yaşananlara gelince; 2019’da elde edilen zaferin muhâlefet tarafından heder edilmesinin öyküsünü yaşadık açıkçası. Bunun çok sayıda sorumlusu var. Bizler de çok eleştirildik. Evet, medyanın da sorumluluğu var, doğrudur. Ama esas olarak o Altılı Masa, Altılı Masa’nın başındaki Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve diğer partiler, hepsi berâber bir sermâyeyi çarçur ettiler. Bu sefer ne olur bilmiyorum.

Erhan Calbık: “Bu yerel seçimde medyada sâdece İstanbul ve Hatay konuşuldu. Hatay neden bu kadar önemli?” Hatay neden önemli biliyor musunuz? Biraz İstanbul’a benziyor. Çokkültürlü bir şehir olduğu için, çok dinamik bir şehir olduğu için benziyor. Bir de deprem tabiî ki çok önemli olduğu için. Böyle bir şey var. Ama orada tekrar Lütfü Savaş’ın inisiyatifi ele aldığı yolunda çok yorum var.

Doruk Samuray: “Sizce Yeniden Refah Partisi bu seçimde iyi bir oy alırsa, aşı karşıtlığı ve kadın hakları karşıtlığı gibi aşırı sağ popülist söylemleri bırakabilir mi, yoksa tersine daha çok mu kullanır?” Sanki daha çok kullanır gibi geliyor bana; çünkü o konuların işe yaradığını görmüş olacak. 

Azra Erdoğan: “Seçimden sonra yeni bir çözüm süreciyle berâber yabancı sermâyeden yatırım geleceği ve hükûmetin MHP ile olan ortaklığı bitireceğine dâir yorumlar var. Sizin fikriniz nedir?” Ben inanmıyorum bunlara. Yani yabancı sermâye gelir mi gelmez mi bilmiyorum, ama Erdoğan’ın MHP’den ayrılacağı, yeni çözüm sürecine gideceği falan bana çok âfâkî şeyler gibi geliyor.

Evet, bayağı yoruldum. Siz izlerken yoruldunuz mu bilmiyorum. Bakıyorum, böyle atladığım şeyler var mı diye.

“Gazze konusunda adım atmadığı için Yeniden Refah’a yöneliş var diyorlar.” Ne kadar belirleyici olur bilmiyorum, ama Gazze konusunda gerçekten iktidar pek bir şey yapmadı. İktidar yanlıları da Starbucks basmaktan başka pek bir şey yapmadılar. Dolayısıyla Türkiye’nin Gazze konusunda verdiği sınav çok utanç verici, bunu özellikle söylememe izin verin.

“Yeniden Refah Partisi, aşırı sağda yer alan duruşuyla tam olarak AK Parti seçmenine hitap edebilir ve yerine geçebilir mi?” demiş Merve Hanım. Yerine geçmek öyle kolay olmaz, ama oradan oy çektiği muhakkak.

“Ankara seçimlerinin İstanbul seçimleri kadar gündemde olmamasının sebebi nedir sizce? Muhâlefet çantada keklik mi görüyor, yoksa AK Parti ‘Zâten kaybedeceğiz’ mi diyor?” Hepsi birden var. O seçim başlamadan bitti gibi açıkçası. Onu öyle söylemek lâzım. Herhalde farkı tartışırız orada, öyle geliyor bana.

Evet, bitiriyorum. Bakıyorum, bakıyorum. Evet, hepinize çok teşekkür ediyorum. Hakîkaten yoruldum. Çok acayip sorular geldi. Bu arada izleyicilerimizden de destekler ayrıca geldi. Hepsine çok teşekkürler. Yarın eğer Selahattin Demirtaş erken saatlerde bir açıklama yaparsa büyük bir ihtimâlle onu konuşuruz, ama konuşacak mesele çok zâten. Birilerini, bir şeyleri konuşuruz. Çok sağ olun. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.