Ruşen Çakır’ın bayram süresince yapacağı “Yepyeni Türkiye’de siyasetin geleceği üzerine notlar” video dizisinin üçüncü bölümü yayımlandı. Çakır bu bölümde Yeniden Refah Partisi’nin 31 Mart Yerel Seçimleri’nden üçüncü çıkmasını değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi bayramlar. Yepyeni Türkiye’nin siyâsî geleceği üzerine notlar 3. bölümle karşınızdayım. 3. bölümde tabiî ki son seçimde üçüncü parti çıkan Yeniden Refah Partisi var. %6,1 oy aldı Yeniden Refah Partisi. Ama bir önceki seçimde, 2023’te girdiği seçimde aldığı oya baktığımız zaman, %2,9’dan %6,2’ye çıkmış ve 1 milyon 500 bin oydan 2 milyon 800 bin oya çıkmış, yani 1 milyon 300 bin fazla oy almış. Bu oyların büyük bir kısmının yeni seçmenden ve AKP seçmeninden olduğunu tahmin ediyoruz genellikle. Saadet Partisi’nden, Gelecek ve DEVA’dan da olabilir; ama onların zâten çok büyük bir potansiyelleri olmadığı da ortaya çıktı. Yeniden Refah Partisi sâdece bunu yapmadı, aynı zamanda bir tâne büyükşehir kazandı: Şanlıurfa. İl olarak bir de Yozgat’ı ve 39 ilçe belediyesi kazandı. Bunlar ilk girdiği yerel seçim îtibârıyla çok büyük başarılar gerçekten.
Baktığımız zaman, meselâ MHP’nin büyükşehir kazanamadığını görüyoruz. Böyle bir yerde Yeniden Refah Partisi’nin Şanlıurfa’yı kazanması çok önemliydi. Yozgat’ı da kazanması önemliydi. Onun dışında çok sayıda ilde %20’yi, hattâ %30’u aştığını görüyoruz. Meselâ Elâzığ, Bingöl, Şanlıurfa zâten öyle, Kahramanmaraş da var. Konya’da %23, bu çok önemli bir rakam. Yozgat zâten mâlûm. Düzce’de %29, Rize’de %17 meselâ, Gaziantep’te %17. Bunlara baktığımız zaman, bu iller büyük ölçüde Millî Görüş hareketinin geleneksel olarak çok güçlü olduğu yerler.
Millî Selâmet Partisi’nin, daha sonra Refah Partisi’nin, ardından Fazilet Partisi’nin aldığı oyları daha önceden de çok çalışmıştım. Sonra bu seçim vesîlesiyle tekrar baktım: Neredeyse benzer bir coğrafya söz konusu. Kısmen İç Anadolu, daha çok Doğu Anadolu, Güneydoğu’nun sınırı. Yeniden Refah Partisi bir tek Güneydoğu’da Millî Görüş’ün geleneksel potansiyelini yakalayamamışa benziyor. Yıllar önce Millî Selâmet Partisi en büyük çıkışlarını Doğu’da, ama aynı zamanda Güneydoğu’da yapmıştı. Kürt seçmene henüz tam ulaşamamış bir Yeniden Refah Partisi görüyoruz. Bir de aynı şekilde Batı’da çok zayıf. Marmara Bölgesi’nde bir tek Sakarya ve Kocaeli’de belli bir gücü var. İstanbul’da bence gücü vardı; ama sandığa, büyükşehir belediye başkanlığına tam olarak yansımadı. Ama onun dışında Trakya’da, Ege’de, Akdeniz’de çok ciddî bir varlık gösteremediğini görüyoruz.
Dolayısıyla Millî Selâmet Partisi ve Refah Partisi’nin ilk yılları gibi bir parti var önümüzde. Fakat önü çok açık. Önü nereden açık? Daha çok Adalet ve Kalkınma Partisi’nden vazgeçecek olan muhâfazakâr seçmenden dolayı açık. Meselâ bu seçim kampanyasında, İsrail ile ticâret meselesi tahminlerimizin ötesinde AKP’yi zorlamışa benziyor. Nitekim seçimden sonra, birtakım ihrâcat mallarına kısıtlama –yasaklama da değil, kısıtlama– getirmek zorunda kaldı iktidar. Önce bunun doğru olmadığı söyleniyordu; bir şey yapamayacakları söyleniyordu; ama yapabilecekleri de çıktı ortaya. Bunun da Yeniden Refah Partisi ile, onun yükselişiyle bir ilgisi olduğunu söylemek kesinlikle mümkün.
Yeniden Refah Partisi önce 2023 seçiminde çok ilginç bir şey yaptı. Hem Fatih Erbakan için gerekli olan imzâyı topladı; ama ardından Fatih Erbakan, Erdoğan lehine adaylıktan ferâgat etti. Öte yandan Cumhur İttifâkı’na girdi, fakat seçime kendi adayları ve kendi adıyla katılıp 5 milletvekili çıkardı. Bunlardan bir tânesi sonradan ayrılıp AKP’ye geçti biliyorsunuz: İstanbul Milletvekili Suat Pamukçu. Bunlar riskli hamlelerdi Yeniden Refah Partisi için; ama yaptı ve ilk girdiği seçimde bir varlık gösterdi, dikkatleri çekti. Sonra yerel seçimde yine ittifak yapması beklendi, özellikle büyükşehirlerde. Erdoğan’ın büyükşehirleri; İstanbul’u ve Ankara’yı kazanmak için her şeye ihtiyâcı vardı, Yeniden Refah da bunlardan birisiydi. Ama olmadı, anlaşmadı Yeniden Refah. Kendilerine sunulanları yetersiz buldu ve kendi adaylarıyla girdi.
Çok yoğun bir kara propagandaya muhâtap oldu. Şöyle bir propaganda biliyorsunuz: “Bunlar CHP’ye kazandıracak”. Ama sonuçta ortaya çıkan tablonun hiç de böyle olmadığını görüyoruz. CHP, yani Ekrem İmamoğlu İstanbul’da Yeniden Refah olmasa da kazanıyormuş. Yani Yeniden Refah’ın bütün oyları Murat Kurum’a gitse bile kazanıyormuş.
Bu arada tabiî ki şu da ilginç: Yeniden Refah’ın İstanbul ve Ankara’da çıkardığı adaylar çıkarabileceği en güçlü adaylardı. İstanbul’da Mehmet Altınöz, Necmettin Erbakan’ın damadı ve partinin Genel Başkan Yardımcısı. Eski AKP döneminin bakanı Suat Kılıç da Ankara’da çıktılar. Umdukları kadar başarılı oy alamadılar belki, ama o isimlerin aday olarak gösterilmesi bile açıkçası Erdoğan’a bir meydan okumaydı ve sonuç îtibârıyla baktığımızda onlar bu meydan okumadan kârlı çıktılar. Erdoğan’ın oyu bir yıl içerisinde, AKP’nin oyu 19 milyondan 16 milyona düşmüş, 3 milyon oy kaybı var. Yeniden Refah’ın 1 milyon 300 bin oy fazlası var, kazancı var. Yani birisi kaybederken birisi kazanmış ve işte esas olay şimdi başlıyor. Yeniden Refah Partisi seçimden önce de böyleydi. En çok üye kaydının olduğu parti olduklarını iddia ediyorlar –ki galiba doğru– ve akın akın insanların kendilerine geldiklerini söylüyorlar. Bayramdan önce Mehmet Altınöz’le sizlerin de katıldığı bir yayın yaptım, orada da söyledi. Çok sayıda yeni başvurular olduğunu, Anadolu’ya tekrar çıkıp dolaşacaklarını ve buralarda üye kayıtlarını artıracaklarını söylüyorlar. Çünkü bir şey yakaladılar ve oradan yürüyecekler.
Onların güçlenmesi Erdoğan’ın, AKP’nin zayıflaması anlamına geliyor. Daha doğrusu şöyle söyleyelim: Erdoğan gücünü toparlayamazsa, AK Parti gücünü toparlayamazsa, bundan en çok istifâde edecek olan parti Yeniden Refah Partisi, bu çok açık. O zaman burada şuna bakmak gerekecek: Erdoğan ne yapacak Yeniden Refah Partisi’ne karşı? Onu şeytânîleştirecek mi, kriminalize mi edecek, yoksa yok mu sayacak? Aslında yerel seçim öncesi yok saymayı denedi, başaramadı. Çünkü birçok yerden, Anadolu’dan, özellikle Doğu Anadolu’dan Yeniden Refah’ın nasıl bir yoğunlukta geldiği haberleri kendisine ulaşıyordu. Şanlıurfa’yı kaybedeceğini galiba anlamıştı Erdoğan. Şanlıurfa’yı net bir şekilde kaybetti.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Kıran kırana bir yarış deniyordu; ama bakıyorum şimdi, sonuçta böyle tartışmaya yol açacak bir kayıp söz konusu değil. Bakalım, evet, Yeniden Refah 5 puan fark atmış: 38,87’ye 33,64, 47 bin oy, Şanlıurfa için çok büyük. Yozgat’a da bakalım: Yozgat’ta ilginç bir durum var; MHP ve AKP ayrı adaylarla girdiler burada. Birlikte girselerdi Yeniden Refah’ın kazanma şansı olmazdı herhalde. Ama Yeniden Refah adayı Kazım Arslan, 2. sıradaki Ömer Açıkel’e bayağı bir fark atmış. Yani kaç bin? Yozgat için 3 bin oy fark var. Puan olarak bakıldığı zaman 6,5 puan fark var. Bunların haberi herhalde Erdoğan’a gidiyordu. Önce yok saymaya çalıştı. Sonra mecbûren, bir şekilde Yeniden Refah’ın adını söylemeden, târif ederek bir şey yaptı. Bundan sonra ne yapacak orası çok merak konusu. Tekrar kazanmak isteyebilir, tekrar ittifâka katmak isteyebilir. Ama bu yaşananlardan sonra Yeniden Refah’ın kendisini kaybedenlerin yanında konumlandıracağını pek sanmıyorum. Nitekim Yeniden Refah Partililer de artık kendilerini – meselâ Mehmet Altınöz de, yayını izlediyseniz fark etmişsinizdir– muhâlefet partisi olarak tanımlıyorlar. Daha önce muhâlefet partisi olarak tanımlamıyorlardı. Orada bir level atlamış durumdalar ve bundan sonra çok ciddî bir olaya tanık olacağız.
Bir diğer husus da tabiî ki burada AKP’den kopmuş olan Gelecek ve DEVA partileri ya da Millî Görüş hareketinin devâmı olduğunu iddia eden Saadet Partisi, gerek bir önceki seçimde gerekse son yerel seçimde hiçbir şekilde varlık gösteremediler. Bunlar da Yeniden Refah’ın moralini çok daha artırıyor, puanını çok daha artırıyor. Fakat bu işler böyle kolay olmuyor. Refah Partisi’ni o târihlerde çok yakından izlemeye çalışıyordum. 1989 yerel seçiminde %9,8 oy almıştı Refah Partisi, ilk ciddî çıkışıdır. Ve oralarda, o seçimde Sivas gibi, Van gibi birtakım belediyeleri kazanmıştı, büyük bir başarıydı. Ve sonra ne yaptı? Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islâhatçı Demokrasi Partisi ile ittifak yaparak 1991’deki erken seçimlere girdi ve %16,87 oy aldı. Ve daha sonraki seçimde, 1994’te çok büyük bir başarı elde etti. İstanbul, Ankara başta olmak üzere birçok ili kazandı. 1995’teki erken seçimlerde de Türkiye’nin birinci partisi oldu.
Bunlar adım adım giden olaylar. Şimdi Yeniden Refah Partisi’nin benzer bir noktada olduğunu düşünmek mümkün. Ama nasıl Refah Partisi zamânında merkez partilerinin, özellikle merkez sağ partilerin; yani ANAP ve Doğru Yol Partisi’nin erimesiyle güçlendiyse, onlardan kaçan oylarla güçlendiyse, şimdi Yeniden Refah Partisi’nin AK Parti’den kaçacak oylarla güçlenmesi beklenebilir.Tabiî bu arada yeni genç seçmeni kazanmasıyla bunu yapması beklenebilir. İdeolojik olarak bir Millî Görüş iddiası var, Necmettin Erbakan’ın mîrâsı iddiası var. Zâten oğlu partinin başında. Ve buna ek olarak da meselâ bir LGBT-İ karşıtlığı ya da sokak hayvanları konusundaki birtakım projeler gibi hususlarla popülist birtakım şeyleri de katarak yürüyen bir parti söz konusu ve târih bir şekilde tekerrür edebilir. Refah Partisi’nin bıraktığını Yeniden Refah Partisi sürdürebilir. Şu hâliyle baktığımızda, daha önce de söylemiştim, Millî Görüş hareketinin bir devâmı varsa o da Yeniden Refah Partisi. Ama Millî Görüş hareketinin devâmı olması, oradan yeni bir AK Parti çıkacağının garantisi değil. AK Parti’nin öyküsü çok daha karışık, çok daha değişikti. Şimdi burada AK Parti’ye karşı mücâdele edip yeni bir AK Parti olabilmek, yani yayınımızın başlığında olduğu gibi, onun yerini alabilmek çok kolay olmayacak. Mümkün; ama bayağı bir zaman, bayağı bir seçim, bayağı bir –nasıl söyleyeyim?– kavga dövüş gerektirecek. Ama şu hâliyle baktığımız zaman CHP’den sonra bu yerel seçimin en büyük kazananının Yeniden Refah Partisi olduğu bir gerçek. Önü açık; ama bu önü açık olması illâki o hedefe varacağı anlamına gelmiyor. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.