Her dönem siyasi çekişmelerin odağında yer alan İstanbul-Esenyurt’u bugün bir kayyum yönetiyor. Seçilmiş belediye başkanı Ahmet Özer ise hakkında kesinleşmiş bir hüküm olmamasına rağmen cezaevinde. Esenyurt, hem seçim döneminde hem de seçim sonrasında sık sık ülke gündeminde yer alıyor; kimi zaman işlenen suçlarla, kimi zaman belediye bütçesiyle, kimi zaman da bir milyonu aşan nüfusuyla… İlçenin eski belediye başkanı Gürbüz Çapan ile Esenyurt’un geçmişini, bugününü ve geleceğini değerlendirdik.
Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanması, Türkiye siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak yorumlanıyor. Çünkü ilk kez CHP’li bir belediye, kayyum yönetimine geçti. Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, CHP ve DEM Parti’nin “kent uzlaşısı” çerçevesinde ortak aday olarak gösterildi ve seçimleri kazandı. Ancak Özer, 31 Ekim 2024’te terörle bağlantılı olduğu iddiasıyla görevden alındı ve 1 Kasım 2024’te belediyeye kayyum atandı.
Bu süreçte kayyum uygulaması yalnızca Esenyurt ile sınırlı kalmadı. Takip eden günlerde Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi, Halfeti Belediyesi (Şanlıurfa), Tunceli ve Ovacık belediyeleri ve son olarak Bahçesaray Belediyesi’ne (Van) de kayyum atandı. Hakkari Belediyesi’ne de daha önce kayyum atanmıştı.
Esenyurt, özellikle 1990’lı yıllardan itibaren hem iş insanlarının hem de siyasetçilerin radarına girmiş bir bölge. Alabildiğine geniş boş araziler, konut ve işyeri yapmak için uygun fiyatlı arsalar ve Türkiye’nin dört bir yanından gelerek iş arayanlar, ilçeyi cazibe merkezi haline getirdi.
Büyükçekmece’den 1989’da ayrılıp belde olduğunda Esenyurt tam anlamıyla bir köydü. Altı mahallelik bu köyde, asfalt yol, elektrik ve daha pek çok şey yoktu.
Çapan: “Kafamda belediye başkanlığı yoktu”
Giresun’dan Büyükçekmece’ye doktor olarak atanan Gürbüz Çapan, Esenyurt’u ilk kez çalıştığı hastaneye Esenyurt’tan gelen hastalar aracılığıyla tanıdı. 1989’da Esenyurt ilk belediye seçimlerine hazırlanırken, beldede dört Karslı aday öne çıkıyordu. Ancak bu isimler, tek bir aday üzerinde uzlaşmayı başaramadı. Çapan, bu uzlaşmayı sağlamak amacıyla devreye girdi fakat süreç beklediği gibi ilerlemedi. Sonunda dört aday, bir başka Karslı isim üzerinde mutabık kaldı: Gürbüz Çapan.
O dönem, Esenyurt özellikle Karslı nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir beldeydi. Hatta Gürbüz Çapan, yıllar boyunca Karslıların Esenyurt’a göç etmesine vesile olmakla ve bu göçlere öncülük etmekle eleştirildi.
Çapan, o günleri şu sözlerle anlatıyor:
“Kafamda hiç belediye başkanlığı yoktu. Siyasetle ilgileniyordum, milletvekili olmayı isterdim. Ama belediye başkanlığı düşünmüyordum. Burada şartların ortaya çıkardığı bir durum oldu. Ben Karslıların adayıydım. Yani Karslıları ben getirmedim buraya. Karslılar zaten vardı, ben de bu nedenle burada ortaya çıktım.”
İlk zamanlar ne yapacaklarını bilemediklerini anlatan Çapan, Bakırköy Belediyesi’nden beldede çalışacak insan gücü istediklerini, hep birlikte belediyenin kuruluş sürecini yönettiklerini söylüyor. Göreve başladığında acemi olduklarını dile getiren Çapan, ilk yıl yaptıkları yüzde 96 cari harcamayı 15 yılda tersine çevirerek yüzde 92 yatırım harcaması yaptıklarını ifade ediyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Esenyurt’ta ortak kültürel zemin yaratmanın zorluğu
Esenyurt’un ilk şehir planlaması yapılırken, bölge sakinlerinin kendilerinden meydan talep ettiğini belirten Gürbüz Çapan, o dönemi şu sözlerle anlatıyor:
“Ama Cumhuriyet Meydanı gibi bir şey değil, hayvan satabilecekleri bir mal meydanı istiyorlarmış. Oradan başladık, oradan yürüdük. Kültür merkezi kurdum. Felsefe, sosyoloji konferansları, yaptık burada. İnsanları hayata katmaya çalıştık.”
Çapan, Esenyurt’un kültürel altyapısını geliştirmek için yaptıkları arasında Esenkent Tiyatrosu’nun özel bir yeri olduğunu söylüyor ve ekliyor:
“Esenkent Tiyatrosu’nu kurduk. İnsanlar gülüyordu, ‘Hakkari’ye üniversite kurmak gibi bir şey’ diyorlardı.”
İlk dönemlerinde Esenyurtlular arasında ortak bir kültürel kesişim noktası bulmakta zorlandığını anlatan Çapan, konser etkinliklerinden örnek veriyor:
“Arif Sağ konseri olduğunda Aleviler, Kardeş Türküler konserinde Kürtler geliyordu. Ama Zuhal Olcay konserine neredeyse kimse gelmedi.”
“Esenyurt’u Kürtlerle doldurdu” eleştirisi
Gürbüz Çapan’a yöneltilen eleştirilerden biri, Esenyurt’un Kürt nüfusuyla yoğunlaşmasına neden olduğu iddiasıydı. 1990’lı yıllarda, doğuda köyleri yakılan, yerinden edilen ve yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalan çok sayıda kişi, İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. Bu göç dalgasında, Esenyurt gelenlerin yerleşmeyi tercih ettiği başlıca ilçelerden biri haline geldi.
“Kürtleri Esenyurt’a ben getirmedim, onlar kovdu; biz Esenyurt’a kabul ettik”
Çapan, o dönemi şu sözlerle anlatıyor:
“Ben anlatmaya çalışıyorum, naçardılar, çaresizdiler. Herkes tanıdığının yanına geliyor. Nereye gitsinler? Nereye gidecekler? Yoksulların İstanbul’da gidebileceği başka bir yer mi vardı? Adam diyor ki, ‘Sen getirdin buraya.’ Hayır, ben getirmedim, siz kovdunuz. Onlar kovdu, biz kabul ettik. Biz onları sahiplenmeye çalıştık. Çocuklarına okul açmaya çalıştık, hepsine iş bulmaya uğraştık. Giresunlu buraya geldiğinde kafasına değnekle mi vurduk? Ya da Ordulu geldiğinde ona farklı mı davrandık? Böyle bir şey mi var? Çıksın biri desin ki, ‘Bana burada ayrımcılık yapıldı.’”
“Ben yoksulla kavga edemedim”
1990’lı yıllarda Esenyurt’ta büyük bir yoksulluk olduğunu söyleyen Gürbüz Çapan, belediye başkanlığı yaptığı dönemde Esenyurtlulara iş bulmayı da kendine görev edindiğini belirtiyor. O dönemde kimseden ruhsat harcı almadığını dile getiren Çapan, planlardan elde ettikleri arsalarla ve fabrikalara verdikleri ruhsatların gelirleriyle kentin kanalizasyon, su ve altyapı hizmetlerini gerçekleştirdiklerini söylüyor. Aynı şekilde tabela vergisi de almadığını ekleyen Çapan, bu durumu şu sözlerle açıklıyor:
“Zaten dükkanı küçücük, adam akşama eve bir şey götüremiyor. Yapamadım, alamadım. Çok yoksullar. Ben bu insanlarla kavga edemezdim. Mesela Kadıköy’de, Beşiktaş’ta ya da Bakırköy’de belediye başkanı olsaydım, çırpı gibi çeker, her şeyi düzeltirdim. Ama buradaki insanda yok, yoksulla kavga edilmez. Ben de edemedim. Bir sene kolon dikiyor, ikinci sene üstüne bir şey yapıyor, üçüncü sene naylon pencereler, naylon çatılar. Ne yapabilirdim? Naylonları mı çekseydim? Yapamadım, özür dilerim.”
Çapan, bu süreçte örnek teşkil etmesi amacıyla Esenkent ve Boğazköy projelerini hayata geçirdiklerini ifade ediyor ve ekliyor:
“Yeşil alanı, temiz evleri olan bir yer. Her apartman iki daire, komşuluk ilişkileri var. Her sitenin içinde kocaman bir bahçe. ‘Ayakkabıyla girilebilecek evler yapacağım’ demiştim. Geldin, girdin içeri. Altyapısı, okulu, kreşi olan, insan onuruna yakışan bir semt kurduk. Hem ucuz bina yaptık hem doğru yerleşim planladık. Buradaki caddeler geniş geniş, biliyorsun, rahatız. Çevrilip bir şey yaptım. Çok mutluyum. Ölsem de gam yemem.”
“Biz 21 bin konut yaptık”
Gürbüz Çapan’ın görev süresi sonrasında Esenyurt, çok hızlı bir yapılaşma sürecine girdi. Günümüzde ilçenin neredeyse her noktasında 30-40 katlı gökdelenler yükseliyor. Çapan, belediye başkanlığı döneminde toplam 21 bin konut yaptıklarını ve bunların 7 bininin Esenkent’te bulunduğunu belirtiyor. Kendi döneminde bin dönümlük alana yapılan projelerin, AKP’den belediye başkanı seçilen Necmi Kadıoğlu’nun döneminde yüz dönümlük alanlara sıkıştırıldığını dile getiren Çapan, Kadıoğlu döneminde 50 bin konut mağdurunun ortaya çıktığını vurguluyor.
Çapan o dönemde yapılması planlanan projelere dair şu örneği veriyor:
“Biz adamın yanında ‘sıfırız’. Esenkent’te Regnum evleri var. O projede tek katlı bir çarşı yapmayı planlamıştık. Üstüne beş sinema, üç tiyatro salonu hayal etmiştik. Ama paramız yoktu, yapamadık. Adam geldi, o 35 dönümlük yere bin konut yaptı. Esenkent’in toplam alanı 1 milyon 200 bin metrekare. Biz bu alana 7 bin konut yaptık. Ama adam 35 dönümde bin konut yaptırdı.”
Çapan, 2001’de gözaltına alındı ve “çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklandı. Belediyeye bu süreçte, dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Abdurrahman Koçoğlu kayyum olarak atandı. Yaklaşık bir yıl tutuklu kalan Çapan, tahliye edildikten sonra görevine geri döndü. Ancak sonraki süreçte farklı davalarla karşı karşıya kaldı; Ergenekon davasında yargılandı, yolsuzluk suçlamalarına maruz kaldı ve hatta “Ermeni ajanı” olmakla itham edildi.
“Aday olamıyorum ki, oldum mu başıma bir iş geliyor”
Yerine 2001’de vali yardımcısının atanmasıyla ilgili olarak “Kayyumu orada öğrendi Türkiye” diyen Gürbüz Çapan, şöyle devam etti:
“Kürt meselesiyle biraz dertlenmiştim. Millet beni Kürt zanneder. Kafalarında birine yüklenmek istediklerinde hemen bir örgüte yazıyorlar. Mesela beni Dev-Solcu yaptılar. Ama ben Dev-Solcu değilim, Dev-Yolcuyum. İkisi ayrı şeyler. Ermeni diye mahkemeye götürdüler beni. Suçlama neydi? Bir, Ermeni misin? İki, Ermenistan’a nükleer silah kaçakçılığı yapmışım. Devletle cebelleştim. Siyasi engel koydular önüme. Aday oldum, bir hafta sonra düştüm. Ben aday olsam her zaman alırım. Ama olamıyorum ki. Aday olduğumda başıma iş geliyor, olamadığımda zaten mümkün değil.”
“Ahmet’ten PKK’lı hariç her şey olur”
Belediye başkanlarının keyfi bir şekilde görevden alındığını belirten Gürbüz Çapan, Türkiye’de demokrasinin sadece göstermelik bir şekilde işlediğini ve bu alanda bir arpa boyu yol alınamadığını vurguladı.
Ahmet Özer’in 2000’li yılların başından beri CHP’ye yakın bir isim olduğunu dile getiren Çapan, Özer’in milletvekili veya belediye başkanı olmak istediğini ancak bu aşamada çeşitli zorluklarla karşılaştığını anlattı:
“Ahmet’ten PKK’lı hariç her şey olur. Ama bu işler başına Kürt olduğu için geldi. Burada Kürtçe konuştuk ya… Ahmet Arif’in şiirini Kürtçe okudu. Ama bir yandan da buradan Ekrem’e (İmamoğlu) ulaşmaya çalışıyorlar.”
Çapan, kent uzlaşısı kapsamında Özer’in Esenyurt Belediye Başkanı olmasına rağmen, ilçede yeterli destek göremediğini ve halkla iletişim kurmakta zorlandığını ifade ediyor. Özellikle Esenyurt’taki tepkisizliğe dikkat çekerek şu soruları soruyor:
“Mardin’de, Batman’da halk sokağa çıkıyor. Burada yürüyen Kürt var mı? Yok. Ahmet belediye başkanı olarak ilişkilerini bir türlü kuramadı. Niye kimse sokağa çıkmıyor? Bu ‘kent uzlaşısı’ dedikleri şey bir masal. Uydurdular işte. Allah’ını seversen, nasıl bir uzlaşı bu?”