Barbaros Gökdemir yazdı: Amerikan sineması krizde!

Bir zamanlar Amerika’nın kültürel hegemonyasının en güçlü sembollerinden biri olan Hollywood, koronavirüs salgını ve grevlerin ardından ciddi bir duraksama dönemine girdi. Bu duraksamanın yakın zamanda sona ereceğine dair de pek bir işaret görünmüyor. Özellikle Los Angeles ve New York gibi sinema merkezlerinde işlerin azalması, sinemacıları başka şehirlere taşınmaya ve farklı mesleklere yönelmeye iten bir trendi beraberinde getirdi. Her ne kadar Tom Cruise, 2024 Olimpiyatları’nda sergilediği gösteri ile Paris’te Hollywood vurgusu yapsa da ve son iki yılda Top Gun: MaverickBarbieSpider-Man: No Way Home ve Oppenheimer gibi yapımlar seyircileri sinema salonlarına çekmeyi nispeten başarsa da, 2024 yılındaki durgunluk başka bir tablonun sinyallerini veriyor. Amerikan sineması, salgın ve grevlerin ardından, şimdi de yapay zekâ tartışmalarıyla karşı karşıya kaldığı bu dönemde eski hızına tekrar kavuşabilecek mi?

Hollywood’da durgunluk

2008 yılından bu yana Türkiye’de sinema ve reklam sektöründe çalışıyorum. Bu süre zarfında birçok pozisyonda görev aldım ve yaklaşık 500 reklam filminde çalıştım. Sinema projelerim daha sınırlıydı ama yine de büyük yapımlarda yer alma fırsatı buldum. İlk sinema deneyimim 2008’de Devrim Arabaları filmiyle stajyer olarak başladı. 2014’te Türkiye’nin iddialı bilimkurgu filmi Buğday’da ve son olarak da 2022’de henüz vizyona girmemiş olan Disney+ ve Ay Yapım projesi El Turco’da çalıştım. Son bir yıldan fazladır ise ABD’nin başkenti Washington DC’de yaşıyorum. Burası elbette Hollywood değil ancak başkent olması dolayısıyla, yönetmenlerin, sanatçıların, belgeselcilerin ve medya sektörü çalışanlarının yollarının kesiştiği ve gündemi belirledikleri bir şehir. Yönetmenler, yıldızlar, yapımcılar ve stüdyo CEO’ları, bu şehirdeki politikacılarla buluşarak filmlerini tanıtıyor ya da gündem yaratmaya çalışıyorlar.

Pandemi sonrası Hollywood: Durgunluk ve kriz

Geçtiğimiz ağustos ayında Amerika’ya geldiğimde film sektöründeki grevler yeni başlamamıştı ama müzakerelerin bitmesine de epey bir süre vardı. Yeni taşınmış biri olarak, film piyasasının kapalı bir kutu olduğunu biliyordum ve bu yüzden hızlı bir ilişki kurmanın zor olacağını tahmin ediyordum. Ancak bu durgunluğu yalnızca kendimde değil, burada yaşayan birçok sinemacıda da gözlemledim. Amerikan film sektörü zor bir dönemden geçiyor ve sinemacılar hayatta kalabilmek için farklı işler yapmak zorunda kalıyor; hayatlarına yeni gelir modelleri eklemeye çalışıyorlar. Üretilen filmler, prestijli film festivallerinde gösterim şansı bulsa da ya satılamıyor ya da beklenenden çok daha düşük teklifler alıyor. Türkiye’deki sinema endüstrisinde alışık olduğumuz bütçe kısıntıları, haksız rekabet, uzun çalışma saatleri ve kısalan takvimler burada kendisini daha çok durgunluk ve artan işsizlik şeklinde gösteriyor.

Salgın süreci, bu durgunluğun başlangıç noktası. 2020 yılında sinema salonları kapanırken, dijital platformlar yükselişe geçti ve 2010’lardan itibaren başlayan platform savaşları katlanarak büyüdü. Netflix, pandemi öncesinde zaten hizmet veriyordu. Ancak 2020’de Disney, Universal ve Warner Brothers da bu sahneye dahil oldular ve Netflix, Hulu ve Amazon’a alternatif olarak piyasada yerlerini aldılar. Pek çok analiz, platformların sayıca artmasının ve büyümesinin pandemi öncesinde başladığını, ancak pandeminin bu süreci hızlandırdığını belirtiyor. 

2020 yılında, eğlence sektörünün toplam gelirlerinin sadece yüzde 15’i sinema salonlarından geliyordu; bu oran bir önceki yıl yüzde 43’tü. Sinema biletlerinden elde edilen gelirler, son 40 yılın en düşük seviyesindeydi. Ancak dijital platformların abone sayısında büyük bir artış yaşandı. Pek çok televizyon programı ve dizi prodüksiyonu bir sonraki yıla ertelendi ve genel izleyici için ana mecra dijital platformlar haline geldi. Pandemi, endüstrideki bu değişimi ani ve kaçınılmaz hale getirdi.

Grevler ve Hollywood’un geleceği

Her ne kadar 2021-2023 yılları arası “Back to the Movies” (Sinemaya Dönüş) ve “Barbenheimer” sloganlarıyla daha canlı geçse de pandemi sonrası ikinci bir şok yaşandı ve senarist ile oyuncu sendikaları greve gittiler. Senaristleri (WGA) ve oyuncuları (SAG-AFTRA) greve iten ve Hollywood tarihinde 1960’tan sonra ilk defa bu iki sendikayı aynı anda iş bırakmaya sevk eden sebepler aslında Amerikan sinemasının bugün içinde olduğu krizin bir izdüşümü idi. 

Bu grevlerin merkezinde, sinema sektöründeki büyük iş modelinin değişmesi yatıyordu. Yirminci yüzyıl boyunca sinema salonları, sinema eğlencesinin ve ekonomisinin amiral gemisi olmuştu. Diğer tüm mecralar—televizyon, ev eğlenceleri (önce VHS, sonra DVD), kablolu yayınlar—sinema salonlarının etrafında şekillendi ve bu alanlar sanatçılar ve stüdyolar için ikinci ve üçüncü gelir kaynakları oldu. Ancak 2010’larla birlikte, özellikle pandemi sonrası, sinema salonlarının etkisi azaldı ve dijital platformlar ana tüketim mecrası haline geldi. Bu değişim, yazarların ve oyuncuların mevcut sözleşmelerini eskimiş hale getirdi ve sözleşmelerin bu yeni iş modeline göre yeniden düzenlenmesi gerekti. 2023 grevleri, yazarlar ve oyunculara asgari ücretlerin, telif haklarının, sanatsal bütünlüğün, platformlardaki gelir dağılımının (residuals) ve yapay zekâdaki gelişmelerin yeniden müzakere edilmesi fırsatını sundu. Elbette, bu müzakere süreci, sektörün altı ay kadar durmasına mal oldu.

Senarist ve oyuncu sendikaları, sırasıyla 148 ve 118 gün süren grevlerin ardından AMPTP (The Alliance of Motion Picture and Television Producers) ile tarihi bir anlaşmaya imza attılar. Pandemi ve grevler nedeniyle son çeyrek yüzyılın en büyük durgunluğunu yaşayan Hollywood, grevlerin sona ermesiyle işlerin eski hızına kavuşacağına dair umut taşıyordu. Ancak 2024’ün ortalarına geldiğimizde, Amerikan film sektörünün pandemi öncesi dönemden ve hatta 2022’den bile geride bir performans sergilediğini görüyoruz.

2024’te Hollywood: Ne bekleniyor?

Rakamlara göre, özellikle Batı ve Doğu Yakası’nda istihdam pandemi öncesi döneme göre oldukça geride. Film sektöründeki işsizliğin yaygın olduğu, birçok film çalışanının aylardır iş bulamadığı ve bazılarının yeni mesleklere yönelmeyi düşündüğü basında sıkça yer alıyor. Kendi deneyimlerimden ve gözlemlerimden de özellikle belgeselciler, medya sektörü çalışanları ve post prodüksiyon alanında çalışanların iş bulmakta zorlandığını ve bu durumun ciddi sıkıntılara yol açtığını görüyorum. Çok yakın zamanda Wall Street Journal, Washington Post, Paramount ve benzeri birçok medya kuruluşu büyük işten çıkarmalar açıkladı. İçinde yer aldığım belgeselciler ve film editörleri platformlarından işittiğim kadarıyla iş azlığı her yakada ve her şehirde kendisini hissettiriyor. Farklı şehirlere taşınmayı planlayanlar ve hatta tamamen başka bir ülkeye göç etmeyi düşünen film çalışanları görüyorum. 

2024 yılındaki bu durgunluğun nedenine dair şu gerekçeler öne çıkıyor:

  • Enflasyon ve artan bütçeler.
  • Düşen gişe gelirleri.
  • Tüketicilerin sosyal medya ve platformlar sayesinde aylık ödeme sistemine veya ücretsiz içeriklere alışmaları.
  • Amerika dışında prodüksiyon yapmayı tercih eden yapımların (runaway productions) artışı.
  • 2021 ve 2022 pandemi döneminde platformların, özellikle “streaming wars” olarak adlandırılan platformlar arası rekabet sırasında, çok fazla prodüksiyon yapmaları, bu işlerden yeterli kâr elde edememeleri ve bu balonun sönmesi.
  • Üçüncü bir grevin olma riski konusunda stüdyoların temkinli davranmaları.
  • Yapay zekâ ile stüdyoların yeni iş akışları oluşturmaya çalışmaları.
  • Bazı yapımcıların, endüstrinin genel olarak grevler karşısında daha kötümser bir tavır takındığını ve bu yüzden yeni projeler üretme konusunda daha az istekli olduklarını belirtmeleri.

Hollywood’un Geleceği Belirsiz

2024 Cannes Film Festivali sonrasında vizyona giren “Mad Max: Furiosa” gibi büyük yapımların bile sinema salonlarında beklenen başarıyı elde edememesi, endüstrinin ne kadar zor bir dönemden geçtiğini gözler önüne seriyor. Tıpkı Hollywood gibi, Türkiye film sektörü de enflasyonun ve dijital platformların stratejik kararlarının etkisi altında zorluklar yaşıyor. Ancak bu belirsizlikler, yeni fırsatlar da doğurabilir. Sektörün nasıl bir dönüşüm geçireceği, platformların, film festivallerinin, sinema salonlarının ve televizyonun rolü önümüzdeki günlerde daha netlik kazanacak. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Film endüstrisinin patronları ve tüketici alışkanlıkları radikal bir değişimden geçti. Teknoloji şirketlerinin film üretiminde söz sahibi olduğunu ve biletli seyircinin artık pandemi öncesi dünyaya ait bir kavram olduğunu görüyoruz. 

Amerika 2024 seçimlerine hazırlanırken, kapsayıcı politikalar etrafında dönen tartışmalar giderek kültürel savaşlara dönüşüyor. Çeşitlilik, kapsayıcılık ve çoğulculuk gibi kavramlar medya ve teknoloji şirketlerinin başlıca söylemleri haline gelirken, bu duruma bir kısmı sağcı motivasyonlarla hareket eden, bir kısmı da liyakat vurgusu yapan farklı grupların karşı çıktığını da görüyoruz. Ancak bu ideolojik tartışmaların ötesinde, Amerikan film sektörünün gerçek anlamda kapsayıcı olabilmesi, işsizliğin, zorlu yaşam koşullarının ve film festivallerine erişimin bu kadar maliyetli olduğu bir dönemde oldukça uzak bir hayal gibi duruyor. 

Amerikalı bağımsız yapımcı Christine Vachon’un dediği gibi, “piyasayı okuyabilme” yeteneği, bugün her zamankinden daha önemli. Amerika’nın kritik seçimlerinde son 90 güne girdiğimiz şu günlerde, demokratlar ve cumhuriyetçiler arasındaki kültürel savaşın sinema endüstrisine de yansıdığı açık. Hollywood Altın Çağı’nı belki bir daha asla yakalamayacak; bambaşka bir devir açıldı. Ancak film festivalleri, medya kuruluşları ve teknoloji şirketleri, daha ekonomik, kapsayıcı ve özgürlükçü bir ortam yaratma çabasında ne kadar başarılı olabilecek?

Bu sorunun yanıtı, sektörün geleceğini şekillendirecek. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.