İmamoğlu serbest kalmadan Türkiye normalleşebilir mi? | Ruşen Çakır yorumluyor

Ruşen Çakır, Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğunun Türkiye’nin normalleşmesini engellediğini belirterek, ülkenin artık yeni siyasi krizleri kaldıramayacak durumda olduğunu söyledi. Çakır, kamuoyu araştırmalarında CHP’nin birinci parti olduğunu ve İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı yarışında önde göründüğünü vurguladı.

Ruşen Çakır, Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğunun Türkiye’nin normalleşmesine engel olduğunu belirtti. Çakır, rasyonel olarak Ekrem İmamoğlu’nun cezaevinde bulunmasının hiçbir zaman Türkiye’nin normalleşmesine izin vermeyeceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın normalleşme istemediğine dair görüşlere tam katılmadığını ifade eden Çakır, “İşler çok kötü gidiyor” dedi.

Kürt sorunundaki açılımda yeni gelişmeler olabileceğini belirten Çakır, özellikle ekonomi ve siyasette işlerin iktidarın aleyhine gittiğini vurguladı. Çakır, bunun en önemli nedeninin 19 Mart’ta iktidarın hesap etmediği direniş olduğunu aktardı.

İmamoğlu serbest kalmadan Türkiye normalleşebilir mi? | Ruşen Çakır yorumluyor
İmamoğlu serbest kalmadan Türkiye normalleşebilir mi? | Ruşen Çakır yorumluyor

Çakır, CHP’nin gösterdiği direniş ve toplumsal muhalefetle sokakta buluşmasına dikkat çekti. “O kadar zaman geçti, hâlâ bu sürüyor” diyen Çakır, ilk günlerdeki tempoda olmasa da ısrarla devam ettiğini söyledi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırı sonrası yaşananları hatırlatan Çakır, gecenin geç saatinde binlerce kişinin genel merkez önünde toplandığını belirtti.

Çakır, CHP’nin sokakta bulunmasının zarar verdiği yolundaki değerlendirmeleri samimi bulmadığını ifade etti, “Sokaktan ciddi bir şekilde iktidar rahatsız” dedi. Çakır, kamuoyu araştırmalarının hepsinde CHP’nin birinci parti olduğunu vurguladı.

Ruşen Çakır, Merkez Bankası yöneticileri ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomideki durumla ilgili açıklamalarına dikkat çekti. 19 Mart krizinin ekonomideki toparlanmaları iptal ettiğini söyleyen Çakır, “Türkiye yeni krizleri kaldırabilecek durumda değil” dedi. Siyasi krizin belli bir ivme kaybettiğini belirten Çakır, pazar günkü saldırı olayında olduğu gibi her an kıvılcımlar çakabileceğini ve işin tekrar şiddetlenebileceğini söyledi.

Erdoğan’ın krizi tırmandıracağı beklentisinde olanların abartıldığını düşünen Çakır, “Erdoğan istese bile bunu yapabilecek durumda değil” dedi.

İmamoğlu ve arkadaşlarını içeri attığını ve hâlâ kamuoyuna bunları neden içeride tuttuğunu anlatamadığını söyleyen Çakır, çok ciddi bir meşruiyet krizi olduğunu belirtti.

“İmamoğlu serbest bırakılmalı”

Çakır, güç dengelerinin değiştiğini ifade etti. “Artık iktidar bir şey sunan ve muhalefette onun lütfettiği şeyi kabul eden bir durumda değil” diyen Çakır, 31 Mart’ta değişen bu durumun şimdi çok daha bariz olduğunu vurguladı. “Artık birisi birisine bir şey lütfedecekse o da CHP’nin iktidara lütfu olur” değerlendirmesinde bulunan Çakır, İmamoğlu’nun kaderini kabullenip birlikte ne yapabiliriz şeklindeki önerinin hiçbir gerçekçi yanı olmadığını belirtti.

Çakır, İmamoğlu bırakılırsa işlerin normalleşeceğini söyleyemeyeceğini ancak normalleşme yoluna gireceğini ve bunun ilk şartının bu olduğunu belirtti. “Ondan sonrasına bakarız” diyen Çakır, İmamoğlu’nun bırakılmasının siyasi olarak Erdoğan’a başka faturalar getireceğini söyledi.

Çakır, bir vatandaş olarak Ekrem İmamoğlu’nun çıkması gerektiğini söyledi. Yapılanın yanlış olduğunu, bir yargı operasyonu değil siyasi operasyon olduğunu kabul etmemiz gerektiğini belirten Çakır, adaletin gereğinin İmamoğlu’nun serbest bırakılması olduğunu vurguladı. Çakır, bütün belediye başkanlarının ve diğer görevlilerin işlerinin başına dönmesinin gerektiğini belirtti.

Çakır, Türkiye’nin önünü kapatmaya, gidişatını engellemeye çalışmanın becerebilecek bir şey olmadığını söyledi. “Geçmişte Erdoğan’ı engelleyemedi Türkiye’de devlet” diyen Çakır, “Şimdi devlet Erdoğan oldu, Erdoğan da Ekrem İmamoğlu’nu engelleyemeyecek” değerlendirmesinde bulundu.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Sokakta beni görüp tanıyanlar “Ekrem İmamoğlu ne zaman tahliye olacak?” diye şaka yollu sataşıyorlar. Biliyorsunuz öyle bir şey söyledim, çıkabileceğini söyledim, üzerime yapıştı kaldı. Ama o zaman da bu zaman da hep aynı şeyde ısrarlıyım: Rasyonel olarak Ekrem İmamoğlu’nun cezaevinde bulunması, tutuklu bulunması hiçbir zaman Türkiye’nin normalleşmesine izin vermeyecek. Tabii bu sefer şöyle bir şey çıkıyor: “Erdoğan normalleşme istemiyor ki” deniyor. Ben de o kadar emin değilim çünkü işler çok kötü gidiyor, gerçekten çok kötü gidiyor. Kürt sorunundaki açılımda yeni bir şeyler olma ihtimali çok yüksek ama onun dahi kapatamayacağı şekilde, özellikle ekonomide işler çok kötü gidiyor. Siyasette işler iktidarın çok aleyhine gidiyor. Bunun en önemli nedeni 19 Mart’ta Erdoğan’ın ve belki de Bahçeli’nin hesap etmediği bir direnişi Cumhuriyet Halk Partisi’nin göstermesi ve toplumsal muhalefetle CHP’nin sokakta buluşması. O kadar zaman geçti, hâlâ bu sürüyor. Belki ilk günlerdeki kadar yüksek tempolu değil ama ısrarla sürüyor. Ve CHP, sokağı bırakmayarak… Geçenlerde, pazar gecesi mesela Ankara’da yaşananı hatırlayalım. Özgür Özel’e saldırı sonrası hızlı bir şekilde genel merkez önüne çağrı yapıldı ve gecenin geç bir vaktinde yüzlerce, binlerce insan orada toplandı ve Özgür Özel bu çıkışın, kendisine yönelik saldırının sokağa çıkmalarını engellemek için yapıldığı düşüncesiyle – ki bence haklı – sokağı bırakmayacaklarını tekrar tekrar vurguladı. Sokakta bulunmasının CHP’ye zarar verdiği yolunda birtakım tarafsız olma iddiasındaki değerlendirmeler, yorumlar var, yol göstermeler var. Onların çok samimi olduğunu düşünmüyorum. Sokaktan ciddi bir şekilde iktidar rahatsız. Ve kamuoyu araştırmalarına baktığımızda hepsinde CHP birinci parti, artık Türkiye’nin birinci partisi CHP. 31 Mart’ta böyleydi; sonraki dönemde bayağı bir oyları azaldı, AK Parti ile başa baş oldu. Kimi zaman birisi bir puan, kimi zaman diğeri bir puan öndeydi. Ama şimdi bakıyoruz ki kamuoyu araştırmalarında Cumhuriyet Halk Partisi AK Parti’nin birkaç puan önünde. AK Parti de oylarını toparlamış gibi gözüküyor ama CHP’nin gerisinde kalıyor. Ve cumhurbaşkanlığı adaylığında da Ekrem İmamoğlu önde. Bu realiteleri çevirebilmesi için iktidarın siyaset yapabilmesi gerekiyor, ama iktidar siyaset yapmayı bırakalı çok oldu. Yapamıyor, bir şey sunamıyor ve tabanla, seçmenle ilişkisini yeniden üretebilmek için ihtiyacı olan maddi imkânlar da her geçen gün azalıyor. Merkez Bankası yöneticileri de, Maliye Bakanı da bunları artık açık açık söylemeye başladılar ve bunun, özellikle 19 Mart krizinin ekonomideki birtakım toparlamaları da iyice iptal ettiğini söylediler. Yani şöyle söylemek mümkün: Türkiye yeni krizleri kaldırabilecek bir durumda değil. Yeni siyasi krizleri kaldırabilecek bir durumda değil. Şu haliyle bakıldığı zaman siyasi kriz sürüyor. Siyasi krizin belli bir ivme kaybettiği muhakkak ama pazar günkü saldırı olayında olduğu gibi her an bir kıvılcımlar çakabilir ve iş tekrar şiddetlenebilir. Bunu bir kenara koymak lazım. Erdoğan’ın bu krizi daha da tırmandıracağı beklentisinde olanlar bence abartıyorlar. Erdoğan istese bile bunu yapabilecek durumda değil. Yani ne yapabilir? İşte Ekrem İmamoğlu’nu ve arkadaşlarını içeri attı ve hâlâ kamuoyuna bunları neden içeride tuttuğunu anlatamıyor. İkinci operasyon oldu, yine anlatamadı. Üç olsa, dört olsa belli ki yine anlatamayacak. Bir kere çok ciddi bir meşruiyet krizi var. Mitinglere giden insanların en önemli motivasyonlarından birisi Ekrem İmamoğlu’nun uğradığı mağduriyetler, diplomasının alınması ve içeri atılması. Bunlar sürdüğü müddetçe, İmamoğlu’nun içeride olması sürdüğü müddetçe siyasi iktidarın toplumsal desteği azalmaya devam edecek ve Türkiye’de ekonomi bir daha kolay kolay toparlayamayacak. Bir normalleşmeye ihtiyacı var iktidarın. Bunu İmamoğlu’nu serbest bırakmadan yapabilir mi? Bunu yapmak istediklerini tahmin edebiliriz. Hatta bu konuda CHP çevrelerinden birtakım şeyler de duydum. Yani, ‘‘Ekrem İmamoğlu artık çıkamaz, siz Özgür Özel ya da artık kiminleyse yola öyle devam edin, biraz ülkeyi normalleştirelim’’ şeklinde birtakım görüşme trafikleri olduğu söyleniyor. Ama bunların cevabı şu ana kadar olumsuz oldu CHP tarafından. Zaten olmasının imkânı yok, burada çünkü güç dengeleri değişti. Artık iktidar bir şey sunan ve muhalefet de onun, iktidarın lütfettiği şeyi kabul eden bir durumda değil. Bu bir zamanların durumuydu. 31 Mart’ta aslında bu değişti. Şimdi çok daha bariz bir şekilde değişti. Artık birisi birisine bir şey lütfedecekse o da CHP’nin iktidara lütfu olur. Yani, ‘‘Ekrem İmamoğlu’nun kaderini kabullenin. Birlikte ne yapabiliriz, nasıl ülkeyi daha sakin bir şekilde götürebiliriz?’’ şeklindeki bir önerinin hiçbir gerçekçi payı yok. Peki o zaman Ekrem İmamoğlu’nu bırakır mı? Bırakırsa işler normalleşir mi? ‘‘Bırakırsa işler normalleşir’’ diyemem ama normalleşme yoluna girecektir ve bence bunun ilk şartı budur ve ondan sonrasına bakarız. Fakat Ekrem İmamoğlu’nun bırakılması tabii ki siyasi olarak Erdoğan’a başka faturalar getiriyor. Bir kere kaybettiğini alenen kabul etmiş oluyor. Buradaki tek cümle, aslında alenen kaybettiğini hepimiz biliyoruz. Bunun Erdoğan tarafından alenen kabullenilmesinin tabii ki siyasi bir anlamı olacak. Ve ikincisi, bütün bu süreçlerden sonra serbest bırakılması hâlinde Ekrem İmamoğlu çok daha güçlü bir şekilde siyaset yapacak ve ilk seçimde cumhurbaşkanı adayı olup kazanma yolunda çok büyük bir avantaj elde edecek. Bu da biliniyor. Ama bunun dışındaki senaryoların hepsinin, bu süreci uzatıcı, geciktirici senaryoların hepsinin faturası öncelikle Türkiye’ye ama Erdoğan’a ve Erdoğan iktidarına da çok ağır gelecek. Onun için, ‘‘zararın neresinden dönülse kârdır’’ diyerek buna yönelmesini bekliyorum. Tabii ki yine beni Polyannacılık vesaireyle insanlar tanımlayacaklar, olabilir. Bir kere her şeyden önce Ekrem İmamoğlu’nun çıkması lazım. Bunu bir vatandaş olarak söylememiz lazım. Yapılanın yanlış olduğunu söylememiz lazım. Burada bir yargı operasyonu değil, bir siyasi operasyon olduğunu kabul etmemiz lazım ve adaletin gereğinin Ekrem İmamoğlu’nun serbest bırakılması olduğunu vurgulamamız lazım. Bütün belediye başkanlarının ve diğer görevlilerin işlerinin başına dönmesinin gerektiğini vurgulamamız lazım. Bu olayın akli boyutu, hukuki boyutu. Ama siyasi olarak da Türkiye’nin önünü kapatmaya çalışmak, Türkiye’nin gidişatını engellemeye çalışmak becerilebilecek bir şey değil. Geçmişte Erdoğan’ı engelleyemedi Türkiye’de devlet. Şimdi devlet Erdoğan oldu. Erdoğan da Ekrem İmamoğlu’nu engelleyemeyecek. Bunu bir şekilde kabul ettiğini düşünüyorum ama bunun mümkün olduğu kadar geç olması için elinden geleni yapacağı fikri tabii ki baskın. Ama bir yerde bunu daha fazla uzatmayacağını ve bir şeylerin, ekonomide yaşanacak kritik bir krizin, krizin iyice görünür hale gelmesi gibi birtakım olayların bunu tetikleyeceği kanısındayım. Türkiye’nin cezaevindeki Ekrem İmamoğlu’yla gidebileceği normal bir yol yok. Kalmadı demiyorum, zaten yoktu. Bunun olmadığını şimdi Erdoğan da ve ortakları da, yanındakiler de herhalde biliyorlardır. Bakın, şu ana kadar iktidarın önde gelen isimlerinden, milletvekillerinden, belediye başkanlarından hangisi çıkıp aleni bir şekilde Ekrem İmamoğlu aleyhine gümbür gümbür birtakım propagandalar yaptı? İnsanlar yapamıyorlar, çünkü ellerindeki dosyaların boş olduğunu görüyorlar. Medya, birtakım iktidar medyasının yaptığı yayınlara baktığımızda da, kendileri bile artık inanmaz hale geldiler. Tam anlamıyla girilmiş bir çıkmazda olduğunun herkes farkında. Bunu birisinin, tabii ki o birisinin öncelikle Erdoğan olması gerekiyor, alenen kabul edip tekrar filmi başa sarmaya… Tabii ki filmi başa sarmak mümkün olmayacak ama arada yapılanları telafi etmeye yönelik adımlar atması kaçınılmaz olacak. Tabii ki bu konuda birçok kişi Erdoğan’ın ne yapıp ne edip Ekrem İmamoğlu’nu uzun süre içeride tutacağını söyleyeceklerdir, anlıyorum. Ama Erdoğan öyle bir güce sahip değil. Bir zamanlar var mıydı bilmiyorum, tartışmalı. Bir zamanlar vardıysa bile, bugün artık öyle bir gücü yok. Ve bunu bir şekilde kendisinin kabul edip ona göre hareket etmesini bekleyeceğiz ve o hareket gelene kadar da ülke kendi kendini tüketmeye devam edecek. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.