Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, “Türkiye İş Bankası’nın 100. Yılında Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış Konferansı” için İstanbul’daydı. Harvard Üniversitesi Sabri Ülker Merkezi Başkanı da olan Hotamışlıgil, konferans öncesinde Medyascope’a Sabri Ülker Merkezi’ndeki son çalışmalarını anlatıp Türkiye’deki bilimsel araştırmaları ve artan beyin göçünü değerlendirdi.
Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, “Türkiye İş Bankası’nın 100. Yılında Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış Konferansı” için İstanbul’daydı.
Ankara Tıp Fakültesi’nden 1986’da mezun olan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde doktora eğitimi aldı. Harvard T. H. Chan Kamu Sağlığı Okulu’nda Beslenme ve Biyolojik Bilimler Departmanı’nda yardımcı doçent pozisyonunda kendi laboratuvarını kurdu. 2003 yılında profesör unvanını alan Hotamışlıgil, o tarihten bu yana Genetik ve Kompleks Hastalıklar Departmanı’nın kurucu başkanı olarak görevine devam ediyor.
Aynı zamanda Harvard Üniversitesi T. H. Chan Kamu Sağlığı Fakültesi bünyesinde hayata geçirilen Sabri Ülker Merkezi’nin başkanı olan Hotamışlıgil, özellikle obezite, diyabet, karaciğer yağlanması ve kalp-damar hastalıkları gibi sık görülen kronik metabolik hastalıklar üzerine çalışmalarını yürütüyor.
Konferansın birinci günü “Beş Boyutta Hücre Biyolojisi ve Moleküler Mimarlık” başlıklı konuşmasından önce Medyascope’a konuşan Hotamışlıgil, Sabri Ülker Merkezi’nin metabolizma ve genetik üzerine odaklandığını, Harvard’da bu odakla kurulmuş ilk ve tek merkez olduğunu söyledi.
Bir hücrenin metabolik olarak ne yapacağına karar verme süreci üzerine de çalıştıklarını anlatan Hotamışlıgil, “Diyelim ki yemek yediğiniz zaman ne kadar şeker üretecek, ne kadar yağ depolayacak, onu nasıl yakacak? Bu kararı verdikten sonra o işlevi gerçekleştirebilmek için kendi içerisinde yeni bir organizasyon geliştirmesi gerekiyor” diyerek araştırmalarında odaklandıkları noktalardan birine örnek verdi.
Yeni bir hastalık: Akciğer yağlanması
Çok yakın bir zamanda, şişmanlık ile beraber gelen akciğer hastalığının yeni bir hastalık olduğunu tespit ettiklerini belirten Hotamışlıgil, “Bu, bilinen diğer akciğer hastalıklarına benzemeyen, ‘akciğer yağlanması’ diye isimlendirdiğimiz yeni bir hastalık” diye devam etti.
Beyin göçü/Beyin “gezintisi”
TÜİK, yükseköğretim mezunlarının beyin göçü oranının 2015’te yüzde 1,6 iken 2023’te yüzde 2’ye yükseldiğini açıkladı.
Genelde beyin göçünün kötü bir şey olduğunu düşünmediğini dile getiren Hotamışlıgil, “göç” kelimesini sevmediğini, onun yerine “gezinti” kelimesini kullandığını belirtti.
Beyin göçü meselesinde belli parametrelerin olduğunun altını çizen Hotamışlıgil, “İnsanların seçim şansları olduğunda yaptıkları gezinti ile seçim şansları olmadan yaptıkları gezinti arasında farklar ve farklı boyutlar var. Birinci koşulda insanlar ana limanla bağlantılarını koparmamaya çalışıyorlar. İkinci koşulda o bağı idame ettirmekte daha çok zorluk çekiyorlar” diye ekledi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bahsettiği ikinci kategoriye geçilmediği sürece, bilim insanlarının dünyaya açılmasının ve başka yerlerde başka şeyler öğrenmesinin bir zararı olacağını düşünmediğini anlatan Hotamışlıgil, yeni nesildeki göç hareketinin ilerideki izdüşümünü şu cümlelerle yorumladı:
“Bunun neticesini belirleyecek olan şey, bu insanlar birbirleriyle ve ülkeleriyle olan bağlarını koruyabilecekler mi? Bizim buradaki akademik sistemlerimize ve bilim insanlarına, benim kanaatimce, çok iyi bakmamız gerekiyor. Türkiye’de çok kıymetli bilim insanları var. Tüm dünyada görülen kriz Türkiye’de de görünüyor: Bilimin icraatı çok zor bir hale geldi.”