Cem Garipoğlu: Türkiye’yi sarsan bir katilin hikayesi

Münevver Karabulut cinayetinin üzerinden 15 yıl geçti, ancak Cem Garipoğlu’nun ölümüyle ilgili tartışmalar bitmedi. Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın mezarın açılması ve DNA testi yapılması kararı aldığını duyurdu. Cem Garipoğlu, 2009 yılında Münevver Karabulut’u öldürdü. 197 gün sonra yakalanan Garipoğlu cezaevinde intihar etti. Karabulut nasıl öldü ve o süreçte neler oldu?

Münevver Karabulut cinayetinin üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen, Cem Garipoğlu’nun ölümüyle ilgili tartışmalar hala gündemde. “Cem Garipoğlu’nun mezarı açılacak mı?” sorusu, kamuoyunda ve medyada geniş yer buldu. Karabulut ailesi, gerçeğin ortaya çıkmasını talep ediyor. Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Cem Garipoğlu’nun mezarının açılmasına karar verdiğini söyledi. Epözdemir, savcılığın ayrıca fethi kabir işleminin yapılmasına karar verdiğini duyurdu. Bu karar, Garipoğlu’nun intiharıyla ilgili yıllardır süren şüphelerin tekrar gündeme gelmesine yol açtı. Özellikle, Garipoğlu’nun gerçekten ölüp ölmediği konusunda kamuoyunda oluşan şüpheler, mezarın açılmasını önemli bir gelişme haline getirdi.

Epözdemir, fethi kabir işlemine Karabulut ailesi adına katılmak için başvuruda bulunduklarını belirtti. Avukat, mezar açıldığında Garipoğlu’nun DNA örneklerinin alınacağını ve bu örneklerin eşleştirme işlemine tabi tutulacağını dile getirdi. Bu süreçle birlikte, Garipoğlu’nun gerçekten ölüp ölmediğinin kesin olarak ortaya çıkması bekleniyor.

Cem Garipoğlu’nun Silivri Cezaevi’nde intihar ettiği iddiası, özellikle olayın ardından ortaya atılan çeşitli teoriler nedeniyle sürekli olarak tartışma konusu oldu. Bazı kesimler, Garipoğlu’nun kaçmış olabileceği ya da intihar etmediği yönündeki iddiaları gündeme taşıdı. Bu gelişmeler, Karabulut ailesi ve onların avukatının sürecin sonuna kadar takipçisi olmasına neden oldu.

Münevver Karabulut nasıl öldü?

2009 yılında Türkiye’yi derinden etkileyen cinayet, ve ardından yaşanan olaylarla ülke gündemine oturdu. Cem Garipoğlu’nun işlediği bu cinayet, kamuoyunda geniş yer buldu. Aynı zamanda Garipoğlu ailesi ve emniyet güçleri arasındaki ilişki de tartışma konusu oldu.

Münevver Karabulut, 3 Mart 2009’da 18 yaşındayken, Garipoğlu’nun ailesine ait evde boğazı kesilerek öldürüldü. Karabulut’un cansız bedeni, parçalanmış şekilde gitar kutusuna konuldu ve Etiler’deki bir çöp konteynerine atıldı. Olayın hemen ardından Garipoğlu kayıplara karıştı ve cinayet Türkiye’de büyük bir infial yarattı.

Cinayetten sonra, Garipoğlu’nun ailesiyle ilişkileri ve onların Garipoğlu’nun kaçışına yardım ettiği iddiaları gündemde yer buldu. Özellikle Garipoğlu ailesinin varlıklı ve nüfuzlu olması, olayın örtbas edilme ihtimalini akıllara getirdi. Emniyet güçleri Garipoğlu’nun izini sürerken, toplum da adaletin yerini bulması için baskı oluşturdu.

Cem Garipoğlu ve ailesi arasındaki ilişkiler

Cem Garipoğlu’nun babası Mehmet Nida Garipoğlu, tekstil sektöründe faaliyet gösteren büyük bir firmanın sahibiydi. Ailesinin maddi gücü, olayın ardından Cem Garipoğlu’nun kaçışına zemin hazırladığı iddialarını da beraberinde getirdi.

Cinayetin hemen ardından Cem Garipoğlu’nun firar etmesi, bu iddiaları güçlendirdi. Baba Nida Garipoğlu ve diğer aile üyeleri hakkında, Cem Garipoğlu’na saklanma imkânı sağladıkları gerekçesiyle soruşturma başladı. Aile üyeleri, delilleri karartmak ve firara yardım etmekle suçlandı. Bu suçlamalar neticesinde Garipoğlu ailesi, adli süreçte ağır eleştirilerin odağı haline geldi.

Emniyet güçleri ile aile arasındaki ilişkiler

Cem Garipoğlu’nun uzun süre yakalanamaması, emniyetin soruşturmayı etkin bir şekilde yürütüp yürütmediği konusunda tartışmalar yarattı. Ailesinin nüfuzlu oluşu, emniyet güçlerinin üzerindeki baskıyı artırdı. Özellikle kamuoyunda, Garipoğlu’nun kaçışına göz yumulduğu yönünde eleştiriler yükseldi. Ancak emniyet yetkilileri, 197 gün süren firar boyunca Cem Garipoğlu’nun yurt dışına kaçma ihtimaline karşı sınır kapılarında ve havaalanlarında geniş güvenlik önlemleri aldıklarını duyurdu.

Emniyetin bu süreçteki tavrı, zaman zaman toplumsal öfkeyi dindirmekte yetersiz kaldı. Münevver Karabulut’un ailesi de bu süreçte, Cem Garipoğlu’nun korunduğu ve kaçışına yardım edildiği iddialarını sık sık dile getirdi. Ancak Garipoğlu, 17 Eylül 2009 tarihinde polise teslim olduğunda, olay daha da karmaşık hale geldi.

Otopsi raporunda şoke eden detaylar ve ayin iddiaları

Münevver Karabulut’a ait adli tıp raporunda, vücudunda 29 kesik bulunduğu tespit edildi. Ayrıca raporda başının canlıyken gövdesinden ayrıldığı bilgisi yer aldı. Kesiklerin 13’ünün kafasında olduğu, vücut ve giysilerinde başka bir erkeğin spermlerinin tespit edildiği açıklandı. Ancak DNA testlerine göre spermlerin, otopside başka bir naaştan bulaştığı bilgisi yer aldı.

Uzmanlar, Karabulut’un boynunda V şeklinde iki kesik ve sırtında toprak bulunması gibi delillere dayanarak, cinayetin sadist bir ayinle işlenmiş olabileceğini öne sürdü. Avukat Rezan Epözdemir, cinayetin bir “Yahudi ayini” olan “Mayasız Ayini” belirtilerini taşıdığını iddia ederek bu iddianın mahkeme kayıtlarına geçtiğini söyledi.

Cem Garipoğlu’nun, cesedi babaannesinin Etiler’deki evinin yakınına bıraktığı da ayin iddialarını güçlendiren bir unsur oldu.

Soruşturma süreci ve delillerin karartılması

Cem Garipoğlu’nun cinayet sonrası yaklaşık altı ay boyunca yakalanamaması kamuoyunda büyük tepkilere neden oldu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, katil zanlısını yakalamak için özel bir ekip kurdu ve Interpol aracılığıyla kırmızı bülten çıkardı. Dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay da İstanbul Polisi’ne yakalanması talimatını verdi.

Cinayetle ilgili soruşturma sırasında, Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı otopsi raporunda hatalar olduğu ortaya çıktı. Başka cenazelerin DNA örneklerinin karıştığı tespit edilince ikinci bir otopsi raporu hazırlandı. Ayrıca, cinayet günü güvenlik kameralarının kayıtlarının silindiği ve olay yerinde bulunan 700 bin doların tutanaklara geçmediği söylendi. Bu delilleri kararttıkları iddiasıyla olay yeri incelemesinde yer alan 6 polis ve 3 site güvenlik görevlisi hakkında hapis cezası istendi.

Celalettin Cerrah’ın sözleri gündem oldu

İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın, Münevver Karabulut’un ailesini suçlayan açıklamalarına da tepki geldi. Kadın hakları savunucuları, Cerrah’ın “Kızlarını takip etselermiş” şeklindeki sözlerinin, “dehşet verici” olduğunu söyledi.

“Fethullahçı polis” iddiaları

Cinayet sonrası Cem Garipoğlu’nun evinde bulunan 700 bin euroyu tutanaklara geçirmeyen polisler hakkındaki dava açıldı. Bilirkişi raporu alınamadığı için dava uzadı. Avukat Epözdemir, polislerin Fethullahçı olduğunu öne sürdü. Epözdemir, sanık polislerin eski avukatı hakkında, FETÖ’nün imamı olduğu gerekçesiyle yakalama kararı olduğunu söyledi. Epözdemir, “Türkiye’nin en önemli bilirkişi kurumlarının üst üste inceleme talebini reddetmesi düşündürücüdür” dedi.

Teslim olma ve yargı süreci

Firardan 197 gün sonra teslim olan Cem Garipoğlu, tutuklanarak cezaevine girdi. Teslim olma anında Garipoğlu’nun sağlıklı ve güçlü bir şekilde ortaya çıkması, firar sürecinde ailesi tarafından saklandığı iddialarını kuvvetlendirdi. Yargı sürecinde Garipoğlu, “tasarlayarak öldürme” suçundan müebbet hapis cezası aldı. Ailesinden bazı üyeler de delilleri karartma ve kaçışa yardım etme suçundan ceza aldı. Garipoğlu’nun yargılandığı davada, avukatları müvekkillerinin cinayeti ruhsal bir bunalım anında işlediğini söyledi. Ancak yapılan incelemeler bu savunmayı çürüttü.

Cem Garipoğlu’nun intiharı ve şüpheler

Cem Garipoğlu, Silivri Cezaevi’nde geçirdiği yılların ardından, 10 Ekim 2014 tarihinde hücresinde öldü. Cezaevi yetkilileri, Garipoğlu’nun kendini asarak intihar ettiğini açıkladı. Ancak Garipoğlu’nun ölümüne dair kamuoyunda şüpheler oluştu. Kamuoyu, intiharın gerçek olup olmadığını sorguladı. Olayın derinlemesine araştırılması gerektiğini söyledi. Cezaevi koşullarında böylesine bir intiharın nasıl gerçekleştiği uzun süre tartışma konusu oldu.

Karabulut ailesinin mücadelesi

Münevver Karabulut’un babası Süreyya Karabulut, kızlarının öldürülmesinden sonra adaletin sağlanması için büyük bir mücadele verdi. Karabulut, Garipoğlu’nun teslim olmasının ardından hem mahkemede hem de kamuoyunda sürekli adalet talebini yineledi. Aile, cinayet davasında Garipoğlu ailesinin de en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi. Karabulut ailesi, Türkiye’deki kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin önlenmesi için yasal düzenlemelerin artırılması gerektiğini dile getirdi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.