Ruşen Çakır yorumluyor: “Suriye’deki ateş yine bizi de yakar”

Ruşen Çakır Suriye’nin sahil bölgesi olan Lazkiye ve Tartus vilayetlerinde Alevilere yönelik artan şiddeti değerlendiriyor. Çakır’a göre olayların Türkiye’yi etkilemesi muhtemel. Çünkü Türkiye’de hem çok sayıda Arap Alevisi hem de genel olarak Alevi nüfus yaşıyor. Bu nüfusun gelişmeleri dikkatle takip ettiğinin altını çizen Çakır medyaya daha sorumlu bir dil öneriyor.

Suriye’de 6 Mart’ta patlak veren mezhep gerilimi binden fazla kişinin ölümüne sebep oldu. Saldırılarda en az 745 Alevi sivil öldürüldü.

Suriye’ye dönüşler ve Türkiye’nin stratejik kaybı

Çakır, Türkiye’nin yakından ilgilenmesi gereken bir süreç yaşandığını ve bunun iki boyutu olduğunu açıkladı. İlk olarak, Suriye’deki istikrarsızlığın göç dalgaları üzerindeki etkisine değinen Çakır, “Şu haliyle Suriye’ye gitmeyi, dönmeyi düşünenlerin önemli bir kısmı en azından bir müddet daha ertelemiştir dönüşünü. Üstüne şu anda Suriye’yi terk etmek isteyen yeni topluluklar var. Özellikle Alevilerin ülkeyi terk etmek isteyeceği ve bunların bazılarının Türkiye’ye de yönelebileceğini düşünelim” dedi.

İkinci olarak, Türkiye’nin stratejik kayıplarına değinen Çakır, “Türkiye Suriye’ye çok ciddi yatırım yaptı. HTŞ’ye de yatırım yaptı. HTŞ iktidara gelince en çok kazananların başında Türkiye anıldı. Türkiye’nin himayesinde gelişmiş bir başarı öyküsü yaşandığı düşünülürken, üç ay içerisinde yönetim çok zor durumda kalmaya başladı. Bu Türkiye’nin stratejik olarak ne kazandığı sorusunu zor durumda bıraktı” dedi.

Suriye'deki ateş yine bizi de yakar: Ruşen Çakır yorumluyor (Video)
Suriye’deki ateş yine bizi de yakar: Ruşen Çakır yorumluyor (Video)

Türkiye’de Alevi karşıtlığının yeniden alevlenme tehlikesi

Çakır, Suriye’deki Alevi-Sünni geriliminin Türkiye’ye yansıma ihtimaline dikkat çekti. “Türkiye’de birileri Alevi karşıtlığını Suriye nedeniyle ve bahanesiyle tekrar tekrar gündeme getirebilirler” diyen Çakır, Türkiye’deki Arap Alevilerinin Suriye’dekilerle aynı topluluğun parçası olduğunu vurguladı. “Alevilik böyle bir kültür, Arap Alevileri Türkiye’de de var. Hatay’da, Mersin’de, Adana’da, özellikle ülkenin güney bölgesinde ve tabii ki İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlerde de çok sayıda Arap Alevisi yaşıyor” dedi. Çakır, geçmişte benzer provokasyonların yapıldığını hatırlatarak, “Türkiye’de Aleviliği mürted gören silahlı gruplar var. Böyle bir provokasyon ortamı olursa çok kötü yerlere doğru savrulabiliriz. Bu ülkenin tarihinde cumhuriyetin tarihinde çok ciddi Alevi katliamları oldu. En son Sivas katliamını yaşadık. Şimdi de birileri, Kürt sorununun çözümü yolunda ciddi adımlar atılırken, olayı Türkiye’nin gündemine sokmak isteyebilir” uyarısında bulundu.

Ruşen Çakır Suriye’de Alevilere yönelik saldırıları ve Türkiye için olası sonuçlarını “Suriye’deki ateş yine bizi de yakar” başlıklı videoda değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi pazarlar. Suriye’den çok iyi haberler gelmiyor. Dün Sarkis Kassargian’la yaptığım yayını izleyenler de görmüştür. Zaten birçok yerden, birçok kaynaktan haber akıyor ve Türkiye’de de özellikle Aleviler, Alevi toplulukları bu konuda bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bir diğer yandan da Türkiye’de bazı kişiler, Suriye’deki olaylarda Alevileri hedef gösteriyorlar ve bu da tabii ki Türkiye’ye yansıyor. Şu anda kritik bir aşamada Suriye, ülke olarak. Üç ay sonunda Ahmed eş-Şara yönetimindeki HTŞ ağırlıklı geçici hükümet bir şeyler yapıyor gibiydi ve Batı’yla da ve bölge ülkeleriyle de — hepsiyle değilse bile büyük bir kısmıyla — Arap dünyasıyla, Türkiye ile iyi ilişkiler kurarak, onlardan geniş bir kredi alarak, krediden kastım para değil, daha siyasi bir kredi alarak bir şeyler yapmaya çalışıyordu ama başından itibaren bu yapmaya çalıştıklarının yetersiz olduğunu söyleyenler galiba haklı çıkıyor. Şu anda Alevilerle Şam yönetimi arasında ciddi bir sorun var. Bu sorunun sonucunda şu anki hükümete bağlı güçlerin içerisinden bazı kişilerin özellikle — Suriyeli olmayanların daha fazla öne çıktığı söyleniyor, Orta Asya’dan gelen bazı cihatçıların — sırf Alevi oldukları için sivil insanları katlettikleri haberleri güvenilir bir şekilde çıkıyor. Bir Alevi katliamı söz konusu. Alevilerin içerisinden de bazılarının, bazı erkeklerin özellikle, kendi silahlarıyla bir şekilde var olan yönetime karşı bir tür silahlı mücadele içerisinde oldukları da söyleniyor. Her durumda Suriye’nin sahil bölümünde çok ciddi bir çatışma hali var, bir istikrarsızlık var ve bu, bütün ülkeyi etkileyebilecek bir istikrarsızlık. Çünkü ülkenin güneyinde çok ciddi bir İsrail ağırlığı var ve burada Dürziler İsrail’e yakın hareket ediyorlar. Ülkenin kuzeyinde, özellikle kuzeydoğusunda Kürtler, Araplarla birlikte ama ağırlıkla Kürtler ayrı bir pozisyondalar ve bu sorun daha çözülememişti. Çözülecek mi diye beklerken Alevi sorunu patlak verdi ve dolayısıyla bütün sorunlar şu anda ertelenmiş durumda. Çok kritik bir aşama. Burada bunu nasıl çözecek, çözmek istiyor mu? Öncelikle bunu görmek lazım. Şu andaki Şam yönetimi bunu çözmek istiyor mu? Alevileri gerçekten sisteme dahil etmek istiyor mu? Onları ülkedeki yeni yönetimin bir parçası olarak görmek istiyor mu? Bu konu henüz net değil. Biliyoruz ki şu anda Suriye’yi yöneten kişiler, kafa olarak, ideolojik olarak Alevileri, Suriye’deki Alevileri, Hristiyanlardan daha kötü ve tehlikeli ve bir anlamda — hepsi olmasa bile önemli bir kısmı — aslında katli vacip olarak görebiliyor. Bunu aşabilmeleri, reel politiğe uygun hareket edebilmeleri zaten baştan itibaren bir soru işaretiydi. Şimdi şöyle bir hava yaratılmak isteniyor: “Bizim derdimiz Alevilerle değil ama buradakiler, bazı kişiler Esad yanlısı ve Esad’ı geri getirmek istiyorlar” diye olayı bir mezhep boyutundan siyasi boyuta taşımak istiyorlar. Fakat şu anda Şam yönetimine karşı direnenlerin Esad yanlısı olduğunu söylemek, ki bir kısmı Esad döneminde önemli görevlerde bulunmuş olabilir ama Esad yanlısı olduğunu söylemek fazla abartılı olur. Çünkü Esad yok ortada. Esad zaten kaçıp gitmiş, üzerine yatırım yapılabilecek, uğruna ölünecek bir kişi değil. Esad sonrası bir Alevilik var ve Esad sonrası Aleviliğin içerisinde bazı arayışlar var. Kaldı ki Esad zamanında da tüm Aleviler Esad yanlısı değildi. İçlerinde muhalif olanlar ya da nötr olanlar da vardı. Neyse. Şimdi bu olay Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor, fazlasıyla yakından ilgilendiriyor. Daha önce Suriye iç savaşının faturasını tabii ki öncelikle Suriye ödemişti ama onun dışında komşu ülkeler, Türkiye, Ürdün gibi ülkeler çok ciddi faturalar ödediler. Türkiye, Ürdün, diğer ülkeler, Lübnan da buna dahil, milyonlarca göçmen, sığınmacı buralara akın etti. İşin bir yanı bu. Bir diğer yanı da özellikle Türkiye’de, aynı zamanda bu gelenlerin bir kısmı kendi sorunlarını Türkiye’ye taşıdılar ve Türkiye’de de birtakım terör eylemleri gerçekleştirdiler ve Türkiye’yi istikrarsızlaştırdılar. Zaten istikrarsızdı, daha da istikrarsızlaştırdılar. Şu aşamada Türkiye için neden kritik? Şimdi bir kere, Suriye’de Esad gittikten sonra ne diyorduk ilk başta? İşte, ‘‘Bir süre sonra Suriyeliler ülkelerine döner, dönsünler.’’ İlk günlerde çok az insan geri döndü. Ama bunun altyapısı oluşturulmak isteniyordu. Bunun da birtakım yolları, özellikle ülkenin harap olmuş yapısını yeniden inşasıydı. Bu anlamda dünyanın dört bir tarafından oraya ekonomik yardım ve aynı zamanda da Türkiye’nin özellikle bu yeniden inşada çok ciddi bir rol oynayacağı, özel sektörün buralarda çok ciddi yatırımlar yapacağı vesaire söyleniyordu. Yani bir yandan Türkiye’den göçmenler, sığınmacılar geri gidecek, bir diğer yandan Türkiye için çok ciddi bir ekonomik alan açılacak deniyordu. Şu haliyle Suriye’ye gitmeyi, dönmeyi düşünenlerin herhalde önemli bir kısmı en azından bir müddet daha dönüşünü ertelemiştir. Üstüne şu anda Suriye’yi terk etmek isteyen yeni topluluklar olduğu kesin. Özellikle Alevilerin ülkeyi terk etmek isteyeceğini ve bunların bazılarının Türkiye’ye de yönelebileceğini bir kere düşünelim. Yani biz var olan sığınmacıların geri gitmesini beklerken yeni sığınmacıların gelme ihtimalini hesaba katmak gerekiyor. Bir diğer yönüyle de ekonomik anlamda Suriye’nin yeniden yapılanmasının Türkiye için de bir fırsat olacağı beklentisi de bir süre daha ertelenmiş oluyor. Bunlar işin bir yanı. Bir diğer yanı tabii ki şu: Türkiye, Suriye’ye çok ciddi bir yatırım yaptı, HTŞ’ye de yatırım yaptı. Ve ne oldu? HTŞ iktidara gelince en çok kazananların başında Türkiye anıldı ve zaten Türkiye’den ilk andan itibaren MİT Başkanı gitti, daha sonra Dışişleri Bakanı gitti. Önce Dışişleri Bakanı geldi, sonra Eş-Şara geldi vesaire. Türkiye’nin himayesinde gelişmiş bir başarı öyküsü, İslamcı tabirle ‘‘Suriye devrimi’’ yaşandı. Suriye devrimi Suriye devletine dönüşecek ve nasıl olacak? Türkiye’nin çok ciddi bir şekilde, aktif bir şekilde yol göstericiliğinde ya da yabancı tabiriyle mentorluğunda olacak derken, üç ay içerisinde yönetim çok zor durumda kalmaya başladı Alevilerle ilgili olarak. Dolayısıyla bu, Türkiye’nin stratejik olarak ne kazandığı sorusunu bayağı bir zor durumda bıraktı. Şu anda, eğer Eş-Şara yönetimi kaybederse Türkiye de aynı şekilde kaybediyor olacak.

Bir diğer husus tabii ki Suriye’nin kuzeydoğusunda Rojava diye adlandırılan bölgedeki mesele. Türkiye’nin kırmızı çizgisi burası ve Türkiye’deki yeni çözüm sürecinin de zaten bu bağlamda tasarlandığı da biliniyor. Yani Türkiye, Ankara bir şekilde orada bir Kürt yapılanmasına asla izin vermemek istiyor ama orada Kürtlerin ABD destekli olması nedeniyle de belli bir yerden ötesine gidemiyordu. Şu haliyle bakıldığı zaman Alevilerle bu kadar sorun yaşayan bir Şam’ın, ülkeyi kontrol etmekte zorlanan bir Şam’ın ülkenin kuzeydoğusunda, ki çok örgütlü, silahlı, belki HTŞ’den askeri olarak daha güçlü bir yapı söz konusu, onunla baş etmesi çok mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla Alevilerle yaşanan sorun başka bölgelere de sıçrayabilir ve yine Türkiye’nin en önemli vurgusu olan toprak bütünlüğü, Suriye’nin toprak bütünlüğü meselesi ciddi bir şekilde sorunlu hale gelebilir. Bunu birtakım güçler, bölgesel güçler de pekâlâ arzu ediyor olabilir; mesela İsrail, mesela belki İran. Dolayısıyla bu da bölgedeki diğer etnik grupların, inanç gruplarının da Şam’la arasının iyice açılmasına neden olabilir. Eğer Şam yönetimi Alevilerle olan sorununu bir şekilde Alevileri ikna ederek, sürece katarak çözerse olmaz; ama Alevileri bir şekilde zorla bastırmaya çalışarak bu sorunu çözmeye çalışırsa, o zaman diğer topluluklarla da çok ciddi sorun yaşar. Bu olayın Türkiye’yi ilgilendiren en önemli boyutu bence, ki şimdiden ucu gözüktü, bugün yazdığım yazıda Medyascope‘ta buna değindim; Türkiye’de birileri Alevi karşıtlığını Suriye nedeniyle ve bahanesiyle pekâlâ tekrar gündeme getirebilirler. Sorsanız diyorlar ki “Suriye’dekiler bizim Aleviler gibi değil, onlar Nusayri” deyip bir şekilde olayın Türkiye ile alakası olmadığını söylemeye çalışıyorlar, ki çok yanlış bir şey. Yani yanlış olduğunu bilmiyor olamazlar. Birincisi, Alevilerin içerisinde farklı yol yordam benimseyenler var ama bunların hepsi birbirini, nasıl söyleyeyim, kardeş görüyor. Dolayısıyla bir Türkmen Alevisi, Kürt Alevisi, Arap Alevisi aynı olmayabilir, aynı değiller; ama sonuçta hepsi Alevi. Dolayısıyla Suriye’deki Alevilerin başına bir şey geldiği zaman bir Türkmen Alevisi kalkıp “Ya onlar Arap Alevisi, bana ne” demez. Diyen illaki vardır ama büyük bir çoğunluğu demez. Alevilik böyle bir kültür. Bir diğer husus da tabii şu: Suriye’deki Arap Alevilerin Türkiye’de akrabaları var ya da aynı inanıştan, aynı topluluktan yüz binlerce, belki milyonu aşan insan yaşıyor Hatay’da, Mersin’de, Adana’da. Yani özellikle ülkenin güney bölgesinde ve tabii ki İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlerde de çok sayıda Arap Alevisi yaşıyor. Bunlar aynı Suriye’deki, Lazkiye’deki, Tartus’takiler gibi benzer, benzer değil, aynı topluluğun parçası. Yani hem Anadolu Aleviliği var hem de Türkiye’de Arap Aleviliği var. Dolayısıyla, Suriye’deki Alevilerin hepsini terörist, düşman, şu bu, İslam düşmanı gibi tarif ettiğiniz zaman kendi ülkenizdeki insanlara ne diyorsunuz? Ve bu çok tehlikeli. Bu, daha önce de yapıldı. Suriye iç savaşında da bu denendi. İç savaş bittikten sonra, yani HTŞ iktidara geldiği zamanlarda da bunu yapmaya çalışanlar oldu. Hatta ben “Alevileri tahrik etmeyin” diye bir yayın yapmıştım. Alevilerin çok izlediği, paylaştığı bir yayın oldu. Şimdi bu olay tekrar gündeme getirilmek isteniyor. Hele Suriye’deki çatışma tırmanırsa, ki hiç temenni etmiyorum, umarım en kısa zamanda taraflar bir ortak noktada anlaşırlar ve hepsi Suriye’yi birlikte inşa etmeye karar verirler; ama tırmanması durumunda Türkiye’de birtakım çevreler, Türkiye’deki Alevileri, özel olarak Arap Alevilerini olabilir ama genel olarak tüm Alevileri hedef alan birtakım söylemlerde ve, korkarım, eylemlerde bulunabilirler. Çünkü Türkiye’de biliyoruz, sürekli operasyonlar oluyor, gözaltına alınanlar var, vesaire ama Türkiye’de Aleviliği mürtet gören silahlı gruplar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ya da Suriye, Irak vatandaşı — hiç fark etmiyor bir yerden sonra — bunlar var. Böyle bir şey olursa, böyle bir provokasyon ortamı olursa, o zaman çok kötü yerlere doğru savrulabiliriz. Bu ülkenin tarihinde, Cumhuriyetin tarihinde de, Cumhuriyet öncesinde zaten var, Cumhuriyet tarihinde de çok ciddi Alevi katliamları oldu. Kimse, ‘‘Yok böyle bir şey, Alevi-Sünni kardeştir’’ deyip olayı kapatabileceğini düşünmesin. Türkiye’de böyle şeyler oldu. En son Sivas Katliamı’nı yaşadık. Şimdi de pekâlâ içeriden, dışarıdan birileri Türkiye’de tekrar, hele Kürt sorununun çözümü yolunda çok ciddi adımlar atılırken bu olayı Türkiye’nin gündemine sokmak isteyebilir. Onun için son derece dikkatli olmak gerekiyor ve Ankara’nın bir şekilde Şam yönetiminin bu olayı olabildiğince serinkanlı bir şekilde, Alevileri sürecin içerisine katarak halletmesine yardımcı olması gerekiyor. Aksi takdirde daha önce olduğu gibi, bu sefer de bir ateş varsa ve iyice harlanıyorsa bu ateş bizi de Allah muhafaza yakar. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.