Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır’ın konuğu Özer Sencar: İstanbul’u kim kazanır?

MetroPOLL Araştırma, İstanbul seçimlerine ilişkin son anketini yayımladı. MetroPOLL Araştırma’nın anketine göre mevcut İBB Başkanı ve CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu, rakibi Murat Kurum’un yaklaşık dokuz puan önünde.

Özer Sencar bu yayında Ruşen Çakır’a İstanbul’u kimin, nasıl kazanacağını açıkladıkları son kamuoyu araştırması üzerinden anlattı.

Yayına hazırlayan: Tania Taşçıoğlu Baykal

Merhaba, iyi günler. Seçim öncesi MetroPOLL Araştırma’nın Başkanı Prof. Özer Sencar’la beklenen yayını yapıyoruz. Kendisi maalesef İstanbul’da stüdyomuzda olamadı. Olsun, söyleyeceklerini “Zoom” üzerinden söyleyecek. Özer Bey, merhaba.

Özer Sencar: Merhaba. 

Öyle bir anket yayınladınız ki yine ortalık karıştı. En son yayınladığınız ve 24-26 Mart târihleri arasında yaptığınız “Türkiye’nin Nabzı” araştırmanızda, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu 9 puan önde çıktı. Kimileri, “Bu sonuç muhâlefet seçmenini ‘Ekrem İmamoğlu nasıl olsa kazanıyor’ diye rehâvete sürükler” diyor. Kimileri de, “İktidar seçmenini Murat Kurum’a daha fazla sâhip çıkmaya sevk eder” diyor. Çünkü kararsızlara rağmen arada 9 puan fark var. Ekrandaki grafikte de görüyoruz, %19,9 kararsız var. Bu nasıl oluyor? Çünkü siz daha önceki araştırmanızda daha mütevâzı bir fark bulmuştunuz. Yanılıyor muyum? 

Sencar: Doğru. Aralık ayında İmamoğlu ile Kurum arasındaki fark 15-16 puandı. Ocak ayında fark 4 puana düştü. Şubat ayında da 3’e düştü. Mart ayında iki araştırma yaptık. İkisinde de benzer sonuçlar çıktı ve fark 3 puandan 10 puana çıktı. Bu, benim için de, herkes için de beklenmedik bir durum. Yani 7 puan nasıl artar? Ekrem İmamoğlu’nu siz de tâkip ediyorsunuz, ben de tâkip ediyorum, performansında olağanüstü bir artış yok. Bir ay önceki, iki ay önceki performansını sürdürüyor, ben ekstra bir şey görmüyorum. Aynı kişi yine alanlarda halkla iç içe. 

Peki bu 7 puan nereden geldi? Bunu açıklayacak bir tek sebep bulabiliyorum: İktidar cephesi, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün kabine, medyası, televizyonları, devletin diğer ilgili kurumları, hepsi İstanbul’da seçime müdâhil oldular. Yani âdeta topyekûn iktidarla İmamoğlu karşı karşıya geldi. Bu, çok iddialı olmayan, çok sıkı partici olmayan seçmende, mağdur olana karşı bir sempati, bir destek üretti ve İmamoğlu’na destek bir ay içerisinde beklenmedik bir şekilde arttı.

Buna şunu da ilâve edebiliriz: Üç ay içerisinde, Murat Kurum’un ne kadar zayıf ve yetersiz bir belediye başkanı adayı olduğu da ortaya çıktı. Artık insanlar, hatta AK Partililer’in bile önemli bir kısmı, Murat Kurum’un belediye başkanlığı performansını taşıyamayacak birisi olduğu kanaatine ulaştı. Bir taraftan aday çok zayıf çıktı; iktidar bu zayıflığı gidermek için bütün gücüyle sahneye, siyâset alanına indi ve ortaya garip bir şey çıktı. Bir kişiye karşı, büyük bir iktidar gücünün oluşması bir mağdûriyet yarattı. Bütün partilerin tabanından İmamoğlu’na destek üretti. Şu anda, AK Partililer’in ve MHP’liler’in ikisinin ortalama aşağı yukarı %10’u, DEM Partililer’in %50’si, İYİ Partililer’in üçte ikisi, Zafer Partisi ve Yeniden Refah Partisi’nin yaklaşık %15’i ve diğer küçük partilerin de yarıya yakını İmamoğlu’na oy veriyor. Dolayısıyla İmamoğlu, seçim öncesi bahsettiği tabandaki ittifakı, işbirliğini üretmiş oldu.

Ben de tam onu söyleyecektim. İmamoğlu “İstanbul İttifâkı” diyordu; bu tutmuş görünüyor. Biraz önce bahsettiğiniz Şubat ayından Mart’a kadar olan tablo üzerinden konuşalım. Aralık 2023’e baktığınızda çok net bir fark var, İmamoğlu çok önde. Ama bu fark Ocak 2024’te bayağı azalıyor ve 4 puana iniyor. Şubat 2024’te 3 puana iniyor ve sonra Mart’ta fark 10 puana çıkıyor. Hattâ en son yaptığınız Mart ayındaki ikinci araştırmada 11 puana çıkıyor. Bu çok büyük bir fark. Siz demin bunu îzah etmeye çalıştınız. Bu tabloda şunu görüyorum: Sizin tespitinize göre, İYİ Parti adayı Buğra Kavuncu’ya verilen oylarda da, DEM Parti adayı Meral Danış Beştaş’ın oylarında da bir azalma var. Yani zaman geçtikçe, diğer partilere oy vermeyi düşünen seçmenin, özellikle İYİ Parti ve DEM Parti’ye oy vermeyi düşünen seçmenin bir kısmının da İmamoğlu’na yöneldiği gibi bir sonuç çıkıyor. Doğru mudur?

Sencar: Onu “seçmenin bir kısmı” diye târif edersek yanlış söylemiş oluruz. DEM Parti’nin %50’si, İYİ Parti’nin %66’sı, diğer iki önemli partinin, yani Zafer Partisi ve Yeniden Refah Partisi’nin %15’i İmamoğlu’na oy veriyor. Buna ilâve olarak, Cumhur İttifâkı’nın da yaklaşık %10’u İmamoğlu’nu tercih ediyor. 

Bu söylediğiniz çok önemli. Yani “AKP ve MHP seçmeni olup, İmamoğlu’na oy verenler var” diyorsunuz.

Sencar: Evet, %10.

Peki bunlar niye İmamoğlu’na oy veriyor olabilir Özer Bey? Meselâ, “AKP’liyim. Milletvekili seçimi olursa AK Parti’ye vereceğim” deyip, yerel seçimde tercihini İmamoğlu’ndan yana kullanıyor. Murat Kurum’u mu yetersiz görüyor? İmamoğlu’nu mu başarılı görüyor?

Sencar: Burada iki temel faktör var: Birincisi, hiç tartışmasız, AK Parti seçmeninin gözünde bile Murat Kurum çok zayıf. Yani olaya partizanca bakmayan, normal bakan herkes Kurum’un yetersizliğini görüyor. İkinci husus –bu, geleneksel bir tavırdır–, insanlar milletvekili seçiminde kendi partisine oy verir, ama belediye seçimine geldiğinde, insanların iktidardan bir şikâyetleri varsa, iktidâra yönelik kızgınlıkları öfkeleri varsa, belediye seçimlerinde iktidârı cezâlandırırlar. Bu, Türkiye’de eskiden beri vardır. Çünkü ana iktidar değişmez. Belediye başkanlığını kaybettirerek iktidârı cezâlandırır. Burada da etkili olan en temel faktör geçim darlığı. Yani memurda da, işçide de, işsizde, emeklide de enflasyon o kadar yüksek ki. TÜİK %60 enflasyon diyor, ENAG %130 diyor. Devlet maaş zammını TÜİK’e göre veriyor, ama çarşı pazar ENAG’ın belirlediği enflasyon oranında artış sağlıyor. Dolayısıyla, mağdûriyet, geçim sıkıntısı inanılmaz boyutlara ulaştı. Muhâbirler, pazarlarda kenara atılmış sebzeleri toplayan insan manzaralarını çekiyor. Dolayısıyla, bu insanlar AK Parti’yi terk etmeseler bile, Erdoğan’a bir ihtar verme ihtiyâcını hissediyor olabilirler. Bu önemli bir faktör. Erdoğan ve iktidar, Murat Kurum’un zayıflığını, eksiğini tüm iktidar gücünü, devlet gücünü İmamoğlu’nun karşısına yığarak kapatabileceğini düşündü. Halbuki bu, sâde seçmende İmamoğlu lehine bir mağdûriyet duygusu bıraktı ve insanlar o tarafa doğru yöneldiler. 

Şunu söyleyebilirim — bu manşetlik bir sözdür: Cumhuriyet Halk Partisi 1994’ten 2023’e kadar Erdoğan’a bütün sıkıntılı durumlarda yardım etti. Yani Erdoğan’ın en büyük yardımcısı Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Erdoğan’ın Cumhuriyet Halk Partisi’ne büyük bir minnet duyması lâzım. 1994’te, İstanbul’da çok sayıdaki adaya rağmen Erdoğan %25’le seçimi kazandı. 1994’ten sonra, Kemalistler İstanbul’daki üniversitelerde 28 Şubat tedbirleriyle insanları bezdirdi ve Erdoğan partisini kurduğunda, ilk girişte %34’le tek başına iktidar oldu. Daha sonra, 2004’te Deniz Baykal Erdoğan’ın imdâdına yetişti. 2015’te yine Deniz Baykal, oyuna gelerek Meclis Başkanlığı’nı Erdoğan’a teslim etti. Asıl en büyük hatâyı Kılıçdaroğlu 2017’de yaptı; başkanlık sistemine geçiş seçiminde destek verdi. O da yetmedi, kaybedeceği yüzde yüz belli olduğu halde ille “Cumhurbaşkanı adayı ben olacağım” dedi ve cumhurbaşkanlığını da Erdoğan’a hediye etti. Bir muhâlefet partisi bir iktidar partisine bundan daha fazla ne yapabilirdi ki? Şimdi de kaderin garip bir cilvesi, Erdoğan bütün ekibiyle alana girerek İmamoğlu’nun seçilmesine, hem de yüksek bir oyla seçilmesine yardımcı oldu. 

Özer Bey, sözünüzü keseceğim ama burada çok çarpıcı bir tablo var. “Sizce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı hangi aday kazanır?” diye sorduğunuzda, %50,3 “İmamoğlu” diyor. Yani görülüyor ki Murat Kurum’a oy vereceğini söyleyenlerin de 6 puanı, en azından Kurum’un kazanacağına inanmıyor. 

Sencar: Hayır, 20 puan. “Murat Kurum kazanır” diyenler %31. 

Şunu kastediyorum Özer Bey: Oyunu Murat Kurum’a vereceğini söyleyenlerin oranı %37. Ama “Kurum kazanır” diyenlerin oranı %31.

Sencar: Kamuoyunda bu algı üretildikten sonra, yani kamuoyu bu algıya vardıktan sonra artık Kurum’un kazanma şansı kalmaz. Çünkü ortada %20-25’lik apolitik, herhangi bir partiye ciddî bağlılığı olmayan insanlar var. Onlar kazanacaktan yana oy verirler.

Peki tekrar “Kime oy verirsiniz?” tablosuna dönelim. Burada iki tâne çok önemli husus var: Meral Danış Beşiktaş %3,1 oy alıyor görünüyor. Diyelim ki son seçimdeki %8’i almış olsa bile, bu tabloya göre Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasını engelleyemiyor değil mi?

Sencar: Evet.

Bir diğer husus da, bu tabloda Yeniden Refah Partisi % 2,4 oy alıyor. Bu oylar Murat Kurum’a gitse bile, Kurum yine de kazanamıyor. Yani Yeniden Refah ve DEM Parti’nin, kazanamasalar bile başkalarına kaybettirebilme potansiyelinin, sizin bu tabloda olmadığını görüyoruz. 

Sencer: Ama ikisini birlikte düşünürseniz, yani hem DEM Parti üzerinden kayıp hem Yeniden Refah Partisi üzerinden kayıpları toplarsanız, ciddî bir miktar oluyor. 

Ama o ikisini birlikte yapabilmek de bayağı mühendislik işi. 

Sencer: Hayır, şöyle: Yani DEM Partililer’in bir kısmı partisinin adayına değil İmamoğlu’na veriyor. Yeniden Refah Partisi’nin de önemli bir seçmeni iktidar adayına değil hâlâ kendi partisinin adayına oy veriyor. Dolayısıyla birçok yerden kayıp var. Meselâ Zafer Partisi’nin oylarının %15’i İmamoğlu’na gidiyor. Sâdece o değil ama. AK Parti ve MHP’nin %10’u da İmamoğlu’na oy veriyor. AK Partililer’in Kurum’a oy veren seçmen oranı %64. Halbuki CHP’lilerin İmamoğlu’na oy verenleri %87. Dolayısıyla bütün parametrelerde İmamoğlu kazanıyor görünüyor, Murat Kurum yeterli oyu alamıyor. Kurum yeterli oyu alamayınca iktidar sâhaya çıkıyor. Onlar sâhaya çıkınca da bu sefer toplumda bir mağdûriyet duygusu oluşuyor ve o insanlar daha fazla İmamoğlu’na yöneliyor.

Siz araştırmanızda, “Bugün milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz?” diye de sormuşsunuz. Oradaki rakamlar çok daha çarpıcı. Sizin bulgularınıza göre, İstanbul’da CHP’nin AK Parti’yi geçtiğini görüyoruz. Bu çok çarpıcı. Yeniden Refah Partisi, dördüncü parti MHP ile aynı, %5,3 gözüküyor. İYİ Parti ile Zafer Partisi de %4,3 oranıyla aynı gözüküyor. Bunlar çok önemli sonuçlar, tabiî sandığa yansırsa. Bunların bir kamuoyu yoklaması olduğunu tekrar söyleyelim. Ama şu hâliyle, CHP’nin İstanbul’da milletvekili seçiminde AK Parti’yi geçebilme ihtimâli, Yeniden Refah Partisi’nin neredeyse üçüncü parti olma ihtimâli var. Bunlar çok çarpıcı sonuçlar değil mi?

Sencar: Doğru. Biz zâten Yeniden Refah Partisi’nin 5 puana ulaştığını Türkiye’de de İstanbul’da da gördük. Bunun sebeplerini siz de biliyorsunuz. Ama CHP’nin oyunun AK Parti’yi geçmesi CHP’nin bir başarısı değil, İmamoğlu’nun CHP’ye katkısı. CHP, İmamoğlu nedeniyle İstanbul’da yükseliyor. 

Ama CHP’nin gerçek liderinin İmamoğlu olduğuna dâir bir algı da var. Bu konuyu daha sonra, “Bundan sonra ne olur?” meselesinde konuşacağız; ama seçim kampanyasına baktığımızda, CHP’nin kampanyasını büyük ölçüde İmamoğlu yürütüyor, buna katılıyor musunuz? Özgür Özel’in çok büyük bir pozitif etkisi var mı pek emin değilim. Dolayısıyla İmamoğlu’nun yarattığı bu hava belki de tüm Türkiye’ye yansıyor olabilir.

Sencar: Önümüzdeki 20 yılın siyâsal tablosunu belirleme konusunda İstanbul seçimi etkileyici bir faktör olacak. Eğer İmamoğlu İstanbul’u bütün bu iktidâra rağmen alırsa, önümüzdeki 20 yılın belirleyicisi olacağına hiç şüphem yok. 

Bunu siz ilk söylediğinizde bayağı yankı yaratmıştı. Hattâ arkadaşlar o bölümü kısaltıp yayınladıklarında çok izlendi ve çok konuşuldu bu sözleriniz. Size de söylemişlerdir herhalde. Siz, “Bu tablo, o söylediklerimi doğrulayan bir tablo” diyorsunuz. Yanılıyor muyum?

Sencar: Evet, hâlâ aynı şeyi söylüyorum. Ama Erdoğan siyâsal zekâsı açısından güvenilecek bir zekâya sâhip. İstanbul’da seçimi kaybettiği takdirde, herhalde birkaç gün sarayına kapanıp “Ne yapabilirim?” diye düşünecek. Belki şimdi de düşünüyordur. Yeni bir oyun planı kurabilir ve İmamoğlu’nun bu yükselişinin önünü almaya çalışabilir. Başarılı olur mu bilemiyorum. Meselâ ben şöyle bir atak bekliyorum Erdoğan’dan. Yeniden seçilmesi için yeni bir anayasa değişikliği getireceği konuşuluyor. Halbuki bence Erdoğan anayasa değişikliği getirirse, “Biz artık başkanlık sisteminden vazgeçelim. Bu yaptığımız hatâ oldu. Parlamenter sisteme dönelim” diye bir teklif getirebilir. 

Böyle bir şey olabilir diyorsunuz.

Sencar: Ben onu söyleme ihtimâlini çok daha yüksek görüyorum. Çünkü “Bir daha seçilmek için anayasa değişikliği” dese ilgi görmez, Parlamento’da destek bulamaz. 

Erdoğan konusuna tekrar geçmeden önce, diğer partiler konusuna bir bakalım. Milletvekili seçimleri tablosu üzerinden bakacak olursak, DEM Parti’nin oyunu büyük ölçüde koruduğunu bulmuşsunuz araştırmanızda. Ama burada en büyük darbeyi yiyen herhalde İYİ Parti oluyor. “Hür ve müstakil” hamlesinin en azından İstanbul’da pek karşılık bulmadığını görebiliyoruz.

Sencar: İstanbul’da bunun olmasının temel sebebi, İYİ Parti seçmeninin klasik MHP seçmeninden yani ülkücü seçmenden, ekonomik olarak da eğitim olarak da şehirlilik olarak da farklı olması. Türkiye’de parti bağlılığının en yüksek olduğu parti DEM Parti’dir. En düşük olduğu parti de İYİ Parti’dir. Yani İYİ Parti’de lider “Şunu istiyorum” dediği zaman seçmeninin %70’i, “Benim istediğim o değil, bu” deyip karşı çıkabilir. Dolayısıyla İstanbul’da İYİ Parti seçmeninin neredeyse üçte ikisi, “Meral Hanım ne derse desin, bizim doğru bildiğimiz şey İmamoğlu’nun kazanmasıdır” diyor. Şu anda %65’i, kabaca üçte ikisi, Meral Hanım aday çıkarmasına rağmen, İYİ Parti’ye gidiyor ve Buğra Kavuncu’nun da oyu %2. Halbuki %8 oyu var. Bu, İYİ Parti’nin yok olduğu, yıprandığı anlamına gelmiyor. Milletvekili seçimi olsa İYİ Parti tekrar oyunu alabilir. Nitekim Türkiye ölçümlerinde, milletvekili seçimlerinde İYİ Parti’de ciddî bir kayıp söz konusu değil şu anda. Ama İstanbul çok farklı. İstanbul’da çok baskın bir lider var.

Zafer Partisi’nin yükselişi de bâriz. Oyunu neredeyse ikiye katlamış gözüküyor yanılmıyorsam. Ona ne dersiniz? Bu, İYİ Parti’yi daha da olumsuz etkilemez mi? 

Sencar: Yeniden Refah Partisi’nin yükselişi ârızî bir yükseliştir. Nedir yükselişi? Erdoğan 20 senedir iktidarda. Ama karşısında dikkate değer bir muhâlefet yok. Erdoğan’a kızan, Erdoğan’ın hükûmet politikalarını, ekonomi politikalarını beğenmeyen, fırsat bulsa gidecek olan insanlar şimdiye kadar gidecek yer bulamıyorlardı. Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve İYİ Parti, AK Parti seçmeninin gideceği yerler olmaktan çıktılar. Geriye bir tek, Erbakan geleneğini sürdüren Yeniden Refah Partisi kaldı ve AK Parti’yi terk edenler kolayca Yeniden Refah Partisi’ne gidiyor. Bu, Yeniden Refah Partisi’nin siyâsete ağırlığıyla çöktüğü ve insanları celbettiği anlamına gelmesin. Erdoğan’a defalarca oy vermiş, şu anda ekonomik nedenlerle ya da başka nedenlerle Erdoğan’a kızan, AK Parti’den şikâyetçi olan insanlar şu anda gidecek yer buldular. O yüzden Yeniden Refah Partisi’ne gidiyorlar.  Yeniden Refah Partisi bu seçimde veya önümüzdeki bir seçimde %7-8’leri yakalarsa, o zaman kendi başına bir kurumsal kimliğe kavuşur.

Ben Zafer Partisi’ni sormuştum. Onun için ne diyorsunuz?

Sencar: Zafer Partisi, bir önceki genel seçimde olduğu gibi aynı yerde duruyor, fazla bir şey yok. Türkiye’de kişi partisinin çok fazla büyümesi mümkün değil. Zafer Partisi son seçimde %2,5 oy aldı. Şimdi de %2,5 oy alacak. Zafer Partisi’nde olağandır bu. On milyon sığınmacı gelmiş Türkiye’ye, bu kadar tepkinin olmasından daha doğal bir şey olamaz. Ülkücülerin bir kısmı, ulusalcıların bir kısmı oraya gider. Ama Zafer Partisi kurulduğundan beri %2,5’u aşmadı. 

Ama bu tabloda, sizin “Bu Pazar milletvekili seçimi olsa hangi partiye oy verirsiniz?” diye sorduğunuz soruda Zafer Partisi %4,3 görünüyor.

Sencar: Doğru. Ama Zafer Partisi kurulalı yanılmıyorsam 2,5 yıl oldu, hâlâ 5’i yakalayamadı. Ama bu da bir başarıdır.

Peki, Erdoğan konusuna dönelim. Biraz önce, “Erdoğan saraya kapanıp ne yapacağına karar verecek” dediniz. Kimileri, Erdoğan’ın sertleşeceğini söylüyor, kimileri yumuşayacağını söylüyor. Siz ne diyorsunuz?

Sencar: Her şeyden önce, Erdoğan’ın yapmak isteyeceği veya yapması gereken şey ekonomiyi düzeltmektir. Türkiye’de ekonominin düzelebilmesi için, dış kaynakların, yatırım şeklinde veya sıcak para şeklinde geliyor olması lâzım. Onların gelmesinin önündeki en büyük engel, yatırımcıların Türkiye’yi artık bir hukuk devleti olarak görmemesi. Yani kendi sermâyelerini, yatırımlarını güvence altında görmüyorlar. Erdoğan’ın yapması gereken şey, dış sermâyeyi çekecek hukukî düzenlemeleri sağlaması. Bu, IMF ile olabilir veya başka şekilde olabilir. Eğer bunu sağlamazsa para gelmez. Para gelmezse bu sefer sertleşir. O zaman emlâk vergisi çıkar, servet vergisi çıkar. Biliyorsunuz bu sene taşıt vergisini iki defa aldılar. On iki defa alsa kim îtiraz edecek? Vatandaştan topladığı vergiyle bunu yapmaya çalışır. İşte “Demir Yumruk” dediğimiz şey budur: Devleti vergiyle götürmek. Umarım bunu tercih etmez ve sistemi gevşeterek dışarıdan para girmesini sağlar. Bunun başka çâresi yok. Hazîne Bakanı sekiz aydır fıldır fıldır dünyayı dolaşıyor. Getirdiği para 12 milyar dolarmış. Onun bir kısmı da geri gidiyor. Dolayısıyla bir şey getirmiş sayılmaz. Sâdece Denizli Ticâret Odası’nın yıllık ihrâcâtı yaklaşık 8-10 milyar dolar. Bir devlet için 12 milyar dolar hiçbir şey değildir. Ekonomiyi düzeltmeden ülkeyi rahatlıkla yönetemezsiniz. Bakın, insanlar hıyarı bile tâneyle almaya başladı.

Peki, muhâlefetten nasıl bir şey bekliyorsunuz? Daha doğrusu CHP ve Özgür Özel’den? Siz İmamoğlu için, “Önümüzdeki 20 yıla damga vurur” diyorsunuz da, bunun bir öyküsü oluşacak. Yani nasıl bir strateji izler sizce?

Sencar: Eğer İmamoğlu seçimi kazanırsa, CHP’de bir şey olmaz. CHP artık birisi baskın, diğeri yardımcı lider şeklinde, iki liderli parti olarak gider. Nezâketi korursa İmamoğlu bir şekilde dışarıdan kontrol eder. Ama artık Kılıçdaroğlu’nun sahneye çıkma şansı kalmaz. Olağanüstü Kurultay filan hayal olur. Olağanüstü Kurultay’la CHP’nin el değiştirmesi için önce İmamoğlu’nun İstanbul’da kaybetmesi lâzım. CHP Bursa’yı, Antalya’yı, Hatay’ı başka yerleri bir şekilde kaybedecek ki Kılıçdaroğlu için meydan açılmış olsun ve Olağanüstü Kurultay’ı çağırabilsin. İmamoğlu kazandığı sürece, CHP bugünkü gibi çift lider olarak gider. 

Gider ama sonra ne yapar? Meselâ bu seçimde bir tempo yakalamış olacak. Bunu sürdürülebilir kılmak için neler yapması gerekiyor? Meselâ erken seçime zorlar mı, erken seçim ister mi? Bu tür seçenekleri görüyor musunuz?

Sencar: Hayır görmüyorum. Erdoğan istemeden erken seçimi yapamazlar. Erdoğan da eğer anayasayı değiştirmezse, Meclis’ten erken seçimi geçirmeye çalışacak, ikinci defa cumhurbaşkanı seçilmek için. Onu da sağlayabilir mi bilmiyorum. Yani erken seçim karârını Parlamento’dan geçirmesi lâzım. Eğer geçiremezse o da olmayacak. Dolayısıyla Erdoğan İstanbul’u kaybettiğinde, çözümü güç birçok alternatifle karşılaşacak.

Beş yıl önceye dönersek: Ekrem İmamoğlu kıl payı bir seçim kazandı, sonra iptal ettiler. Seçimin ikinci turunda arayı iyice açtı. Ama o çok istisnâî bir durumdu. Sonra 5 yıl boyunca, Altılı Masa vs. derken, İmamoğlu cumhurbaşkanlığı yardımcılığına râzı oldu. Anadolu’yu epeyce dolaştı, taş da yedi. Televizyona Kılıçdaroğlu çıkmadı, Mansur Yavaş’la birlikte o çıktı, insanları heyecanlandırmaya çalıştı filan. Ama sonra hep berâber çok büyük bir yıkım yaşadılar. Kılıçdaroğlu kadar olmasa bile herhalde Ekrem İmamoğlu da bayağı bir yıkım yaşadı. Daha bir yıl dolmadan, 5 yıl önce elde ettiği skorun çok ötesinde, sizin araştırmanıza göre 10 puan, hattâ daha fazlası fark atabilen bir İmamoğlu var şimdi. Burada ne kadarı ondan ne kadarı iktidardan kaynaklanıyor sizce?

Sencar: Bizim İstanbul’da yaptığımız belediye hizmetleri araştırmasında, hizmetlerden memnûniyet %55. “Yine aynı adaya oy verir misiniz?” sorusuna %58 “Evet” cevâbı çıkmış. Dolayısıyla İstanbul geneli için söylediğimizde, İmamoğlu başarılı bir belediye başkanı olarak adlandırılabilir İstanbul kamuoyu açısından. İktidar ne derse desin, bana göre İmamoğlu başarılı bir belediye başkanıdır. Hükûmetin, iktidârın bütün engellemelerine rağmen, İmamoğlu İstanbul’u başarılı bir şekilde yönetmiştir bence. İmamoğlu’nun bu performansı önemli bir etki. Ama İmamoğlu’nun, gözden kaçan, insanların görmek istemediği bir özelliği daha var: İmamoğlu Erdoğan kadar güçlü bir lider. Bana göre, liderlik gücü îtibârıyla Cumhuriyet târihinin üç önemli liderinden bir tânesidir. Atatürk, Erdoğan ve İmamoğlu. İmamoğlu Erdoğan’a rakip olacak bir liderdir. Bu üstün bir özelliktir. Erdoğan’ı 30 yıldır iktidarda tutan o liderlik özellikleridir. Benzer özellikler İmamoğlu’nda da var. Ama bâzen kader yardım eder yahut da başka şeyler yardım eder. 

Meselâ 2019 seçiminde aradaki farkı 133 binden 800 bine çıkaran İmamoğlu değil, Erdoğan’ın hatâsıydı veya Yargı’nın hatâsıydı. Şimdi de aynı hatâyı yapıyor Erdoğan veya iktidar. Şubat ayında aradaki fark 3 puanken, hükûmet bütün gücüyle sahneye çıktı ve İmamoğlu’nu destekler duruma düştü. Şu anda İmamoğlu’nun en büyük destekçisi kendi ekibi değil, iktidarın tavrı, politikası ve kampanyayı yürütüş biçimidir. Bu gördüğümüz 7 puan farkı İmamoğlu’na veren, İmamoğlu’nun üstün performansı değil, Erdoğan’ın sahneye farklı şekilde, yanlış bir şekilde müdâhale etmesidir.

Özer Bey, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yaptığımız bir yayında hatırlarsanız, siz bana, “Seçimden sonra buluşuruz” dediniz, ben de size, “Beni bulursanız” diye cevap verdim ve siz haklı çıktınız. O seçimde, “Erdoğan ne yapar eder seçimi çevirir” diyordunuz. Şimdi, anladığım kadarıyla, “Erdoğan ne yapsa ne etse artık çeviremez” diyorsunuz. Yanılıyor muyum? 

Sencar: İstanbul’u çeviremez. Yüzde 100 diyeceğim, ama hayatta %100 diye bir şey olmaz. Ben, %99 İstanbul seçimini İmamoğlu kazanacak diyorum. 

O zaman, seçimden sonra tekrar sizinle konuşacağız, üzerinden bir muhâsebe yapacağız. Ama İstanbul’da stüdyoda olsa daha keyifli olur. 

Sencar: Olur, inşallah yaparız. 

Özer Bey, programı kapatırken siz hep bir kapanış sürprizi yaparsınız. Var mı bugün bir sürpriz?

Sencar: Şu anda bir sürprizim yok, ama sürpriz olarak şunu söyleyebilirim: Erdoğan nasıl ömrü boyunca CHP’ye müteşekkir kaldıysa, kalması gerekiyorsa –çünkü kendisini ayakta tutan CHP olmuştur–, şu anda da İmamoğlu, seçimi 10 puan, hadi diyelim 7-8 puan farkla kazanırsa, bunu Erdoğan’a, iktidâra borçlu olacak.

Çok sağ olun Özer Bey, çok teşekkürler. Yine çok keyifli, çok konuşulacak bir söyleşi oldu. 

Sencar: Yeni seçim hepimize ve ülkemize hayırlı olsun. İnşallah bütün Anadolu’da, her yerde, huzur içerisinde, olaysız, kargaşasız bir şekilde insanlar sandıklarda oylarını kullansınlar. Sandıklarını koruyan seçimi kazanır.

Çok teşekkürler. Evet MetroPOLL Araştırma Başkanı Prof. Özer Sencar’la İstanbul seçimini konuştuk. Kendisine çok teşekkürler. Size de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.