MHP lideri geçtiğimiz günlerde DEM Parti’yle ilgili, “DEM Parti’nin sağduyulu, soğukkanlı, sıcak mesajlarının yanı sıra tutarlı ve istikrarlı adımlarını muhafaza gayreti sonucunda Türkiye partisi olmasının önü de açılacaktır” dedi. Ruşen Çakır bu videoda, “DEM Parti ‘Türkiye partisi’ olur mu?” sorusuna yanıt aradı.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM Partililere uzattığı el ile yeni bir dönem aralandı. Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan ile ilgili çıkışının ardından İmralı trafiği de başladı.
DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları 10 Mart’ta CHP Genel Merkezi’ne giderek Özgür Özel ile görüşecek. Bakırhan ve Hatimoğulları, Öcalan’ın çağrısını ve süreci Özel’e anlatacak. Liderler aynı zamanda EMEP ve DEVA Partisi’ne de gidecek. DEM Partili liderler, siyasi partilerle süreç ile ilgili görüşmeye devam edecek.
- Diyarbakır’da Öcalan’ın 8 Mart mesajı okundu: “Kadın özgürlük meselesi bütün önemini koruyor”
- DEM Parti’nin siyasi partilerle görüşme programı belli oldu
Öcalan’ın çağrısının ardından DEM Parti’nin “Türkiye partisi” olup olmadığı tartışılıyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrıya ilişkin yazılı bir açıklama yayımladı.
Bahçeli, “Terörsüz Türkiye” hedefinin “tarihin ve coğrafyanın huzurla mühürlenmesi” olduğunu belirtti. MHP lideri “On yıllardır milletimizin başına musallat olan kanlı musibetin nihayet sonu görünmüştür” dedi.
Bahçeli, “DEM Parti’nin sağduyulu, soğukkanlı, sıcak mesajlarının yanı sıra tutarlı ve istikrarlı adımlarını muhafaza gayreti sonucunda Türkiye partisi olmasının önü de açılacaktır” dedi.
MHP Genel Başkanı, terör sorununun çözümü sürecinde DEM Parti’nin tavrını olumlu bulduğunu ima ederek, partinin bu tutumunu sürdürmesi halinde ulusal siyasetin meşru bir aktörü olarak kabul görebileceğine işaret etti.
Ruşen Çakır, Bahçeli’nin açıklamalarını değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar ve tabii ki iyi haftalar. MHP Lideri Devlet Bahçeli şaşırtmaya devam ediyor. Kendisi, biliyorsunuz daha önce HDP’nin ve ardından Yeşil Sol Parti’nin ve nihayet DEM Parti’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasını, en azından hazine yardımının kesilmesini ısrarla savunmuş birisiydi. Ama geçen Ekim ayından bu yana, DEM Parti hakkında yaptığı açılımdan bu yana bu partinin bir tür hamisi gibi oldu, öyle söyleyebiliriz. Dün hasta yatağından yaptığı yazılı açıklamada, biliyorsunuz, Kandil’in ateşkes ilanını eleştirdi, YPG’nin Suriye’de silah bırakmayacağı açıklamalarına kızgınlığını dile getirdi ve bu arada DEM Parti hakkında çok olumlu şeyler söyledi. Olduğu gibi okumak istiyorum: ‘‘DEM Parti’nin sağduyulu, soğukkanlı, sıcak mesajlarının yanı sıra, tutarlı ve istikrarlı adımlarını muhafaza gayreti sonucunda Türkiye partisi olmasının önü de açılacaktır.’’ Bunu Devlet Bahçeli’den duyuyoruz.
‘‘Türkiye partisi’’ kavramını biz daha çok 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde duymuştuk. Türkiye çözüm sürecinden yeni çıkmıştı, kritik bir seçimdi. Bu Kürt hareketinin daha önceki partileri genellikle %10 barajı nedeniyle parti olarak girmeyip bağımsız adaylarla girmişken, HDP ‘‘Bu sefer %10’u geçeceğiz, Türkiye partisi olacağız’’ dedi. Selahattin Demirtaş özellikle öne çıktı, kanal kanal dolaştı, hatta saz bile çaldı ve o seçimde HDP %13’ü aştı. 80 milletvekili kazandı. Ve o seçimin tabii ki daha çarpıcı sonucu, AKP’nin ilk defa bir seçimden tek parti iktidarını çıkartamaması oldu. Malum, Erdoğan orada çok ciddi bir şekilde kendisine zaman kazandırdı ve ülkeye zaman kaybettirdi ve ülkeyi 1 Kasım 2015’te bir şiddet sarmalı içinde tekrar seçime götürüp tekrar tek başına iktidarı aldı. O Haziran seçimlerinde şöyle bir hava vardı: birincisi, Erdoğan’ın, AKP’nin artık gideceği beklentisi vardı; ikincisi, HDP’nin yükseldiği görülüyordu ve HDP’nin oylarının AKP’nin gitmesinde çok kritik olacağı düşünülüyordu. HDP’nin %10 barajını geçmesi isteniyordu muhalefette ve bu anlamda biraz da CHP’ye kızgınlıkla büyükşehirlerde bazı muhalif seçmen de HDP’ye yöneldi ve HDP gerçekten bir anlığına da olsa Türkiye partisi oldu, %13 ile büyük bir zafer elde etti. Fakat aradan geçen süre içerisinde HDP bu imajını koruyamadı. Zira Haziran seçimlerinden sonra Kandil’den gelen demokratik özerklik ilanı çağrısıyla birlikte Güneydoğu epey karıştı, şiddet olayları yaşandı ve HDP orada etkili olamadı. Selahattin Demirtaş da olamadı, arkadaşları da olamadı. Ve girdikleri seçimde bir düşüş yaşadılar. %13 olan oyları 10.7’ye indi, 80 milletvekili 59’a düştü. Ve sonrasında da malum, CHP’nin de desteğiyle dokunulmazlıklar kaldırıldı, Demirtaş, Figen Yüksekdağ, birçok isim hapse atıldı. HDP yoluna onlarsız devam etmek zorunda kaldı. Bayağı bir zorlandı. Türkiye partisi olmayı dile getirdikleri anlar oluyordu belki ama esas dertleri, kendi tabanlarını koruyabilmekti, tabanlarını ve kadrolarını. Ama sürekli operasyonlara maruz kalan bir partiydi HDP ve girdiği bir sonraki seçimde, 2018’de oylarını Kasım’a göre 1 puan arttırdı, milletvekili sayısını da 59’dan 67’ye çıkardı. %11.7, hiç de fena bir oy değildi, bütün zorluklara rağmen. O da hareketin nasıl belli bir, güçlü bir tabana yaslandığını bize gösteriyordu. Fakat sonra 2023’te Yeşil Sol Parti olarak girilen seçimde oylar %10’un da altına düştü. Tabii ki orada partinin adı değişti, amblemi değişti, birçok şey oldu; ama oylar düştü. Ve ardından 2024 yerel seçimlerinde Güneydoğu’da çok etkili oldular, ancak ülke çapında eski güçlerinden uzak kaldılar. Bütün bu süre içerisinde HDP muhalefet partisi olarak algılandı, ki öyleydi. Zaten Selahattin Demirtaş’ın başına ne geldiyse Erdoğan’a yönelik o ‘‘Seni başkan yaptırmayacağız’’ çıkışı nedeniyle oldu, onu da çok iyi biliyoruz. Çok ciddi bir meydan okumaydı ve Erdoğan onun intikamını yıllardır almaya devam ediyor. HDP 2023 genel seçimlerine Yeşil Sol Parti olarak girdi, ama cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermediler, Kılıçdaroğlu’nu desteklediler. Selahattin Demirtaş cezaevinden kayıtsız şartsız bir destek verdi ve sonra bayağı bir pişman oldular. Nitekim parti içerisinde çok ciddi bir öz eleştiri süreci başladı ve kendilerini ‘‘üçüncü yol’’ olarak ilan ettiler. Yani muhalefete, ki Altılı Masa zaten dağılmıştı ama, muhalefete de iktidara da mesafeli, kendi yolunda gidecek bir parti… Fakat 2024 seçimlerinde Kent Uzlaşısı çağrısı yaptılar ve bazı bölgelerde Cumhuriyet Halk Partisi ile ortak hareket ettiler, ki şimdi onlar mahkemelik oldu, biliyorsunuz. Şu anda HDP yakın zamandaki görüntüsünün uzağında bir yerde duruyor, yani şöyle bakalım: HDP muhalefete mi daha yakın, iktidara mı daha yakın? Diyeceklerdir ki, ‘‘Biz ikisine de eşit mesafedeyiz.’’ Olabilir, ama son dönemde görüyoruz ki özellikle Bahçeli ile olan ilişkiler, telefon görüşmeleri… Bahçeli, Selahattin Demirtaş’la bile konuştu, yani düşünün. Tek tek İmralı heyetindeki herkesle konuştu. Böyle bir durum yaşanıyor. Şimdi, HDP Türkiye partisi olur mu? Pekala olur, silahlar susarsa, ki 2015 Haziran seçimleri öncesinde böyle bir ortam vardı, HDP gerçekten Türkiye partisi oluyordu. Ama sonra silahlar tekrar konuşmaya başlayınca bu iddiası gitti. Şimdi tekrar silahlar susuyor, tekrar Türkiye partisi olması dile getiriliyor, ki hatta bunun açılışını Devlet Bahçeli yapıyor. Belli ki önümüzdeki dönemde bunu sıklıkla duyacağız. Fakat burada şöyle bir sorun olacak. Yani muhalefetin içerisinde şimdiden, bu açılım, Bahçeli’nin açılımı başladığından beri şu tür sesler var: “Bunlar Erdoğan’la anlaştı, iktidarla anlaştı, bizi satacaklar, bize ihanet edecekler” diye bir yaklaşım var ve yaşanan onca gelişmeye rağmen hala kendini muhafaza ediyor bu yaklaşım. Bunu bir kenara koymak lazım. İkincisi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin özellikle bu yeni açılımla ilgili olarak pozisyonunun tam net olmaması. Bugün tekrardan biliyorsunuz heyetler partileri ziyarete başlayacaklar ve bugün Cumhuriyet Halk Partisi ile görüşme de var. Bu görüşme, daha önceki görüşmeden daha önemli bence, özellikle Özgür Özel’in görüşme sonrası yapacağı açıklamayı ben şimdiden çok önemsiyorum. Bakalım, ne mesaj verecek? Genellikle DEM Partililer fazla konuşmayı tercih etmiyorlar ama ziyaret ettikleri partilerin liderleri bir şeyler söylüyor. Daha önce de böyle olmuştu, Özgür Özel yine konuşmuştu, bu sefer de bunu konuşacak. Burada DEM Parti’nin Türkiye partisi olabilmesi için sürecin sağlıklı yürümesi gerekiyor, birincisi bu. Yani Kandil silah bırakacak, kendini feshedecek ve devamı gelecek. İkincisi, bu sefer Meclis’e çok rol düşüyor. Meclis’te bu yeni dönemin hukuki altyapısının, yasal altyapısının hazırlanması gerekecek. Silah bırakanlar ne olacak, cezaevindekiler ne olacak, birçok konu var ve burada DEM Parti’ye de bayağı bir rol düşüyor, o anlaşılıyor. Tabii muhalefet burada başından itibaren hep şundan endişeleniyor: DEM Partililer bunun karşılığında Erdoğan’ı yeniden, hatta ömür boyu seçecek formüllere evet diyebilirler’’ diye bir beklenti var. Öyle bir şeye doğru evrilirse DEM Parti’nin Türkiye partisi olup olmaması değil, iktidarın parçası olup olmadığı tartışılacak. Dolayısıyla DEM Parti’nin Türkiye partisi olma iddiasını yeniden güçlü bir şekilde hayata geçirebilmesi için pozisyonunu iki tarafa da belli mesafelerde koruyarak olabilir. Daha da önemlisi şu, bu tür bir iddiayı taşıyabilecek kadrolara ihtiyacı var DEM Parti’nin. Şu haliyle baktığımız zaman partinin kadroları, en yukarıdan en aşağıya kadar, çatışma döneminin kadroları. Ama şimdi çatışmadan çıkmaya geçiliyor ve dilini, tavrını, hatta kılık kıyafetini buna uydurabilecek kadrolara ihtiyacı olacak DEM Parti’nin. Burada zorlanacaklar, şimdiden zorlanıyorlar. Şimdiden mesela Suriye konusunda farklı farklı sesler çıkartıp süreci yürütenleri zor durumda bırakanlar oldu. Ve bu anlamda bence özellikle Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden çıkması ve tekrar bu olayın yasal alandaki lideri olması gerekiyor. Anladığım kadarıyla iktidar, en azından Devlet Bahçeli, bu seçeneğe hiç de olumsuz bakmıyor. Hızlı ilerliyor her şey. Kandil’deki kongrenin Nisan ayında yapılacağı söylendi. Eğer böyle olursa, gerçekten çok hızlı bir şekilde birçok şeye tanık olacağız ve umarım en kısa zamanda Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının da tekrar yasal alanda özgür bir şekilde siyaset yaptıklarına, kolları sıvadıklarına ve tekrar Türkiye partisi hedefiyle yola devam ettiklerine, edeceklerine tanık olacağız. Bu, hem bu hareketin kendisi hem de Türkiye için çok olumlu olur. Ama tekrar söylüyorum, iş hiç de kolay değil. İçeriden ve dışarıdan, DEM Parti’nin içinden ve DEM Parti’nin dışından çok engel de çıkacaktır. Ama Türkiye partisi, Bahçeli’nin tekrar gündeme koyduğu Türkiye partisi önermesi, DEM Parti’nin ve bu hareketin önündeki engelleri aşmasını epey kolaylaştıracaktır. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.