Rüyalarım düz çıkar benim, nasıl görüyorsam öyle. Neredeyse hiç rüya görmüyorum artık. Tamam, tamam beynin işlevini biliyorum. Mutlaka rüya görüyoruz ama hatırlamıyoruz. Benim söylemek istediğim, beynim artık hatırlamam gereken bir mesaj iletmiyor, ilettiği mesajlar kayda değer değil demektir bu. Ara sıra, zihnimin kontrolünü kaybettiğim zamanlar, örneğin duygularıma kapıldığımda, kaygılara esir olduğumda son derece sıkıcı, kendini ifşa eden, basit kurgulu rüyalar görürüm. Roller belli ve mesaj nettir. Kendimle iletişim kurmak için zihnimin beni manipüle etmesine yahut gerçekleri alıştıra alıştıra söylemesine ihtiyacım yok çünkü artık. Gerçeklerle baş edebiliyorum.
Bu yazıyı rüyalarıma ayırmadım elbette. Ama insanın kendini kandırma ihtiyacı başına ve çevresine ne işler açıyor görüyorsunuz. Bu aralar, belli ki atlas döşeğinde kâbuslar gören, çaresizlikler içerisinde kıvranan Şahsım’ın son numarası Ebuseleme Gülen operasyonundan bahsedeceğim.
Ebuseleme Gülen, Fethullah Gülen’in de içinde olduğu Türkiye’ye doğru yola çıkmış bir uçak dolusu FETÖ’cüden bahsediyor. Türkiye’de tutuklu olan masumlardan bahsediyor, canım, bahsetmek için Erdoğan’ın başının sıkışmasını beklemiş. Tıpkı Erdoğan gibi Fethullah Gülen’in de kandırıldığından bahsediyor. Bütün suç, adlarını anmak dahi istemeyeceğim malum gazetecilerdeymiş, abilerdeymiş vs. Bizim sümük spor masummuş yani, kandırılmış, işin içinde işler varmış, 40 yıllık arkadaşlarını sırtından atamamış da ondanmış. Ha bir de saray sarısı saçlarıyla yakınlarda sarayda ağırlanan AKşener’e karşı çok mahcupmuş.
Bakın, bakın, komboya bakın. Fethullah Gülen AKlaması, Meral AKşener AKlaması, cemaat AKlaması, şahsımın bütün hayalleri aynı pakette. Bir uçak dolusu FETÖ’cüsünden tutun da hapisteki FETÖ’cülere kadar bir köprü kurulmuş, ABD’den saraya kervanlar dizilmiş. Eh bize de “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” demek düşer değil mi? Yoo, yok öyle yağma. Sizin için ayrılan sürenin sonuna geldik.
Bütün bu açıklamaları nerede yapıyor Ebuseleme? Türkiye’de mi? Kimsenin bilmediği gizli bir adreste mi? Hayır, kampta, Fethullah Gülen’in de yakın zamana kadar kaldığı, cemaate ait kampta. Woaww ne kadar da demokratik bir ortam değil mi? Abilerin mekânında abileri ifşalıyor ama Gülen’i kaçıran abiler ona dokunmuyor. Cemaatleriyle girdikleri günahlar yüzünden onlarca yıldır hapis yatan insanlara, 15 Temmuz’da üstleri tarafından sokağa çıkarılan askeri okul öğrencilerine, anası babası aynı anda hapiste olduğu için sefil olan çocuklara ağlamıyor da, Meral AKşener’e üzülüyor, ona yaptığı oyun için özür dileyip ağlıyor Ebuseleme. Meral Hanım’a üzülelim ha? Millet İttifakı’nın içerisindeyken, davet ederek, genel merkez binasını kurşunlatarak parlatmaya çalışırlardı AKşener’i, şimdi Ebuseleme sayesinde üzüleceğiz kendisine, ne çekti bu Meral Hanım be, diyeceğiz.
Yerseniz, yerseniz afiyet olsun, ben yemem. Bütün bu ifşaların dedikodu detaylarıyla hiç ilgilenmiyorum. Ben bu çorbanın tadına bakmam. Kokusundan anlaşılıyor ne menem bir şey olduğu.
Olan şu; FETÖ yine sarayın hizmetinde! Ha, aralar bozulmuş muydu? Tabii ki hayır! Bunu anlamak için meze ettikleri müritlerin tıpkı Gezi tutukluları gibi diyet olarak hapiste, Adil Öksüz ve türlü gazetecimsi zevatın Gülen’in dizinin dibinde Amerika’da olduklarını, aynı aileden bazı FETÖ’cüler yurt dışına kaçmışken yahut malını diyet olarak verip serbest kalmışken, kardeşlerinin bakan koltuğunda oturduklarını görmek yeterli. Adil Öksüz’ü Türkiye’den, Samsun limanından AKP’li vekilin kaçırdığı iddiasını da hatırlatayım. O ilişki hiç kopmadı. Danışıklı dövüş hiç bitmedi. FETÖ bitti gibi gösterildi, FETÖ yöntemleriyle insan tasfiyesi, algı operasyonları aynen devam etti.
Bir de ne diyor Ebuseleme, Erdoğan’ı kötü gösteren bir oyun yapacaklarmış da yapamamışlar. Bunun talimatını veren Fethullah kulağına tıslayarak demiş ki, “Biz kurumları yine ele geçireceğiz, gelecekte yine biz olacağız, ama bu bir sır, sakın kimseye söylemesssssss”.
O da söylememiş işte. Adil Öksüz’ün siparişini, amcasının tıslamasını söylememiş kimseye. Hmm. Demek, Erdoğan’ı kötü gösteren video da yapacakmış da Rabbim nasip etmemiş. Bu yüzden hiç haberimiz yok yeniden kurumlara yerleştiklerinden ve Erdoğan gider gitmez yine geleceğimize çöreklenebileceklerinden.
Amanın! Ama bu büyük risk! Hani AKP gidiyor ya, AKP gidip de CHP geliyor ya. Abooo yoksa bu FETÖ CHP’yle mi kol kola? Öyle ya, sonuçta Şahsım zorda, o giderken CHP geliyor dörtnala. O zaman hemen koşup gidelim ve Erdoğan’ımıza sahip çıkalım yine emi? Mecburuz çünkü onu korumaya. CHP gelmesin en iyisi ve bu FETÖ’cülere Erdoğan gününü göstermeye devam etsin ne dersiniz? Hatta Ebuselemenin önerdiği gibi yapalım, bunlar toplaşıp gelsinler bir uçak, o ABD’de kalan kötü FETÖ’cüler orada kalsın, burada hapisteki “masumlar” da çıksın,
Nasıl? Güzel senaryo di mi?
İnsan kendini bile bile kanser eder mi? Eder, bu beyni yıkanmışlar eder, her şeyi mübah görürler, davaları için. Ebuselemeciğim, bu cümle yalnızca senin içindi. Hani soruyordun ya “Bu abiler neden kanser olmadı?” diye, mesaj veriyordun uzaktan müritlere. Bu manyaklığınız bende kalsın, yıllardır şüphelenirdim, sayende emin oldum. Her neyse, biz devam edelim.
Efendim, hep soruyorsunuz ya ülke batmış gidiyor bu bürokrat takımı o koca koca binalarda ne yapıyor diye, işte böyle akşamdan sabaha saçma sapan hikâyeler düzüyorlar. Rende binasında gelmişimizi geçmişimizi rendeliyorlar.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Ülen Fahrettin, yine kendini ifşa ettin.
Bu şark kurnazlıkları bir son bulabilir mi artık? Şahsımın bu trajikomik rüyasını bırakalım da bizim gerçeklerimize dönelim şimdi.
Daha önce de yazdım birçok defa, inanmak istediğimiz için inanıyoruz. Aldanmak istediğimiz için aldanıyoruz. Kendi irademizden ödümüz patladığı için, irademizle yapıp ettiklerimizin sonuçlarına katlanmaktan kaçındığımız için tanrıyı icat ettik. Tanrı ve peygamberler kesmeyince bizi yakından güdecek çobanlar icat ettik. Hangi dinden olduğunun bir önemi yok. Din adamlarının kostümlerine bir bakın. Başlarında kafalarını olduğundan büyük gösteren bir sarık-şapka-başlık mutlaka, ellerinde bir asa ve sırtlarında gösterişli bir aba. Koyun olmak isteyen, dikkatinizi celbederim, koyun olmak isteyen, kandırılmayan, koyun olmak isteyen takılıyor peşlerine. Ve ondan sonra başlıyor kıyamet. Dilediği gibi tecavüz ediyor, öldürüyor, çalıyor ve bu dünyada hesap vermekten kurtuluyor. Görünmeyen tanrı için yaptı çünkü hepsini, o emrettiği için yaptı, kendisi yapmadı ki. Hadi, hadi yargılayın tanrıyı, yargılayamazsın ki, yok çünkü! Onlar da eşşek gibi biliyorlar yok olduğunu.
Hapishanelerde FETÖ yüzünden hapis yatanlar aldatılmış yahut kandırılmış değildir. Onların en büyük günahı kendilerinden kaçmak, sırf kendilerinden kaçabilmek için başkalarının günahına girmeye razı olmaktır.
Ebuseleme diyor ki, Amerika’ya gidene kadar cemaatin soru çaldığını konduramıyormuş. Yahu sizin dershanelerinizde bu iddialar reddedilmiyordu ki? Açıkça propagandasını yapıyorlardı. Bu kandırıldık laflarının hiçbirinin aslı astarı olmadığını biz zaten biliyoruz da, siz de bilin aslı astarı olmadığını bildiğimizi.
Bu ülkede artık rüyalar, ilhamlar, hayaller, kandırılmalar, tanrının lütfuyla binilen lüks otomobiller son bulsa da, çoluğumuz çocuğumuz bilimsel eğitimle aklını başına alsa. Dinin abasını sırtlanıp ağzından dini metinler saçan sapıkların, üç kuruş için vatanını peşkeş çekenlerin, halkını sömüren vatan hainlerinin 1000 yıllık zulmü artık son bulsa.
Görünmeyen tanrıya hakkımızı teslim ettiğimizden beri hak, hukuk, adalet kalmadı, özgür ruhumuz esir bin yıldır. Kurtuluş savaşıyla kurtuldu bir kısmımız ama 22 yıldır bir zincir çekiştirip duruyor bileğimizi. Dün tımar sistemiyle tımar ederlerdi halkı, bugün ağır vergilerle tımar ediyorlar. Dün varlık vergisiydi canımızın diyeti, bugün açıkça mala çöküyorlar. Bahane üretmeye bile tenezzül etmeden, alçakça yiyip bitirdiler bütün renklerimizi, milliyetlerimizi, zenginliklerimizi nesillerce. Ve nihayetinde dinlerini de hapur hüpür yediler ve kendilerini ifşa ettiler.
Şahsım bu kadar çaresizken, FETÖ’ye ve Meral AKşener’e muhtaçken, kulübesinin sahibi Sinan Oğan’dan medet umacak kadar çaresizken, seçim yapsak ya Sayın Özgür Özel.
Bu büyük göreve hazır mısınız gerçekten? Türkiye hazır çünkü.