Ruşen Çakır izleyicilerden gelen sorularla yorumladı: Özgür Özel’in muhalefet tarzı

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yeni yasama yılı, özel oturumlu Genel Kurul toplantısıyla açıldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Sinan Ateş davasıyla ilgili CHP’yi hedef aldığı sözlerine yanıt verdi. Özel, “Devlet Bey’in çok sert söylemleri var ama el sıkışmaktan kaçınmadık. Ama akşam sorduğunuzda en sert eleştirileri yapmaya devam ederiz. Bahçeli DEM Parti’nin Eş Genel Başkanı ile el sıkıştı ve sohbet etti. Bu önemlidir. Normalleşme adımlarının ne partime zararı var, ne ülkeme zararı var. İkisine de faydası var” dedi.

Özgür Özel gazetecilerin sorularını yanıtladı
Özgür Özel gazetecilerin sorularını yanıtladı

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Genel Kurul’da konuştu. DEM Parti grubu ve bazı CHP’li milletvekilleri, Erdoğan Genel Kurul salonuna girdiğinde ayağa kalkmayarak protesto etti. CHP milletvekillerine özel oturuma eksiksiz katılmaları yönünde çağrı mesajı atıldı. Milletvekillerine atılan mesajda ayrıca Erdoğan için ayağa kalkma talimatı da vardı.

Ruşen Çakır izleyicilerden gelen sorularla Özgür Özel’in muhalefet tarzını yorumladı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Sizlerle ortak yayın… Bugün Özgür Özel’in muhalefet tarzı üzerine bir yayın yapalım istedim. Sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi benim ve Medyascope’un YouTube kanallarında chat bölümlerinden yollayabilirsiniz. Şimdiden zaten gelmiş çok sayıda yorum ve soru var. Onlarla başlayalım. İnsanların bayağı bir önemsediği bir konu. İçi dolu, özellikle kendini muhalefette hisseden insanlar bu konuda dolular. Gördüğüm kadarıyla genellikle eleştiriler var. Yani ‘‘Özgür Özel doğru’’ diyen şu ana kadar pek gelmedi.

Murtaza Altındal diyor ki: “Bizim mücadele azmimizden ne istiyorsunuz kardeşim? Bizim boyun eğmeyen inadımızdan ne istiyorsunuz? Ne istiyorsunuz kardeşim, hepimizin diktatörlüğe teslim olmasını mı istiyorsunuz? Allah aşkına, ne istiyorsunuz kardeşim bizden ne? Dalga mı geçiyorsunuz bizimle?” demiş. Bayağı bir iç dökmüş, öfkeli.

Mesela bir izleyicimiz diyor ki: ‘‘Gerçekte Özgür Özel’in bir tavrı var mı, emin değilim. Sanki Kılıçdaroğlu’nun akıl hocaları bu sefer de Özel’i kuşatmış, yeni bir kaybettirme stratejisi uygulatıyor. Devlet değil, millet partisi olmaya çabalamalı.’’ Evet, devlet partisi, millet partisi… Bütün mesele büyük ölçüde burada düğümleniyor. Ne kadar devlet, ne kadar millet? Örneğin en son New York’ta Türkevi’nin önünde yaptığı açıklama vardı Özgür Özel’in. Biliyorsunuz, Türkevi ile ilgili olarak New York Belediye Başkanı Eric Adams’a rüşvet verildiği iddiaları var ve Eric Adams da yargılanmaya başlandı. Özgür Özel o konuda gayet net bir şekilde “Türkiye kimseye rüşvet verme ihtiyacında değildir” diyerek açık bir şekilde iktidarın yanında yer aldı ve bunu da “yurt dışında hep birlikte olmak” şeklinde açıklıyor CHP. Yani dış politikada — aslında bu yeni bir şey değil — dış politikada dünyada çok farklı şeyler söylememek, Türkiye’yi şikayet ediyor gibi görünmemek tavrı var. Ama en son olarak Özgür Özel’in Meclis’te, Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşma için Meclis’e girdiğinde ayağa kalkması CHP grubunun büyük bir kısmının, bu konu da şu anda gündemde. Bazı CHP milletvekilleri kalkmadılar biliyorsunuz. Daha sonra da Meclis resepsiyonunda Devlet Bahçeli ile yaptıkları sohbet meselesi var, o da bayağı bir şekilde insanları rahatsız etmiş durumda.

Yeşim Avcı birkaç soru sormuş. Bu soruların hepsinin bir anlamı var. Diyor ki: “Dünyada ve ülkemizde bu kadar olay olurken, neden CHP bu konularda suskun kalıyor?” Mesela en son Ortadoğu konusunda, Erdoğan “İsrail Türkiye’yi de hedef alacak” dediğinde, Özgür Özel “Hadi kapalı toplantı yapalım, Meclis’te bize anlatın” dedi. Ama onun ötesinde şu anda olup bitenler konusunda, Filistin ve Lübnan konusunda CHP’nin, aslında hiçbir partinin ama CHP’nin özellikle, pek bir politika geliştirdiğini görmüyoruz.

Yeşim Hanım’ın ikinci sorusu: “Bakanlıklar bu kötü durumdayken, örneğin Sağlık ve Milli Eğitim konusunda, hele Milli Eğitim konusunda, okulların temizliğinden tutun birçok şey… Gölge kabine neden suskun?” diyor. Aslında gölge kabine var. Bunlar arada sırada birtakım açıklamalar da yapıyorlar, toplantılar da yapıyorlar, raporlar da hazırlıyorlar. Ama şöyle bir şey var, onu özellikle vurgulamak lazım: Bunları kamuya mal edebilebilmesi lazım. Yoksa siz yaparsınız, edersiniz, çalışırsınız, şu olur bu olur; ama kimsenin bundan haberi olmazsa bu yaptıklarınızın bir anlamı kalmaz. Gölge kabine belki bir şeyler yapıyor ama bunları kamuoyunun gördüğünü görmüyoruz. Kamuoyuna çok mal edemiyorlar, özellikle eğitim konusunda, sağlık konusunda. Şimdi mesela dış işleri, ekonomi konularında CHP’nin karşı politikalarını, alternatif politikalarını görmek çok mümkün değil.

Yine Yeşim Hanım diyor ki: “Mülteci sorunu bu kadar ayyuka çıkmışken neden CHP bir politika açıklamıyor? Kaçak çalışan mülteciler yüzünden SSK’ya para girişi yok, para girişi olmayınca emeklilere ödeme yapılamıyor” diyor.

4. sorusu, bunu başka soranlar da var: “Ülkenin her yerinde grevler, yürüyüşler olabiliyor. Örneğin en son madenciler… Milletvekili ne yapıyor, uyuyorlar mı?” Şimdi bunların bazılarına CHP’li milletvekillerinin katıldığı da oluyor, gidip ziyaret ettikleri de oluyor. Ama şunu biliyoruz ki, bu tür toplumsal alanda, özellikle çalışan kesimin faaliyetlerine, protestolarına, direnişlerine yönelik CHP’nin organize bir şekilde sistemli bir dahil olması yok.

Ahmet Arat: “Bütün muhalefet, devletin yetimhanesinde iktidardan şefkat bekliyor durumda” diyor. Evet, bütün muhalefet diyor, bunun içine hepsini katıyor, ama konumuz CHP. “Devletin yetimhanesinde iktidardan şefkat bekliyor durumda.” Bu aslında çok ağır bir laf. Bunu sadece aktarmış olayım. Devam edelim.

Tayyar Ateş: ‘‘Konuya, CHP’nin olması gereken, canlı, atak bir siyasal parti olması açısından baktığımızda, ‘sayısal üyelik’ kulağa çok hoş gelen bir kavram. Ama herhangi bir adım atılmış değil, uygulamaya geçirilmesi için. Programın yenileştirilmesi için konuşulan 9 aylık süre de makul değil. Olağanüstü koşullarda programın yenileştirilmesi en geç 3 ayda bitirilmeli. Toplum bu duruma kıs kıs gülmekte.” Tayyar Bey’in bahsettiği şeyler aslında çok da geniş kitleler tarafından takip edilen şeyler değil. Daha çok CHP üyelerinin bilgi sahibi olduğu hususlar, ki oralarda da sorunlar oldu ortada.

Kemal İslim diyor ki: “Kılıçdaroğlu ve ekibi CHP’yi hala devletin koruyucusu olarak görerek büyük hata yapmışlardı. Özel ise benzer tutumu AKP seçmenine ulaşmak amacıyla yapıyor.” Evet, bu konu önemli. Özgür Özel’in bu çizgisi, AKP seçmenine ulaşma hedefli bir çizgi. Bunu birkaç kere vurguladı. Burada tabii ki husus neydi? 31 Mart yerel seçimlerinde AKP seçmeninden çok ciddi bir şekilde oy aldıklarını, bunu koruyup arttırmak istediklerini söylüyor ve bu nedenle de bu “normalleşme” dediği politika, yani Erdoğan’la kavga eden, sürekli kavga eden bir parti ve lider görünümüyle AKP seçmenini yanına çekemeyeceğini düşünüyor Özgür Özel. Stratejisini de bunun üzerine kuruyor. Ama diyor Kemal İslim; ‘‘Bence bu mevcut gerçeklerle uyuşmuyor, biraz kaş yapayım derken göz çıkartma durumu var sanki. Böyle devam edilirse, bir sonraki seçimde ‘AKP %25’e düştü ama Erdoğan nasıl kazandı?’ analizlerini izleriz. Şu konuyu da asla unutmuyorum: Evet, Özgür Özel bir şekilde CHP’yi 1. parti yaptı. Ama bu başarı ne kadar onun? Bazen ülkenin rüzgarı sizi, partinizi, hareketi bir yere iter, karşı koyamazsınız. Bence yerel seçimde bu oldu. Fakat arkadan gelen bu güzel rüzgara karşı iktidara muhaliflerin motivasyonunu düşürmemek gerekiyor.’’ Evet, bir rüzgar yakalandı, çok ciddi bir rüzgar yakalandı ama benim en son gördüğüm kamuoyu araştırmalarında CHP’nin oyunda artış yok, tam tersine azalma var. Hatta birkaç yerde artık CHP’nin birinci parti olmadığını gördüm. Kamuoyu araştırmaları tabii. Buralarda, bu gördüğüm anketlerde AKP kıl payı da olsa CHP’yi geçiyor durumda. Yani 31 Mart’tan sonra geliştirilen politikaların CHP’nin büyümesini arttırdığını söylemek şu anda mümkün değil, onu kamuoyu araştırmaları öyle söylüyor.

Muharrem Palaz diyor ki: “Özgür Özel AKP seçmeninden oy alacağını düşünüyor ancak AKP’den kaçan seçmen ya Yeniden Refah Partisi’ne geçiyor ya da kararsız seçmen olarak bekliyor. Bu kararsız seçmenin CHP’ye oy vermesi mümkün değil. Özgür Özel ve CHP bu davranışlarını sürdürmeye devam ederse, hem kendi seçmeninin hem de CHP’ye oy vermeyi düşünen seçmenin oyunu kaybedecek. Bu tür hareketler birike birike bir yerden patlayacak. İnsanlar umudunu kaybediyor. Özgür Özel bu tavrı ile Kılıçdaroğlu ve çevresinin eline yeni kozlar vermiyor mu? Kılıçdaroğlu CHP’de kaybettiği imaj ve desteği, Özgür Özel böyle giderse yavaş yavaş tekrar kazanmaz mı?” Evet, Kılıçdaroğlu zaten sürekli açıklamalar yapıyor. En son ayağa kalkma olayının ardından yaptığı açıklamada çok sert şeyler söyledi. Bu şeyleri, Özgür Özel’in iktidarla iyi geçinme için yaptığı kavga etmeme adımlarını Kılıçdaroğlu kullanıyor, daha da kullanacak. Ama açıkçası ben Kılıçdaroğlu’nun tekrar CHP’de bir alternatif olabileceğini düşünmüyorum.Fakat şurası muhakkak, Kılıçdaroğlu’nu destekleyen milletvekilleri, delegeler hala var ve burada bu kişiler başkalarıyla birleşirlerse o zaman Özgür Özel’in genel başkanlığı sorunlu hale gelebilir. Ama burada Muharrem Bey’in söylediği en önemli husus şu: CHP’ye oy veren kesimleri kaybetme ihtimali, oy vermeyi düşünenleri kaybetme ihtimali. Bunu söylüyor, ki bu önemli. Burada bir not düşeyim, Yeniden Refah Partisi’ne AKP’den geçişlerin artık eskisi kadar olduğunu pek sanmıyorum; çünkü Erdoğan, Yeniden Refah Partisi’ne karşı çok etkili bir strateji uyguladı ve onları çok kötü sarstı. O da nedir? Belediye başkanlarının kademe kademe Yeniden Refah’tan istifa etmeleri, Şanlıurfa’nın istifa etmesi… Her ne kadar şu anda AKP’ye geçmediyse de Yeniden Refah Partisi’ne oy vermiş seçmende bir kırılma yaratıyor. Bunu kamuoyu araştırmalarında da görmek mümkün.

Ulaş Hanoğlu diyor ki: “Normalleşme gerçekten CHP’ye yarar mı? Bununla ilgili veri var mı?” Şimdi bununla ilgili veri, son söylediğim kamuoyu araştırmaları çok böyle olmadığını gösteriyor ama bu tek başına bir ölçü olmayabilir. Fakat şu haliyle bakıldığında CHP’nin son yerel seçimde aldığı oyu koruduğuna, hatta özellikle de arttırdığına dair elimizde bir veri yok.

Öncül Ömer: “Özgür Özel tartışmanın sırası değil, ta ki başımızdaki inene kadar” demiş. Tamam, siz tartışmayın ama biz tartışıyoruz. Kusura bakmayın.

‘‘Herkes Özgür, Nasrullah, Bahçeli konuşuyor da affedersiniz okullar çok kötü durumda. Çocukları okula yollayamıyoruz. Kim temizleyecekse temizlesin artık. Salgın hastalık olacak’’ diyor bir izleyicimiz. İşte bunu da CHP’nin gündeme getirmesi gerekiyor. Ankara Belediyesi’nin başına gelenleri biliyorsunuz. Bu konuda inisiyatif aldılar ama Milli Eğitim Müdürlüğü okullara talimat verince belediyeleri de çıkarttılar.

Beytullah Katırcıoğlu: ‘‘AKP’nin yaptığının sürekli tersini savunmak ve sürekli bağırmak vatandaşı itiyor ve korkutuyordu. Bence Özgür Özel, CHP gelirse bir şey değişmeyeceği imajını vermek istiyor ve haklı da’’ demiş Beytullah Katırcıoğlu. Özgür Özel’in yaptığının doğru olduğunu savunuyor. Şu ana kadar ilk kişi.

Murat Çağlar Kavaklı: ‘‘Yukarıdan söylenenler yüzünden aşağıda kıyamet kopuyor ama ülkede siyasetçi sahnede sövüp kuliste ‘Birbirimizi kırmıyoruzdur inşallah’ diyor. Özel, bu tiyatronun parçası olarak algılanıyor artık.’’ Evet, Murat Çağlar Bey’in söylediği olay neydi? Meclis’in açılış resepsiyonunda Bahçeli ile Özgür Özel arasındaki muhabbet. Orada öyle yaptılar, açık açık kameraların önünde bunu söylediler.

Tülay Hanım diyor ki: ‘‘Cumhurbaşkanı olarak saygıyı hak ediyor Cumhurbaşkanlığı makamı; ama kürsüde Cumhurbaşkanı gibi değil parti genel başkanı gibi konuşma yaptı. Neler yaptıklarını anlattı parti olarak’’ demiş. Ona da zaten Özgür Özel şöyle dedi; ‘‘Cumhurbaşkanı olarak geldiği için ayağa kalktık. Parti lideri olarak konuştuğu için bir daha kalkmadık’’ dedi. Böyle ilginç nüanslar var.

Füruzan Ayhan Özkaya: ‘‘Özgür Özel AKP merkezinde Erdoğan ile neler görüştüğünü açıklamadıkça bizler magazin izlemek zorunda kalacağız. Yanılıyor muyum?’’ Yani o konuyu kısmen açıkladılar ama bütün detaylarıyla açıklanmadı tabii.

Ruken Kaya: ‘‘Özgür Özel yerine İmamoğlu CHP Genel Başkanı olsaydı hem muhalefetin performansı hem de İmamoğlu’nun siyasi geleceği açısından nasıl bir tablo oluşurdu? Örneğin, siyasi yasak bu kadar kolay konuşulabilir miydi? Mansur Yavaş bu kadar öne çıkabilir miydi? Özel, bu iki ismin olası liderliğinde gündemden düşeceği korkusuyla mı Erdoğan’a yakın duruyor?’’ Evet, Ruken Hanım, bunlar çok çok önemli sorular. Her bir soru için ayrı bir yayın yapabiliriz. Ama İmamoğlu, CHP genel başkanı olmak istemiyor, öncelikle bunu söylemek lazım. İkincisi, İmamoğlu’nun üslubu ve söyledikleri Özgür Özel ile birebir örtüşmüyor. Bu, aralarında sorun olduğu anlamına gelmeyebilir; ama İmamoğlu’nun çok da fazla Özgür Özel’in “normalleşme” dediği dalga boyundan gittiğini açıkçası ben görmüyorum.

Sefa Aslan: “CHP üyeliğinden derhal çıkılması gerekiyor, şikayet etmek bir işe yaramaz” demiş. Vallahi ben üyesi olmadığım için bu beni ilgilendirmiyor, üyeler kendi aralarında tartışsın.

Safiye Asarlıoğlu: “CHP seçmenlerinin de bu pasiflikte bir günahı yok mu?” demiş. Vardır herhalde. Şöyle söyleyeyim, tabana rağmen tavan istediği gibi hareket edemez. Özgür Özel çok dolaşıyor, Türkiye’yi çok dolaşıyor, parti teşkilatlarına çok hakim. Orada insanlarla sürekli görüşüyor ve ondan sonra böyle hareket ediyor. Demek ki aşağıda da aldığı birtakım şeyler var. Ne deniyor ona; ‘‘feedback’’, birtakım geri beslemeler var.

Kadir Bey demiş ki: ‘‘İmamoğlu’nun önünde iki yol var: ya hapse girmek ya da iktidarın kayığına binmek. Bunların dışında daha farklı nasıl bir siyasi manevra yapabilir?’’ Bu kadar basit değil. Böyle yani, ya o ya o. Hapse girince yani yıllarca hapis yatacak değil, birkaç ay yatar çıkar, bir şekilde siyaset yapmaya devam eder. Yani illaki iktidarın kayığına binmesi gerekmiyor.

Cihan Orhan: ‘‘Ayağa kalkmayan milletvekilleri bir bakıma Özgür Özel’e de mesaj vermiş olabilir mi? Onlar kendilerini özellikle bu şekilde gösterip ‘Kılıçdaroğlu’na yakınız’ mesajı vermiş olabilirler.’’ Tabii ki Özgür Özel’e mesaj veriyorlar. Yani Erdoğan’a veriyorlar ama esas olarak Özgür Özel’e veriyorlar. Çünkü bu konuda milletvekillerine yapılmış bir çağrı var. O not medyada yayınlandı, görmüşsünüzdür. Ona rağmen kalkmadıklarına göre parti genel başkanına tabii ki mesaj vermiş oluyorlar.

No Comment diyor ki: ‘‘Ne Kılıçdaroğlu ne Özel, ikisi birbirinden beter. Açıkça söyleyeyim, İmamoğlu dışında bir aday çıkarırlarsa gidip konsolosluğa 5 saat sıra bekleyip oy vermem.’’ Yurt dışından belli ki arkadaşımız, No Comment. Yani Ekrem İmamoğlu dışında aday çıkarırlar mı bilmiyorum ama tabii ki burada şöyle de bir husus var; siyasi yasak vesaire meseleleri var. 

Munise Hanım diyor ki: ‘‘Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacak CHP, Özgür Özel yüzünden.’’ Bunu daha önce de bir başka izleyicimiz demişti. Yani daha fazla oy alayım derken eldeki oyu kaybetme ihtimali.

Cem Bey demiş ki: ‘‘Özgür Özel gözlükleri attıktan sonra her şeyi toz pembe görmeye başladı. Acilen çıkarttığı gözlüklerini geri taksın, gerçekleri tekrardan görsün’’ demiş. 

No Comment diyor ki: ‘‘Adliyede Sinan Ateş’in ablasına saldırı olmuş. Dünkü açıklamaların etkisi var mıdır?’’ Tabii ki vardır. Yani siz açık açık hedef gösteriyorsunuz gazetecileri, aileyi vesaire. Bereket, ciddi bir şey olmamış da yani daha kötü şeylerle de karşılaşabilirdik. Gözaltına alınmış saldıran kişi, arkadaşlarımız aktardılar.

‘‘CHP başkanı olmadan cumhurbaşkanı olamaz. Nasıl olacak o zaman İmamoğlu için diyorum’’ demiş Frenchman Tekman. Neyse zor bir ismi var.Cumhurbaşkanı olması için CHP başkanı olması gerekmiyor, aday gösterilebilir. Muharrem İnce mesela CHP başkanı değildi aday gösterildiğinde.

Mithat Bey demiş ki: ‘‘Dün olanları sol terminolojiye göre ‘düzen muhalifliği’ olarak adlandırabilir miyiz?’’ Yani ben çok bu kanıda değilim, bu kadar sert düşünmüyorum. Ama şu haliyle Erdoğan çok rahatsız değil, onu görmek mümkün. Ama bunu bir düzen muhalefeti olarak tanımlamak, yani iktidar muhalefeti, iktidarın muhalefeti olarak tanımlamak biraz haksızlık olur bana göre.

‘‘Özgür Efendi hiçbir zaman ne İmamoğlu’nun ne de Mansur Başkan’ın genel başkanı olamaz’’ demiş bir izleyici. 

Şeyda Yakın: ‘‘Özel ve Erdoğan’ın anlaştığı, parlamenter sisteme geçileceği, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı, Özel’in başbakan olacağı kulisi doğru olabilir mi?’’ Şeyda Hanım, bunu söyleyenler var ama bunu söyleyenlerin hangi kaynaktan bunu söyledikleri konusunda ikna edici hiçbir şey yok. Bu bir şehir efsanesi olarak dolaşıyor. Olabilir de belki ama bunun neye istinaden söylendiği açıklanmadığı için pek itibar etmemek gerekiyor.

İkram Bayhan: “CHP için sonun başlangıcı.” Ya bir dakika, o kadar şey yapmayın. Yani hemen her şey bitmiyor, durun. Mesela cumhurbaşkanlığı seçiminde çok büyük bir yenilgi aldı CHP, o zaman sonun başlangıcı demek olabilirdi; ama sonra birinci parti oldu.

‘‘Özgür Özel farkında değil ama yurt dışına beyin göçünü hızlandırıyor. Bir Türkiye hayali yaratıp anlatmadıkça bu hızlanarak devam edecek.’’ İşte bu, yani bir Türkiye hayali yaratmak. CHP’nin yapmadığı, yapamadığı, yapar mı bilmediğim şeyi bu. Bir Türkiye hayali nedir? Nasıl bir Türkiye?Şimdi Özgür Özel her vesileyle, mesela Türkevi, “İki yıl sonra buraya CHP’li Cumhurbaşkanı gelecek,” işte Erdoğan için ayağa kalkma, “İki yıl sonra CHP’li Cumhurbaşkanı için AKP’liler ayağa kalkacak,” falan. Olay bu kadar mı? Yani cumhurbaşkanlığının AKP’den CHP’ye geçmesi mi? Ne yapmak istiyorsunuz, nasıl bir Türkiye vadediyorsunuz? Sorunlar çözülecek vesaire… Ama bir şey, inandırıcı bir tasavvur yaratması gerekiyor CHP’nin. Hele bölgemiz bu kadar altüst olurken, insanların ciddi ciddi gelecek konusundaki endişeleri daha da artarken CHP’nin bir şey söylemesi gerekiyor. Bir şey dediğim, tek tek sorunlara çözüm bulmanın ötesinde, bir bütün olarak bir Türkiye vizyonu koyabilmesi gerekiyor. O olmayınca da evet, birçok insan, özellikle genç insanlar Türkiye’den umudunu iyice kesiyor.

Naci Güneş Güven: “Böyle bir iktidar yanlısı politika izlemesi daha fazla oy getirmez ki; AKP’nin politikalarının doğru olduğunu gösterir, AKP seçmenlerinin de bulundukları konumda haklı olduğunu gösterir.” Evet, bu bakış açısı ilginç. Yani şöyle bir şey var, Erdoğan’la kavga etmemek, tamam olabilir. Hani Erdoğan’la kavga ettiğiniz zaman ona oy veren seçmeni itiyor olabilirsiniz. Ama Erdoğan’la kavga etmeden pekala iktidarın politikalarını yerden yere vurabilirsiniz. Yani buradaki mesele siyasetçilerle yumuşama; ama siyaseten daha sert, daha net çizgiler dile getirmek olmalı. Yani yoksa olay, AKP politikalarını doğrulamaya kadar giderse, insanlarda böyle bir algı oluşuyor.

Veli Aslan: ‘‘Tek Adam rejimine MHP, Doğu Perinçek açık ortak; CHP ise gizli ortak. Özgür Özel hayal kırıklığı.’’ Yani bu kadar, ‘‘gizli ortak, AKP’nin başkanı’’ vesaire, bu daha önce başka kişiler için de söyleniyordu. Bu bir alışkanlık olmuş. Bunlar çok aşırı yorumlar olarak geliyor bana.

Atalay Mete: ‘‘Bahçeli’nin DEM Parti teması… Esas konu anayasa olabilir mi?’’ Yani anayasanın Bahçeli’nin ve Erdoğan’ın o kadar umurunda olduğunu sanmıyorum aslında. Yani anayasa, diyecek bir şeyleri olmadığı için yaptıkları bir şey. Yoksa böyle çok büyük, anayasa için her şeyi gözden çıkarıyorlar, her türlü tavizi verirler falan; böyle bir senaryo düşünmüyorum ben açıkçası. Tabii ki Bahçeli’nin DEM Partisi’yle selamlaşması vesaire, bunlar bir şeydir ama yeterli bir şey değil.

Görkem Öge diyor ki: ‘‘Özgür Özel’in CHP’yi uzun süredir ulaştığı en yüksek oya taşıması, yaptığı tercihlere biraz daha soğukkanlı yaklaşılmasını gerektirmez mi?’’ Evet, çok doğru. Evet, yani CHP’yi yıllar sonra birinci parti yaptı; AKP’yi ilk defa birincilikten indirdi Özgür Özel liderliğindeki CHP. Onun için daha soğukkanlı yaklaşmak, gerçekten bence de gerekir.

Fatma İspir: “Demirtaş gibi hiçbir genel başkan yok” diyor. Ama artık DEM Parti’de de yok Demirtaş gibi genel başkan, öyle diyelim.

Şule Albayrakoğlu: ‘‘Yeni bir sosyal demokrat parti gerek. CHP hiçbir şekilde sol bir parti olmadı.’’ Şule Hanım, böyle yine kurdular birtakım partiler vesaire. İşte DSP var Cumhur İttifakı’nın içerisinde. Sol adını taşımak tek başına bir şey değil. CHP’nin yerine yeni parti kurmak, çok çözüm gibi gözükmüyor bana.

Onur Rüstem: “Normalleşme girişimleri yaparken ‘E hadi bakalım’ diyorduk da, şimdiki halinden hiç değiliz” diyor. Evet, bu önemli. Birçok kişi başta, “Ya fena fikir değil herhalde” diyordu. Ama şimdi, ‘‘Gerçekten bu kadarı da fazla. Ne normalleşmesi, buradan ne çıkacak?” diye soru sormaya başladılar.

Mavromatis: “Özgür Özel, seçimi kazanmakla ülke için iyi olanı yapmak seçeneklerinden birini seçecek artık” diyor. Nasıl bir şeyse… Yani ülke için iyi olanı yapmak nedir, seçimi kazanmak nedir? Seçimi kazanarak ülke için iyi olanı yapmayı da isteyebilir.

Muhammed Sait Akça: “Kendini Ankara’ya kitlemiş bir muhalefet, iktidarın alanından kendini kurtaramaz. Sadece birtakım masa arkası görüşmelerle siyaset değil, ancak pazarlık yapıldığını düşünüyorum. Dışarıda değil CHP de’’ diyor. Evet, önemli bir bakış açısı.

Bir izleyicimiz Görkem Öge’nin söylediklerine şöyle itiraz ediyor: “Partiyi birinciliğe Özgür Özel taşımadı; Kılıçdaroğlu’nun elenmesi ve İmamoğlu’nun motivasyonu sayesinde oldu” diyor. Bunların da etkisi olmuştur ama Özgür Özel’in hakkını da yememek lazım.

Tolga Tolga: “Medyascope ekip dağıldı mı? Neden o kanaldan paylaşım yok?” Neyi dediğinizi anlamadım; yani bir şey dağılmış değil, sapasağlam ayaktayız.

‘‘Özgür Özel kurumsal makamı, İmamoğlu ve Yavaş aday adaylığını temsil ettikleri için mücadele ve müzakere kavramında kendi içlerinde bir strateji oluşturmuş olabilirler mi?’’ Cihan Orhan diyor. Yok, böyle bir şey oluşturduklarını düşünmüyorum, böyle bir bilgim yok. Yani işler birazcık kendi halinde gidiyor. Hele Mansur Yavaş kendi başına hareket ediyor. Yani onu özellikle vurgulamak lazım.

‘‘Enerjilerini ülke sorun ve çözümleri üzerine harcamak yerine parti iktidarı için harcıyorlar’’ demiş Hasan Deniz.

Oğuz Filazi diyor ki: “CHP 20 senedir aynı şeyi yapıp kaybediyor. Bir defa değişik siyasete fırsat ve kredi vermek lazım. Ben destekliyorum” demiş. Evet, önemli Oğuz Bey’in söylediği.

‘‘Yapılan muhalefet ile ekonomi hatalarının bedelleri orta ve alt sınıfa yükletilerek enflasyon yine orta ve alt sınıfın hissedeceği alım gücünü arttıracak şekilde düşünülürse, AKP seçimi kazanır mı?’’ Şu andaki meselemiz bu değil; yani AKP’nin seçim kazanması, enflasyonu düşürmesi, şu bu… Bunlar çok ileriki dönemin meseleleri.

Melis Başpınar: ‘‘Bugüne kadar yapılan muhalefet AKP’den oy alamadı. Tam tersi belki de doğru yöntemdir’’ demiş. Demin bir başka izleyicimizin dediğine benzer şekilde.

Stefan Aslan: “Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun yaptıklarının üstüne oturdu, başka bir şey değil” demiş.

Hakan Kurnaz: “CHP ve başkanının yaptığı soft yani yumuşak muhalefeti gördükten sonra umudumu kaybediyorum” demiş.

Munise Hanım diyor ki: ‘‘Erdoğan’ın incineceğini düşünen seçmen zaten CHP’ye oy vermez. Bu görüş yanlış kanımca. Seçmen adres arıyorsa CHP olmaz.’’ O zaman zaten CHP hiçbir şey yapmasın yani. Nasıl yapabilir?

‘‘Kılıçdaroğlu’na ‘Sıranı bekle’ diyen devlet, bu sefer de Özgür Özel’e ‘Sıranı bekle’ demiş olabilir mi?’’ Atalay Bey demiş. Bilemiyorum.

Porto del Pozo: ‘‘‘AKP kalelerinde ekonomik kriz’ serisi çok başarılı. İyi yayınlar’’ demiş. Evet, arkadaşlarımız bayağı iyi işler çıkartıyorlar. Gerçekten kendilerine teşekkür ediyorum.

Yen Hoan diyor ki: “Uslu muhalefet… Bir de bu eksikti” diyor. Evet, uslu muhalefet, pasif muhalefet, yumuşak muhalefet.

‘‘Neden Altılı Masa’daki benzerleri değil de Yeniden Refah yalnızca AKP’den oy alabildi?’’ Evet, bu soru önemliliğini yitirdi artık. Yani ‘‘Gelecek Partisi, DEVA Partisi neden AKP’den oy alamadı?’’ sorusu artık gündemde değil. Şimdi de zaten birleşmeyi düşünüyorlar ama onu da başaramayabilirler. Onu da bir not olarak söyleyelim.

‘‘Özgür Özel, AKP seçmenine ulaşmaya çalışırken kendi seçmenini başka yerlere gönderecek ya da sandığa gitmeyeceğiz. Mesela ben sandığa gitmeyi düşünmüyorum artık. Artık 60 yaşındayım ve yoruldum’’ demiş Tülay Hanım. Açık söyleyeyim, CHP’nin muhalefetinin yetersiz bulunduğu şu günlerde güçlü bir sol muhalefet çok etkili olabilir ama onu yapabilecek bir yapı yok. Mesela, Türkiye İşçi Partisi bu fırsatı değerlendirebilir mi?Yani şu haliyle değerlendirebilecek gibi gözükmüyor, ama çok ciddi bir şekilde CHP’yi sorgulamaya başlayan insanlar var.

Şimdi mesela bir izleyici demiş ki: “Özgür Özel CHP’si kazandıktan sonra komünist, sosyalist TİP ile TKP gibi partileri destekleyin” demiş. Yani onun öncesinde de sol partiler, yani sol bir muhalefet diyelim, parti olması şart değil, çok elverişli bir ortam var ama o konuda bir ışık gözükmüyor.

‘‘CHP, tüm parti üyelerinin önüne ve bu karardan önce üye olmak şartıyla Cumhurbaşkanlığı adayını belirlese ve İmamoğlu seçilirse, İmamoğlu’na yasak getirmeye bir engel oluşturabilir mi? Halkın iradesine darbe mesela.’’ Bakın, zaten şu haliyle İmamoğlu halkın iradesiyle belediye başkanı seçilmiş birisi. Yasak getirdiğiniz zaman, zaten orada da halkın iradesine damga vurmuş oluyorsunuz. Ayrıca başka bir şey yapmaya gerek yok.

Pınar Ekitir: “DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti bir arada durmayı başaramazsa onları nasıl bir son bekler?” demiş. Pek bir şey beklemez. Yani şöyle söyleyeyim, bir arada dururlarsa da çok fazla bir şey yapabilecek durumda değiller.

Cihan Orhan: ‘‘Hatem Ete ile ilgili yayınlarınızı ilgiyle izliyordum. MetroPOLL anketini biliyoruz; ancak Panorama ile son zamanlarda yayın göremedim.’’ Panoramacılar yazın ara verdiler. Eylül ayının anketini yaptılar, Hatem’le konuştuk, yarın kendisiyle yayın yapıyoruz. Yaptılar ve ilginç sonuçlar var. Onları yarın konuşacağız, izleyince göreceksiniz.

‘‘Birinci parti olmak süreç ile oldu. Özgür Özel’in bir katkısı olduğunu düşünmüyorum’’ demiş bir izleyicimiz, Siyah beyaz.

Benim bundan sonra ‘‘Transatlantik’’ yayınım da olacağı için, ona hazırlanmam gerektiği için biraz erkenden bitirmek istiyorum. Ve bakıyorum, atladığım önemli şeyler var mı? 

‘‘Sizce Erdoğan rakip olarak Yavaş’ı mı, İmamoğlu’nu mu ister? Ya da Kılıçdaroğlu vakası olarak Özel mi aday olur?’’ Erdoğan’ın kimi istediğini bilmiyorum ama istemediği adayın İmamoğlu olduğu kesin. Onun dışındaki şeylerin hepsi spekülatif olur.

‘‘Muhalefet çeyrek bir Türkiye vizyonu yaratıp anlatsa, bu yolunu kaybetmiş AKP Türkiye’sinin seçmenlerini çok hızlı toparlayabilecekken uyumlu görünmeye çalışarak yine sinyali devletten bekliyor gibi.’’ Ya hakikaten bizim izleyicilerimizin analitik düşünceleri gerçekten, yani şaka yapmıyorum, gerçekten çok iyi. ‘‘Sinyali devletten bekleyen muhalefet’’ tespiti çok önemli. Doğru, yanlış ama güzel bir ifade. Çok teşekkür ederim. Böyle şeyler görünce kendimi bazen ayıplıyorum. Ben hala eski tarz şeyler söyleyen birisiyim.

‘‘AKP’lilerin çoğu pişman olmuş, ancak oy verecek bir parti bulamıyor. Özel’in kutuplaşmayı kırması ve CHP’yi bir seçenek olarak gösterebilmesi gerekiyor’’ demiş Mert Şengezer. Evet, bu tür bakan kişiler var. Ben de açıkçası böyle bir perspektifin doğru olduğu kanısındayım. Ama bunun yanında güçlü bir eleştirinin de olması gerekiyor.Yani normalleşme sadece ve sadece onlarla hiç kavga etmemeye sınırlandırılırsa olmaz. Yani üslup olarak herkesle selamlaşmak, saygıda kusur etmemek; ama siyaseten her şeyi de söylemek lazım. 

Wejin: ‘‘Babacan’ı bilmem ama Kılıçdaroğlu arkadan hançerlendi. Kaybeden kendisi değil, ittifakmış gibi görünen ama arkadan hançerleyenler oldu. Kürt ve Alevi olmasaydı, ona rağmen kazanırdı’’ demiş. Wejin Bey, belli ki siz de Kürtsünüz. Yani şunu söyleyeyim, arkadan hançerlendiyse de ‘‘Kendini arkadan hançerledi’’ demeniz daha doğru olur. Yani burada Kılıçdaroğlu’nun kaybındaki birinci derece sorumlu Kılıçdaroğlu’nun kendisidir. Başkaları da ayrıca olabilir.

‘‘Şu chat’tekilerle parti oluştursak daha iyi muhalefet yaparız” demiş bir izleyicimiz. Ama yok, yapmayın. Siz gelin, bizim yayınlarda chat yapın, parti falan kurmayın, gerek yok.

‘‘Erken seçim için bile erken hala. Halkın çoğu fikrini değiştirmedi. Gerçekten fakirliği ve açlığı yaşaması gerekiyor.’’ Bakın, Mert Bey, insanlar çok fakir ve aç olduğu zaman iktidarı değiştirecek diye %100 bir şey yok. Onu özellikle söylemek istiyorum. O, ‘‘Boş tencere iktidarı götürür’’ lafı Türkiye’de tekzip edileli çok oldu.

‘‘Özel’in İmamoğlu’nun arkasında durduğunu düşünüyor musunuz?’’ demiş Leboy28. Ben düşünüyorum. Ama burada İmamoğlu Özel’in arkasında duruyor mu, duracak mı? Esas soru bu. Bence daha güçlü olan İmamoğlu, Özel’den daha güçlü. Çok pardon, “İmamoğlu’nun arkasında durduğunu düşünüyor musunuz?” derken dava anlamında demiş. Tabii ki, dava anlamında tabii ki. Ceza almamasını istiyor, o kadar da değil yani.

Evet, burada noktayı koyalım. Gerçekten çok yoğun oldu, atladığım şeyler de oldu. Hala gelenler de var. Evet, ‘‘Özgür Özel’in muhalefet tarzı’’ dedik ve sizlerden gelen soru ve yorumlarla konuştuk. Çok sağ olun. Daha çok konuşacağız.

Evet, son olarak Görkem Bey’in bir yorumuyla bitirelim: ‘‘Özel, 10 eleştirip bir desteklese herkes desteği konuşuyor. Çok tez canlı bir CHP destekçisi kitle var. Biraz sakin olun, seçime çok var ve yeni bir yönetim var. Bir takip edelim, bakalım.’’ Evet, benim bir zamanlar söylediğim ‘‘Sakin olan kazanır.’’ ‘‘Be cool’’ yani sakin olalım ama tartışmayı da ihmal etmeyelim. Hepinize çok teşekkürler. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.