Barbaros Gökdemir yazdı: Yapay zekâ, film endüstrisini ve kreatif sektörleri nasıl etkileyecek?

Ünlü oyuncu Ben Affleck’in geçtiğimiz hafta CNBC’nin düzenlediği bir konferansta yapay zekâ üzerine söyledikleri X’te epey bir yankı uyandırdı ve Hollywood’un yapay zekâ tartışmalarına bir yenisini ekledi. Özellikle son iki senede hayatımıza giren OpenAI, Midjourney, Runway ve Luma AI gibi teknoloji şirketlerinin hem yazım hem de görsel üretim alanlarında attıkları devrimsel adımlar, yaratıcı sektörleri derin tartışmaların içerisine sürüklemeye devam ediyor. Bir taraf, yapay zekânın yaratıcı işleri tümden ele geçireceği ve yapay zekâ tarafından yapılmış filmler izleyeceğimiz günlerin yakın olduğu konusunda hemfikirken, başka bir kanat yapay zekânın öğrenilmesi gereken yeni bir araç olduğunu savunuyor. Ne olursa olsun, medya ve film gibi yaratıcı sektörlerde çalışanlar şimdiden gündelik hayatlarında yapay zekânın varlığını hissetmeye başladı.

Bu haftaki yazımda, kendi deneyimlerimden ve pratiğimden yola çıkarak, yapay zekâda geldiğimiz yeri ve filmlerde kullanım şekillerini, sektör üzerindeki güncel tartışmaları ele alarak değerlendirmek istiyorum. 

Yapay zekâ film endüstrisini ve kreatif sektörleri nasıl etkileyecek?
Yapay zekâ film endüstrisini ve kreatif sektörleri nasıl etkileyecek?

Yapay zekâ çevresindeki tartışmalar

Hollywood çevresinde yapılan yapay zekâ tartışmalarını iki ana başlık çevresinde toplandığını söyleyebiliriz: Yapay zekâ işimizi elimizden alacak mı ve telif ve kişisel haklarımızı nasıl koruyacağız?

İlk soruya Affleck’in konuşması ile başlayalım. 

Affleck konuşmasında, yapay zekânın iyi bir zanaatkâr olduğunu ancak Shakespeare gibi yazamayacağını savundu. Yapay zekâ, daha zahmetli ve yorucu işlerin, özellikle de pahalı olan iş bölümlerinin yapılmasına yardımcı olacak. Fiyatların düşmesine ve çok sesliliğe hizmet edecek. Affleck’e göre gelişen teknolojiler görsel efekt alanında çalışanları zor durumda bırakabilir ama özellikle insan faktörünün önemli olduğu, oyunculuk ve senaryo yazımı gibi alanlar yapay zekâdan etkilenmeyecek, dolayısıyla film sektörü, diğer sektörlere nazaran, daha dirençli olacak. Benzer şekilde, ülkemizde bu hafta gösterime girecek ve yapımında oyuncuları gençleştirmek için yapay zekâ teknolojisinden faydalanılmış olan “Here” filminin yönetmeni Robert Zemeckis de yapay zekânın, bir insandan daha iyi senaryo yazamayacağını belirtti. 

Ancak Hollywood’un tümden aynı fikirde olduğunu söylememiz zor. Örneğin Dreamworks film stüdyosunun kurucularından Jeffrey Katzenberg, yapay zekânın animasyon alanındaki işgücünü yüzde 90 civarında etkileyeceğini, film ve eğlence sektörünün yapay zekâdaki gelişimlerden en çok etkilenecek sektör olacağını söylüyor. Bu düşüncenin endüstri genelinde hâkim olduğunu, geçtiğimiz sene  film ve televizyon sektörünü neredeyse bir sene boyunca durma noktasına getiren Hollywood oyuncu ve senarist grevlerinden de anlayabiliriz. Oyuncular ve yazarlar sendikası, (en azından şimdilik) yapay zekânın stüdyolar tarafından kullanımına dair kısıtlı da olsa önemli kazanımlar elde etmeyi başardılar ama sektör çalışanlarının büyük bir kısmının, yapay zekâ konusunda tedirgin olduklarını ve işlerini kaybetme tedirginliği yaşadıklarını söylememiz mümkün. 

Stüdyolar ve sendikalar arasındaki bu grevde gündeme gelen bir başka pazarlık konusu da kişisel ve telif hakları ile ilgiliydi. Senaristler işlerinin yapay zekâ tarafından yapılmasına karşı çıkıyor ve yapay zekâya senarist statüsü verilmesini istemiyor. Eğer film şirketi, yazım esnasında yapay zekâdan yararlanmak isterse bunu yapabilir ancak yapay zekâ bir senaristin yerini almamalı. Benzer bir tartışma roman yazarları arasında da yaşanıyor. Yazarlar, yapay zekânın, yazarların yazım tekniklerini çalıştıklarını ve onların izni olmadan, yazımlarını taklit ettiklerini söylüyor. Oyuncular da bedenlerinin ve seslerinin yapay zekâ tarafından taklit edilmesine ve izinleri olmadan kullanılmasına karşı.

Grevlerden bağımsız olarak, geçen şubat ayında, grafik ve medya yazılımları üreten Adobe şirketi, yeni sözleşmesinde kullanıcıların işlerinin yapay zekânın gelişimi için kullanılabileceği bilgisine yer vermesi, birçok sanatçıyı ve Adobe kullanıcısını, sahip oldukları telif hakları mücadelesinde şirkete karşı harekete geçirmişti. 

Meraklılarına, Hollywood’un yapay zekâ ile olan ilişkisine detaylı bir gözden bakan “Yapay Zekâ Hollywood için aslında iyi bir şey mi?” başlıklı New York Times yazısını da önermek isterim. 

Yapay zekâ ve sahicilik

Yapay zekâ kullanımı, belgesel ve gazetecilik alanlarında da telif hakları konusunda ilginç tartışmalara neden oluyor. Amerikan belgesel film sektörünün önemli bir iş bölümü olan arşiv yapımcıları, geçtiğimiz aylarda belgesellerde yapay zekâ kullanıma dair bir açık mektup yayınladı. Arşiv yapımcılığı maalesef Türkiye’de var olan bir işkolu değil. Adından da anlaşılacağı üzere, arşivden sorumlu yapımcılar olduklarını söyleyebiliriz. Bu kişiler, bir belgesel filminde kullanılan tüm arşiv görüntülerinin (video ve fotoğrafların) telif hakkı izinlerinin alınmasından ve tüm arşiv içeriğinin mülkiyet yasalarına uygun şekilde filmde yer almasından sorumlular. Bunun için hak sahiplerine ulaşılması, izinlerin temin edilmesi, sözleşmelerin oluşturulması ve teliflerin ödenmesi gibi oldukça kritik bir görevi üstlenirler. Bir arşiv görüntüsünün kaynağına dair titiz bir araştırma yaparlar; bütçelendirirler ve gerektiği yerlerde pazarlıkları da kendileri yürütürler. Bunun özellikle Amerika gibi bir ülkede, oldukça zahmetli ve pahalı bir iş olduğunu söylememiz mümkün. Örneğin 1950 yılında çekilmiş ve CNN’e ait bir futbol maçı görüntüsünün belgesel filminde kullanım bedeli bazen binlerce dolara mâl olabilir. Burada iznin sadece kanaldan değil, maçta görünen sporculardan, görüntüyü çeken kameramandan, eğer spikerin sesini duyuyorsak ve kullanacaksak spikerden de bazı durumlarda izin alınması gerekebileceğini ve sürecin bu açıdan karmaşık ve uzun olabileceğini not etmek isterim. Bazı filmlerin yüzlerce arşiv görüntüsünden oluşturulduğu da hesaba katılırsa, sadece arşiv bütçelerinin milyon dolarlara varabileceğini söylemek mümkündür. 

Arşiv yapımcıları, son yıllarda artan maliyetlerin ve gitgide küçülen yapım takvimlerinin, film yapımcılarını arşiv görüntüler kullanmak yerine, yapay zekâ tarafından üretilmiş görüntüler kullanmaya sevk ettiklerini belirtiyor. Tarihi gerçekliğe sahip arşiv belgelerinin kullanımı yerine, yapay zekâ tarafından üretilen ve gerçek olmayan gazete küpürleri, belgeler ve metinler kullanmak ve bu sahi olmayan görselleri tarihi birer belge gibi sunmak, arşiv yapımcılarına göre tarih kayıtlarının bulanıklaşmasına ve gerçekliğin kaybolmasına sebep oluyor. Dolayısıyla endüstrinin belgesellerde yapay zekâ kullanımına dair birtakım ön koşullar oluşturması gerekiyor. 

Yaşar Kemal ve Köroğlu: Kendi pratiğimde yapay zekâ ve düşüncelerim 

Biraz da kendi hayatlarımızda yapay zekânın ne gibi yenilikler getirdiğine bakalım. Farklı uygulamalar ve yazılım şirketleri, gündelik hayatımızda, yaratıcılığımıza etki etmeye ve iş yapma biçimimizi etkilemeye devam ediyor. 

Uzun süredir Yaşar Kemal’in “Üç Anadolu Efsanesi” kitabındaki Köroğlu hikâyesini çocuklar için bir çizgi film projesi olarak hayata geçirmek gibi bir hayalim var. Yayınevi ile olan yazışmalarımda, kitabın telif hakları konusunda çok ilerleme kaydedemedim ve yakın gelecekte de çözebileceğimi sanmıyorum. Olsun, belki ileride değişir. Ancak şimdilik yapmak istediğim projeler arasında beklemek zorunda. Köroğlu’nun uyarlamasını, telif sıkıntısı oluşturmayacak şekilde açık kaynaklardan da yapabilirim ama asıl hayalim, projeyi Yaşar Kemal metni ile yoğurmak. 

Projenin sunum dosyasını oluştururken, görseller üretmek için Midjourney’den epey bir yararlandım ve işimde yardımcı oldu. Çizer arkadaşlar kızacaktır ancak şu aşamada yapmak istediğim bu projenin hiç bütçesi olmadığını ve dolayısıyla kendi başıma bazı şeyleri harekete geçirmem gerektiği bir gerçek. Yapay zekâ özellikle kreatif araştırmalarımızda ve görseller hayal etmemizde bize epey bir fayda sağlıyor. Yukarıda bahsettiğim telif ve kişisel haklar tabii ki önemli çünkü burada yapay zekâ bu görseller için başka sanatçıların işlerini kopyalıyor mu bilmem çok mümkün değil. Ama yine de bu görseller final üründe yer almayacağı için, şimdilik bu görselleri sunum aşamasında kullanabilirim. Bu yazının ana görselini de yapay zekâ ile oluşturdum. 

Yapay zekâ film endüstrisini ve kreatif sektörleri nasıl etkileyecek?

Yapay zekâyı sadece görsel üretmede değil, senaryo yazımında, ön hazırlık sürecinde, post prodüksiyon aşamasında da kullanabiliyoruz. Örneğin yazdığımız bir metnin, daha farklı bir şekilde kaleme alınışını yapay zekâ bizim için hızlıca yapabiliyor. Eğer metnin çalışmayan tarafları varsa, yine burada danışabileceğimiz biri var. Ön hazırlık aşaması için senaryoyu alıp, mekân, oyuncu ve çekim günü bilgileri ile bize kaba bir çekim programı hazırlayabiliyor. Benim için en heyecanlı kısmı ise post prodüksiyon aşamasında yaşanan yenilikler. 

Mesela bir belgesel filmi için ünlü bir politikacıyla yarım saatlik bir röportaj çekimi gerçekleştirdik. Yapay zekâ kullanan kurgu programları, röportajı çok kısa bir süre içerisinde deşifre edebiliyorlar. Deşifre edilmiş metni A4 kâğıdı olarak çıktı alabiliyoruz. Mesela bir yapımcı ile çalışıyoruz ve kurgu programlarına hâkim değil. Onunla bu metni paylaşıyoruz. O da Word dokümanı üzerinden bu metni yeniliyor ve istemediği kısımları çıkartıyor. Yeni dokümanı kurgu programına yüklüyoruz ve bize otuz dakikalık röportaj görüntüsünden yeni bir kurgu çıkartıyor. 

Son sözler

Bizzat kendi kariyerimde deneyimleme fırsatı bulduğum sadece son 20 senede bile, endüstrinin bize ne büyük değişimlere kadir olduğunu net bir şekilde gösterdi. Dijital kameraların yaygınlaşması ve film kameralarının yerini alması, YouTube gibi sosyal medya mecraları ile dijital yayıncılığa geçiş ve akıllı telefonların çıkışı gibi sayabileceğimiz birçok teknolojik atılım, medya ve eğlence sektöründe büyük değişimlere yol açtı. Bu değişimler yeni oyuncuların belirmesine ve eski medyadan gelen bazı büyük oyuncuların tamamen yok olmasına neden olurken, teknolojinin ucuzlamasına ve teknolojiye erişimin kolaylaşmasına yardımcı oldu. Birçok uzman bunun demokratikleşmeye yol açacağını söyledi. Ancak teknoloji şirketlerinin kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde büyümesi ve tekelleşmesi, bize durumun pek böyle olamayacağını gösterdi. Bugün algoritmaların belirlediği bir medya düzeninde yaşıyoruz. Algoritmaları ellerinde tutanların da çoğulcu olmadıkları kesin.

Daha da geriye gidip son yüz yıla baktığımızda ise aslında değişimin değişmeyen tek olgu olduğunu görebiliriz. Hareketli görüntülerin kaydı ile sinemanın ortaya çıkışı, sessiz dönemden sesli döneme ve siyah beyazdan renkli filmlere geçiş, televizyonun icadı, VHS ve DVD gibi ev eğlencelerinin hayatımıza girmesi gibi atılımlar, endüstriyi hep temelden sarsmış, bir yandan bazı işlerin yok olmasına, öte yandan da bazı yeni işlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. 

Yapay zekânın önceki kırılmalara benzeyip benzemeyeceğini ise hep beraber yaşayıp göreceğiz. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.