İktidarın boykot paniğinin bitmeyeceğini söyleyen Ruşen Çakır, protestolar karşısında hükümetin serinkanlı davranamadığını ve siyasi dengelerin değiştiğini belirtti.
Siyasi iktidarın boykot paniğinin bitmediğini ve biteceğe de benzemediğini savunan Ruşen Çakır, hükümetin boykotu, yapanlardan daha fazla önemsediğini vurguladı. Çakır, olayların ilk başta AKP Gençlik Kolları üyelerinin kitapçılardan alışveriş yapmasıyla başladığını söyledi. Ayrıca çeşitli bakanların, cumhurbaşkanı yardımcılarının ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın boykotun yerli ve milli sermayeye zarar vereceğini açıkladığını belirtti.
Genç oyuncuların boykota sahip çıkmasının ardından TRT’deki dizilerden oyuncuların çıkarıldığını hatırlatan Çakır, TRT Genel Müdürü’nün “acayip açıklamalar” yaptığını söyledi. Çakır, boykotun anayasal bir hak olmasına rağmen oyuncuların işten çıkarıldığını vurguladı.
Bakanlar alışveriş yaptı
2 Nisan’daki boykotta bakanların alışveriş yaptığını belirten Çakır, bazı alışveriş merkezlerinin adlarının ve alınan malların markalarının göründüğü ilginç görüntülerin medyaya yansıdığını söyledi. Çakır, bazı marketlerin ıssız olduğunu, Hulusi Akar gibi eski bakanların yanında koruma ordusuyla gittiğini vurguladı.
RTÜK Başkanı’nın açıklamaları
Olayın Türkiye’deki kurumların durumunu gösteren bir örnek olduğunu savunan Çakır, Fenerbahçe-Galatasaray maçının ATV’de yayınlandığını ve RTÜK Başkanı’nın hemen reytingleri açıklayarak halkın boykot çağrılarına ilgi göstermediğini söylediğini hatırlattı.
RTÜK Başkanı’nın böyle bir açıklama yapmasının görev alanına girmediğini söyleyen Çakır, iktidarda tam bir panik hali olduğunu söyledi.
Boykot neden bu kadar etkili?
Boykotun etkili olmasının nedenlerinden bahseden Çakır, boykot edilen firmaların korkup iktidarla ilişkilerini gözden geçirmesi ve başka sermaye gruplarının iktidara mesafe almasını önemli gördüğünü söyledi. Ayrıca boykotu CHP’nin başlattığını, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanmasını protesto amacıyla girişilen bir olay olduğunu hatırlattı.
Çakır, boykotun çok etkili olduğunu çünkü bir şey yapmamak üzerine kurulu olduğunu belirtti. Slogan atılması veya sokakta toplanılması durumunda polisin engel olabildiğini, ancak boykotta oturulan yerde hiçbir şey yapmamak olduğunu vurguladı.
“Muhalefet gündemi belirliyor”
19 Mart sürecinde inisiyatifin muhalefette olduğunu belirten Çakır, muhalefetin gündemi belirlediğini ve mitinglerine veya boykot çağrılarına katılan insanların sayısının ve kendilerine güveninin arttığını söyledi. İktidarda ise tam bir panik hali gözüktüğünü vurguladı.
Çakır, an itibarıyla dengenin iktidarın aleyhine olduğunu, Erdoğan’ın ikinci bir hamle yapması durumunda benzer bir durumun daha güçlü şekilde ortaya çıkabileceğini ifade etti.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Çakır son olarak, boykot olayının Türkiye’deki siyasi dengelerin nasıl değiştiğini, yeni aktörlerin aktif olduğunu ve toplumun daha aktif bir şekilde devreye girdiğini gösterdiğini söyledi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Gerçekten siyasi iktidarın boykot paniği bitmiyor, biteceğe de benzemiyor. Yani boykotu boykot yapanlardan daha fazla önemseyen bir siyasi iktidar var. Daha ilk andan itibaren böyle oldu ve devam edeceğe benziyor. İlk başta ne olmuştu? Kahvecide iftardan sonra kahve içen milletvekilleri, kitapçıda kitap alışverişi yapan AK Parti Gençlik Kolları üyeleri, değişik bakanların, Cumhurbaşkanı yardımcılarının ve Cumhurbaşkanı’nın kendisinin boykot uygulamasının nasıl yerli ve milli sermayeye zarar vermek olduğunu açıklayan sözleri… Ama esas 2 Nisan’daki ülke çapındaki genel boykot çağrısıyla beraber iş iyice çığrından çıktı. Şöyle çığrından çıktı: İnsanlar, boykot çağrısı yapan insanlar, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen soruşturmaya tabi tutuldular, gözaltına alınanlar oldu. Ve işin ilginç tarafı, sanılıyordu ki bu sefer insanlar, ünlüler özellikle topa girmeyecekler. Hayır, birtakım genç oyuncular boykota sahip çıktılar ve ne oldu? TRT‘deki dizilerden oyuncular çıkartıldı. TRT‘nin yan kolu olan Tabii‘deki dizilerde oynayanlar işten çıkartıldı. Çok acayip açıklamalar yaptı TRT Genel Müdürü. Yani niye çıkartılır insan? Boykot anayasal bir hak. Ama çıkartıldılar. Çıkartılanlara destek için mesela birisi, Aybüke’nin erkek arkadaşı destek verdi sosyal medyada. O yüzden o da işten çıkartıldı. Bir senarist destek verdi, onun dizisi arşivden kaldırıldı. Bir genç oyuncu gözaltına alındı.Ve birileri ekranlardan isim vererek “Bunlar da ifadeye çağrılacak, gözaltına alınacak” diye açık açık tehdit ettiler, yani hedef gösterdiler. Bu arada baktık, 2 Nisan itibarıyla bakanlar alışveriş yaptılar birdenbire, ellerinde alışveriş sepetleriyle ya da arabalarıyla ilginç görüntüler — ilginç diyorum, sadece ilginç demekle yetineyim — çıktı karşımıza. Bazı alışveriş yapılan merkezlerin mesela adları gözüküyordu, alınan malların şirket ya da markaları gözüküyordu. Bir anlamda propaganda da yapıldı. Bazıları ıssızdı marketlerin, bazılarında mesela Hulusi Akar, eski bakan, gittiğinde yanında bir koruma ordusu vardı, herhalde onun yerine onlar alıyordu. Hulusi Akar’ın şu lafı çok ilgimi çekti: ‘‘Filistin konusundaki boykota katılmayanlar şimdi yerli ve milli sermayeyi hedef alıyor’’ gibi şeyler söyledi. Yani şöyle bir şey var; boykotun kendisine karşı değiller, zaten bunu değişik kereler kendileri yaptılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi mesela enflasyon konusunda da yaptı; ‘‘Fahiş fiyatlarla satanları boykot edin’’ dedi ya da Filistin meselesinde boykot çağrıları yapıldı. Bir kahve zinciri özellikle hedef alındı, Coca Cola hedef alındı falan. Ama şimdi olunca bu, halkı kin ve nefrete teşvik etmek gibi birtakım suçlar yaratılarak takip altına alındı. Bitmedi, Anadolu Ajansı bir haber yaptı, dedi ki, ‘‘2 Nisan günü, 1 Nisan’a göre bir kat fazla alışveriş yapıldı.’’ Neye istinaden bunu söylüyor? Bankalararası Kart Merkezi mi, işte kredi kartları hareketlerini takip eden merkezin rakamıymış. Ama uzmanlar dediler ki, ‘‘Böyle günlük açıklama olmaz, aylık olur, en son Şubat ayı açıklandı. Bunu nereden öğrendiniz?’’ dediler, sordular. Ardından devletin en üst düzey yetkilileri de buradan hareketle “Gördüğünüz gibi milletimiz sermayeye sahip çıktı, yerli ve milli sermayeye sahip çıktı” diye bu rakam üzerinden bayağı bir açıklamalar yaptılar. O zaman tabii, ‘‘Madem tam tersi etki yaratıyor, o zaman boykot çağrısı yapanları niye suçluyorsunuz, niye gözaltına alıyorsunuz, sosyal medya hesaplarına niye erişim engeli getiriyorsunuz?’’ diye insan sormadan edemiyor. En son, artık bu tamamen Türkiye’de kurumların ne halde olduğunu gösteren bir olay, RTÜK Başkanı ne yaptı? Galatasaray… Daha doğrusu Fenerbahçe stadında olduğu için Fenerbahçe-Galatasaray maçı, biliyorsunuz ATV‘de verildi ve ATV de boykot edilen yerlerden birisi. Onun reytingini açıkladı hızlı bir şekilde. Zaten Fenerbahçe-Galatasaray maçları boykot olsa da olmasa da her halükarda reytingte en önlerde olur. Ama RTÜK Başkanı’nın hemen büyük bir aceleyle bunu açıklaması… Bir özel şirket, yani ATV ne kadar özelse artık… TRT olsa bir yere kadar… RTÜK Başkanı hemen bunu açıklayarak halkın boykot çağrılarına ilgi göstermediğini söyledi, ki benim bildiğim çok kişi, maçı seyretmek isteyen birçok kişi maçı internetten korsan birtakım yerlerden izlediler ve bunu da aralarında paylaştılar. Diyelim ki haklı ama RTÜK Başkanı’nın üstüne vazife mi böyle bir açıklama yapmak? Tam bir panik hali var. Neden böyle oluyor? Birçok nedeni var. Bir: Tabii ki boykot edilen firmaların korkup iktidarla ilişkilerini gözden geçirmesi. İki: Başka sermaye gruplarının iktidara mesafe alması. Bunlar önemli ama daha önemlisi tabii ki boykotu kim başlattı? Cumhuriyet Halk Partisi başlattı. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve arkadaşlarının tutuklanmasına protesto olarak girişilen bir olay. Dolayısıyla burada, iktidarın hamlesinin boşa çıkması endişesi var. Boykot gerçekten çok etkili çünkü boykotun şöyle bir özelliği var: Bir şey yapmıyorsunuz. Yani tam tersi, mesela slogan atsanız polis size engel olabiliyor, sokakta toplansanız polis size engel olabiliyor, gözaltına alınabiliyorsunuz, tutuklanabiliyorsunuz. Mitinge gitmek de aynı şekilde… Ama boykot, her şeyden korksanız bile, başıma bir şey gelir endişesiyle korksanız bile yapabileceğiniz bir şey; oturduğunuz yerde, hiçbir şey yapmanız gerekmiyor. Diyelim ki ‘‘2 Nisan’da alışveriş yapmıyoruz’’ diyorlar, alışveriş yapmıyorsunuz. Burada bir suç falan da yok, yani ‘‘Gitmedim, ihtiyacım yok, almadım.’’ Bu, sıradan insanın, devletin şiddet tekelinden korkan insanın bile yapabileceği bir protesto… Dünyada bunun çok örnekleri var. Gandi mesela Hindistan’da başlı başına önemli bir örneğidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde siyah özgürlük hareketi, Martin Luther King bunun bir başka örneğidir ve bunlar başarılı olmuştur. Çünkü devleti, iktidarları en zayıf olduğu yerlerden vuruyorlar, ellerini kollarını bağlıyorlar. İşte burada bunun paniği çok ciddi bir şekilde görülüyor ve bunun yayılmasından endişe ederek gözdağı vermek istiyorlar. Onun için insanları gözaltına alıyorlar, onun için sürekli açıklama yapıyorlar ama bir türlü baş edemiyorlar. Normal şartlarda — daha önce de bu konuda çok yayın yaptım, açıkçası şaşkın bir haldeyim — iktidar bunu çok fazla muhatap almasa pekâlâ etkisi fazla olmayacak bir hareket söz konusu olabilirdi, zamanla unutulurdu. Çünkü insanlar bir şey yapıyorlar, o şeyin bir işe yaradığını görmek istiyorlar. Mesela Özgür Özel’in daha önce yaptığı tencere tava çalma çağrısı hiçbir şekilde yürümedi, kimse katılmadı. Niçin yapıldığı bile belli değildi. Ama burada neye bakıyorsunuz? Elinizde şöyle bir imkân yok: Gitmediğim dükkanın cirosu mu düşmüş, izlemediğim kanalın reytingi mi düşmüş, bunları bilemiyorsunuz. En fazla akıl yürütüyorsunuz. Ama bir bakıyorsunuz ki devletin dört bir tarafından, iktidarın dört bir tarafından yandaşlar, iktidar yandaşları, yandaş olmayıp da sözüm ona iktidara muhalif olup da ama yanlamaya çalışanlar, “Ya işte böyle diyorsunuz da bu ayrımcılık olmuyor mu, şu mu bu mu” diye boykota karşı ses çıkartıyorlar. Ya da diyorlar ki, “Ya bu boykot sayesinde işler açıldı” gibi acayip şeyler söylüyorlar. Ve bütün bunları gören diyor ki, “Demek ki bu boykot bir işe yarıyor, canlarını yakmış.” Bu da bize neyi gösteriyor? İktidarın gerçekten serinkanlı bir şekilde bir strateji yürütemediğini gösteriyor. Bir diğer yönü, inisiyatifin artık muhalefette olduğunu gösteriyor. Olayın, siyasetin alanının muhalefet tarafından genişletildiğini gösteriyor. Mesela daha önce dayanışma sandığıyla oya çağırdı CHP, 15 milyonu aşkın insan katıldı, çok büyük bir rakam. Ardından ‘‘boykot’’ dedi. Ne kadar insanın katıldığını ölçmemiz mümkün değil; ama iktidarın verdiği sesten, çıkardığı sesten çok etkili olduğu gözüküyor. Muhalefet siyaseti Erdoğan’ın zamanında kendilerine çizdiği o dar alanda yapmayıp, yaratıcı fikirlerle daha genişlettiği zaman gerçekten bir şeyleri değiştirebildiğini görüyor. Tabii ki bu olay böyle bir iki günlük bir olay değil, bir süreç söz konusu. Ama şu ana kadarki baktığımızda, 19 Mart sürecinde inisiyatif muhalefette. Muhalefet gündemi belirliyor. Muhalefetin içerisinde, şu ya da bu şekilde katılan, mitinglerine katılan ya da boykot çağrılarına katılan insanların sayısı ve kendilerine güveni artıyor ve iktidarda da tam bir panik hali gözüküyor. Bu hep böyle kalacak diye bir şey yok, muhalefet yanlış yapabilir. İktidar birtakım doğru hamleleri belki, şu haliyle bakıldığında pek bulacağa benzemiyorlar ama, doğru hamleleri belki geliştirirler ve dengeyi değiştirebilirler. Ama şu an itibarıyla denge iktidarın aleyhine. Diyelim ki Erdoğan o söylediği yeni turpları açıkladı, o zaman ne olacak, bakacağız. İlk açıkladığı turplar, yani Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarını tutukladıkları operasyonun hiçbir şekilde bir ikna etme gücü olmadı. Tam tersine muhalefeti, protestoları teşvik etti. İkinci bir hamle yaparsa Erdoğan, benzer bir durum çok daha güçlü bir şekilde karşımıza çıkabilir. Bekleyip göreceğiz ama an itibarıyla tek başına boykot olayı bile, tek başına 2 Nisan’daki boykot olayı bile Türkiye’deki siyasi dengelerin nasıl değiştiğini, nasıl yeni aktörlerin aktif bir şekilde oyuna dahil olduğunu, toplumun ya da CHP’nin yeni tabiriyle milletin nasıl devreye daha aktif bir şekilde girdiğini bize gösterdi. Sizden aktif bir şekilde devreye girmenizi, bağımsız özgür medyaya destek anlamında da rica ediyorum. Lütfen bizlere sahip çıkın, Patreon‘dan ya da YouTube ‘‘Katıl’’dan bizlere destek olabilirsiniz. Bu destekler sayesinde bizler de yolumuza devam edebilelim, sizlere özgür ve özgün bir şekilde seslenebilelim. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.