İstanbul’da 2003’ten beri her sene haziran ayının son pazar günü Onur Yürüyüşü düzenleniyor. 2003’te Beyoğlu’ndaki Taksim Mis Sokak’ta 25-30 kişiyle başlayan ilk yürüyüşten sonra, Gezi direnişinin de etkisiyle, 2014’te yüz binlerce kişi İstiklal Caddesi’nde buluştu. 2015’ten bugüne Onur Yürüyüşü tüm Türkiye’de yasak. Her sene yürüyüşlere katılan onlarca lubunya gözaltına alınıyor. Peki, 2015’te ne oldu da o günden bu yana yürüyüşlere izin verilmiyor? Gece hayatı emekçisi ve yazar Jilet Sebahat ile LGBTİ+ hakları savunucusu İris Mozalar, İstanbul Onur Yürüyüşleri’nin dünü, bugünü ve yarınını Medyascope’a anlattı.
Haber & Kurgu: Edanur Tanış
Kamera: Edanur Tanış & Murat Türsan
Gece hayatı emekçisi ve yazar Jilet Sebahat, 2003’te gerçekleşen ilk Onur Yürüyüşü’nden bugüne yürüyüşlere katılıyor. Çeşitli mekanlarda DJ’lik yapan Jilet Sebahat, çeşitli dergilerde ve internet sitelerinde köşe yazıları yazıyor.

İstanbul’daki ve Türkiye’deki ilk Onur Yürüyüşü’nden önce izin alma girişimlerinde bulunulduğunu ancak izin verilmediğini anlatan Jilet Sebahat, 2003’te “Neden izin alıyoruz ki?” diyerek yola çıktıklarını anlatıyor.
O dönem yaklaşık 25-30 kişiyle Taksim’deki Terkos Çıkmazı’ndan Mis Sokak’a yürüdüklerini ifade eden Jilet Sebahat, ilk yürüyüşü slogan atmadan alkışlarla yaptıklarını söylüyor. İlk yürüyüşte avukatların da kendilerine eşlik ettiğini belirten Jilet Sebahat, “Polisler geldi, ‘Haber verseydiniz, sizi korurduk’ dediler. Ben, ‘Peki, sizden bizi kim koruyacak?’ diye sordum. Avukatlar araya girdi. Mis Sokak’a vardığımızda yaklaşık 60 kişi olduk. Güneş gözlükleri, şapkalar, yazın o sıcağında atkılar… İnsanlar kendilerini kapatmış, orada olmak istemiş ama görünmek istememiş” diye devam ediyor.
“Dünyanın en güzel hissi”: İlk Onur Yürüyüşü
İlk Onur Yürüyüşü’ne katıldığında 20’li yaşlarının başında olduğunu dile getiren Jilet Sebahat, ilk yürüyüşü “Dünyanın en güzel hissi” olarak tanımlıyor. Yürüyüşten bir sene önce 1 Mayıs’ta da yürüdüklerini ancak Onur Yürüyüşü’nün bambaşka olduğunu ekliyor.
Yürüyüş bittikten sonra birbirlerine sarılıp ağladıklarını anlatan Jilet Sebahat, “Hayatta, kendi adıma, varlığımı yaşayamamaktan daha korkutucu bir şey yoktu. Bundan daha korkunç bir şey olamaz, kendi varlığımı yaşayamamak benim için kişisel bir ölümdü. Daha sonra Hizbullah sitelerinde de fotoğrafım basıldı, o oldu, bu oldu… Ama hiçbiri hissettiğim o gururun üstünde hisler değildi” diyerek yürüyüşün kendisine hissettirdiklerini tarif ediyor.
Sonraki yıllardaki Onur Yürüyüşleri’ne insanların şapkalarını, atkılarını ve gözlüklerini çıkararak katılmalarının bir başlangıcın neye dönüştüğünü net bir şekilde gösterdiğini aktaran Jilet Sebahat, “Bir şeyi başlatmak, olabileceğini göstermek gerek. Orada gösterdiğimiz kendi varlığımızdı. Hâlâ da, ‘Biz varız’ diyoruz” diye devam ediyor.
2014 yılında yüz bin kişinin katıldığı Onur Yürüyüşü’nü Jilet Sebahat, şu cümlelerle anlatıyor: “Gezi Parkı bizim aslında. Gezi Parkı ve pek çok parkı, park eden ve orada yaşamını sürdürenler arasında lubunyalar var. Oradaki ‘solcu abiler’ olmadan önce de biz Gezi’deydik. Dolayısıyla mesele Gezi olunca lubunyalar, LGBTİ+’lar en önde olmak durumunda. Kadınlar ve LGBTİ+’ların tezahürat kısmını aşan, küfürlü sloganları değiştiren, eylemliliği başka bir yere taşıyan bir etkisi vardı. O sene yürüyüşün yüz bin kişi olmasında bunların da payı var, yılların emeği var.”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Ülkede sistemi en çok korkutan hareketler kadın ve LGBTİ+ hareketi”
2015’ten bugüne yürüyüşlerin neden yasaklandığını anlamak için ülke politikasını süzgeçten geçirmenin gerekliliğinden söz eden Jilet Sebahat, zorbalığı giderek artan bir politik durumun söz konusu olduğunu ancak sıranın o dönem LGBTİ+’lara gelmediğini ekledi.
Gezi dönemi yüz bin kişiyle İstiklal Caddesi’nde yürüyerek varlıklarını göstermeleriyle “birilerinin” gözünü korkuttuğunu belirten Jilet Sebahat, “Ülkede sistemi en çok korkutan ve en fazla ses çıkaran hareketler kadın ve LGBTİ+ hareketi. Bu hareketin bu kadar büyüyeceğini düşünmediler. Onlara sonra da ciddi bir korku yarattı” diye devam etti.
“Bir varoluşun kendisini yasaklamak diye bir şey olamaz”
Üniversite öğrencisi, DJ ve LGBTİ+ hakları savunucusu İris Mozalar, trans bir kadın. İris Mozalar, 2015’ten beri Onur Yürüyüşleri’ne katılıyor. İris Mozalar, geçen sene Trans Onur Yürüyüşü tamamlandıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alınarak polisler tarafından şiddete maruz bırakıldı.
İris’e göre yürüyüşlere gelen yasakların arkasında LGBTİ+ hareketinin Gezi döneminde yakaladığı ivme ve görünürlük var. LGBTİ+ hareketinin iktidarın yarattığı hak ihlallerini gözler önüne serdiğini dile getiren İris, “Çok görünürüz, durduramıyoruz. Bir varoluşun kendisini yasaklamak diye bir şey olamaz. Diyelim ki şu an tüm Türkiye’deki LGBTİ+’ları hapse atacaklar. Ama bir sonra doğacak kuşak yine LGBTİ+ olacak ve onlar bu mücadeleyi devam ettirecek” diyor.
İris Mozalar ile 22. İstanbul Onur Yürüyüşü öncesinde evinde görüştük. Bu sene gözaltına alınıp işkenceye maruz bırakılmaktan endişe etse de, İris bu korkularına rağmen Onur Yürüyüşü’ne katılmaktan geri durmayacağını anlatıyor.
Yürüyüşe “Kesin gözaltına alınırım” gibi bir ön kabul ile gitmediğini anlatan İris Mozalar, şu cümleleri ekliyor:
“En doğal hakkımı, anayasal hakkımı kullanıyorum. Ben yürüyüşe gözaltına alınmamayı bekleyerek gidiyorum. Gözaltına alınırsam da, ‘okey’, dert değil. Benim için işkence görmemek önemli. İşkence görmemeyi isterim, çünkü bu çok daha yaşamsal, temel haklarımı çiğneyen bir şey. 2015’ten beri örgütlü LGBTİ+ mücadelesi vermeye çalışıyorum. Bu yürüyüş tabii ki benim için önemli.”
Bu sene valiliğin yaptığı açıklamada LGBTİ+’ları “illegal grup” olarak tanımladığını gülümseyerek hatırlatan İris Mozalar, “Kimliğim, tüm varlığım illegal oldu. Komik bir şey. Var olduğum için illegal oldum. Yürüyüşe gideceğim ve eğleneceğim. Her kitlesel muhalif eylemde olduğu gibi gözaltına alınma ihtimalim var” diyor.
22. İstanbul Onur Yürüyüşü bu yıl polisleri ters köşe yaparak, Taksim ve çevresinde değil, Kadıköy Bostancı’da düzenlendi. Lubunyalar hem yürüdü hem de kolluk kuvvetleri alana gelmeden basın açıklamalarını yaparak dağıldı. Yürüyüşe katılan İris Mozalar, bu yıl gözaltına alınmadı ancak 11 LGBTİ+ bu yılki yürüyüşten sonra gözaltına alındı.