Yenidoğan Çetesi davasında savcı, tutuklu yargılanan 22 sanık hakkında tutukluluk halinin devamını, tutuksuz yargılanan 10 sanık hakkında ise tutuklama talep etti.
Yenidoğan Çetesi davasının ilk duruşması, 12. gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 22’si tutuklu, 47 sanık yargılanıyor. Sanıkların savunmaları 2 Aralık itibarıyla tamamlandı.
Bugünkü (3 Aralık) duruşmada ise çete tarafından mağdur olan aileler ifade verdi.
Duruşmanın 12. gününde verilen aranın ardından savcı mütalaasını açıkladı.
Tutuklu tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep eden savcı, tutuksuz sanıklar Ali Aksu, Ali Dirik, Şehmus Çelik, Mehmet Gürül, Murat Mantuş, Mustafa Kazan, Ceren Hatice Kırım, Serenay Şenkalaycı, Sümeyye Özdemir ve Renginar Molla’nın, yüklenen suçun vasıf ve mahiyeti, suçun cezasının miktarı, delillerin henüz toplanmamış olması ve sanıkların kaçma şüphesinin bulunduğu gerekçesiyle derhal tutuklanmalarına karar verilmesini talep etti.
Ali Aksu : Birinci Hastanesi’nin Sahibi
Ali Dirik : Güney Hastanesi’nde Sorumlu Müdür
Murat Mantuş : TRG Hospitalist Genel Müdürü
Mustafa Kazan : Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı
Mehmet Gürül : Doktor
Şeyhmus Çelik : Doktor
Ceren Hatice Kırım : Hemşire
Renginar Molla : Hemşire
Sereney Şenkalaycı : Hemşire
Sümeyye Özdemir : Tıbbi Sekteteri
Yöneticiler hakkında suç duyurusu talep edildi
Cumhuriyet Savcısı Kadir Kocakaya ara karar mütalaasında ayrıca şunları talep etti:
Müştekiler, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK, Aile ve Sosyal Hizmetler ve Sağlık Bakanlığı’nın davaya katılımının kabul edilmesini talep etti.
Mağdur Yusuf Karakoç’un, müştekiler Mehmet Hanifi Kaya, Erhan Karaduman, Benedick Nnayereugo Opara bebeğin vekilinin, Esra Tokluoğlu ve Mustafa Tokluoğlu vekilinin katılma talebinin kabul edilmesini, sair katılma taleplerinin reddini istedi.
Savcı, Silivri Kolan Hastanesi Sorumlu Müdürü Bener Mansuroğlu hakkında, “nitelikli dolandırıcılık” suçundan suç duyurusunda bulunulmasını, hakkında dava açılarak bu dosyasıyla birleştirilmesini talep etti.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Cumhuriyet Savcısı, Çorlu Reyap Hastanesi mesul müdürü İbrahim Oktay hakkında da bebek Halime Alkari için, “ihmalen ölüme neden olmak” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçundan suç duyurusu talebinde bulundu.
Savcı, müşteki Mehmet Hanifi Kaya’nın, “Davadan 1 ay önce beni arayarak ne ifade verdiğimi sordu” dediği “Kaya” bebeğin doğumunu gerçekleştiren kadın doğum doktoru Songül Kaloğlu hakkında da “ihmalen ölüme sebebiyet verme” suçundan suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
Sanıklar hakkında suç duyusunda bulunulması istendi
Savcı Kocakaya, Kadan bebeğin ölüme yönelik sanıklardan doktor Dursun Eryılmaz, bebek Opara’ya ilişkin Şeyhmuz Çelik, Serdarova bebeğe yönelik Hasan Basri Gök, Kerem bebeğin ölümüne yönelik, Serenay Şenkalaycı hakkında birleştirme talepli suç duyurusunda bulunulmasını istedi.
Savcı, mütalaasında 10 hemşire ve doktorun tanık olarak dinlenmesini istedi. Sanıklardan Rıza Keykubat, hemşire yardımcısı Batuhan Çetin ve başhekim Ali Dirik’in Kasım 2023’e ait HTS baz kayıtlarının istenilmesi talebinde bulundu.
Savcı Kocakaya, tüm sanıkların suç tarihindeki hesap hareket dökümlerinin alınmasını, sanıklara ait tüm dijital materyallerin incelenmesini talep etti. Savcı, SGK’ye yazı yazılarak suç tarihlerinde yapıldığı iddia edilen usulsüz işlemler nedeniyle ne kadar zarara uğradığının sorulmasını istedi.
Ölen bebekler için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor talep edildi
Savcı hastaneleri bünyesinde barındıran 12 şirket hakkında “kara para aklama” suçundan suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
Savcı ayrıca tüm ifadeler bittikten ve deliller toplandıktan dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek ölen bebekler açısından rapor alınmasını istedi.
Sanıklar taleplere itiraz etti
Mahkeme Başkanı mütalaa ardından sanıklara söz verdi. Sanıkların bazıları tutukluluğa itiraz etti ve tahliye talep etti. Bazı sanıklar ise söyleyeceği bir şey olmadığını, takdirin mahkeme heyetinde olduğunu belirtti.
Sanık avukatları mütalaaya katılmadıklarını belirtti. Sanık avukatları dosyada somut delil olmadığını, bebeklerin hepsine ait otopsi raporu bulunmadığını belirtti. Telefon tapeleriyle kişilere ceza verilemeyeceğini savundular. Avukatlar suçlamaları kabul etmedi, beraat talep etti.
Kimler, ne ile suçlanıyor?
Çete hakkında bin 399 sayfalık iddianame hazırlandı.
İddianamede, çetenin elebaşı olduğu iddia edilen Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.
Aralarında doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının da bulunduğu 18 şüpheli hakkında da 10 ile 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası talep edildi.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının “işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, SGK’da üst sınırda ödeme almak” olduğu kaydedildi.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK’dan yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatıldı.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtildi.
İşte Yenidoğan Çetesi’nin örgütsel şeması ve işleyişi
Yenidoğan Çetesi’ne dair ilk soruşturma, 27 Mart 2023’te CİMER’e yapılan bir ihbarın, 21 Mayıs 2023’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne iletilmesiyle başladı.
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında, AA, suç örgütünün detaylı şemasını ortaya çıkardı. İşte Yenidoğan Çetesi’nin örgütsel şeması…
Suç örgütünün başında Dr. Fırat Sarı’nın olduğu, yönetici konumunda ise Dr. İlker Gönen ve Gıyasettin Mert Özdemir’in bulunduğu öne sürülüyor. Şemaya göre örgüt üyeleri arasında ambulans şoförleri, hastane çalışanları ve özel hastane yöneticileri yer alıyor.
Örgüt üyelerinin tam listesi ise şu şekilde açıklandı:
Renas Kılıç, Serdar Yüksel, Fehmi Alperen, Hakan Doğukan Taşçı, Hasan Basri Gök, Deniz Korkmaz, Enes Kaan Bölükbaşı, Hüseyin Günerhan, Sümeyye Nur Arslan, Cansu Akyıldırım, Mehtap Sayar.
Örgütün, yenidoğan yoğun bakım birimlerini işlettiği ve uygun tedavi yöntemlerini sağlamaksızın bebek hastaları bu birimlere yönlendirdiği aktarıldı. Bu süreçte SGK’dan yüksek miktarda ödemeler alındığı ve devletin zarara uğratıldığı belirlendi. Söz konusu sanıkların tamamı geride kalan 11 günlük süreçte mahkemede savunma yaptı.
Tespit edilen usulsüzlükler
Savcılığa göre örgüt şu yöntemlerle faaliyet gösterdi:
Hastane Sevkleri: Devlet ve özel hastanelerden uygun olmayan koşullarda hasta sevkleri gerçekleştirdi. Bu sevkler sırasında 112 Acil Çağrı Merkezi’nden provizyon numarası alınmadan işlemler yapıldı.
Uzun Süreli Yatışlar: Bebeklerin hastanede hayatın olağan akışına aykırı sürelerde tutulduğu tespit edildi.
Yüksek Masraflar: Tedavi masrafları SGK’ye faturalandırılarak haksız kazanç elde edildi.
Simsarlık: Bebeklerin ailelerinden piyasa değerinin üstünde tedavi masrafları alındı.
Yenidoğan Çetesi davasında deliller ve bulgular
İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan denetimler, HTS kayıtları, banka hesap hareketleri ve fiziki takip sonuçlarına göre, örgüt elebaşının her hastanede kendisine bağlı sağlık çalışanlarıyla düzenli iletişimde olduğu ve bu çalışanlara düzenli ödemeler yaptığı belirtildi.
Hastaneler ve çalışanları
Örgütün faaliyet gösterdiği hastaneler ve buralarda çalışan bazı hemşireler de listelendi. Bağcılar Medilife, Beylikdüzü Medilife, TRG Hospitalist, Reyap Hastanesi ve daha birçok özel hastanede örgüt üyelerinin usulsüzlükler gerçekleştirdiği belirlendi.
Fırat Sarı’nın ifadesi
Tutuklu sanık Dr. Fırat Sarı için 582 yıl 9 aya kadar hapis cezası isteniyor. 23 Kasım Cumartesi günü savunma yapan Sarı, “Hayattan bir beklentim, umudum kalmadı” diyerek sözlerine başladı. Üniversitede bir gösteriye katıldığı için terör örgütü suçlamasıyla ceza aldığını ve hapis yattığını anlatan Sarı, “FETÖ dönemine kadar emniyet birimleriyle görüşüyordum. FETÖ döneminden sonra devlet yetkilileriyle bağlantım koptu” dedi.
Hayat hikâyesini anlatan Sarı, Esenyurt Devlet Hastanesi’ndeki zorunlu hizmetten sonra Reyap Hastanesi’nde çalıştığını dile getirdi. Esenyurt’un sosyoekonomik yapısından bahseden Sarı, doğum oranlarının yüksek olduğunu ve bu nedenle hizmete ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Tıp merkezlerinin varlığına değinen Sarı, çalışma yaşamında başarılı işler yaptığını vurguladı. “İşletme” denilen yapının birçok serviste mevcut olduğunu ifade ederek, “Çocuk servislerinin, yeni doğan servisleri işletmeye veriliyor. Fizik tedavi, kalp damar cerrahisi gibi alanların hepsi işletme usulü çalışıyordu. Ben de bu işe el attım” diye konuştu.
Kendisine işletme teklifleri geldiğini belirten Sarı, “112 dışı sevk dedikleri şey şu: Hekim bana güvendiği için hastasını bana göndermek istiyor. 112’den kimseye rüşvet vererek hasta almadık” dedi. Dışarıdan işletme alınca hasta bulmak için bazı kişilerle anlaştığını ifade eden Sarı, yenidoğan servisinde çalışacak personel bulmanın zor olduğunu savundu ve hemşire maaşlarının düşük olduğunu vurguladı. Yeni doğan nakil ambulanslarının sayısının yetersiz olduğunu söyledi.
Sarı: “Ateşe atıldık”
Bebek ölümlerine değinen Sarı, uzman raporuna atıfta bulunarak, “Adeta ateşe atıldık” dedi. Beylikdüzü, Esenyurt ve Avcılar’daki ölüm oranlarının kendisinden önceki rakamlarla karşılaştırılmasını talep etti. Bebek ölümlerinin ihmal ya da kasıt sonucu olmadığını savundu ve bu konudaki suçlamaları kabul etmedi.
Deniz Korkmaz hakkında konuşan Sarı, “CİMER şikayetini yapan adam, evladım gibi yanımda taşıdığım biriydi. Benim yanımda çalışıyordu. Hatta CİMER şikayetini yaptıktan sonra da Duygu Hastanesi’nde çalışmaya devam etti. Beni en çok şaşırtan şey, Deniz Korkmaz’ın bu şikayeti yapmış olmasıydı. Üslup, Deniz’in üslubu değildi. Deniz Korkmaz, Deniz Gezmiş parkası giyerdi. Şikayetinde ‘Aziz milletim’ diyerek başlamış ama Deniz böyle bir şeyi bilmez; o aşırı solcudur. Deniz, vatan millet kaygısı taşımaz. ‘Bir sürü bebek öldü’ demiş. Peki neden bizim yanımızda çalışmaya devam etti?” dedi.
“O bebek için çok mücadele ettik”
15 yaşındaki oğlundan aldığı mektuptan bahseden Sarı, “Mektubunda, ‘Telefon geldi, korktum’ diyor. Telefonda, ‘Baban iyi bir doktor, iyi bir insan’ demişler. Okula gitmekten korktuğunu yazmış. ‘Biz kimseye bir şey diyemiyoruz, babam hep hastalarına giderdi, bizimle ilgilenmedi’ diyemezdi” dedi.
Mahkeme başkanının diploma kullanma ve mesaiye gitmeme üzerine yapılan telefon konuşmalarını okuması üzerine Sarı, gülerek, “Bu şaka, vallahi şaka. Kimsenin diplomasını kullanmadık. Nasıl böyle bir şey olabilir?” dedi.
Sarı, hastane yönetimlerinin kendisini hasta bulmak için baskı yaptığını belirtti. İlaçların çalındığı söylentisinin çıkarıldığını ifade eden Sarı, ilaç satışının olduğunu tapelerden öğrendiğini söyledi. Mahkeme başkanının “Çek fişi” içerikli konuşmayı sorması üzerine, “O bebek için çok mücadele ettik. Durumu kötüydü. Öyle bir şey yok, niye fişini çeksin? Şimdi bunu siz duyunca irite oluyorsunuz, haklısınız ama bunlar sadece muhabbet” diye konuştu.
Sarı’nın mahkeme heyetine, “Siz kendi aranızda konuşmuyor musunuz, ‘Birinin kellesini aldım’ diye?” demesi üzerine savcı, “Üzerimden örnek vermeden savunma yap” diyerek uyardı.
Savcı’nın “Bu sistemden herkes nasipleniyor” içerikli tapeyi sorması üzerine Sarı, “Danışmanlık sisteminden bahsediyorum, bir örgüt sisteminden değil. Örgütsel bir sistem yok” dedi.
Savcı’nın “Bebek ölümlerinde ihmal olduğunu kabul etmiyor musun?” sorusuna ise, “İhmal olduğunu ve eksiklik yaptığımızı düşünmüyorum. Ben kendi adıma elimden geleni yaptım” yanıtını verdi.
Sarı, savcının “Para karşılığı bebekleri yönlendirdiğinden hastane sahipleri ve yöneticilerinin haberi var mıydı?” sorusuna “Vardı. Hastaneler isim isim bilmiyordu ama durumu biliyorlardı” dedi.
Avukatı, savunmasında bir diziden örnek vererek, “Prens dizisinde bir söz var, bilir misiniz? ‘Ne kadar da inanarak boş konuşuyor, değil mi?’ Sizin iddianameniz de bize göre böyle saçmalıyor işte” diyerek müvekkilinin suçsuz olduğunu, örgüt kurulmadığını savundu.