Yenidoğan Çetesi davası 12. gününde mağdur ailelerin ifadeleri ile devam ediyor

18 Kasım’da başlayan Yenidoğan Çetesi davasında 22’si tutuklu 47 sanığın ve özel hastanelerin vekil avukatlarının savunmaları dün (2 Aralık) itibarıyla tamamlandı. Duruşma bugün mağdur ailelerin ifadeleri ile devam ediyor. Mahkeme heyetinin cuma günü ara karar vermesi bekleniyor. Bu 12 günde Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyelerinin malvarlığına el konuldu ve 12 şirkete kayyum atandı.

Yenidoğan Çetesi davası 12. gününde: Aileler konuşuyor

Türkiye tarihinin en büyük sağlık skandallarından biri olarak adlandırılan Yenidoğan Çetesi’nin ilk duruşması, İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18 Kasım Pazartesi günü başladı. Medyascope muhabiri Gülseven Özkan davayı ilk günden beri takip ediyor. Çok sayıda basın mensubunun takip ettiği duruşmanın yapıldığı salon ve önünde polis ekipleri günlerce yoğun güvenlik önlemi aldı. Davanın 10. gününde iddianamede adı geçen hastanelere kayyum atanmasına karar verildi.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan bin 400 sayfalık iddianamede, 22’si tutuklu toplam 47 sanık yer alıyor. 47 sanığın ve özel hastanelerin vekil avukatlarının savunmaları dün (2 Aralık) itibarıyla tamamlandı. Duruşma bugün mağdur ailelerin ifadeleri ile devam ediyor.

İddianamede sanıkların İstanbul’da 112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bazı bebekleri önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ettirdikleri, bu süreçte bazı bebeklerin ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia ediliyor.

İşte Yenidoğan Çetesi’nin örgütsel şeması ve işleyişi

Yenidoğan Çetesi’ne dair ilk soruşturma, 27 Mart 2023’te CİMER’e yapılan bir ihbarın, 21 Mayıs 2023’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne iletilmesiyle başladı.

Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen çalışmalar kapsamında, AA, suç örgütünün detaylı şemasını ortaya çıkardı. İşte Yenidoğan Çetesi’nin örgütsel şeması…

Yenidoğan Çetesi şeması

Suç örgütünün başında Dr. Fırat Sarı’nın olduğu, yönetici konumunda ise Dr. İlker Gönen ve Gıyasettin Mert Özdemir’in bulunduğu öne sürülüyor. Şemaya göre örgüt üyeleri arasında ambulans şoförleri, hastane çalışanları ve özel hastane yöneticileri yer alıyor.

Örgüt üyelerinin tam listesi ise şu şekilde açıklandı:

Renas Kılıç, Serdar Yüksel, Fehmi Alperen, Hakan Doğukan Taşçı, Hasan Basri Gök, Deniz Korkmaz, Enes Kaan Bölükbaşı, Hüseyin Günerhan, Sümeyye Nur Arslan, Cansu Akyıldırım, Mehtap Sayar.

Örgütün, yenidoğan yoğun bakım birimlerini işlettiği ve uygun tedavi yöntemlerini sağlamaksızın bebek hastaları bu birimlere yönlendirdiği aktarıldı. Bu süreçte SGK’dan yüksek miktarda ödemeler alındığı ve devletin zarara uğratıldığı belirlendi. Söz konusu sanıkların tamamı geride kalan 11 günlük süreçte mahkemede savunma yaptı.

Tespit edilen usulsüzlükler

Savcılığa göre örgüt şu yöntemlerle faaliyet gösterdi:

Hastane Sevkleri: Devlet ve özel hastanelerden uygun olmayan koşullarda hasta sevkleri gerçekleştirdi. Bu sevkler sırasında 112 Acil Çağrı Merkezi’nden provizyon numarası alınmadan işlemler yapıldı.

Uzun Süreli Yatışlar: Bebeklerin hastanede hayatın olağan akışına aykırı sürelerde tutulduğu tespit edildi.

Yüksek Masraflar: Tedavi masrafları SGK’ye faturalandırılarak haksız kazanç elde edildi.

Simsarlık: Bebeklerin ailelerinden piyasa değerinin üstünde tedavi masrafları alındı.

Yenidoğan Çetesi davasında deliller ve bulgular

İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan denetimler, HTS kayıtları, banka hesap hareketleri ve fiziki takip sonuçlarına göre, örgüt elebaşının her hastanede kendisine bağlı sağlık çalışanlarıyla düzenli iletişimde olduğu ve bu çalışanlara düzenli ödemeler yaptığı belirtildi.

Hastaneler ve çalışanları

Örgütün faaliyet gösterdiği hastaneler ve buralarda çalışan bazı hemşireler de listelendi. Bağcılar Medilife, Beylikdüzü Medilife, TRG Hospitalist, Reyap Hastanesi ve daha birçok özel hastanede örgüt üyelerinin usulsüzlükler gerçekleştirdiği belirlendi.

Fırat Sarı’nın ifadesi

Tutuklu sanık Dr. Fırat Sarı için 582 yıl 9 aya kadar hapis cezası isteniyor. 23 Kasım Cumartesi günü savunma yapan Sarı, “Hayattan bir beklentim, umudum kalmadı” diyerek sözlerine başladı. Üniversitede bir gösteriye katıldığı için terör örgütü suçlamasıyla ceza aldığını ve hapis yattığını anlatan Sarı, “FETÖ dönemine kadar emniyet birimleriyle görüşüyordum. FETÖ döneminden sonra devlet yetkilileriyle bağlantım koptu” dedi.

Hayat hikâyesini anlatan Sarı, Esenyurt Devlet Hastanesi’ndeki zorunlu hizmetten sonra Reyap Hastanesi’nde çalıştığını dile getirdi. Esenyurt’un sosyoekonomik yapısından bahseden Sarı, doğum oranlarının yüksek olduğunu ve bu nedenle hizmete ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Tıp merkezlerinin varlığına değinen Sarı, çalışma yaşamında başarılı işler yaptığını vurguladı. “İşletme” denilen yapının birçok serviste mevcut olduğunu ifade ederek, “Çocuk servislerinin, yeni doğan servisleri işletmeye veriliyor. Fizik tedavi, kalp damar cerrahisi gibi alanların hepsi işletme usulü çalışıyordu. Ben de bu işe el attım” diye konuştu.

Kendisine işletme teklifleri geldiğini belirten Sarı, “112 dışı sevk dedikleri şey şu: Hekim bana güvendiği için hastasını bana göndermek istiyor. 112’den kimseye rüşvet vererek hasta almadık” dedi. Dışarıdan işletme alınca hasta bulmak için bazı kişilerle anlaştığını ifade eden Sarı, yenidoğan servisinde çalışacak personel bulmanın zor olduğunu savundu ve hemşire maaşlarının düşük olduğunu vurguladı. Yeni doğan nakil ambulanslarının sayısının yetersiz olduğunu söyledi.

Sarı: “Ateşe atıldık”

Bebek ölümlerine değinen Sarı, uzman raporuna atıfta bulunarak, “Adeta ateşe atıldık” dedi. Beylikdüzü, Esenyurt ve Avcılar’daki ölüm oranlarının kendisinden önceki rakamlarla karşılaştırılmasını talep etti. Bebek ölümlerinin ihmal ya da kasıt sonucu olmadığını savundu ve bu konudaki suçlamaları kabul etmedi.

Deniz Korkmaz hakkında konuşan Sarı, “CİMER şikayetini yapan adam, evladım gibi yanımda taşıdığım biriydi. Benim yanımda çalışıyordu. Hatta CİMER şikayetini yaptıktan sonra da Duygu Hastanesi’nde çalışmaya devam etti. Beni en çok şaşırtan şey, Deniz Korkmaz’ın bu şikayeti yapmış olmasıydı. Üslup, Deniz’in üslubu değildi. Deniz Korkmaz, Deniz Gezmiş parkası giyerdi. Şikayetinde ‘Aziz milletim’ diyerek başlamış ama Deniz böyle bir şeyi bilmez; o aşırı solcudur. Deniz, vatan millet kaygısı taşımaz. ‘Bir sürü bebek öldü’ demiş. Peki neden bizim yanımızda çalışmaya devam etti?” dedi.

“O bebek için çok mücadele ettik”

15 yaşındaki oğlundan aldığı mektuptan bahseden Sarı, “Mektubunda, ‘Telefon geldi, korktum’ diyor. Telefonda, ‘Baban iyi bir doktor, iyi bir insan’ demişler. Okula gitmekten korktuğunu yazmış. ‘Biz kimseye bir şey diyemiyoruz, babam hep hastalarına giderdi, bizimle ilgilenmedi’ diyemezdi” dedi.

Mahkeme başkanının diploma kullanma ve mesaiye gitmeme üzerine yapılan telefon konuşmalarını okuması üzerine Sarı, gülerek, “Bu şaka, vallahi şaka. Kimsenin diplomasını kullanmadık. Nasıl böyle bir şey olabilir?” dedi.

Sarı, hastane yönetimlerinin kendisini hasta bulmak için baskı yaptığını belirtti. İlaçların çalındığı söylentisinin çıkarıldığını ifade eden Sarı, ilaç satışının olduğunu tapelerden öğrendiğini söyledi. Mahkeme başkanının “Çek fişi” içerikli konuşmayı sorması üzerine, “O bebek için çok mücadele ettik. Durumu kötüydü. Öyle bir şey yok, niye fişini çeksin? Şimdi bunu siz duyunca irite oluyorsunuz, haklısınız ama bunlar sadece muhabbet” diye konuştu.

Sarı’nın mahkeme heyetine, “Siz kendi aranızda konuşmuyor musunuz, ‘Birinin kellesini aldım’ diye?” demesi üzerine savcı, “Üzerimden örnek vermeden savunma yap” diyerek uyardı.

Savcı’nın “Bu sistemden herkes nasipleniyor” içerikli tapeyi sorması üzerine Sarı, “Danışmanlık sisteminden bahsediyorum, bir örgüt sisteminden değil. Örgütsel bir sistem yok” dedi.

Savcı’nın “Bebek ölümlerinde ihmal olduğunu kabul etmiyor musun?” sorusuna ise, “İhmal olduğunu ve eksiklik yaptığımızı düşünmüyorum. Ben kendi adıma elimden geleni yaptım” yanıtını verdi.

Sarı, savcının “Para karşılığı bebekleri yönlendirdiğinden hastane sahipleri ve yöneticilerinin haberi var mıydı?” sorusuna “Vardı. Hastaneler isim isim bilmiyordu ama durumu biliyorlardı” dedi.

Avukatı, savunmasında bir diziden örnek vererek, “Prens dizisinde bir söz var, bilir misiniz? ‘Ne kadar da inanarak boş konuşuyor, değil mi?’ Sizin iddianameniz de bize göre böyle saçmalıyor işte” diyerek müvekkilinin suçsuz olduğunu, örgüt kurulmadığını savundu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.