İmamoğlu hakkında, Başsavcı Akın Gürlek ve ailesine yönelik sözleri nedeniyle 7 yıl 4 aya kadar hapis istemiyle iddianame düzenledi. Ruşen Çakır Ekrem İmamoğlu pes eder mi? başlıklı videoda yorumladı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçlar Soruşturma Bürosu yeni bir iddianame hazırladı. İddianamede İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek “mağdur” olarak yer aldı.
Anadolu Ajansı’nın haberine göre, İmamoğlu’nun bir panel konuşmasında Başsavcı Gürlek’e yönelik kullandığı ifadeler nedeniyle resen soruşturma başlatıldı. İddianamede, halen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevini yürüten Gürlek’in, geçmişte terör davalarına bakan ağır ceza mahkemelerinde başkanlık, sulh ceza hakimliği ve Adalet Bakan Yardımcılığı görevlerinde bulunduğu belirtildi. Bu görevleri sırasında, başta DHKP/C olmak üzere çeşitli terör örgütlerince hedef alındığı vurgulandı.
İddianamede yer alan suçlamalar
İddianamede, İmamoğlu’nun konuşmasının Gürlek’i hedef gösterdiği ve “terörle mücadelede yer almış kişileri hedef gösterme” suçunu oluşturduğu ifade edildi. Ayrıca, İmamoğlu’nun kullandığı ifadelerin kamu görevlisi Gürlek’i küçük düşürücü nitelikte olduğu ve düşünceyi açıklama sınırlarını aştığı belirtildi.
27 Ocak’taki basın toplantısında İmamoğlu’nun, mahkemelerde görevli bir bilirkişiyi hedef göstererek “yargı görevi yapanı etkilemeye teşebbüs etmek” suçunu işlediğine ilişkin soruşturmanın devam ettiği kaydedildi.
İddianamede, İmamoğlu’nun “kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret”, “tehdit” ve “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçlarından 2 yıl 8 aydan 7 yıl 4 aya kadar hapsi talep edildi. Ayrıca, kamu görevlerinden men edilmesi de istendi.
Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan iddianameyle ilgili konuştu: “Biz adayımızı belirleyeceğiz diye yola çıktı. Bazıları ‘Niye acele ediyorsunuz?’ diyor. Benim Akın Gürlek’ten daha çok acelem var. CHP’ye de Ekrem İmamoğlu’na da mani olamayacaklar. İktidar olacağız, bu düzeni değiştireceğiz” dedi.
Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan iddianameyle ilgili konuştu:
— Medyascope (@medyascope) February 5, 2025
"Biz adayımızı belirleyeceğiz diye yola çıktı. Bazıları 'Niye acele ediyorsunuz?' diyor. Benim Akın Gürlek'ten daha çok acelem var. CHP'ye de Ekrem İmamoğlu'na da mani olamayacaklar. İktidar olacağız,… pic.twitter.com/dKQhgBrcfn
İmamoğlu ne demişti?
İmamoğlu, Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması Paneli’nde konuştu. CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın’ın gözaltına alınmasına tepki gösteren İmamoğlu, Akın Gürlek’e şöyle seslendi:
“Cem Aydın’ı ifade için çağırıyorsun. Evine baskın yapıyorsun. Senin amacın milletin gözünü korkutmak. Başsavcı sana söylüyorum. Senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına kimse dayanmasın.”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi akşamlar. Evet, her gün Türkiye’nin gündemine bir bomba düşüyor ve bu bombalar da genellikle yargı eliyle oluyor. Artık Türkiye’nin akışını yargı belirliyor baştan sona. Bu sadece siyasetçiler için geçerli değil; şarkıcılar, organizatörler, sporcular, herkes hakkında birtakım işte gözaltı, ev hapsi, adli kontrol şartı ve tutuklama haberleri geliyor. Tabii gazeteciler de bundan çok ciddi şekilde nasibini alıyor. Daha yeni Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklandı. Bu olayın, tutuklanmasının arkasında aslında Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı bir basın toplantısının devamında yapılan bir haber vardı. Bugün de Ekrem İmamoğlu’na yeni bir dava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında, Akın Gürlek ve ailesi hakkında söylediklerinden dolayı 7 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle bir dava açıldı diyeceğim ama iş biraz karışık. Bir iddianame var ortada, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilip edilmediği bilinmiyor. Ekrem İmamoğlu’nun avukatları ve Ekrem İmamoğlu’nun kendisi de bu iddianamenin kendilerine verilmediğini, verilmeden iktidar yanlısı medyaya servis edildiğini söylüyorlar. Zaten burada görüyoruz, işin bir siyaset ayağı var, bir medya ayağı var, bir yargı ayağı var. Bu bize neyi hatırlatıyor? Geçmiş yıllardaki Ergenekon-Balyoz süreçlerini hatırlatıyor. Orada da böyleydi. Kimi zaman kimlerin gözaltına alınacağını, tutuklanacağını, hakkında neler isteneceğini bazı gazetelerden, televizyon kanallarından duyardık, ki bunların büyük bir kısmı Fethullahçılarındı ya da onlarla iyi geçinen yerlerdi. Tarih tekerrür ediyor, çok net bir şekilde tekerrür ediyor. Orada da dalgalar vardı, oradaki dalgalarda aynı anda çok kişi gözaltına alınıyordu. Şimdi daha böyle parça parça oluyor, birbirinden farklı kişilere değişik uygulamalar oluyor. Mesela unuttuk, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tutuklandı. Aynı şekilde Beşiktaş Belediye Başkanı tutuklandı, kayyumlar atandı. Güneydoğu’da çok yere kayyum atandı, çok kişi, belediye başkanı tutuklandı. Böyle devam eden bir süreç var. Ekrem İmamoğlu’na 7 yıl 4 ay hapis cezası istemi, ilk kez değil. Zaten ortada, istinafta bekleyen bir ‘‘ahmak davası’’ var. O davada eğer ceza onaylanırsa, siyasi yasak da gelecek. Şimdi, istenen suçlamalar gerçekleşirse, yani mahkum edilirse, yine siyasi yasak kapsamına geliyor. Yani olay sadece Ekrem İmamoğlu’nun yargıya hesap vermesi, yargıda hesap vermesi değil; aynı zamanda onun siyasi geleceğinin yargı eliyle belirlenmesi. Bu noktada unutmayalım, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği ilk yıllarda Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açılmıştı. Çok ilginçti. Sandıkta yenilmeyen AKP’yi, rejimin gerçek sahibi olduklarını düşünen kesimler, Anayasa Mahkemesi eliyle devre dışı bırakmak istemişlerdi. Çok ilginç bir süreçti. Çoğunluk iddianameyi doğru bulmakla birlikte, kapatma kararı verilmeyip, birtakım para cezalarıyla olay geçiştirilmişti. Ama orada da en çok tartıştığımız husus neydi? Yargı eliyle siyasetin dizayn edilmesi, şekillendirilmesi idi ve bunun ne kadar yanlış olduğunu konuştu çok kişi, ben dahil, birçok kişi ve bugünün AK Partililerinin hepsi, Erdoğan başta olmak üzere. Ama şimdi ne oluyor; ‘‘Yargı bağımsız, yargıya dokunmayın, bizimle alakası yok.’’ Ama Ekrem İmamoğlu da yaptığı açıklamada, dosyaların hepsinin Erdoğan tarafından çok iyi bilindiğini, bunun başka bir şey olduğunu söyledi, ki bence haklı. Türkiye’de Ekrem İmamoğlu’na ya da bir başka belediye başkanına, siyasi iktidarın haberi, bilgisi ve onayı olmadan böyle dava açabilecek bir yargı yok. Bunu hepimiz biliyoruz, en iyi de bilenler yargı mensuplarının kendileri. Peki bu dava niye açılıyor? Hukukçular bunu tartışsınlar; gerçekten iddianamenin ayakları yere basıyor mu, inandırıcı suçlamalar var mı, yok mu, bu ayrı bir konu. Ama biliyoruz ki Erdoğan karşısında Ekrem İmamoğlu’nu rakip olarak görmek istemiyor. Karşısında İmamoğlu yerine Mansur Yavaş’ı görmek istediğini iddia etmiyorum, bu Mansur Yavaş’a da bir haksızlık olur; ama Ekrem İmamoğlu’nu istemediği çok kesin, onu özellikle biliyoruz. Ekrem İmamoğlu’nun adını anmıyor, anmamaya çalışıyor. Ama bir şekilde sürekli olarak ona göndermeler yapıyor. Bugün de mesela sosyal medyada yine uzun bir paylaşım yaptı, ‘‘A Belediye Başkanı, B Belediye Başkanı…’’ diyerek CHP içerisindeki ön seçim tartışmalarına gönderme yaptı. Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’nu istemiyor, karşısında aday olarak görmek istemiyor. Bunun yaşanmaması için, yani aday olmaması için yargının devreye girmesine de çok itiraz etmeyecektir. Ama şunu da biliyoruz ki, yargı, Ekrem İmamoğlu hakkında vereceği kararı Erdoğan’a rağmen veremez, çok net, hepimiz biliyoruz. Eğer bugün bir şekilde Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse, bu yargı istedi diye değil, siyasi iktidar istedi diye olacaktır. Daha doğrusu Ekrem İmamoğlu’nun siyaset yapmasını, cumhurbaşkanı adayı olmasını istemedikleri için olacaktır. Bunu yaparlar mı? Bunu ne zamandan beri tartışıyoruz? Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak getirir mi? Bunun, Erdoğan aleyhine birçok sonucu olacaktır, çünkü kendi deneyimi var ortada. Kendisine getirilen siyasi yasak onu nasıl güçlendirdi? Ona belki zaman kaybettirdi ama bu kaybettiği zaman Erdoğan’ın lehine işledi ve Erdoğan ondan sonra öyle bir geldi ki, iktidarı bırakmıyor. 20 küsur yıl olmuş, artık küsur diyoruz çünkü şu an itibariyle 23 diyebiliriz, 22’yi geçti. Dolayısıyla bir siyasi yasağın, yargı eliyle getirilecek bir siyasi yasağın Ekrem İmamoğlu’nu daha da güçlendireceğini düşünüyor olabilir. Ekrem İmamoğlu’nun dışında da muhalefete, kimi aday gösterirse göstersin, muhalefete yönelik özellikle kararsız seçmende ya da siyasete çok fazla ilgi duymayan, “Bana ne” diyen seçmende, muhalefetin adayına yönelik bir ilgi yaratacağından kuşkulanıyor olabilir, ki bu çok mümkün bir olay. Bir başka husus tabii, bunun yaratacağı toplumsal tepki. Ne zamandır söyleyegeldikleri, gerek Erdoğan’ın gerek Devlet Bahçeli’nin söyleyegeldiği sokak terörü göndermeleriyle de bu olay, yani Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere belediye başkanlarına, siyasetçilere getirilmesi söz konusu yasal engellere, yargısal engellere daha doğrusu, hazırlık olarak görülebilir. Ama şu anda biliyorsunuz, mesela Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ cezaevinde. Normal olarak sokakta epey güçlü olduğunu düşündüğümüz bir parti Zafer Partisi, gençlerin de destek verdiğini düşündüğümüz bir parti Zafer Partisi ama herhangi bir taşkınlık vesaire olmadı. Yasal yollardan itiraz ederek, açıklamalar yaparak Zafer Partisi ve Ümit Özdağ bu konuya karşı mücadele etmek istiyor. Burada Ekrem İmamoğlu’na yönelik bir yasal engel çıkarsa ne olur? Bunu kestirmek çok mümkün değil. Ekrem İmamoğlu’nun dokunulmazlığı yok, malum. Bu iş, birtakım başka gözaltına alma, hatta tutuklama gibi yerlere giderse – ki normalde olmaması lazım – çok saçma bir şey olur. Ama şunu da biliyoruz ki burası Türkiye, artık herkesin başına her an her şey gelebilir. Bütün bu seçeneklerin hepsini herhalde Ekrem İmamoğlu ve ekibi, CHP’liler de düşünüyorlardır. Böyle bir durumda Ekrem İmamoğlu ne yapıyor? Gördük ne yaptığını, hemen tepkisini verdi. Bunun kendisini yıldıramayacağını söyledi. Adresin yargıdan ziyade, Erdoğan, muhatabının Erdoğan olduğunu söyledi. Açıkçası yaptığı şu, daha önce de yapmaya çalıştığı; yargıyı aradan çekip Erdoğan’la baş başa kalmak ve baş başa mücadele etmek istiyor. Erdoğan buna en azından şimdilik yanaşmıyor. Son kamuoyu yoklamalarına bakıyorum. Ocak ayı itibarıyla yapılan kamuoyu yoklamalarında ilginç birtakım gelişmeler gördüm. Sizler de okuyorsunuzdur, görüyorsunuzdur. Suriye’deki rejim değişikliği, daha doğrusu Esad’ın kaçması ve yerine Ankara’nın desteklediği HTŞ’nin iktidara gelmesiyle beraber Erdoğan’a ve siyasi iktidara bir özgüven gelmişti, özgüven tazelenmesi olmuştu ve bu, Aralık ayındaki anketlere de yansımıştı. Erdoğan’ın itibarı ve partisinin oylarının belli ölçülerde hareketlendiğini görmüştük. Ama sonra Ocak ayı itibarıyla yapılan araştırmalarda bunun etkisinin geçtiği görülüyor. Türkiye Suriye’yi unuttu. Eğer Suriye’de hala çatışma gibi hususlar olsaydı – ki iyi ki olmuyor, o ayrı bir husus – o zaman hala Suriye gündemde olabilirdi; ama Suriye meselesi Türkiye’de kamuoyunun artık ilgi alanının dışına çıkmış durumda. Biz de mesela Medyascope‘ta yaptığımız yayınlara, haberlere izleyicilerin, okuyucuların gösterdiği ilgiden bunu anlayabiliyoruz. Tekrar insanlar gerçek gündeme döndüler. Bu gerçek gündem de nedir? Tabii ki ekonomidir. Ekonomide de en son açıklanan enflasyon rakamları da işlerin öyle kolay kolay düzelmediğini, düzelemeyeceğini de gösteriyor. Yani Erdoğan’ın şu anda o Aralık ayında tekrar yakalar gibi olduğu desteği koruması çok mümkün değil. Dolayısıyla gözünü muhalefete dikmiş durumda. Kendi durumunu düzeltemeyince, düzeltmesi iyice zorlaşınca, muhalefeti rahatsız etmeye, tedirgin etmeye çalışıyor ve bu anlamda her türlü şeyi kullanıyor. Özellikle biliyorsunuz, Mansur Yavaş’ın verdiği tepkiden anlıyoruz ki, Mansur Yavaş bu hızlı bir şekilde ön seçim yapılmasından rahatsız. Kazanamayacağını düşünüyor, ki bence haklı. Büyük bir ihtimalle diyelim ki Şubat ayı sonunda ya da Mart ayı başında CHP üyeleriyle bir ön seçim yapılırsa, Ekrem İmamoğlu rahatlıkla kazanır. Hele şimdi çok daha rahatlıkla kazanır. Yani şu saldırıya uğrayan haliyle çok daha rahatlıkla kazanır. Ve anladığım kadarıyla siyasi iktidar, CHP’nin bu ön seçim kararını ve adayını açıklama kararını pek sevmemiş. Bunun CHP içerisinde, muhalefet içerisinde zamanı olmadığını söyleyenlerin en büyük gerekçesi, “Aday şimdi açıklanırsa yıpranır, daha seçim zamanı belli değil” gerekçesine dayanıyordu, dayanıyor, hala itirazlar var. Ama adayın şimdi açıklanacak olmasının, o adayın elini güçlendireceğini ve muhalefete belli bir dinamizm, özellikle CHP’ye belli bir dinamizm getireceğini düşünüyor bence Erdoğan ve iktidarın diğer önde gelen isimleri, ki bu anlamda kaygılanmakta haklılar. Dolayısıyla şu an itibarıyla, başlıktaki soruya dönecek olursak, tabii ki Ekrem İmamoğlu pes etmeyecek, bu konuda sesini daha da yükseltecek. Hele ön seçim yapılır ve de adaylığı ilan edilirse, artık İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan ziyade, CHP’nin cumhurbaşkan adayı ve CHP’nin lideri kimliğiyle Ekrem İmamoğlu karşımıza çıkacak. O zaman daha siyasi, daha mesajlarını büyük ölçüde tamamen siyaset üzerine veren bir Ekrem İmamoğlu ile karşılaşacağız. Pes etmeyecek, tam aksine daha da sesini yükseltmeye çalışacak. Fakat burada şunu söylemek lazım; Erdoğan’ın o ‘‘heybedeki turplar’’ meselesini tekrar gündeme getirelim. Erdoğan, o heybedeki turplarla bayağı bir gündemi belirledi aslında. Nitekim bugünkü Ekrem İmamoğlu’nun yeni dava ile ilgili yaptığı açıklamada da yine ‘‘heybe’’ lafı var. Anladığım kadarıyla Ekrem İmamoğlu’nu yargı üzerinden bu tür hedef almalar bugünkü davayla sınırlı kalmayacak; bunun da devamı gelecek. Nereden bunu çıkartıyorum? Ekrem İmamoğlu’nun o malum bilirkişi üzerine yaptığı basın toplantısında gördük, çok sayıda soruşturma var. Ve şunu da görüyoruz ki çok kolay bir şekilde her türlü iddiayla CHP’li belediyelere, ilçe belediyeleri olsun, büyükşehir belediyeleri olsun, hepsine dava açabilecek, her türlü söylentiyi vesaireyi bir suça dönüştürebilecek bilirkişiler de var, başka davalar da gelebilir. Bir müddet daha anlaşıldığı kadarıyla Ekrem İmamoğlu’nun siyaset yaptığı, açıkça siyasi mesajlar verdiği; siyasi iktidarın, tabii ki Ekrem İmamoğlu’nun en büyük rakibi Erdoğan’ın yargıyı öne sürdüğü bir süreç yaşayacağız. Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasaklı olup olmayacağının kararını da Erdoğan verecek. Erdoğan’ın bu kararını nasıl vereceğini şu anda kestirmek mümkün değil, tabii ki zamanını da kestirmek mümkün değil. Ama eğer kısa bir zamanda Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak getirecek birtakım yargı adımları yaşanırsa, o zaman Erdoğan’ın seçimi de hızlı bir şekilde yapacağını düşünebiliriz. Bunlar normal demokratik ülkelerde asla konuşulmaması gereken işler; ama maalesef Türkiye demokratik bir ülke değil. Her geçen gün yargı üzerinden muhalefetin tüm ayaklarına karşı sindirme, siyasetin alanını daraltma girişimleri sürüyor. Ve muhalefetin de henüz, özellikle CHP’nin, buna gereken cevabı, bu saldırıları, yargı eliyle yapılan saldırıları bertaraf etmenin cevabını tam olarak verdiği söylenemez. Ama Ekrem İmamoğlu, anlaşıldığı kadarıyla doğrudan kendisi böyle muhatap alındığı için de tabii ki bütün bu işin sözcülüğünü üstleneceğe benziyor ve önümüzdeki günlerde Ekrem İmamoğlu’ndan daha net, daha somut çıkışlar beklediğimi söyleyerek sözlerimi bitireyim. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.