AK Parti İstanbul’da ayağa kalkabilir mi? İstanbul’da AK Parti’nin CHP’yi geçebilmesi için ne yapması gerekiyor? AK Parti İstanbul İl Başkanı Abdullah Özdemir, AK Parti İstanbul 8’inci Olağan İl Kongresi ve 8. Olağan Büyük Kongre sonrası medya kuruluşlarının yöneticileri ile kahvaltı programında bir araya geldi. Ruşen Çakır dün katıldığı etkinliği videoda yorumladı. Çakır, AK Parti’nin İstanbul’daki durumunu analiz etti.
Çakır, Erdoğan’ın stratejisini Ekrem İmamoğlu’nu saf dışı bırakmak üzerine kurduğunu söyleyerek, İmamoğlu’na açılan davaları hatırlattı. İmamoğlu’nun zayıflatılmak, hatta yarış dışı bırakılmak istendiğini belirten Çakır, bu süreçte yargının açıkça kullanıldığını vurguladı. “Kimileri bu hamlelerin İmamoğlu’nu güçlendirdiğini, kimileri ise zayıflattığını söylüyor. Ben, İmamoğlu’nu güçlendirdiği kanısındayım ama buna katılmayanlar da olabilir” dedi.
Çakır, Abdullah Özdemir ve AK Parti İstanbul Teşkilatı’nın en büyük rakibinin şu anda CHP ve Ekrem İmamoğlu olduğunu söyledi. “AK Parti, kurulduğu günden bu yana İstanbul’daki tüm seçimlerde il genel meclisinde üstünlük sağladı. Ancak 2024’te ilk kez CHP’nin gerisinde kaldı. 2019’da belediyeyi kaybetmelerine rağmen, il genel meclisinde yine çoğunluğu korumuşlardı. Meclisin çoğunluğu onlarda olduğu için de Ekrem İmamoğlu’nu baya bir engelleyebilmişlerdi” dedi.
İstanbul’da AKP’nin CHP’yi geçebilmesi için ne yapması gerekiyor?
Çakır, toplantının basın boyutuna da değindi. “Toplantıya 50’ye yakın medya yöneticisi katıldı, sadece beşi kadındı. Ezici bir çoğunluğu iktidara tam anlamıyla angaje olmuştu. Bize ‘foncu’ diyorlar ama aslında doğrudan ya da dolaylı olarak iktidar tarafından fonlanan medya onlardı” dedi.
AK Parti’nin İstanbul’da CHP’yi geçebilmesi için sadece kendi tabanını korumanın yeterli olmayacağını vurgulayan Çakır, “CHP seçmeninin bir kısmını kazanması gerekiyor. Ama bunun için siyasi propaganda ve etkili medya desteği şart. Fakat toplantıya katılan medyayı görünce ‘Bunlarla nasıl yapacaksınız?’ diye düşündüm” ifadelerini kullandı.
Çakır, “Abdullah Özdemir’e en çok sorulan soru şuydu: ‘Nasıl toparlayacaksınız, İstanbul’u nasıl yeniden kazanacaksınız?’ Bu soruları sorarken asıl endişeleri kendileriydi” dedi.
Abdullah Özdemir kimdir?
Siyasî kariyerine AK Parti Bağcılar İlçe Gençlik Kolları’nda başlayan Özdemir, 2007-2013 yılları arasında Gençlik Kolları Başkanlığı görevini üstlendi.
2014’te AKP’den İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Bağcılar Belediye Meclis Üyesi seçilen Özdemir, bu dönemde AKP İstanbul İl Başkanlığı’nda Teşkilatlanma ve Çevre, Şehircilik ve Kültür birimlerinde görev yaptı. 2022’de Bağcılar Belediye Başkanı olarak seçildi.
Aralık 2024’te AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Özdemir’in AKP İstanbul İl Başkan adayı olarak belirlendiğini duyurdu.
7 Şubat’ta Erdoğan’ın katılımıyla düzenlenen İstanbul 8. Olağan İl Kongresi‘nde il başkanlığı görevini Abdullah Özdemir devraldı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Dün Abdullah Öcalan’ın tarihi açıklamasına odaklandık ama dün başka bir faaliyet daha vardı. O da AK Parti’nin yeni İstanbul İl Başkanı Abdullah Özdemir’in bir grup medya yöneticisine verdiği kahvaltıydı. Beni de çağırmışlardı, sağ olsunlar. İlginçti, bayağı bir sürdü. İki saati aşkın sürdü bu toplantı. Sorular soruldu, ben sormadım. Özel olarak sormamı bekleyenler de olmuş, biliyorum ama özel olarak da sormadım. Çünkü şunu biliyorum ki oraya gelen gazetecilerin büyük bir kısmı, ezici bir çoğunluğu iktidar yanlısı, iktidara angaje ve beni ve Medyascope’u sevmeyen kişiler. Zaten AK Parti yöneticilerini bu anlamda takdir ediyorum, beni oraya çağırarak diğer gazetecilerin bir şekilde hoşlanmadıkları bir şey yapmış oldular. Neyse, o konuya tekrar döneceğim gazeteci meselesine, sona doğru. Ama şunu söyleyeyim, görüyorsunuz Abdullah Özdemir genç bir isim, 42 yaşında, bir inşaat mühendisi, aslen İnebolulu. Gençlik kollarından itibaren AK Parti’de yer almış bir isim. Kendisi tabii ki çok adaylı bir yarışta seçilmedi. 7 Şubat’ta tek aday olarak girdi ve kazandı. Hatta öncesi de var, Bağcılar Belediye Başkanıydı Abdullah Özdemir. Erdoğan tarafından yeni il başkanı olarak tespit edildi. Bağcılar Belediye Başkanlığı’ndan istifa etti ve Osman Nuri Kabaktepe’den aslında görevi devraldı, öyle söyleyelim. Tabii ki formalite icabı seçim de yapıldı ve tüm oyları kazandı. Burada şu husus çok önemli tabii ki. Kendisi son seçimde, 2024 yerel seçiminde İstanbul’da AK Parti’nin oylarını artırdığı tek ilçe diye söyleniyor. En başarılı ilçe olduğu kesin. Bağcılar zaten çok başından beri, belediye olduğu andan itibaren Milli Görüş hareketinin partileri tarafından kazanıldı. Hatta Bağcılar’ın ilk belediye başkanı Feyzullah Kıyıklık, benim Galatasaray Lisesi’nden din ve ahlak hocamdır. O zamandan beri tanırım. Ve o gelenek hep sürdü; Fazilet Partisi diye başladı, sonra da AK Parti olarak sürdü. Ama burada şunu özellikle vurgulamak lazım: Son yerel seçimde AK Parti, İstanbul çapında, büyükşehirde zaten çok büyük bir hezimet yaşadılar ama ilçelerde de, yeniden kazandıkları ilçelerde de çok ciddi oy kayıplarına uğradılar. Bu anlamda Bağcılar istisna ve o nedenle de kendisinin İstanbul’da AK Parti’yi yeniden ayağa kaldıracak kişi olduğu düşünüldü herhalde ve bir anlamda bir sil baştan yapma söz konusu. Kendisini dinledik, çok soru soruldu. Sorulara verdiği cevaplarda da gördük, sakin birisi, profesyonelce bakan birisi. Ama işi çok zor. İşi neden zor? Diyor ki mesela, “Çalmadık kapı bırakmayacağız.” Bu ne anlama geliyor? ‘‘Bütün kapıları çalmadık’’ demeye geliyor daha önceki süreçte, bir kopma olduğunu söylüyor. Çünkü biliyoruz ki Milli Görüş hareketi, Refah Partisi’nden itibaren İstanbul’da, özellikle de Tayyip Erdoğan’ın il başkanı olduğu dönemden itibaren tüm kapıları çalma prensibiyle hareket etmişti. Özellikle kendi tabirleriyle ‘‘hanım komisyonları’’ bu konuda çok faaldi. O çizgi, o strateji belli ki bayağı bir aksamış. Bunu yeniden yapacaklarını söylüyor. Polemiklerden uzak duracağını söyleyen bir başkan var; ama biliyoruz ki AK Parti, özellikle son dönemde, en üst düzeyde esas olarak polemiklerle besleniyor. Böyle de bir durum var. Nasıl yapacak bunu? Çok aslında kestirmek mümkün değil. Zor, işi çok zor. Çünkü, şöyle söyleyeyim, abartılı bulanlar olabilir ama bir enkaz devraldı. Bu enkazın nedeni partinin İstanbul yönetimi değil. Onların da tabii ki yetersizlikleri olmuştur. Ama genel olarak AK Parti ile ilgili bir sorun var ve Erdoğan’ın tek adamlığı ile ilgili bir sorun var. Bu sorun en net şekilde İstanbul’da kendini gösteriyor. Erdoğan, İstanbul’dan kalkarak Türkiye’yi kazandı ama 2019 ve 2024’te İstanbul’u peş peşe kaybederek Türkiye’yi kaybetme telaşına kapıldı. Bunu net bir şekilde görüyoruz. 7 Şubat’ta kongre olduktan sonra, 9 Şubat’ta Medyascope‘ta bir yazı yazdım. Dedim ki, ‘‘AK Parti’nin İstanbul’u yeniden kazanması çok ama çok zor.’’ ‘‘İmkânsız’’ diyemedim, ‘‘Çok ama çok zor’’ dedim. Yazıyı okuyanlar bilirler, birçok madde sıraladım ama en önemli gerekçe bence, artık AK Parti’nin içerisinde gönüllü bir şekilde, kendini adamış bir şekilde, parti için, dava için her şeyden fedakârlık eden kitleler, sıradan insanlar yok demeyeceğim ama sayıca çok azaldı. Bunun yerine, hep onu söylüyorum, yani kendinden veren değil de partiye veren değil de partiden alanlar öne çıktı. Partiden alanlar ne alıyorlar? Birçok şey alıyorlar; mesela iş imkânı, ihale imkânı vesaire. Ama burada şöyle bir husus vardı tabii; özellikle başta büyükşehir olmak üzere AK Partili belediyeler, bu kişilerin nimetten pay alma yerleriydi. Bunlar büyük ölçüde ortadan kalktı. Şu anda AK Parti’nin kendi kadrolarını ve tabanını hareketlendirebilecek imkânlarında ciddi bir kısıtlanma var. Öte yandan, ülke çapında zaten yaşanan bir ekonomik kriz de var. Dolayısıyla o çarklar artık eskisi gibi dönemiyor ve partiyi yeniden bir dava partisi haline getirebilmek artık çok ama çok zor. Bunun da birçok nedeni var. Özellikle Cumhur İttifakı ile birlikte AK Parti’nin İslami söylemden ziyade daha milliyetçi bir söyleme ya da en iyi ifadeyle, en kolay ifadeyle Türk-İslam sentezi gibi bir çizgiye savrulması… Türk-İslam sentezi gibi bir çizgi, çok da fazla dava insanı üretebilecek bir çizgi değil. AK Parti bu anlamda çok ciddi bir krizin içerisinde. Bir diğer nokta da şu: Erdoğan, stratejisini şu anda Ekrem İmamoğlu’nu saf dışı bırakmak üzerine kurmuş durumda. Davalar açılıyor, diploma konusu gündeme getiriliyor ve bütün bunlarla Ekrem İmamoğlu zayıflatılmak, belki de yarış dışı bırakılmak isteniyor. Ve burada açık bir şekilde yargı kullanılıyor. Bu konuda değişik yorumlar yapılabiliyor. Kimileri diyor ki, ‘‘Bunlar tam tersine Ekrem İmamoğlu’nu güçlendiriyor’’, kimileri de diyor ki, ‘‘Ekrem İmamoğlu zayıflıyor.’’ Ben güçlendirdiği kanısındayım ama katılmayanlar olabilir. Fakat burada şöyle bir sorun var: Abdullah Özdemir’in şu anda ya da AK Parti İstanbul teşkilatının şu andaki en büyük rakibi de CHP ve Ekrem İmamoğlu. Bakın, AK Parti kurulduğundan itibaren girdiği tüm seçimlerde İstanbul’da ilk kez 2024 İl Genel Meclisi’nde CHP’nin gerisinde kaldı. 2019’da belediyeyi kaybettiler ama İl Genel Meclisi’nde yine daha fazla oy almışlardı ve biliyorsunuz, Meclis’in çoğunluğu onlarda olduğu için de Ekrem İmamoğlu’nu bayağı bir engelleyebilmişlerdi. Şimdi ama ilk kez, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın önünde çıkmıştı ama aynı seçimde, milletvekili seçiminde AK Parti, CHP’yi İstanbul’da yine geçmişti. Ama 2024’te iş değişti. Böyle bir durumda şu anda CHP’yle ve Ekrem İmamoğlu’yla mücadele etmesi gereken bir parti teşkilatı var ama devlet, devletin başındaki Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu mücadeleyi kendisi üstlenmiş durumda ve bunu da yargı eliyle yapmaya çalışıyor. Şimdi böyle bir ortamda parti teşkilatı ne yapabilir, nasıl yapabilir? Yani şimdi oturup Ekrem İmamoğlu’nun mahkûm olmasını, siyasi yasaklı olmasını mı dillendirecek ya da diplomasını mı dillendirecek? Bunların hiçbirisi siyasi konular değil. Nereden siyaset yapacak? Yani, Erdoğan bu hamlesiyle aslında kendi partisinin siyaset alanını da daraltıyor. Ve sonuçta şu hâliyle bakıldığı zaman, ki toplantıda da öyleydi, İl Başkanı İstanbul’da ulaşım sorunu vesaire gibi birtakım sorunlar üzerinden bir şeyler söylüyor, eyvallah. Ama bunlar siyasi bir heyecan yaratabilecek ve CHP’nin seçmen nezdindeki itibarını azaltacak şeyler değil.
Şimdi işin basın kısmına tekrar dönecek olursak, böyle bir şey yapıyor ve burada 50’ye yakın medya yöneticisi vardı. Sadece 5’i kadındı, öyle saydım ve bunların büyük bir çoğunluğu, ezici bir çoğunluğu, iktidara tam anlamıyla angaje olmuş kişiler. Ve bize ‘‘foncu’’ diyorlar, biliyorsunuz, iktidar tarafından doğrudan ya da dolaylı bir şekilde fonlanan medya, yani gerçek fondaşlar onlar aslında. Ve bu yapıların kamuoyu oluşturma ama özellikle de mesela İstanbul’da AK Parti’nin CHP’yi geçebilmesi için ne yapması gerekiyor? Diyelim ki CHP seçmeninin bir kısmını kendisine kazanması gerekiyor. Ama AK Parti’nin en büyük telaşı şu anda kendi tabanını korumak. Ama kendi tabanını korusa bile İstanbul’da bu yetmeyecek. Öteki taraftan da birilerini alması lazım. Bunu nasıl yapacaksınız? Tabii ki siyasi propagandayla yapacaksınız ve medyayla yapacaksınız. Şimdi o medyayı görünce, oradaki insanları görünce açıkçası dedim ki, ‘‘Bunlarla nasıl yapacaksınız bunu?’’ Kendilerine söyleyemedim ama burada söylüyorum ve izlerlerse göreceklerdir ya da birileri aktaracaktır. Yani medyası bu olan bir partinin… Ki medyası, onların medyası, büyük bir çoğunluğu öyle. ‘‘Hayır değil, biz bağımsızız’’ diyen falan çıkar mı, çok emin değilim. Bunlarla nereye gidersiniz, nasıl gidersiniz? Ve zaten şunu da gördüm, büyük bir telaş var. Abdullah Özdemir’e hep sorulan soru büyük ölçüde şu: ‘‘Nasıl toparlayacaksınız, nasıl toparlayacaksınız? Nasıl İstanbul’u yeniden kazanacaksınız?’’ Bunu sorarken tabii ki kendileri için endişeleniyorlar. Çünkü İstanbul’u kaybetmesi tescillenmiş bir AK Parti durumunda, bu medyanın, bu medya kuruluşlarının büyük bir kısmının geleceği yok. Fonlar kesilecek, zaten kesilmeye başlamıştır herhalde yavaş yavaş, bilemiyorum. Böyle bir acı içerisindeler. Bu kişilerin, bu kurumların, değil başka partiye gidenlerin aklını çelmek, AK Parti’den uzaklaşmaya meyilli olanları durdurabilme konusunda da herhangi bir yetenekleri olduğunu sanmıyorum. Sonuçta şöyle söylemek lazım: AK Parti ve diğer partiler, hepsi aslında, siyasetçiler, gerçekten medya üzerinden birilerine ulaşmak, özellikle kendilerinden olmayanlara ulaşmak istiyorlarsa her şeyden önce partiler üstü, gruplar üstü bağımsız medyaya ihtiyaçları var. AK Parti, medyada kendine biat edenleri bir havuzda toplayarak aslında kendi sonunu hazırlıyor ya da hızlandırıyor, öyle söyleyelim. Sonuçta bu yapılara, bu kurumlara vesaire, AK Parti’ye şüpheyle bakan kimseler itibar etmiyorlar. Birazcık baksalar bile onların söyledikleriyle fikir değiştirecek durumda değiller. Halbuki mesela AK Parti İstanbul’da yeniden silkinmek istiyorsa, bir şekilde diyelim ki Abdullah Özdemir’in Halk TV‘ye, Sözcü TV‘ye de çıkabilmesi, çıkması ve orada sorulacak her türlü soruya cevap verebilmesi lazım ki biraz insanlara ulaşabilsin. Ama bu medya ortamına eğer razı olurlarsa, Allah sonlarını hayır etsin diyeyim, noktayı koyayım. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.